Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

"Ne? Ne dedin sen? Wuqing mi?"

"Efendi öyle her aklına geleni söyleyemezsin! Bu Chu Feng'in dövüş gücü kuvvetli ve teknikleri muhteşem olabilir ama görünüşü Wuqing'in anlatılan görünüşüne hiç benzemiyor. Söylediğini kanıtlayabilir misin?" Ak saçlı yaşlı adamın sözleri herkesi şok etmişti ama insanlar buna hemen inanmamıştı da.

Bunu sırf Wuqing'in ismi bilindik diye söylemiş de olabilirdi. Doğu Deniz Bölgesindeki herkes Wuqing isimli bir dâhinin ortaya çıktığını ve kendini Sisli Tepenin Dövüş İşareti Ölümsüz Aleminde gösterdiğini bilirdi.

Wuqing'le ilgili ardı arkası kesilmeyen söylentiler etrafta dolanıyordu. Türlü türlü şeyler söylüyorlardı onun hakkında ama şüphesiz bu Wuqing denen kişi ileride Murong Xun'la kıyaslanabilir biri olacaktı.

Wuqing'i birçok kişi görmemiş olsa da ismini duymayan neredeyse yoktu. Hatta ona efsanevi bir karakter bile denebilirdi.

Bu efsanevi karakteri gözleriyle görenler de kendilerini bir rüyada sanırdı. Sanki yaşadıklarının gerçek olduğuna inanamazlardı.

"Hmph. Daha yeni Ahlaksız Vadiden geliyorum, Ölümsüz İnfaz Takımadası ve Sakatlayan Gece Şeytanı Tarikatı arasındaki muhteşem savaşı kendi gözlerimle gördüm."

"Savaş sırasında Ölümsüz İnfaz Takımadasının genç efendisi bir Kraliyet Silahı kullanmıştı ama daha sonra Wuqing bu Kraliyet Silahını ondan aldı."

"Bizzat gördüm Wuqing'in Kraliyet Silahının efendisi oluşunu. O silah aslında Murong Xun'undu ama Chu Feng'i onaylamakla kalmadı bir de efsanelerde bahsi geçen Mutlak Teslimiyet gerçekleşti."

"Mutlak Teslimiyet ne biliyor musunuz?" Yaşlı adam gururlu bakışlarıyla kalabalığı süzdü.

Kalabalık donakalmıştı. Yaşlı adamın dedikleri hepsini afallatmıştı, hepsi kendilerine baktığını görünce kafasını salladı. Mutlak Teslimiyeti nereden bileceklerdi?

Kalabalığın bunu bilmediğini gören ak saçlı adam burnundan bir nefes verdi, daha da küstahlaşmıştı. Kendini beğenmişçe, "Herhalde hiçbiriniz bilmiyorsunuz. Gelin de öğreteyim size neymiş."

"Kraliyet Silahlarının kendi akılları vardır, yani efendilerini onaylama süreci Elit Silahlardan farklı gerçekleşir. Bir silahın efendisi olma süreçlerinden en çok görüleni karşılıklı ilişkidir."

"Bu Kraliyet Silahının onayını almak demektir, silah efendisine gücünü ödünç verir ve aynı anda efendisinin de gücünü kullanır. Eğer efendisi ölürse ya da bağları zorla koparılırsa Kraliyet Silahı bu karşılıklı ilişkiyi bozar ve tekrar özgürlüğüne kavuşur. Sonra da gidip başka bir efendi seçer."

"Ama bir başka yol daha vardır, Mutlak Teslimiyet denen. Mutlak Teslimiyette Kraliyet Silahı varlığının her bir zerresiyle efendisine hizmet eder. Efendisiyle yaşar, efendisiyle ölür. Geriye kalan hayatı boyunca sadece bir efendisi olur."

"Kimse onu efendisinden alamaz. Zaten o da efendisinden başkasına hizmet etmez. Efendisi ölürse silah da onunla birlikte kaybolur."

"Bu Mutlak Teslimiyet sadece efsanelerde görünen bir şeydir. Doğu Deniz Bölgesi'nde daha bir Kraliyet Silahını Mutlak Teslimiyete zorlayan olmamıştı. İster tüm Doğu Deniz Bölgesini sallayan Sakatlayan Gece Şeytanı Tarikatının başı olsun ister Yanan Cennet Kilisesinin dâhisi Huanfu Haoyue; hiçbiri Kraliyet Silahlarının Mutlak Teslimiyetine sahip olamamıştı. Ölümsüz İnfaz Takımadasının başkanı için de aynısı geçerli."

"Ama Wuqing yaptı bunu. Ahlaksız Vadide olanlar bu şok edici sahneye bizzat tanık oldular. Eminim kısa sürede tüm Doğu Deniz Bölgesi duyacaktır bunu ve o zaman da dediklerim doğru muymuş yanlış mıymış anlarsınız."

"İster kudret açısından olsun ister şekil şemal olsun, Chu Feng'in elindeki Kraliyet Silahı Murong Xun'un Kraliyet Silahının aynısı. Yani bu çocuk Wuqing olmalı. Yoksa bu Kraliyet Silahının onda bir işi olmazdı."

Ak saçlı yaşlı adamın dedikleri gayet mantıklıydı. Bir de bunların hepsini yüksek sesle anlatmıştı, Çiçek Vadinin içindeki dışındaki herkes duymuştu.

Söyledikleri berrak havada kükreyen gök gürültüsü etkisi yaratmıştı. İster Zi ailesi fertleri olsun ister yabancılar, hepsi de şok olmuştu.

Sakatlayan Gece Şeytanı Tarikatı ve Ölümsüz İnfaz Takımadası arasındaki savaşta ne olduğu bir yana, Wuqing'in Murong Xun'un Kraliyet Silahını alıp Mutlak Teslimiyete zorlaması onları şok etmeye yeterdi. Bu doğruysa gerçekten de şok ediciydi.

Öncesinde bile herkes Wuqing'i Murong Xun'la kıyaslıyordu. Herkes ikisinin de nadir görülen dâhiler olduğunu ve gelecekte Wuqing'in Murong Xun'un en büyük düşmanı olacağını ön görüyordu.

Ama eğer bu adamın dedikleri doğruysa Wuqing çoktan Murong Xun'u geçmiş olmuyor muydu? Yoksa Murong Xun'un Kraliyet Silahını elinden nasıl alabilirdi?

Ama Murong Xun'un yetişimi ne durumdaydı? Herkes onun sekizinci seviye bir Dövüş Lordu olduğunu bilirdi, peki ya Wuqing? Gözleri önündeki bu Chu Feng Wuqing olsa bile en fazla üçüncü seviye bir Dövüş Lorduydu. Üçüncü seviye bir Dövüş Lordunun sekizinci seviye Dövüş lordunu yenmesi... Bu imkânsız bir şeydi!

Çiçek Vadisinin içi dışı birdenbire şaşkınlık dolu sorularla doldu. Bir şey kesindi; yaşlı adamın dedikleri herkesi şok etmişti.

"İzin verirseniz efendim sormak isterim, Zi ailesinin reisiyle savaşan delikanlı, siz gerçekten de Wuqing misiniz?" Kafası karışan cesur ve meraklı biri gidip bunu direkt Chu Feng'e sormuştu. Ama çok saygıyla yaklaşmıştı Chu Feng'e, saygısızlık etmeye cüret edemiyordu.

O konuşurken Çiçek Vadisinden gık bile çıkmıyordu. Herkes susmuş, nefesini tutmuştu. Chu Feng'e bakıyordu hepsi, vereceği cevabı bekliyordu. Zi ailesinde bile durum aynıydı, Chu Feng'in Wuqing olup olmadığı konusu çok önemliydi.

Chu Feng çoktan gerçeği açıklamaya hazırdı zaten. Daha fazla gerçeği saklamaya lüzum görmüyordu. Sakince gülümsedi ve eliyle yüzünü gizledi. Elini çektiğinde yüzü değişmişti. Yirmili yaşlarında bir genç olmuştu; Wuqing olmuştu.

Görünüşünü değiştiren Chu Feng ak saçlı yaşlı adama baktı ve "Efendi, tanıdın mı beni?" dedi.

"Tanıdım, tanıdım! Wuqing'sin sen, işte Wuqing! Herkes baksın çabuk! Bu Wuqing işte! Bu Chu Feng gerçekten de Wuqing!" Chu Feng'in kendisiyle konuştuğunu gören yaşlı adam heyecandan yerinde duramıyordu.

"Ne? Bu Wuqing mi? Görünüşünü değiştirmiş! Yani gerçekten de Wuqing'miş!" Çiçek Vadisinin içinde dışında bağrışmaların sonu gelmiyordu. Görünüşünü değiştirmesi bir yana, yaşlı adamla olan konuşması her şeyi ortaya koyuyordu.

"Hayır." Ama tam da o anda Chu Feng tekrar sakince gülümsedi. Sonra tekrar yüzünü kapattı eliyle ve Chu Feng hâline geri döndü. Sonra da "Ben Wuqing'im ve aynı zamanda Chu Feng'im de. Ama Chu Feng Wuqing değil. Wuqing Chu Feng’dir."

"Sisli Tepedeki ve Ahlaksız Vadideki Wuqing bendim evet."

"Ama Wuqing uydurduğum bir isim; bu kadar dikkat çekeceğimi düşünmemiştim. Ama işler madem bu duruma geldi, artık sizi daha fazla kandıramam. Gerçek ismim Chu Feng, şu an gördüğünüz benim. Ben... Ben Chu Feng."