Bölüm 986: Buluşma Yeri

avatar
4824 9

Martial God Asura - Bölüm 986: Buluşma Yeri


 

Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

 

"Huangfu Efendi, sonunda buluştuk yine," Chu Feng neredeyse heyecandan yerinde duramayacaktı. Yüzünde büyük bir gülümseme vardı.

 

Huangfu Haoyue'nin yüzünde de hafif bir gülümseme vardı. Önce Qiushui Fuyan'a "Fuyan, beni burada bekle," dedi ve bakışlarını Chu Feng'e çevirerek "Chu Feng, gel benimle." dedi.

 

*whoosh*

 

Sözlerini bitiren Huangfu Haoyue havaya yükseldi. Chu Feng de onun arkasından gitti ve ikisi ufukta kayboldu.

 

Herkesin aklında sorular ve endişeler vardı. İnsanların yüzünde karmaşık ifadeler vardı çünkü herkes bu konunun Chu Feng için ne kadar önemli olduğunu biliyordu.

 

İkisi insanlardan iyice uzaklaştıklarına emin olana kadar uçtu.

 

Durduklarına Huangfu Haoyue Chu Feng'i dikkatle inceledi. Gözlerindeki ifade oldukça karışıktı; tarifi imkânsızdı. Uzun bir süre sonra kafasını salladı ve "Büyümüşsün. Görevim tamamlandı sayılır."

 

"Huangfu Efendi, şimdi bana gerçeği söyleyebilir misin?" Diye sordu Chu Feng.

 

"Gerçek mi? Seni Dokuz Eyalete nereden getirdiğimden mi bahsediyorsun?" Diye sordu Huangfu Haoyue gülümseyerek.

 

"Her şeyi öğrenmek istiyorum. Cennet Yoluna girdikten sonra ve Cennet Yolundan ayrılana kadar, o süreç içerisinde olan her şeyi," dedi Chu Feng.

 

"Hmm. Gerçekten bilmek istiyorsan en baştan başlayayım." Dedi Huangfu Haoyue. Derin bir nefes aldı, sonra da verdi. Sözlerine başladı.

 

"Yanan Cennet Kilisesi zamanında Cennet Yoluna girdi. Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarında yetiştirme yapmak için daha iyi bir yer bulmak istiyorduk."

 

"Ama Cennet Yolunu hafife almışız. Birçok engel çıktı karşımıza ve Yanan Cennet Kilisesi büyük kayıplar verdi. Herkes, milyonlarca üye öldü. Ama ben hayatta kaldım."

 

"Engeller mi? Ölümler? Neydi bu engeller? Huangfu Efendi, Cennet Yolunda karşınıza ne çıktı?" Diye sordu Chu Feng.

 

"Ne olduğunu tam olarak anlayamadım. Ama madem Cennet Yoluna girmeyi düşünüyorsun, hatırlatmakta fayda var; kolay bir yolculuk olmayacaktır." Huangfu Haoyue bir iç çekti ve sözlerine devam etti, "Aslında bizim Cennet Yoluna girmeye cesaret edebilmemizin sebebi kendimize güvenmemizdi. Yanan Cennet Kilisesinin yaşlılarından biri antik kalıntılar arasında taş bir tablet görmüştü. Üstünde Cennet Yolunun sırrı yazıyordu."

 

"Cennet Yoluna giren cennete karşı yürür. Yola giren bir ayağını ölüme bir ayağını hayata sokmuş olur, geri dönenler şüphesiz ölür."

 

"Tablette bunlar yazıyordu işte. Chu Feng, bu ne anlama geliyor biliyor musun?" Diye sordu Huangfu Haoyue.

 

"Cennet Yoluna giren cennete karşı yürür. Yola giren bir ayağını ölüme bir ayağını hayata sokmuş olur, geri dönenler şüphesiz ölür?" Chu Feng sözleri tekrarladı. Sonra da "Yanılmıyorsam ilk kısmı Cennet Yolunun Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarına çıkan yol olduğunu anlatıyor. Ne kadar çetin bir yol olduğu düşünülürse bunun öyle kolay olduğunu sanmıyorum."

 

"Diğer kısmı ise Cennet Yolunda geri adım atılmaması gerektiğini söylüyor olsa gerek. Cesaretle yoluna devam edenlerin cennete, Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarına girme şansı olur. Ama kalplerinde korkaklık varsa ve geri adım atarlarsa kendi ölümlerine yürümüş olurlar."

 

"Aynen öyle. Doğru dedin. Cennet Yolunun ilk yarısı oldukça sakindi, insanı kandırıp rahatlatan bir sakinlik. Bu yarıda geleceğe umutla bakıyorduk."

 

"Ama ortaya geldiğimizde bilmediğimiz yaratıklar belirdi. bunlarGarip yaratıklardı. Ne olduklarını tam bilmiyorum ama güçlü ve dehşet yaratıklardı."

 

"Sayıları da çoktu, yolumuzu kapatmışlardı. Bizi paramparça etmek istiyorlardı."

 

"Bu yaratıkların arasından geçmenin tek yolu var; iman ve cesaretle yoluna devam etmek. Bir gıdım bile korku duyarsan yaratıklar seni yalar yutar. Ama korkmazsan canavarlar hiçbir şey yapamaz."

 

"Ama böyle dehşet yaratıklar karşısında sakinliğini korumak ve yüreğindeki korkuyu defetmek hiç de kolay bir şey değil."

 

"Cennet Yoluna girmeden özel eğitimlerden geçmiş olmamıza rağmen gerçeklikle burun buruna gelince çoğumuz aklını kaybetti."

 

"Yüzde yetmişimizi canavarlar korkuttu. Papazın söylediklerini unutup arkalarını döndüler ve kaçtılar. Ama yaratıklar onları yakaladı ve öldürdü."

 

"Kalanlarımız yolumuza yiğitçe devam ettik. Ama korkmayan çok az kişiydik. Kalan yüzde otuzdan sadece yüzde birlik bir kısım canavarlardan kurtulabildi."

 

"Ama yaratıkları geçtikten sonra bir dalga daha çıktı karşımıza. Bu dalgadaki yaratıklar önceki dalgadakilerden farklıydı."

 

"Dışarıdan bakınca önceki dalgaya göre daha az korkutucu ve daha az kudretli yaratıklardı bunlar. Ama bizim başa çıkabileceğimiz şeyler değildiler."

 

"Birinci dalgayı o kadar dehşet verici olmalarına rağmen geçtiğimiz için bu ikinci dalganın o kadar da kötü olmayacağını düşündük. Ne de olsa hem sayıları hem de güçleri birinci dalgaya kıyasla daha azdı."

 

"Ama yanılmışız. Daha zayıf durmalarına rağmen ikinci dalganın gereksinimleri çok daha fenaydı."

 

"Belki de korkumuz tamamen silinmemişti, bu yüzden ikinci dalgayla karşılaştık."

 

"Bu sefer bizi katletmeye başladılar. Acımaları yoktu. Papazımız ilk katledilen oldu. Hemen sonrasında herkes ölümcül darbeler aldı."

 

"Bu canavarlar çok korkunçtu. Onlara karşı duramıyorduk, onları geçemiyorduk. Hayatta kalma dürtüsüyle korkmadan ilerleme fikrinden vazgeçtim. Kaçmayı tercih ettim."

 

"Panik içerisinde kaçarken bir yere denk geldim. Orayı asla unutmayacağım." Huangfu Haoyue'nin nefesi hızlanmıştı, gözleri yerinde duramıyordu.

 

Huangfu Haoyue'nin çok etkilendiğini gören Chu Feng bir cevap almak için acele etmedi. Beklemeye başladı.

 

"Oranın bana nasıl bir his verdiğini anlatamam, çok özel bir şeydi. Yapıların tarzı ve aurası... İnsanın içine bir karanlık çöküyordu. Oraya dehşet verici demek yetmez."

 

"Ama... Oranın nasıl bir hissi olduğunu tarif etmemi istersen dehşet demezdim, kutsal derdim." Huangfu Haoyue'nin yüzünde acının tebessümü belirdi ve Chu Feng'e bakarak, "İşte seninle orada tanıştık," dedi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44250 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr