Bölüm 282: Burası Doğu Bölgesi

avatar
1859 24

Lord Of Mysteries - Bölüm 282: Burası Doğu Bölgesi


Çevirmen: Dnightshade

Yakında kullanım dışı kalacak olan tıp fakültesi binasının içinde, aniden sürüklenmiş gibi hisseden Audrey, bir bahane bularak sakin bir köşeye geçti. Kalın gri sis ve yüksekte duran bulanık figür görüş açısına girmişti.

"İpucu bu."

Bay Aptal'ın ciddi tonuna eşlik eden sahneler, oldukça gerçekçi, renkli bir filme benziyordu!

Pek de kaslı olmayan, ancak yaklaşık iki metre boyunda olan, üzerinde siyah bir rahip cübbesi olan bir adam gölgeler arasında duruyordu. Açık sarı saçları dalgalıydı, koyu kahverengi gözleri ise korkunç görünüyordu. Ağzının kenarı aşağı doğru sarktığından vahşi bir kurt gibi görünüyordu.

İpucu mu? Dharavi SokağI'ndaki patlama ve Gavin'in boğulmasıyla ilgili bir ipucu mu? Katil bu mu? Audrey birkaç saniye boş boş görüntüyü izledikten sonra aniden aydınlandı.

Bay Aptal şimdiden bir ipucu bulmuş... Gerçekten de etkileyici. Hayır, her şeye gücü yeten demek daha doğru olur. Audrey sessizce iç çekerek Fors'un yanına döndü.

Fors, maskesini ve cerrahi bonesini çıkarıp araca bindiği anda Bayan Audrey'de bir tuhaflık olduğunu hissetmişti. "Yüzümde bir şey mi var?"

"Hayır." Audrey başını çevirip arkasına yaslandı, maskesini ve bonesini hala çıkarmamıştı.

Bu cevap Fors'un daha da meraklanmasına sebep olmuştu, "Bayan Audrey, neden Seyirci formülünü satın alacağınızı duyurmadınız? Bu şekilde Psikoloji Simyacıları'yla bağlantı kurabilirdiniz."

 

 

 

 

Cömert Audrey'nin çoğunlukla sessiz kalması, yalnızca maneviyat içeren birkaç materyal satıp karşılığında buna benzer başka malzemeler alması onu şaşırtmıştı.

Audrey hafifçe gülümsedi, "Bu çevrenin toplantısına ilk kez katılıyorum. Bence bekleyip gözlemlemek daha önemli.

İksir formülünü elde etmek için sabırsızlanıyorum, ancak acele etmemem gerektiğini de biliyorum. Harekete geçmeden önce bu çevreyi tanımamın daha iyi bir strateji olacağına karar verdim."

Bu da Seyirci yolunun 'mesleki bir alışkanlığı'. Dahası, Bay Dünya'nın istediği Kara Desenli Siyah Panter'in Omurilik Sıvısı ya da Elflerin kaynak kristali gibi nesneler yoktu... Audrey düşünceli bir şekilde hafifçe başını salladı.

Fors, henüz on sekiz yaşında bile olmayan bu kıza bakarken onun her zamankinden çok daha olgun olduğunu hissetmişti.

Aniden gülerek şöyle dedi, "Zamanında ben de sizin gibi olsam, o çok değerli fırsatı boşa harcamazdım."

Audrey nazikçe gülümsedi, "Sabah birkaç yakın arkadaşıma Dharavi Sokağı'ndaki patlama ile ilgili ipuçları bulup bulamadıklarını soracağım. Xio ile benden haber bekleyin."

"Pekala." Fors keskin bir şekilde başını sallayarak onayladı.

….

Klein, Minsk Sokağı'na dönmek yerine geceyi Doğu Bölgesi'ndeki tek odalı evinde geçirmeye karar vermişti.

Siyah rahip cübbeli katilin, sokaklarda kendisini arayan bir suç ortağı olabileceğinden korkuyordu.

Onunla karşılaşma ihtimali pek yüksek olmasa ve zaten kılık değiştirmiş olsa da, kehanet sonuçları tehlike olasılığına işaret ediyordu. Klein, temkinli olmak için bu gece burada uyumaya karar vermişti.

Şafak sökerken, bu kez koyu mavi bir işçi üniforması giyip açık kahverengi şapkasını da aldıktan sonra tek odalı dairesinden çıktı. Merdivenlerden inip sokağa ulaştığında hala biraz endişeliydi.

Sokaklar, sarımsı bir tona sahip beyaz sisle kaplıydı. Bulanık insan figürleri gelip geçiyor, soğuk sabah havası insanın içini ürpertiyordu.

Klein başını eğip hızlı adımlarla ilerlemeye başladı, işe gitmek için erkenden kalkmış diğer insanlardan hiçbir farkı yok gibi görünüyordu.

Bir süre yürüdükten sonra, önünde 40-50 yaşlarında bir adam olduğunu gördü. Adamın üstünde kalın bir ceket vardı, şakaklarındaki saçları ağarmıştı.  Adam bir ileri bir geri volta atarken titrek elleriyle sigara kutusuna uzanıp bir dal çıkardı. Hemen sonra da yine titrek bir şekilde cebinden bir kibrit kutusu aldı.

Ancak tam kibrit kutusunu açtığı anda sağ eli şiddetle titredi ve buruşan sigara yere düşüp Klein'ın önüne yuvarlandı.

Klein hemen sigarayı alıp adama uzattı.

"Teşekkür ederim, teşekkür ederim! Bu meret olmadan yaşayamıyorum. Yalnızca birkaç tane kaldı," adam içten bir şekilde Klein'a teşekkür edip sigarayı aldı.

Yüzü son derece solgundu, ayrıca uzun zamandır traş olmamış gibi görünüyordu. Tükenmişlik bakışlarından akıyordu adeta, "Dün gece yine uyumadım, daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. Umarım Tanrı yanımda olur da bugün yoksullar evine girebilirim."

O da polis tarafından kovalanan evsizlerden biri... Klein iç çekti, "Kral ve bakanlar neden parkta uyumanıza izin vermiyor?"

"Kim bilir? Ancak bu havada dışarda uyuyunca, bir daha asla uyanmama ihtimalimiz çok yüksek. Gündüzleri yine iyi, daha sıcak bir yer bulunabiliyor. Ah, tabii bu şekilde yaşayınca iş arayacak gücümüz ya da vaktimiz de kalmıyor." Adam sigarasını yakıp dumanı keyifle içine çekti.

Bu nefesle gücünü toplamış gibiydi, yeniden yürümeye başladı. Sisin sonuna doğru mu, yoksa sisin iyice derinliklerine doğru mu gidiyordu bilinmez...

Zaten Klein'ın da daha fazla sohbet edecek vakti yoktu, yeniden adımlarını hızlandırıp oradan uzaklaşmak üzereydi ki aniden donup kaldı, az önce sohbet ettiği adamın eğilip yerden kara bir şey aldığını görmüştü.

Bu, yenecek yeri kalmamış, elma eşeleğini andıran bir şeydi.

Ağzının suyu akan adam, kirli eşeleği lezzetli bir yemekmiş gibi keyifle ağzına attı. Yavaş yavaş çiğneyerek sonunda tamamını yuttu. Geriye hiçbir şey kalmamıştı.

Klein'ın şaşkın bakışlarını görünce ağzını silip omuzlarını silkti, yüzünde acı bir gülümseme vardı.

"Neredeyse üç gündür hiçbir şey yemedim."

Bu kelime Klein'ın kalbine saplanmış bir ok gibiydi, inanılmaz derecede duygulanmıştı.

Sessizce iç çekip zoraki bir şekilde gülümsedi, "Kusuruma bakmayın, kendimi tanıtmayı unuttum. Ben bir muhabirim, şu anda evsizler hakkında bir haber hazırlıyorum. Sizinle röportaj yapabilir miyim? Şuradaki kafeye gidip konuşabiliriz."

Adam bir an donup kaldıktan sonra gülümsedi, "Olur tabii, hem içerisi sokaklardan daha sıcak.

Röportajdan sonra biraz daha kalıp yarım saat içeride uyumama izin verirseniz... Yoo, on beş dakika yeter! Çok daha iyi olur."

Klein'ın ağzı açık kalmıştı, ne cevap vereceğini bilemez haldeydi. Böylece ikili sokağın sonundaki kafeye gitti.

Kafenin masa ve sandalyeleri oldukça yağlıydı. İçerisi de oldukça kalabalıktı. Ve gerçekten de burası dışarıdan çok daha sıcaktı.

...

Klein, adama oturmasını işaret ettikten sonra gidip iki fincan çay, bir tabak kuzu haşlaması, iki parça tost, bir porsiyon yağ ve bir porsiyon krema alarak toplam 17,5 peni ödedi.

"Bir şeyler yiyin. Karnınız doyduğunda röportajı yaparız." Yemekler hazır olunca Klein elinde koca bir tepsiyle dönüp adamın karşısına oturdu.

"Bunlar benim için mi?" diye sordu adam şaşkın bir şekilde.

"Bir fincan çay ve tostun bir tanesi hariç hepsi sizin." Dedi Klein gülümseyerek.

Adam yaşaran gözlerini sildi, sesi çatallaşmıştı, "... S-siz gerçekten de iyi kalpli birisiniz."

"Uzun zaman aç kalmışsın, hızlı yememeye dikkat et," dedi Klein kibar bir şekilde.

"Biliyorum, eski bir arkadaşım tam olarak bu yüzden öldü." Orta yaşlı adam yavaş yavaş yemek için elinden geleni yapıyor, zaman zaman fincanını kaldırıp sıcak çayın keyfini çıkarıyordu.

Klein da tostunu bitirmiş sessizce adamın yemeğini bitirmesini bekliyordu.

"Ohh, üç aydır bu kadar karnım doymamıştı, aslında, sanırım 6 ay oldu. Yoksul evinde ancak açlığı bastıracak kadar yemek veriyorlar." Bir süre sonra adam kaşığını bırakıp arkasına yaslandı, önündeki tabaklarda hiçbir şey kalmamıştı.

Klein, gazeteci rolü yaparak hemen konuya girdi, "Bu noktaya nasıl geldin?"

"Şans... Aslında oldukça iyi bir hayatı olan bir işçiydim. Bir karım, iki sevimli evladım vardı, bir kız bir erkek, ancak birkaç yıl önce bulaşıcı bir hastalık onları benden aldı, ben de uzun süre hastanede kaldım, böylece işimi de birikimlerimi de kaybettim. Sonrasında zar zor iş bulabilmeye başladım, ev tutacak ya da yemek alacak param da yoktu. Sokak sokak, park park dolaşmaktan başka yapabileceğim bir şey yoktu. Bu da beni giderek güçten düşürdü, dolayısıyla iş bulmam da giderek daha da zorlaştı..." Adamın tonunda bariz bir keder vardı.

Bir an duraklayıp çayından bir yudum aldıktan sonra devam etti.

"Her gün yoksul evine girmek için fırsat kovalıyorum işte, ancak bildiğiniz gibi, her yoksul evi yalnızca belirli sayıda evsiz alabiliyor. Şansınız varsa ve vaktinde sıraya girerseniz birkaç günü huzur içinde geçirebilir, biraz güç toplayarak geçici bir iş bulabilirsiniz. Evet, geçici bir iş. Kısa süre sonra yeniden işsiz kalır ve aynı döngüye girersiniz. Bu şekilde daha ne kadar devam edebilirim bilmiyorum.

Aslında iyi bir işçi olmalıydım."

Klein bir an düşündükten sonra yeni bir soru sordu, "Kaç sigaran kaldı?"

"Pek fazla kalmadı." Orta yaşlı adam acı acı gülümsedi. "Tüm varlığım bu, ev sahibi tarafından kovultuğumda bana kalan tek şey. Heh, bunları yoksul evine sokmak yasak, ancak ben kıyafetlerimin dikiş yerlerine saklıyorum. En zorlu anımda tek bir tane çıkarıp yakıyorum, bana bir parça umut veriyor. Ne kadar dayanabilirim bilmiyorum, ancak şunu söyleyebilirim, zamanında iyi bir işçiydim."

Profesyonel bir gazeteci olmayan Klein'ın aklına soracak başka soru gelmiyordu.

İlham almak umuduyla başını çevirip pencereden dışarı baktığında, bariz açlık belirtilerine sahip yüzleri gördü.

Bu yüzlerden daha ayık görünenler Doğu Bölgesi sakinleriydi. Bazılarının ise yüzünden bitkinlik, uyuşmuşluk akıyordu. Bunlar da evsizlerdi...

Bu iki grup arasında belirgin bir fark yok, ilk gruptakiler de bir gün kolayca ikinci gruptakilerin arasına dahil olabilir. Tıpkı karşımdaki bu beyefendi gibi...  Klein yeniden başını karşısına çevirdiğinde adamın uyuya kaldığını fark etti; oracığa, sandalyenin üstüne kıvrılmıştı.

Birkaç dakika sessizce bekleyen Klein adamın omzuna dokunup ona bir avuç bozukluk uzattı.

"Röportaj için ödeme."

"Tamam, tamam, çok teşekkür ederim!" Adam neler olduğunu anlamamıştı, Klein'ın kapıya yöneldiğini görünce çatallı sesiyle bağırdı, "Ucuz bir motel bulup duş yapacağım, gece de güzel bir uyku çekip iyi bir iş bulacağım."

….

Öğle vakti, Klein söz verdiği gibi Sammerların davetine katıldı. Kendisi hariç on konuk daha vardı.

Servis edilenler arasında ise biftek, kızarmış tavuk, kızarmış balık, sosis, kremalı çorba, pek çok atıştırmalık, şampanyalar ve şaraplar vardı.

Klein tam lavabodan çıkmış salona dönüyordu ki koridorda Bayan Stelyn ile karşılaştı. "Yemek muhteşemdi. Gerçekten çok lezzetliydi. Misafirperverliğiniz için çok teşekkürler."

"Toplam 4 pound 8 soli tuttu. En pahalı olanlar da şaraplardı, ancak hepsi Luke'un koleksiyonundan. Özel bir içki dolabı var da..." Bayan Stelyn bir an duraklayıp gülümsedi.

Ancak hemen sonra Klein'ın cevabını beklemeden devam etti, "Yalnızca Mary ile yaptığınız işten on pound kazandınız, bu şekilde devam ederseniz yakında siz de böyle davetler verebilirsiniz. Bu sınıfın insanları, ayda bir kez davet vermeli ve diğer davetlere katılmalıdır."

Bayan Stelyn'in tarzına çoktan alışmış olan Klein kibarca gülümsedi, "Sizin gibi olabilmem için önce yıllık gelirimin 400 pounda ulaşmasını beklemem gerekiyor."

Stelyn hafifçe çenesini kaldırdı, gülümsemesini kontrol altında tutabilmek için ekstra çaba sarf ediyordu.

 

 

 

 

"430 pound, 430 pound olmalı."

….

Doğu Balam Rıhtımı'ndaki İşçi İttifakı Meyhanesi.

Xio, boyunu büyük ölçüde uzatan bir çift bot giymiş, yüzüne kalın bir sahte sakal takmıştı.

Bayan Audrey'den aldığı portredeki adamın görünümünü zihnine kazımaya çalışıyordu.

Gavin'i öldüren oysa, büyük ihtimalle sık sık bu meyhaneye geliyor olmalı...  Xio bir bardak çavdar birası ve bir tabak yemek alıp topallayarak köşede bir yere oturdu. Zaman zaman çaktırmadan etrafını gözlemliyor, portredekine benzer birinin olup olmadığını kontrol ediyordu.

Bir süre sonra, meyhanenin kapısı yeniden açıldığında Xio da refleks olarak bakışlarını o tarafa çevirdi.

Bu anlık bakış donup kalmasına yetmişti.

İçeri giren adam neredeyse iki metreydi!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44252 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr