Bölüm 867: Chu Feng'in Saldırısı

avatar
5088 9

Martial God Asura - Bölüm 867: Chu Feng'in Saldırısı


 

Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

 

 

"Chu Feng? Chu Feng bu!" Genç adamın kim olduğunu gören herkes şok olmuştu.

 

Sarayın tepesindeki meşhur insanların hepsi sanki karşılarında büyük bir düşman varmış gibi ayağa kalktı. Toplanma alanındaki müritlerin hepsi havalanarak oradan uzaklaştı.

 

Chu Feng çok acımasız biri olarak biliniyordu. Buradaki herkes de Ölümsüz İnfaz Takımadasının bir parçası olduğu için Sakatlayan Gece Şeytanı Tarikatının düşmanı sayılırdı. Yani Chu Feng onlar için kesinlikle çok tehlikeli biriydi.

 

Ancak en çok panikleyen tabii ki Taş Kılıç Tarikatının başıydı. Chu Feng'in gücünü ve tekniklerini bizzat gören tek kişi oydu.

 

Chu Feng'in nasıl biri olduğunu çok iyi biliyordu. Hem inanılmaz bir güce sahipti hem de acımasız ve zalim biriydi. Chu Feng ve Eggy'nin kendisine nasıl işkence ettiği aklından çıkmıyordu.

 

Üçüncü Ölümsüz gelmese kim bilir daha ne kadar acı çekecekti.

 

Bu yüzden Chu Feng'i tekrar gördüğünde içine büyük bir korku yayıldı. Chu Feng'e karşı olan korkusu kemiklerine kadar işlemişti.

 

Ama ne kadar korkarsa korksun bunu belli etmedi ve Üçüncü Ölümsüzün adamının yanında olduğunu hatırlayınca bir nebze de olsa rahatladı.

 

Taş Kılıç Tarikatının başı burnunu kıvırdı ve baskın bir tonla "Chu Feng sen kendine fazla güveniyorsun! Öncesinde hayatını bağışladım ama yine de buraya gelip belanı mı arıyorsun? Seni öldürmem mi sanıyorsun?" dedi.

 

"Haha, komik şey! Hayatımı mı bağışladın? Ne utanmazsın."

 

"Kutup Öldürme Oluşumundaki işkenceyi unuttun herhalde?" Chu Feng bir kahkaha patlattı. Alay dolu bir kahkahaydı bu.

 

"Ne? Kutup Öldürme Oluşumu mu? İşkence mi? Ne oldu ki?" Bunu duyan kalabalık şaşakalmıştı. Kafaları karışık birbirlerine baktılar. Sonra da bir cevap bekleyen bakışlarını Taş Kılıç Tarikatının başına çevirdiler, "Shi Efendi, bu Chu Feng ne diyor?"

 

"Dinlemeyin şunun palavralarını! Ne zaman işkence yapmış bu bana?" Kalabalığın sorusunu duyan Taş Kılıç Tarikatının başının yüzü düşmüştü. Ama yine de Chu Feng'in ithamlarını reddetti. Ne de olsa Chu Feng'in kendisine Kutup Öldürme Oluşumunda işkence ettiğini ve neredeyse kendisini öldürdüğünü kabul edemezdi, değil mi?

 

Buradaki insanların lideri olma planları vardı! Bunu kabul ederse onların içine çıkacak yüzü kalmazdı. Onuru kalmazdı. Bu yüzden de ölümüne dövseler bile gerçeği söyleyemezdi.

 

"Aynen öyle! Kendi gözlerimle Shi Efendi'nin Chu Feng'i kovalayışını gördüm. Nasıl böyle bir şey iddia edebiliyor aklım almıyor!"

 

"Shi Efendi acıma şu velede! Önceki gibi iyi bir ders ver şuna!" diye bağırdı biri birden.

 

"Aynen öyle! Adam haklı! Bu Chu Feng Taş Kılıç Tarikatının altı yaşlısını öldürdü! Büyük bir suç bu! Shi Efendi merhamete lüzum yok, bağışlama bu veledi. Onu öldürerek altı yaşlının intikamını almalısın!" Daha da fazla insan lafa girmeye başlamıştı.

 

"Gebert onu, gebert!"

 

Altı üstün yaşlının öldürülmesini hatırlayan Taş Kılıç Tarikatının yaşlıları ve müritlerinin içerisinde bir öfke doğmuştu. Bir anda bağırışlar gök gürültüsü gibi inlemeye başlamıştı.

 

"Bu..."

 

Taş Kılıç Tarikatının başı hafiften kaşlarını çattı. Kalbi bir davul gibi atmaya başlamıştı. Chu Feng'i yenemeyeceğini çok iyi biliyordu.

 

"Ne oldu? Yasaklı İlacın yokken korktun mu?"

 

"Belki de bana rakip olmadığını biliyorsun ve yalanlarının ortaya çıkmasından korkuyorsun?" Dedi Chu Feng alaycı bir gülümsemeyle.

 

"Saçmalık! Senden korkuyorum mu sandın?" Taş Kılıç Tarikatının başı gerçekten de Chu Feng'den korkuyordu ancak söyledikleri onu yine de kızdırmıştı. Chu Feng kendisini Taş Kılıç Tarikatının yaşlıları, müritleri ve Kış Ovalarının meşhur insanları önünde kendisini aşağılıyordu.

 

Eğer karşılık vermezse Chu Feng'in dediklerini onaylıyor gibi olurdu. Bu yerin dibine girmekten farksız olurdu! Bu insanlara bir daha lafını dinletemezdi.

 

Çaresiz gözlerle arkasındaki Yan Efendi'ye baktı.

 

Yan Efendi tarikat başının endişesini anlar gibi sakince gülümsedi ve ona zihinsel bir mesaj yolladı. "Git. Burada ben varken aşağılayamaz seni."

 

Yan Efendi'nin dediklerini duyan Taş Kılıç Tarikatının başı sevinçten havalara uçtu. Chu Feng'in dövüş gücü çok yüksekti ve bir Kraliyet Silahı vardı ancak onun sekizinci seviye bir Dövüş Sanatı Lordunu yenecek kadar kuvvetli olmadığını biliyordu. Yan Efendi harekete geçerse Chu Feng şüphesiz ölürdü.

 

Arkasına Yan Efendi'yi alan Taş Kılıç Tarikatının başı artık eskisi kadar korkmuyordu.

 

Ama yine de ne olur olmaz diye "Chu Feng, bu kadar küstah olmanın tek sebebi bir Kraliyet Silahının olması. Silahın olmasa bir halt değilsin." dedi.

 

"Hah, görünen o ki hâlâ Kraliyet Silahımdan korkuyorsun. Merak etme istediğin gibi olsun. Kraliyet Silahını kullanmayacağım."

 

"Gel hadi, senin yüzünü paspas yapmak için Kraliyet Silahına ihtiyacım yok," dedi Chu Feng kendinden gayet emin.

 

"Laflara bak sen! Sana aramızdaki farkı göstereceğim!"

 

Chu Feng'in gerçekten de Kraliyet Silahını kullanmayacağını gören Taş Kılıç Tarikatının başının kendine olan güveni yükselmişti. Havaya sıçradı ve avuçlarını salladı; dehşet bir Dövüş sanatı gücü yayılmaya başlamıştı. Büyük eller şeklini alan bu güç meteor yağmuru gibi Chu Feng'in üstüne yağmaya başladı.

 

Bu sekizinci seviye bir beceriydi. Taş Kılıç Tarikatı başının Chu Feng'den gerçekten de korktuğu anlaşılıyordu. Kraliyet Silahını kullanmıyor olsa bile tarikat başı dikkatsiz olmaya cüret edemiyordu. İlk saldırısı rakibini öldürme amaçlıydı.

 

Ancak yine de Chu Feng olduğu yerde durdu, bu dehşet saldırı kendisine doğru gelirken gözünü bile kırpmamıştı.

 

"Chu Feng ne yapıyor? Ne saldırıyor ne de kaçıyor! Eceline mi susamış?" Chu Feng'in yaptıkları kalabalığı şaşırtmıştı. Hepsi Chu Feng'in ne yaptığını anlamaya çalışıyordu.

 

*buum buum buum buum*

 

Tarikat başının saldırısı hedefine ulaşmıştı. Şok dalgaları yayılmaya, bir anda patlamalar duyulmaya başlandı. Chu Feng'in içinde bulunduğu toplama alanı adeta bir bombardıman altındaydı. Yer bile sarsılıyordu.

 

Şok dalgalarının sebep olduğu kaosu gören insanlar sevinmeye başladı; tarikat başının saldırısı gerçekten de dehşetti. Oradakilerden çok azı bu saldırıya karşı gelebilirdi.

 

Bu saldırı bir de direkt Chu Feng'in vücuduna yöneltilmişti. Chu Feng ne kadar güçlü olursa olsun muhtemelen ölmüştü; herkes böyle düşünüyordu.

 

*huuu--*

 

Ama tam da o anda güçlü bir rüzgâr esti ve şok dalgalarını süpürdü götürdü. Ve Chu Feng tekrar kalabalığın gözleri önünde belirdi.

 

"Aman Allahım! Bu... Bu nasıl mümkün olabilir?"

 

Chu Feng'i görünce herkes şok olmuştu. Yüzlerinde tek bir ifade vardı; hayret. Korkup da gerileyenler bile olmuştu.

 

Ölümsüz İnfaz Takımadasının Yan Efendisinin bile yüz ifadesi değişmişti. O da gözlerine inanamamıştı.

 

Chu Feng toplanma alanında çukurların ve yarıkların üstünde öylece duruyordu. Toplanma alanı yerle bir olmuş olmasına rağmen Chu Feng elleri arkasında öylece duruyordu.

 

Ne kıyafetleri zarar ne de vücudu görmüştü. Hatta yüzünde alaycı bir gülümseme vardı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr