Çeviri: Calosa Düzenleme: Meloonia

"Lanet olsun! Murong Yu'nun bilincini başka bir kişiye aktarabileceğini düşünmemiştim! Bu bilincin yok olma süresini uzatır!"

Murong Feng'in gücünü Murong Yu'nun dedesine verdiğini gören Zi Ling'in yüz ifadesi değişti.

"O sadece Gök aleminin yedinci seviyesinde ancak verdiği baskı Murong Feng'ten daha fazla." Zhang Tianyi'de kaşlarını çattı.

Murong Feng'in bilinci Murong Yu'nun dedesiyle birleşince verdiği baskı Murong Feng'ten çok daha fazlaydı. Gök aleminin yedinci seviyesinde olsa da yenilmez birisinin baskısına sahipti.

Efsanelerde Dövüş Lordlarının dağları şekillendirdiği, denizleri kuruttuğu söyleniyordu. Bu yüzden Gök alemi ve diğer alemlere göre atılım yapmak çok daha zordu.

Gök alemindeki birisinin seviyesi ne kadar yükselirse Dövüş Lorduna o kadar fazla yaklaşıyordu.

Ve bu da seviyenin artmasının her seviyeden sonra zorlaştığı anlamına geliyordu.

Bu yüzden bir çok insan Gök aleminin altıncı seviyesinde sıkışıp kalıyordu, yedinci seviyeye geçemiyordu.

Gök aleminin sekizinci ve dokuzuncu seviyesine geçmek ise çok daha zordu. Dokuz il kıtasında bir Dövüş lordunun gözükmemesi bu yüzdendi.

Ancak en zor olan kısım şüphesiz Gök aleminden Dövüş Lorduna geçme kısmıydı, çoğu insan bunu başarabilecek yeteneğe sahip değildi.

Bu konuda yapılabilecek bir şey yoktu bu dövüş yoluydu ve yolda ilerledikçe engeller daha sık oluyordu.

Sadece son derece yüksek yeteneğe sahip insanlar bu yolda rahatlıkla yürüyebilir. En sonunda yolun sonuna ulaşıp kimsenin hayal edemeyeceği şeyleri yapabilen insanlar olurlar.

Bugün, Zhang Tianyi, Chu Feng ve Zi Ling sonunda Gök aleminin yedinci seviyesinde olan birisinin ne kadar güçlü olduğunu anladı.

“Hahaha! Sizi piçler, Kılıç Tanrısı Vadisini yok etmeyecek miydiniz? Katliam yapmayacak mıydınız? Benle oğlumu öldürmeyecek miydiniz?"

"Şimdi ne oldu? Neden bir şey demiyorsunuz? Sizi yeteneksiz orospu evlatları!" Kılıç Tanrısı Vadisinin eski müdürü kan ağlayarak gülmeye başladı. O şu anda bir deliye benziyordu.

"Seni yaşlı moruk, öldüreceksen öldür boş yapma."

"Senin atanın gücü olmasa bizi yenebilir miydin?"

"Sen boşuna yaşıyorsun senin tüm yaşamın israf! Bir de kendine Kılıç Tanrısı Vadisinin eski müdürü diyor, peh götüm!" Zhang Tianyi aşağılayıcı şekilde güldü.

"Seni lanet olası konuşmaya devam et çünkü birazdan konuşabilecek bir dile sahip olmayacaksın." Kılıç Tanrısı Vadisinin eski müdürü konuştuktan sonra elini salladı ve avucunda üç metrelik bir ışık kılıcı oluşmaya başladı.

Daha sonra elini salladı ve o ışık kılıcı Zhang Tianyi'nin göğsünü deldi.

"Haha, seni piç kurusu. Anca bunumu yapabiliyorsun? Hadi durma bana istediğini yap!"

"Ama sana söyleyeceklerime kulak ver, atanın gücü kaybolduğunda ölmek isteyeceksin!" Zhang Tianyi göğsü delinince ağlamadı veya çığlık atmadı, aksine güldü.

Kılıç Tanrısı Vadisi'nin eski müdürü öfkelenmeye başladı ve çılgınca, "Senin dantianını yok ettiğim de bakalım bunları diyebilecek misin?"

"Seni piç!" o anda Chu Feng yüksek sesle bağırmaya başladı, "Sen ayı görünümlü maymun ruhuna sahip bir orospu evladısın! Atanın gücüyle kibirlenme!"

"Peşinden kovalanıp iyice dövülüp uçurumdan düştüğün günleri unuttun mu?"

"Seni utanmaz!"

"Ve şimdi yetenekten mi bahsediyorsun! O kadar yıl yaşamış o kadar fazla güce sahip birisi olmana rağmen kıdemli Zhang Tianyi tarafından dövüldün! Utanman gerekiyor!"

"Kıdemli Zhang haklı.  Sen sadece yaşlı bir moruksun! O kadar yıldan sonra senden onlarca kez daha genç olan birisi tarafından yeniliyorsun! Haha seni yaşlı moruk!"

Chu Feng,  alay etmeye başladı ve bu durum karşısında Kılıç Tanrısı Vadisinin eski müdürü öfkeden titremeye başladı. Kılıcını Chu Feng'e doğrulttu, "Vücudun mu kaşınıyor koduğum çocuğu kaşıyım mı annene yaptığım gibi?"

"Evet! Evet! Evet cildim kaşınıyor hadi gel istediğini yap! Ne yapabilirsin görelim!" Chu Feng gülmeye başladı.

"Sen... Sen... Korktuğumu mu sanıyorsun!" Kılıç Tanrısı Vadisinin eski müdürünün cildi morlaşmaya başlamıştı öfkeden.

"Baba, onlarla konuşma ve hızlıca öldür. Zaman kazanmaya çalışıyorlar." Kılıç Tanrısı Vadisinin şu anki müdürü konuştu.

"Doğru. Oğlunu dinle ve bizi öldür aksi taktirde atanın gücü kaybolduğunda bir sikim yapamazsın. Kıdemli Zhang seni gözü kapalı bile öldürebilir."

Kılıç Tanrısı Vadisi'nin eski müdürü o kadar sinirlendi ki elinin tersiyle oğluna vurdu, "Sürtüğün evladı bana emir verebileceğini kim söyledi!"

"Ben ..." Kılıç Tanrısı Vadisinin şu anki müdürü bu durum karşısında öfkelense de bir şey demeye cesaret edemedi ve geri çekildi.

O geri çekilince eski müdür bakışlarını tekrar Chu Feng'e çevirdi ve yüzünde soğuk bir gülümseme oldu;

"Chu Feng, senin amacın çok basit. Beni sinirlendirmek istiyorsun ve böylece sana işkence edeceğim. Sana işkence ederken de atamın gücü gittikçe zayıflayacak ve en sonunda yok olacak."

“Hıh, çok zeki olduğunu sanıyorsun ama değilsin."

"Vücudun acıya dayanıklı olduğu için işkenceden korkmuyorsun ya Leydi Zi Ling?"

Kılıç Tanrı Vadisi'nin eski müdürü Zi Ling'in yanına gidip eliyle onun çenesini kaldırıp şehvetle;

"Ayaya, gerçekten çok güzelsin hayatımda böyle güzel bir yüz ve beden görmedim. Bu güzel vücudunda bir kaç kesik olursa acaba nasıl görünür?"

"Sakın buna cesaret etme." Chu Feng'in yüz ifadesi değişti bir insanın olabilecek en soğuk yüz ifadesine büründü.

Kılıç Tanrısı Vadisinin eski müdürü ona istediği kadar işkence edebilirdi ve bunu önemsemezdi. Ancak konu Zi Ling olursa buna kesinlikle izin vermezdi.

"Oo bu durumda bile bunu diyebiliyorsun."

"Bak nasıl cesaret ediyorum!" eski müdür konuştuktan sonra Zi Ling'in yüzüne sert bir tokat attı. O tokat Zi Ling'in yüzünde kalın bir el izi bıraktı.