Bölüm 996: Gölge

avatar
4242 10

Martial God Asura - Bölüm 996: Gölge


 

Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

 

"Chu Feng, dikkatli ol. Ne olursa olsun onunla tartışma. Şimdi kafanı eğme vakti, karşında bir Dövüş İmparatoru var!"

 

"Bazen alçak gönüllü olmak hayatını kurtarabilir," dedi Tantai Xue zihinsel bir mesajla devasa yaratık gittikten sonra. Dövüş Sanatı İmparatoru karşısında dikkatsiz davranmaya cüret edemezdi.

 

"Alçak gönüllülük mü? Benim yerinde olsan alçak gönüllü olur muydun?" Diye sordu Chu Feng gülümseyerek.

 

"Ben..." Tantai Xue cevap vermedi. Alçak gönüllülük kişiye bağlı bir şeydi. Bazıları ölse bile diz çökmeyi kabul etmezdi. Chu Feng böyle biriydi, Tantai Xue de.

 

"Heh, Tantai Hanım, ne derseniz deyin size endişeniz için teşekkür ediyorum. Merak etmeyin. Birgün sizinle Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarında bir araya geleceğiz. İleride görüşmek üzere." Chu Feng tekrar gülümsedi ve sonra da uzaklaşmakta olan devasa yaratığın peşine takıldı.

 

Devasa yaratık hızlanmıştı. Göz açıp kapayıncaya kadar kan sisinin içinde kaybolmuştu. Chu Feng hemen peşine takıldı ve hızla o da gözden kayboldu.

 

Geriye sadece Tantai Xue kalmıştı. Chu Feng ve devasa yaratığa doğru baktı, uzun bir süre baktı. Sonrasında kendi kendine "Nereden gelmiş bu Chu Feng?" diye sordu. "Neden Dövüş İmparatoru onu arıyordu?" Diye meraklar içerisindeydi Tantai Xue. Kafası karışmış, öylece kalakalmıştı. Sonra düşünmeyi bıraktı. İleri doğru sıçradı ve devasa yaratığın gösterdiği yere doğru, Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarına doğru, yola koyuldu.

 

Chu Feng yaratığın peşindeydi.

 

Şimdi kan sisi kaybolmuştu. Bir de buna ek olarak ikisi artık çok daha yakın olduğu için Chu Feng bu yaratığı daha iyi görebiliyordu.

 

Bu gerçekten de bir insan değildi ama insan şeklindeydi. İnsan olmamasının sebebi ise kafasının bir köpek kafasına benzemeydi. Daha doğrusu bir kurdun kafasına benziyordu. Ama aslında ne bir köpekti ne de kurt. Bu Chu Feng'in daha önce hiç görmediği bir yaratıktı.

 

Yüzlerce metre uzunluğundaydı, göklere kadar varıyordu. Altından bir zırhı vardı, ancak zırhı ışık saçmıyordu.

 

O sırada Chu Feng'in dikkatini en çok çeken şey bu devasa yaratığın elindeki silahtı. Bir asaydı bu, çok özel bir asa.

 

Sanki yaratığın vücuduyla bir gibiydi asa. Ancak asayla ilgili bir gerçek varsa o da dehşet bir güce sahip olduğuydu.

 

Chu Feng devasa yaratıkla iletişime geçmeye çalışmıştı ancak yaratık onu görmezden geliyordu. Ondan nefret falan etmiyordu, sadece onu umursamıyordu. Chu Feng'in kendisiyle gelmesine izin veriyor değil de Chu Feng'e yol gösteriyordu.

 

"Chu Feng, bu köpek kafalı sana boş yere yardım etmez. Akraban falan olmasın? Heh..." diye güldü Eggy.

 

"Saçmalama bakayım." Chu Feng kendini çaresizlik içerisinde hissediyordu. Böylesi bir durumda ancak Eggy sakinliğini koruyup şaka yapmaya cüret edebilirdi.

 

Şakası komikti komik olmasına ama Chu Feng gerçekten de bu yaratığın asılıyla ilgili bir tahminde bulunmaya çalışıyordu. Chu Feng bu Dövüş İmparatorunun akrabası olamayacağını düşünüyordu tabii ki ama aralarında bir ilişki olduğunu düşünüyordu.

 

Chu Feng yaratığın kendisini Huangfu Haoyue'yle tanıştığı yere götürdüğünü düşünüyordu. Başka bir deyişle, bu devasa yaratık onunla aynı taraftaydı.

 

Chu Feng bunu düşündükçe daha da heyecanlanıyordu. Atalarıyla ilgili gizemi çözememek onu endişelendiriyordu.

 

Chu Feng gerçekten de yaratığın öncülüğünde Cennet Yolunun kenarına gelmişti ve bir tünele daha girmişti. Burası da başka birinin topraklarıydı ancak Chu Feng'in önceden gördüklerine kıyasla çok daha büyüktü. Burası .ok farklı bir seviyedeydi .

 

İki taraftaki yapılara bakan Chu Feng daha da heyecanlandı. Burası Huangfu Haoyue'nin anlattığı şeylere çok benziyordu.

 

Tek kelimeyle tarif edilebilirdi; karanlık. Ancak verdiği his bunun tam tersiydi, kutsal bir his veriyordu.

 

Gerçekten de. Buradaki binalar insanın içinde çelişen duygular uyandırıyordu. Karanlık görüp kutsallığı hissetmek.

 

"Vaay, ne kadar da çok köpek kafa var?" Eggy bile Chu Feng ilerledikç şaşırmıştı.

 

O sırada etrafında devasa kara gri heykeller belirmişti. Yüzlerce vardı bu heykellerden ve hepsinin de elinde asalar vardı. Chu Feng'e öncülük eden yaratıkla tıpatıp aynıydı hepsi de.

 

Aralarındaki tek fark bunların heykel olması, Chu Feng'e yol gösteren varlığın ise canlı bir Dövüş İmparatoru olmasıydı.

 

İlk başta Chu Feng bu heykelleri devasa yaratığın yaptığını düşündü ama kısa bir süre sonra yanıldığını anladı.

 

Chu Feng'in karşısında büyük bir kapı belirmişti. Çoktan açılmıştı ve içerisi loştu. Ancak derinlerinde birazcık ışık vardı. Kapı Ruh Gücünü engelleyebiliyordu ve Chu Feng'in Cennetin Gözleri bile bundan muaf değildi.

 

Ancak Chu Feng'i en çok şaşırtan şey bu yarı açık kapı değildi. Onu şaşırtan kapının dışıydı. İki heykel yeri vardı. Ancak biri boştu.

 

Dövüş İmparatoru boş yere doğru yürüyordu. Sonrasında oraya yerleşti, tıpkı diğer heykeller gibi.

 

*hmm*

 

Tam da o sırada gizemli bir şeyler oldu. Varlığın bedeni katılaşmaya ve altın zırhı değişmeye başladı. Kara gri bir taş oldu ve Dövüş İmparatoru aurası bile kayboldu. Sonunda o da bir heykel oldu, tıpkı önceden gördükleri gibi.

 

"Vaaay, nasıl ya? Seni kurtaran bu köpek kafa heykelmiş!"

 

"Ne kadar da çok heykel vardı, hepsi Dövüş İmparatoru değildir değil mi?" Eggy hayranlık içerisinde ağzını açmıştı. Aklı böyle bir şeyi almıyordu.

 

"Haha, ilginç. Çok ilginç! Bedenine beni mühürleyebilen birinden böylesi beklenirdi. Chu Feng, aileni gittikçe daha çok merak etmeye başlıyorum!"

 

"Çabuk! Çabuk gir içeri! Bakalım neye benziyorlarmış!" Diye iteledi Eggy Chu Feng'i. Chu Feng de sabırsızdı, ailesini bulmayı dört gözle bekliyordu. Sadece atalarının gizemini çözmekle kalmayacaktı, belki de Eggy'nin mührü çözülebilirdi.

 

Derin bir nefes alan Chu Feng kapıya doğru ilerledi.

 

Kapıdan geçtikten sonra etraf karardı. Ancak bu Cennet Yolundaki karanlıktan farklı bir karanlıktı. Chu Feng Cennet Yolundayken yeteneklerini kullanarak yine de etrafını görebiliyordu. Belli bir mesafedeki her şeyi net olarak görebiliyordu.

 

Ancak burada yetiştirmecilerde olması gereken gücünü kaybetmişti. Etrafı o kadar karanlıktı işte. Cennetin Gözlerini kullansa bile bir şey değişmiyordu.

 

Bu yüzden Chu Feng de o sönük ışığa doğru ilerlemeye başladı. Yakınlaştıkça yüz ifadesinde büyük değişiklikler oldu.

 

Sonunda bu ışığın nereden geldiğini anlamıştı. Küçük bir ateşten geliyordu. Ancak Chu Feng'in dikkatini ateş değil de ateşin yanında bağdaş kurup oturan kişi çekmişti.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44252 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr