Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

“AHH—”

Kalpleri dağlayan bir çığlık ortalığı inletiyordu.

Çığlık dışında hiçbir şey duyulmuyordu. Tüm Taş Kılıç Tarikatında korkunç bir sessizlik vardı.

Bu, Taş Kılıç Tarikatında kimse olmadığından değildi. Tam aksine birçok kişi vardı Taş Kılıç Tarikatında, on binlerce kişi.

Bu sessizliğin sebebi insanların Chu Feng'in gücünden ve zalimliğinden korkmuş olmasıydı.

Shi Jingtian'ın yerde ileri geri sallandığını, yüzülmüş derisini ve kopan kaslarını gören insanların kalbi hızlı hızlı atmaya başlamıştı. Öyle bir ürperti hissetmişti ki insanlar vücutlarında dimdik olmamış kıl kalmamıştı. Korkudan titreyen bir sürü insan vardı. Altlarına yapanlar bile vardı.

"Ne acımasız bir velet. Madem bu kadar soğukkanlısın, daha fazla masum ölmesin diye seni Doğu Deniz Bölgesinin bekası için yok edeceğim!"

Yan Efendi daha fazla izlemeye devam edemezdi. Ölümsüz İnfaz Takımadasından biri olmasına rağmen kendilerine katılan birini koruyamamıştı. İnsan içine çıkacak yüzü kalmamış gibi hissediyordu.

Önce bağırdı öfkeyle sonra da havalandı. Bir elinde Noksan Kraliyet Silahıyla Chu Feng'e doğru yaklaşmaya başladı.

"Hmph. Tam da zamanında geldin. Madem Ölümsüz İnfaz Takımadasındansın buradan canlı çıkmayı aklından bile geçirme."

Ancak Yan Efendi'nin geldiğini gören Chu Feng'in gözünde korkudan eser yoktu, hatta sırıtıyordu. Sonra da hafifçe dizlerini bükerek ileri sıçradı. Yan Efendi'ye doğru bir göktaşı gibi uçuyordu .

Dövüşün başlamasıyla birlikte her yere şok dalgaları yayılmaya başlamıştı. Güçlü becerilerin ardı arkası gelmiyordu; savaşta kimin üstün geldiğini anlamak mümkün değildi.

Bu çarpışma yeri göğü dehşete düşürmüştü. Kalabalık olanları izlerken hem hayranlık hem de korku ve dehşet içerisindeydi.

"Ne oldu? Chu Feng Kış Ovalarına ilk geldiğinde üçüncü seviye bir Dövüş Lordu değil miydi? Nasıl birkaç günde beşinci seviye Dövüş Sanatı Lordu olmuş?"

"Önemli değil ki bu! Önemli olan Chu Feng'in beşinci seviye bir Dövüş Lordu olmasına rağmen yedinci seviye bir Dövüş Sanatı Lordu olan Taş Kılıç Tarikatının başını mahvetmesi! Sekizinci seviye Dövüş Sanatı Lordu Yan Efendi bile onu yenemiyor! Bu çocuğun gücü dehşet bir şey. Söylenenden bile güçlüymüş!"

Herkes Chu Feng'in yetiştirmesini hissedebiliyordu. Chu Feng'in artık üçüncü seviye değil de beşinci seviye bir Dövüş Lordu olduğunu hepsi anlamıştı.

Ama şok olmalarının sebebi yetiştirme seviyesi değildi. Daha çok dehşet dövüş gücü yüzündendi. Böylesine bir güç daha önce hiç görülmemişti. Muhtemelen sadece gerçek dâhilerde böyle bir şey vardı.

"Şimdi ne yapalım? Çoktan Ölümsüz İnfaz Takımadasına katıldık ancak bu Chu Feng çok güçlü! Yan Efendi yenilirse biz de kaçamayız ölümden!" Bazıları hayatları için endişelenmeye başlamıştı.

"Korkmaya gerek yok! Chu Feng ne kadar güçlü olursa olsun, daha beşinci seviye bir Dövüş Lordu. Güçlü olabilir ama Yan Efendi yıllardır Üçüncü Ölümsüzün adamı! Öyle ezik biri değil. Kim yenecek bu savaşı belli değil." Ancak Yan Efendi'nin Chu Feng'i yeneceğinden emin olanlar da vardı.

"Ahmaklaşma! Chu Feng daha tam gücünü kullanmıyor! Zamanında Kraliyet Silahını kullandıktan sonra ne kadar güçlü olduğunu bizzat gördüm! Daha silahına dokunmadı bile, eğer dokunursa Yan Efendi mutlaka yenilecektir!" Bazıları da Chu Feng'in yeneceğinden emindi.

"Ne? Bu kesin öldük anlamına mı geliyor?" Sarayın tepesindeki uzmanların beti benzi atmaya başlamıştı. Titremeye başlamışlardı, ayakta duramayanlar bile vardı.

Kaçmaya cüret edemiyorlardı. Kaçarlarsa Ölümsüz İnfaz Takımadası onları affetmezdi. O zaman da korumalarını tamamen kaybederlerdi. Ancak kaçmazlarsa Chu Feng de onları affetmezdi. İki seçenek de sıkıntılı olduğundan ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Başlarına bir felaket gelmek üzereydi ve hiçbiri nasıl kurtulacağını bilemiyordu.

*buum güm güm güm*

Tam da o anda bir patlama oldu. Şok dalgalarının içerisinden biri fırlayıp uzaktaki bir dağa çarpmıştı.

Chu Feng hâlâ havada dururken Yan Efendi dağa çakılmıştı.

*whoosh*

Chu Feng birden ileri atıldı ve kayboldu. Güçlü aurasıyla hemen dağa uçmuştu.

*buum buum buum buum*

Gümbürtü seslerinin ardı arkası gelmiyordu. Enerji dalgaları gökyüzünü aydınlatıyordu.

"Kaçalım! Yan Efendi Chu Feng'in karşısında duramıyor belli! Hepimiz öleceğiz!"

"Kaçamayız! Chu Feng çok güçlü! Öldürmek isterse bizi ne yapabiliriz ki?"

"Bence kaçarsak kesin ölürüz. Ama kaçmazsak bir şansımız olur. Ne de olsa biz Sakatlayan Gece Şeytanı Tarikatından kimseye zarar vermedik. Ölümsüz İnfaz Takımadasına da katılmış sayılmayız!"

Sarayın tepesindeki uzmanlar bir türlü karar veremiyordu. Kaçmak istiyorlardı ama kaçmaya cüret edemiyorlardı. Hissettikleri gerginlik ve huzursuzluktan neredeyse akıllarını kaçıracaklardı.

*hmm*

Ancak tam da o anda Taş Kılıç Tarikatının başının acı dolu feryatları kesildi.

Kanlı vücudu parlamaya başladı ve sonra birden bir ışık huzmesi fırladı, bu bir Bilinçti. Shi Jingtian'ın Bilinci. Hayatta kalamadığını görünce pes etmemişti. Bedenini terk edip oradan Bilinciyle kaçmıştı.

"Nereye kaçıyorsun?!" Ancak daha çok uzaklaşmadan Chu Feng'in öfkeli sesi duyuldu.

Uzaktaki dağdan bir güç Bilinci kendisine çekti. Taş Kılıç Tarikatının üstünden geçip Bilinci kovalamaya başladı bu güç.

"Ahh" Kısa bir süre sonra acı dolu bir çığlık duyuldu. Gökte bir Bilinç dağa doğru uçuyordu.

Yakalandıktan kısa bir süre sonra Chu Feng uzaklardan geldi ve tekrar Taş Kılıç Tarikatında belirdi.

Ancak onu tekrar gören Taş Kılıç Tarikatındaki on binlerce kişinin hepsi sessiz kaldı. Yüzlerinde tek bir ifade vardı; dehşet.

Çünkü Chu Feng hiçbir zarar almamıştı ve yüzünde hafif bir gülümseme bile vardı. Elinde ise iki tane ışık huzmesi vardı; iki zayıf Bilinç.

Biri Taş Kılıç Tarikatının başıydı diğeri de Ölümsüz İnfaz Takımadasının Yan Efendisiydi.

Savaşın sonucu belli olmuştu.