Bölüm 268: Mezarlık ve Hastane

avatar
2014 33

Lord Of Mysteries - Bölüm 268: Mezarlık ve Hastane


Çevirmen: Dnightshade

Buharlı metro Tussock Nehri'nin güney kıyısına vardığında, Klein kiralık bir araç tutup Güney Bölgesi eteklerindeki, Buhar ve Makinecilik Tanrısı Kilisesi tarafından yönetilen Aston Mezarlığı'na gitti.

Karanlık çökmeye başladığından, mezarlığın etrafındaki ağaçlar dişlerini ve pençelerini çıkarmış, karanlıkta gizlenen canavarlara meydan okuyormuş gibi içeri ışık girmesine engel oluyordu.

Kiralık aracın sürücüsü Klein'dan 4 solilik ücreti aldıktan sonra mezarlığa doğru döndü, "Burada bekleme mi ister misiniz?"

"Hayır, gerek yok. Bir arkadaşımı ziyarete geldim." O sırada Klein, sürücünün yüzündeki ifadenin değiştiğini fark etti.

Burası bir mezarlık... Hava bu kadar kararmışken ne arkadaş ziyareti... Sürücü kendi kalp atışlarını duymaya başlamıştı.

Klein hemen gülümseyerek devam etti, "Kendisi burada mezar bekçiliği yapıyor."

Bu sözler sürücüyü anında rahatlatmıştı, ancak yine de oyalanmadan harekete geçti. Hızla atları sürerek arkasına bakmadan oradan ayrıldı.

Böylece Klein da gecenin iyice çökmesini beklerken mezarlığın çevresinde dolaşmaya başladı.

Hava iyice karardığında, duman ve toz emisyonları büyük oranda azalıyordu. Havadaki sis çoğunlukla dağılıyordu. Gökyüzünde çok az yıldız görünse de, kızıl ay ışığı tüm dünyayı tülümsü bir parıltıyla sarmıştı.

 

 

 

 

Klein göğsünde dört noktaya dokunarak kızıl ayın simgesini çizdi. Sonra da eldivenlerini takıp demir çitlerin üzerinden atlayarak mezarlığa girdi.

Temkinli bir şekilde bir süre ilerledikten sonra sakin bir köşe bulup Azik'in bakır düdüğünü çıkardı.

Hemen önünde taş bir mezar vardı. Mezarın üzerindeki fotoğraf iyice kirlenmişti, mezar yazıtı ise ay ışığında son derece bulanık görünüyordu. Klein, birkaç saniye dikkatle inceledikten sonra sonunda yazılanları çıkarabilmişti.

"Dostum, eğer buradan geçiyorsan, kalkmama yardım et. Teşekkür ederim!"

Ne kadar esprili bir beyefendi... Pekala, seni seçiyorum! Klein, mezarı güneşten ve yağmurdan koruyan ağaçlara yaslanıp ürpertici gecenin ortasında sessizce beklemeye başladı.

Zaman zaman Azik'in bakır düdüğünü havaya atıp yakalayarak kendisini meşgul ediyordu.

20 dakika oldu ve hiçbir hareket yok... Klein cep saatini kapatıp birkaç saniye daha etrafını inceledi, gerçekten de hiç hareket yoktu.

İki gün sonra, herhangi bir değişiklik olup olmadığını görmek için yine geleceğim. Hiçbir değişiklik yoksa, Bay Azik'in bakır düdüğü rahip rehberliğinde gömülen cesetlerden etkilenmiyor demektir. Klein sessizce başını iki yana sallayıp bakır düdüğü cebine koydu.

Loen Krallığı'nda gömülme işlemleri üç farklı şekilde gerçekleştirilebiliyordu. Birincisi, cesedin tabut içinde gömülmesiydi, bu yöntem çoğunlukla orta ve üst sınıfın tercih ettiği bir yöntemdi. İkincisi yöntemde ceset yakılıyordu. Merhumun külleri urnaya konuluyordu. Bu yöntem, yakım işleminin parasını karşılayabilecek, tabutları karşılayamayacak olan alt orta sınıfın ve işçilerin tercih ettiği bir yöntemdi. Ancak bazen dini faktörlerin ve hükümet faktörlerinin etkisi olduğu da görülebiliyordu, örneğin Ebedi Yanan Güneş Kilisesi'nin takipçileri bu yöntemi seçiyordu. Çoğu yakılıyordu, yoksul insanlar ise hükümetten aldıkları yardım sebebiyle yakım işlemi için yalnızca ufak bir ücret ödüyordu.

Üçüncü yöntem ise tamamen yoksulların seçtiği bir yöntemdi. Tabutları karşılayacak durum olmadığından ve yakılma konusuna sıcak bakmadıklarından ölülerini sarıp kendi kendilerine gömüyorlardı.

Ancak Klein, mezarlığa girdiğinde mezar taşlarını dikkatle incelemiş, hedefinin ilk usule göre gömülen biri olduğundan emin olmuştu.

Azik'in bakır düdüğü gerçekten ölüleri yeniden diriltebiliyorsa, hedef çürümüş bir kemik yığını olsa bile muhakkak bir tepki olurdu. Ölü tabutun kapağını açamasa da, ufak tefek patırtılar duyulabilirdi.

Klein, çitlere doğru yürürken aniden deneyinde gözden kaçırdığı bir nokta olduğunu fark etti.

Evet, onları kategorilere ayırmalıyım. Cesetler uzun zamandır burada gömülü. Benim yakın zamanda gömülen birini bulmam gerekiyor.

Ancak bu şekilde en doğru sonuca varabilirim.

Böylece Klein, mezarlık bekçilerinden kaçınmaya çalışaran uzun bir süre dolaşıp sonunda koşulları karşılayan bir mezar buldu.

Bu kez yarım saat mezarın yakınında beklese de sonuç değişmemişti.

O halde, Bay Azik'in bakır düdüğünün rahipler eşliğinde gömüşmüş cesetleri etkileyemediği kesinleşti. Çok zayıf, yok, aslında bu doğru değil. Bu bakır düdük ölüleri diriltmek için kullanılmıyor. Elçi çağırmak için kullanılıyor, yani aslında bir cesedi etkilemesi negatif bir yan etki olarak kabul edilebilir! Klein ceketine iyice sarılıp hızlı adımlarla demir çitlere yöneldi.

İkinci deneyine geçmeden önce eve dönüp üstünü değiştirmeyi planlıyordu.

Yeni deneyinin hedef grubu, ritüel eşliğinde gömülmemiş, yakın zamanda ölmüş kimseler olacaktı.

Bu tür hedefler de genellikle hastane morglarında bulunurdu!

Klein çevik bir şekilde çitlerden tırmanıp kasvetli, karanlık gecenin içinde yürüyerek Güney Bölgesi'ne döndü. Sokaklarda ölüm sessizliği vardı. Yalnızca yaprak dökmeyen, toz kaplı ağaçlar hafifçe sallanıyordu.

Bu sahne ona, ölümden uyandığı geceyi hatırlatmıştı. O zaman da mezarlıktan şehre yürümek zorunda kalmıştı.

Ah... Klein buruk bir şekilde iç çektikten sonra koşmaya başladı, yüreğini dolduran kederden kaçmaya çalışıyormuş gibi bir hali vardı.

Yarım saat kadar sonra, Güney Bölgesi'nden bir araç kiralayıp en yakın buharlı metro istasyonuna gitti.

Metro seferlerinin sona ermesine hala bir saat vardı ve bu ulaşım yöntemini kullanmak çok daha ekonomikti.

Klein, sabahın erken saatlerinde grimsi mavi işçi üniformasını giyip Backlund Köprüsü yakınındaki St. Estin Hastanesi'ne gitti.

Bu hastane, Buhar ve Makinecilik Tanrısı Kilisesi'ne ait olan bir yardım derneği hastanesiydi.

Burada pek çok yoksul hastalık sebebiyle hayatını kaybediyordu ve yakınları gömülmelerini üstlenemediğinden cesetler uzun süre hastane morgunda tutuluyordu. Burada, hükümet tarafından yakılmayı ya da tıp fakültelerine kadavra olarak bağışlanmayı bekliyorlardı. Bu, yazları çok sık görülen bir durumdu, ancak kışa doğru havalar soğuduğunda azalıyordu.

Bununla birlikte, klima ya da ısıyı dengeleyecek başka bir ekipman olmadığında, hastane morgları cesetleri uzun süre tutmuyordu. Bağışlanan bedenler hızla mumyalanıyor, ertesi gün gömülecek olanlar hemen temizleniyordu. Tabii bunlar yaz aylarında uygulanan kurallardı. Sonbahar ve kış aylarında kurallar o kadar katı değildi; bu nedenle, şu anda morgda hala pek çok ceset vardı.

St. Estin'in morgu yeraltındaydı. Yaz aylarında bile nispeten soğuk oluyordu.

Klein, Gece Kuşu olduğu süreçte öğrendiklerinden faydalanarak, doktorlara ve hemşirelere görünmeden gizlice bodrum kata ulaşmayı başarmıştı.

Henüz morga yaklaşmadan bile ürpertici soğuğu iliklerine kadar hissedebiliyordu.

Hademe odasını hızla geçtikten sonra bir tel parçası çıkarıp sessizce kapıyı açtı.

Bu da gizlice iz sürme yöntemlerinden biriydi!

Klein, siyah eldivenli eliyle morgun kapısını yavaşça açtı. Gelmeden önce, Azik'in bakır düdüğünü maneviyatıyla sarmıştı, bu yöntemin negatif etkileri bastırıp bastıramayacağını görmek istiyordu.

Morg, koridordan daha soğuk gibiydi. Cesetlerin çoğu torbalanmış, farklı demir dolaplara yerleştirilmişti. Ortadaki açık alandaki masalarda yalnızca birkaç ceset kalmıştı, bunlar henüz incelenmeyi bekliyor olmalıydı.

Artık Dizi 8 seviyesinde olan Klein, bu ortamlardan korkmuyordu. İçgüdüsel bir şekilde rahat hissediyordu.

Dikkatli bir şekilde kapıyı kapatıp ortada duran masaların etrafında dolaştı.

Yaklaşık on dakika sonra derin bir nefes aldı, cesetlerden hiçbiri canlanmamıştı.

Vakit geldi... Altın cep saatini çıkarıp zamanı kontrol ettikten sonra harekete geçti.

Maneviyatını çekip Azik'in bakır düdüğünü serbest bıraktı.

Bunun psikolojik bir etki olup olmadığından emin değildi ancak şaşırtıcı bir şekilde ortamın daha da sessizleştiğini hissediyordu.

Bir Kahin olarak, içgüdülerine olan inancı tamdı. Volta atmayı bırakıp sessizce kapıya doğru çekildi.

Maneviyatını çekişinin üzerinden yaklaşık iki dakika geçmişti.

O anda, ortadaki masalardan birinde yatan ceset aniden doğruldu!

Bang! Bang! Bang!

Odanın duvarlarındaki demir dolaplardan patırtılar geliyordu, her an kıyamet kopabilirmiş gibi bir hava vardı!

Bang! Bang! Bang! Bu gümbürtüleri duyan, cesetlerin doğrulduğunu gören Klein hemen planını yürürlüğe koydu, "Kızıl!"

Maneviyatını aşıladığı Ağıt Tılsımı'nı hızla odanın ortasına attı.

Buz mavisi alevler sessizce yükseldi ve sakin, huzurlu bir karanlık yayıldı. Cesetler yeniden uzanmış ve patırtı sesleri aniden kesilmişti.

Ancak daha önce benzer bir durumla karşılaşmış olan Klein henüz gardını indirmiş değildi, vakit kaybetmeden bir Ağıt Tılsımı daha attı.

Etrafında çok fazla ceset olduğundan, üç tılsımının üçünü de kullanmak zorunda kalmıştı.

Fena değil... Gerçekten de ritüel eşliğinde gömülmemiş olan cesetleri etkiliyormuş. Aynı zamanda da ölümünün üstünden uzun zaman geçmemiş olan cesetleri tabii. Düdüğü maneviyatımla sarmam da etkileri bastırıyor. Klein'ın yüzüne memnun bir gülümseme yayıldı.

Cesetlerden hiçbirinin anormal tepkiler vermediğinden emin olduğunda hastaneden ayrılmak için kapıya yöneldi.

Ancak o anda dışarıdan gelen ayak seslerini duydu.

Morgdaki patırtılar hademenin dikkatini çekmiş olmalıydı. Elinde fenerle morga geliyordu!

Klein hemen ellerini kapıya dayayıp çevik bir şekilde sıçradı, kapıyla tavan arasındaki noktada duruyordu!

Parmaklarını çatlaklara geçirmiş, mükemmel bir denge yakalamıştı.

Gıcıırt!

Yaşlı hademe kapıyı açıp morga girdi.

Birkaç adım attıktan sonra fenerini kaldırıp dikkatle odanın içini inceledi.

 

 

 

 

Arkasında, Klein yine aynı çeviklikle, sessizce yere konmuştu bile.

Hademenin hala odayı incelediğinden emin olduğunda hızla morgdan çıktı. Girişteki küçük odada birkaç saniye gizlenip etrafı gözlemledikten sonra da doğrudan üst kata geçti.

Bu sırada hademe odada bir şey bulmayı başaramamış, korku içinde morgdan çıkmıştı. Kapıyı sıkıca kitlemeyi de unutmamıştı.

Odasına döndüğünde ince battaniyesine sarılıp birkaç kez derin nefes aldı, kendi kendine sessizce mırıldanıyordu, "O moruklar bana hep morglarda olan tuhaf şeylerden bahsediyor, beni korkutmaya çalışıyorlar. Az önceki o tuhaf sesler de bu tür olaylardan olmalı. Fark etmez. Cesetler canlanmadı ya!

"Pui, zombi ya da hayalet diye bir şey yok!"

Bu sırada Klein, sessiz, karanlık sokaklarda rahat bir şekilde yürüyordu.

Gelecek Beyonder toplantılarını dört gözle bekliyordu.

Özel bir etkisi olan bir silah bulabilirse, Sihirbaz'ın ana malzemelerinden birini elde edebilecekti!

Hmm... Şu anda çok param yok ama takas edebileceğim şeyler var. Mesela, Telepatist, Ozan ya da Işık Dileyen formülleri... Dahası, 'rol yapmanın' özünü keşfettiğimden beri Palyaço iksirimin sindirimi de tahmin ettiğimden çok daha hızlı ilerliyor. Tamamen sindirilmesi yakındır... Düşüncelerini akışına bırakan Klein, Backlund sokaklarında yürümeye devam etti...






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44330 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr