Martial God Asura - Bölüm 353: Kadınların Güzelliğinden Uzak

---

 

Çeviri: khaleesi Düzenleme: bebebiskuvisi

 

*swish swish swish *

 

Aniden, gökyüzündeki renkli turnalardan havayı delen, sağır edici sesler geldi, uzun etekleriyle on kadın indi.

 

Kadınların bedenleri soluk bir parlaklıkla kaplıydı. Yüzleri ve bedenleri açıkça görülemiyordu. Eteklerinin renkleri bile açıkça görülemiyordu. Ancak, belli belirsiz hepsinin çiçekten bir şemsiyeye sahip olduğu görülüyordu.

 

*bang bang bang*

 

On kadın gökyüzünden düşerken, ellerindeki çiçek şemsiyeler aynı anda açıldı.

 

Açıldıktan hemen sonra gökyüzünü dolduran çiçek yaprakları döküldü ve iniş hızları da azaldı. Ayrıca, inişlerini takiben, vücutlarını örten soluk parlaklık gittikçe daha da donuklaştı. Sonunda tamamen kayboldu.

 

"Waa~~~~"

 

Parlaklık dağıldıktan sonra, orada bulunan erkeklerin tümü ağızlarını neredeyse aynı anda kocaman açtı ve nefesleri hızlandı. Gözlerinin önünde son derece güzel on kadın ortaya çıkmıştı.

 

On kadının uzun ince figürleri, iblis benzeri bedenleri, tilki benzeri yüzleri vardı. Son derece çekici görünüyorlardı.

 

(ÇN: Yazarın hayal gücüne sövmek istiyorum. Bir bayan olarak küfür yakışmaz ama yemin ederim sövüyorum şuan bu nedir abi kadınları övüyor musun  sövüyor musun belli değil. Bir yanda diyorum ki Ada'm haklı beyler bunlar aynı fabrika ürünü gibiler hepsi birbirine benziyor. Betimleme yapacak olsam yüzler aynı Kaş'lar aynı gözler aynı ne diyeyim pes.)

 

Özellikle eteklerinin altındaki kar beyazı güzel bacakları gördüklerinde ağız dolusu yutkundular. Sahnede olan erkeklerin hepsi daha önce sayısız güzel kadın görmüş olsalar da, o an çok büyük bir kısmı o on güzelin cazibesine kapılmıştı. 

 

"Çok etkileyici. Hepsi de Bilge Âlemi’nin yedinci seviyesinde!"

 

Ama her zaman her şey için istisnalar vardır. Güzelliklere en yakın kişi olan Chu Feng, görüşlerinden etkilenmedi, ancak yetişimlerine şaşırdı.

 

Kadınlar sadece yirmi yaşlarında olsalar da, yetişimleri Bilge Âlemi’nin yedinci seviyesine ulaşmıştı. Dövüş sanatları gelişimleri gerçekten de düşük değildi.

 

Sayısız ateşli bakışın altında, Prestijli Villa'dan on güzellik nihayet sahneye indi. Etkileyici figürleri ve büyüleyici yüzleriyle insanları büyülemeyi başardılar. Özellikle, Evlilik Buluşması’na katılan genç dâhileri.

 

*bang bang bang*

 

Buna takriben, gökyüzünü dolduran çiçek yağmuruyla birlikte elli güzellik daha gökyüzünden indi.

 

Benzer şekilde çiçek şemsiyelerini tutarak indiler. Nadir güzelliklerdi ve ayrıca Bilge Âlemi’nin yedinci seviyesinde gelişimlere sahiptiler.

 

"Vay, Olağanüstü! Prestijli Villa'nın elinde bu kadar çok dâhi güzel bulunuyordu cidden, ha?"

 

Elli genç kadının hepsi de Bilge Âlemi’nin yedinci seviyesindeydi. Ne var ki Prestijli Villa'nın dâhi olsa dahi, erkekler ve kadınlar açısından bir önemi yok gibiydi. Böyle büyük bir güç kabul edilebilirdi. 

 

Ancak elli dâhi de aşırı güzelliğe sahipti. Bu, insanların tekrar tekrar şok olmasına neden oldu. Bununla birlikte, bu şok, kırk güzelliğin ortaya çıkmasından sonra daha da çoğaldı. 

 

Kırk güzellik yavaşça indi. Yüzleri kalabalığın görüş alanına girdiğinde, kıyaslanamaz derece şok olan kalabalık ağızlarını kapamayı dahi beceremedi, çünkü kırk güzelin tümü de Bilge Âlemi’nin sekizinci seviyesindeydi. Ayrıca güzellik açısından daha önce gelen elli güzele eşittiler.

 

*whoosh whoosh whoosh *

 

İnsanlar kırk güzelliğin gücüne hayran olmuşken, renkli turnalardan dokuz figür daha süzüldü. 

 

Bu kez sahnedeki insanlar gerçekten şaşkın davrandılar, çünkü dokuz güzelin tümü Bilge Âlemi’nin dokuzuncu seviyesindeydi. Onlar Bilge Âlemi’nin gerçek zirvesindeydiler. Ayrıca, görünüşleri de son derece güzeldi gerçekten. Daha önce gelen doksan güzellikle karşılaştırıldığında çok daha nefes kesiciydiler.

 

Sahnedeki genç zirve dâhilerin bile yüzleri değişti. Özellikle Tang Yixiu, Song Qingfeng, Bai Yunfei ve Liu Xiaoyao’nun. Açıkçası dokuz güzelliğin görünüşlerine mest olmuşlardı. 

 

"Dokuz Eyalet içinde Qin Eyaleti’nin bu kadar çok güzele sahip bir yer olduğunu hiç düşünmezdim. Tang Eyaleti’nde böyle güzellikler görmedim.” Tang Yixiu’nun gözleri gıptayla dolmuştu. O ana dek sayısız güzeli gören gözleri, dokuz güzellik tarafından cezbedilmişti. 

 

"Kardeş Yixiu, soldaki tam sana göre. O, yeterince beyaz. Bana gelince... İki at kuyruğuna sahip olan ortadaki, o yeterince saf. Onu sevdim." Song Qingfeng gülümseyen gözlerini dokuz güzelliğin üstünde dolaştırıyordu. Büyülenmişti.

 

"Saf mı? Onun saf olduğunu nereden biliyorsun?" Bai Yunfei’nin dudakları kıvrıldı. Onların ilişkileri her zaman çok iyiydi ve konuşmadıkları bir şey yoktu. Ayrıca az sayıda da olsa kötü şeyler de yapmışlardı. 

 

"Ha ha. Yunfei, sormaya gerek var mı? Prestijli Villa'nın bu Evlilik Buluşması için yıllarca hazırlandığını duydum. Bugün bu sahnedeki güzeller dikkatli bir şekilde yetiştirildiler ve erkekler tarafından kirletilmediler. Kesinlikle hepsi saf ve hepsi de 'henüz kanatlanmamış genç piliç." Liu Xiaoyao lafa hemen atladı. 

 

"Bu Prestijli Villa'nın oldukça samimi olduğu anlamına geliyor. Görünen o ki, bu sefer, bu gezi gerçekten faydalı olacak." Liu Xiaoyao'nun sözlerini dinledikten sonra, kalpleri hızla çarpan üç kişinin gözleri ışıltıyla parladı. Sevdikleri koyunları arayan aç, iffetsiz kurtlar gibiydiler.

 

Gerçekte dört dâhi hariç, Elit silahı olan Murong Yu bile etkilendi. Gözleri güzeller grubuna kilitlendi ve oradan ayrılmadı.

 

Doksan dokuz güzel geldikten sonra kendilerini birbiri ardına tanıtmaya başladılar. Yaş, isim, her şey.

 

(ÇN: Bu bölümden nefret etmiş bulunmaktayım. Kendilerini pazarlıyorlar sanki tövbe yarabbim. Mgayı çevirdikçe okuyorum neler olup bittiğini anlamış değilim vay arkadaş. En eksantrik bölümü kendime kitlemişim. Trcalosa bundan sonra çeviriye başlamadan önce böyle rezil bölümleri sana kitliyorum haberin olsun) 

 

DN: Mga hep böyle bir seriydi zaten. Üstelik bu bölüm o kadar da sert değildi bence :) Ayrıca yazarın hesabında sorun var. Tekrar tekrar kontrol ettim sorun bizde değil :) sayı saymayı bilmiyor bu yazar veya temiz bir sopayı eksik etmişler sırtından.

 

Ve erkekler dikkatle dinliyordu. Bir yandan da beğendikleri türden bir kadını bulabilmek için doksan dokuz güzeli izliyorlardı. Şu anda sakin kalabilen sadece Chu Feng, Gu Bo, Jie Qingming ve Xu Zhongyu idi. 

 

Gu Bo çok gençti ve gücü yetersizdi, yüz güzelin kalbini kazanmak için herhangi bir beklentisi yoktu.

 

İki mutlak dâhiye gelince, Jie Qingming ve Xu Zhongyu’nun güç arayışları daha baskındı.

"Ölümlü Dünya tarafından dokunulmamış" bir his bırakıyorlardı. Bu kadınlar, ne kadar güzel olursa olsunlar, ne kadar mükemmel olursa olsunlar, yüreklerinde, Bin Canavar Dağı’nda avantaj elde etmekten başka bir şey yoktu.

 

Chu Feng'e gelince, çok genç olmasına ve Dokuz Eyalet’te böyle bir sahneyle ilk kez karşılaşmasına rağmen, bu kadınların içerisinde Chu Feng'i etkileyen tek bir güzel bile yoktu. Kadınların güzellikten uzak olması değildi konu, ama bunlardan bir tanesi bile kalbini yerinden oynatamamıştı. 

 

"Chu Feng neden iyice bakmıyorsun? Bin Canavar Dağı’na girdikten sonra, insanlar yüz güzellikle yakından temasa geçebilir, ama gücünle onlardan bazılarını yanına çekebileceğine eminim."

 

"Şimdi bir güzel seç. Böyle yaparsan, Bin Canavar Dağı’na girdiğinde biraz ilerleyebilirsin!" Chu Feng'in zihninin burada olmadığını, gözlerinin güzellikler üstünde dolaşıp durmadığını gören Gu Bo, nazik bir kalp ile hatırlatarak yardımcı olmak istedi.

 

"Kardeş Gu Bo, hâlâ genciz, bunun gibi bir olayda canlılığımızın bir kısmıyla hareket etmeliyiz. Şimdilik, dövüş gelişimi, bir numaralı önceliğe sahip olmalı." Chu Feng hafifçe "kadınların güzelliğinden uzak" ve "dünyevi konulara ilgisiz" bir görünümle gülümsedi. 

 

"Mm Kardeş Chu Feng, haklısın. Çağımızda dövüş ekimine odaklanmalı ve onu bir numaralı önceliğimiz yapmalıyız. Bir erkekle kadın arasındaki şeyleri düşünmek için beklesek de geç olmaz." Chu Feng'in sözlerini duyan Gu Bo da bu sözlerin oldukça makul olduğunu hissetti, başını sallayarak onayladı. 

 

Fakat bu kelimeleri söyleyen Chu Feng'in gerçekte bir bakir olmadığını bilseydi, şüphesiz öfkeden kan kusardı.