Bölüm 851: Yaraya Tuz Basmak

avatar
5215 7

Martial God Asura - Bölüm 851: Yaraya Tuz Basmak


 

Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

 

 

Chu Feng çoktan Kutup Öldürme Oluşumunun sırlarını keşfetmişti. Burada vakit harcamaya devam etmek istiyorsa tek bir seçeneği vardı; direkt olarak Yanan Cennet Kilisesinin girişine koşmak. Yoksa bir çıkmaza gelirse sonu kötü olurdu.

 

“Ahh—”

 

Ama Chu Feng girişe yaklaştığında Taş Kılıç Tarikatının başı geri tepemeye maruz kaldı. Önce acıyla uludu ve sonra da ağzını açıp kan kusmaya başladı.

 

Uçma yeteneğini de kaybetmişti. Bir kum torbası gibi yere çakıldı. Şiddetle yere çaktıktan sonra acılar içerisinde bağırmaya başladı.

 

“AHH—”

 

Yan etkinin acısını hissetmeye başlayan Taş Kılıç Tarikatının başı en başta intihar etmeyi planlıyordu. O kadar fazla Yasaklı İlaç kullandıktan sonra nasıl kötü bir duruma gireceğini biliyordu. Bu acıya katlanmaktansa her şeyi hemencecik bitirmek daha mantıklı geliyordu.

 

Ama yan etkinin acısı ona bu fırsatı vermiyordu. Acı onu yere çaktığında Yasaklı İlaçlardan aldığı güç de kaybolmuştu; artık herhangi bir şey seçme şansı kalmamıştı.

 

Vücudunun kontrolünü kaybetmişti. Sadece etinin derinliklerindeki acıyı hissedebilirdi; başka bir şansı yoktu.

 

Yasaklı İlacın getirdiği bu acıyla kalpleri dağlayan feryatlar koparıyor, kurtlar gibi hayaletler gibi uluyordu.

 

"Heh, sonunda başladı mı? Oh oh oh, ne de acınası bir hâlde."

 

Tarikat başında yan etkilerin sonunda etkisini göstermeye başladığını gören Chu Feng kaçmayı bıraktı. Arkasını döndü ve geri yürüdü. Bağdaş kurdu ve bir buz kütlesi gibi olduğu yere çökerek gözlerini kıstı. Taş Kılıç Tarikatının başının acısından zevk alıyor gibi duruyordu.

 

Bakışlarından bu andan ne kadar zevk aldığı okunabiliyordu. On altı Yasaklı İlaç alan Taş Kılıç Tarikatının başı Chu Feng'in daha önce hiç çekmediği bir acı içerisindeydi.

 

Cildi kan kırmızısı olmuştu; vücudunda kırılmadık kemik kalmamıştı ve organları büyük hasarlar görmüştü. Orada buzda yatarken bir insana bile benzemiyordu. Daha çok kazanda kaynayan bir domuza benziyordu; izlemesi güç bir sahneydi bu.

 

Eggy’e bizzat Taş Kılıç Tarikatının başının acısını izletmek için Chu Feng Dünya Ruh Kapısını açtı ve onu dışarı saldı.

 

"Haha, gerçekten de hak etti. Seni şerefsiz ihtiyar, kim sana dedi o kadar fazla Yasaklı İlaç al diye ha?"

 

Bu durumu gören Eggy’in keyfi yerine gelmişti. Bu acıdan Chu Feng'den de daha fazla zevk alıyordu. Sekiyor, zıplıyor, ellerini çırpıyor tezahüratlarda bulunuyordu.

 

"Ku-ku kurtarın beni..."

 

"Ya-yalvarıyorum size! Öldürün beni, öldürün!"

 

Taş Kılıç Tarikatının başı gerçekten de bu acıya dayanamıyordu. Gözünden yaşlar akıyordu ve Eggy’i gördüğünde sanki kurtarıcısını görmüş gibi oldu; ondan utanmadan merhamet diliyordu.

 

Tabii ki normalde gayet iyi ve cömert olan kraliçe ölmekte olan bir insanı öylece bırakamazdı. Dudaklarını büktü ve güzel yüzünde acıma dolu bir gülümseme belirdi. "Merak etme, bu kadar çabuk ölmene izin vermeyeceğim! Korkma, daha fazla yaşayacaksın." dedi.

 

Eggy konuşurken Taş Kılıç Tarikatının başını havaya kaldırdı. Sonra da kara alevlerini saldı. Alevler belirdikten sonra Taş Kılıç Tarikatının başının altında tutuşmaya başladılar. Eggy adamı domuz çevirme yapıyormuş gibi kızartıyordu.

 

Eggy beyaz ellerini azıcık kaldırdı ve kara alevlerde küçük hançerler belirdi.

 

Çok garip ve çok keskin hançerlerdi bunlar. Kenarlarında minicik kancalar vardı.

 

Eggy birden hançerlerini sapladı. Hançerler zaten mahvolmuş vücuda girdi.

 

“AHH—”

 

Sonrasında hançerleri Eggy hızla geri çekti. Hançerle birlikte kara, kokuşmuş kanla birlikte et ve kas da geldi. Bunu gören ve yaşayan adam tekrar acı dolu bir feryat kopardı; sanki kalbini söküyorlardı.

 

Eggy nasıl yardım ediyordu kendisine öyle? Bildiğin kuyuya bir taş da o atıyordu; yarasına tuz basıyordu.

 

"Lanet olsun! Seni canavar, seni iblis!"

 

Taş Kılıç Tarikatının başı bir de Eggy’in acısına deva olacağına inanmıştı. Halbuki tam tersine Eggy işkenceyi daha da katlanılamaz bir hâle getirmişti. Ancak Eggy şu sözleri söylediğinde adam oracıkta ağlayabilirdi:

 

"Doğru diyorsun! Ben bir canavarım, ben bir iblisim." Eggy çok güzeldi; gülümsemesi çok çekiciydi. Bu zalim hareketler hiç bu görünüşüne uymuyordu.

 

"Chu Feng, ölen birinin hayatını uzatan tohumlardan var mı yanında?" Diye sordu Eggy gülümseyerek.

 

"İşe bak, vallahi var bende o tohumlardan! Ne diye lazımdı?" Chu Feng'in de yüzünde pis bir gülümseme vardı. Eggy’in aklından geçenleri gayet iyi bilmesine rağmen aptala yatmıştı.

 

"Çok bir şey değil; bu ihtiyar biraz daha yaşasın istiyorum ki ölmeden önce biraz daha acı çeksin. En azından hayatı böyle rezil ve böyle utanmaz bir şekilde boşa harcanmış olmaz," dedi Eggy de pis pis gülümseyerek.

 

"Haha, güzel! Güzel fikirmiş! Al bakalım." Chu Feng bir kahkaha patlattı ve Eggy’e birkaç tohum attı.

 

Bunu gören Taş Kılıç Tarikatı başının kırmızı yüzü yeşile döndü. Zalim insanlar görmüştü belki ama bunlar kadar zalimlerini görmemişti. Bu yüzden hemen ağzını kapattı, Eggy’in bu tohumları onu yutturmasından korkuyordu.

 

*whoosh*

 

Ama Eggy bir şey demeye zahmet bile etmedi. Elindeki hançerle adamın alt çenesini kesti. Sonra da ağzına birkaç tane tohum attı. Sonra da gücünü kullanarak bu tohumları adamın midesine indirtti, arıtmasına yardımcı oldu.,

 

"Ahh-- Mm-- Ahh--"

 

Alt çenesi giden Taş Kılıç Tarikatının başı konuşamıyordu artık. Gözünden yaşlar akarken uluyup duruyordu.

 

Gerçekten de yaptıklarına pişman olmuştu. Chu Feng'i ve Eggy'yi kızdırdığına pişman olmuştu. Böylesine bir şey olacağını bilse Chu Feng'le hayatını her şeyini ortaya koyup da savaşa girmezdi. Bir Yasaklı İlaç kullanarak kaçardı.

 

Ama artık yapabileceği bir şey yoktu. Pişmanlığın bir devası yoktu ve insan gittiği yoldan geri dönemezdi. Şu an sadece yaptıklarının sonuçlarına katlanabilirdi.

 

"Gerçekten de iki acımasız veletsiniz. Ama durmanız gereken yeri de bilmelisiniz. Benim için hadi bırakın onu?"

 

Ama tam da o anda uzaktan güçlü bir ses geldi. Bu ses duyulur duyulmaz Kutup Öldürme Oluşumu, sembollerle dolu olan Ruh Oluşumu bile titremeye başlamıştı. Etraftaki buzda çatlaklar bile oluşmuştu.

 

Aynı anda dehşet bir aura da etrafa yayıldı. Bu aura her şeyi içerisinde aldı. Bu bir Dövüş Kralının aurasıydı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr