Bölüm 212: İntikamcı

avatar
2143 28

Lord Of Mysteries - Bölüm 212: İntikamcı


Çevirmen: Dnightshade

 

Loen Krallığı’nın kuzey kısmında, Eylül esintisi mevsim gereğinden daha soğuk bir şekilde uluyarak mezarlıkta dolaşıyordu. Mezarlık her zamankinden daha da kasvetli ve soğuktu.

 

Soğuktan kaskatı olan Klein kendine geldiğinde acıklı bir şekilde gülümsedi, “Ruh göçümün ardında hala aydınlanmamış olan sırlar var gibi görünüyor…

 

Ancak sanırım en fazla iki kez daha dirilebilirim… Ve parçalanıp tamamen ezilirsem, bu iyileşme yeteneğinin işe yarayıp yaramayacağını da bilmiyorum…”

 

 

 

 

Klein 30 saniye sonra gömleğinin düğmelerini yeniden ilikledi, bu sırada üzerinde en yeni gömleğinin ve smokininin olduğunu, ancak her şeyin toz toprak içinde olduğunu fark etmişti.

 

… Benson ve Melissa’nın nasıl para biriktirileceğine dair en ufak bir fikri yok… Aklına gelen ilk düşünce buydu. Eliyle kendisini destekleyerek çevik bir şekilde oturma pozisyonuna geldi. Palyaço yeteneklerine hala sahip olduğunu fark etmişti.

 

En iyi ağabey… En iyi kardeş… En iyi iş arkadaşı… Mezar taşına bakarken iç çekti. Melissa ve Benson’ın yaşadığı acıyı hayal ederken kalbi sıkışmış gibi hissetti.

 

Sanırım bu, Kaptan’ın gözlerimin önünde ölüşünü izlemekten daha da korkunç… Klein kendisini toparlayıp ayağa kalktı, hemen çömelip tabutun kapağını örttü.

 

Düşünceleri hala darmadağınıktı, ancak en kısa sürede sahneyi düzenleyip kimsenin bir şey fark etmesine fırsat vermemesi gerektiğini biliyordu.

 

Diriliş, sıradan insanların kabul edebileceği bir durum değildi!

 

Gece Kuşları, Manda Altındaki Cezalandırıcılar ya da Makinecilik Kolektif Zihni bunu öğrenirse, sonucun kendisi için iyi olmayacağına inanıyordu. Elbette hala Dünya’da olsa, insanları Tanrı tarafından kutsandığına, kurtuluşu gözleriyle gördüğüne inandırabilirdi. 

 

Ancak şu anda içinde bulunduğu dünyada gerçek bir tanrı vardı, ritüellere cevap verebilen gerçek bir tanrı!

 

 

Hızla toprağı düzeltip taş plakayı mezarın üzerine çekti. İşini bitirdiğinde ayağa kalkıp ellerini birbirine vurdu.

 

Bu sahne hiç de tuhaf görünmüyordu. Klein, gece vakti mezarlık ziyareti yapan bir beyefendiye benziyordu. Sorun yaratabilecek tek şey, mezar taşının üstündeki fotoğraftaki kişiye aşırı derecede benzemesiydi.

 

Mezarlığı düzeltmeye çalışırken, maneviyatı Azik’in bakır düdüğünün varlığını sezmişti. Hemen elini cebine atıp düdüğü buldu.

 

Ancak elçiyi hemen çağırmak gibi bir niyeti yoktu. Önce durumu çözümlemeye çalışacaktı.

 

Sol elini kaldırıp bileğine baktı, kehanet zinciri hala üzerindeydi.

 

“Sanırım bu bir yadigar sayılıyor?” Alaycı bir şekilde gülümseyerek zinciri bileğinden çıkardı. Etrafını kolaçan ederken yüzündeki ifade ciddileşmişti. “… Kaptan da bu mezarlıkta gömülü olmalı sanırım…”

 

İki kez yön değiştirdikten sonra sonunda zincirin yardımıyla Dunn’ın mezar taşının konumunu belirledi. Ay ışığının da yardımıyla mezarlığın içinde ilerleyip on beş dakika sonra Kaptan’ın mezarına ulaştı. Mezar taşının üstündeki fotoğrafta Dunn’ın yüzünde nazik bir ifade vardı, gri gözleri her zamanki kadar derindi.

 

Fotoğrafının altında adı, doğum tarihi, ölüm tarihi ve mezar yazıtı yazılıydu.

 

Muhafız, 

 

En güvenilir ortak,

 

Sonsuza dek Kaptan.

 

Klein şaşkın bir şekilde, sessizce mezara bakıyordu, bir süre sonra, şaşırtıcı bir şekilde görüşü bulanıklaştı. Yeniden o güne dönmüş gibi hissediyordu. Kaptan’ın başını çevirip kendisine göz kırptığı sahne zihninde canlandı. 

 

“Tingen’i kurtardık.”

 

Kaptan… Klein sessizliğin içinde haykırdı.

 

Birkaç dakika kıpırtısız bir şekilde öylece durduktan sonra aniden yüzünde bir gülümseme belirdi, “Kaptan, o gün mental olarak en iyi durumunda değildin. Hatta kontrolü kaybetmese Yaşlı Neil’ı da rüya alemine getireceğinden bahsettin.

 

O bir Gizemli Gözlemci, sen ise Kabus Dizisindesin. Ondan geride kalan Beyonder özelliklerini zaten tüketemezdin ki… Evet, hangi güçlü saldırı yeteneklerine sahip olduğumu sormadın. Bunun sebebi bana güvenmen miydi, yoksa unutmuş muydun…

 

Ancak, kesinlikle bir şeyi doğru tahmin ettin… Tek bir Mühürlü Eser aldım ve onu Leonard’a vereceğimi söyledim. Beynin olmasa bile, ekstra güçlü saldırı yöntemlerim olduğunu tahmin edebilirdin.”

 

Klein duraklayıp başını iki yana sallayarak iç çekti.

 

“Şu anda ne olduğuma dair en ufak bir fikrim yok. Belki de yalnızca, intikam almak için cehennemin derinliklerinden dönmüş şeytani bir ruhum…”

 

Göz yaşları kontrolsüz bir şekilde yanaklarından süzülmeye devam ediyordu, bir süre hıçkırıklarını bastırmaya çalıştıktan sonra boğulurcasına bir sesle haykırdı, “Kaptan… Biz de seni özlüyoruz!”

 

 

Göz yaşlarını silmek için ellerini kaldırdığında soğuk esintiyi iliklerine kadar hissetti.

 

Bir kez daha sessizliğe gömülüp yakınlarda gizli bir nokta buldu. Saat yönünün tersine olacak şekilde dört adım atıp hızla gri sisin üstündeki dünyaya geldi.

 

Kehanet aracılığıyla, kendisini öldüren kişiyi bulmak istiyordu. Bütün bunlara sebep olan o katili tanımak istiyordu!

 

Zaten karşıma çıktığından, kehanet sayesinde hakkında birkaç bilgi edinebileceğimden eminim… Klein dudaklarını birbirine sıkıca bastırıp bronz masaya doğru ilerledi.

 

Aptal’a ait olan koltuğa oturdu. Önünde hemen keçi derisi bir parşömen ve bir dolma kalem belirdi.

 

Gerçeklikteki fiziksel bedeni yeterince güvende olmadığından, vakit kaybetmeden kehanet ifadesini yazdı.

 

“Beni öldüren kişi.”

 

İfadeyi yedi kez tekrarlayıp arkasına yaslandıktan sonra transın yardımıyla rüya alemina ulaştı.

 

Bulanık dünyada, etrafta uçuşup dans eden pek çok ışık noktası vardı. Sonunda ışık noktaları bir araya gelerek bir sahne oluşturdu. 

 

Bir çift yepyeni deri bot, solgun eller ve Aziz Selena’nın külleri.

 

Klein başını kaldırıp baktığında orta yaşlı, kısa, koyu sarı saçları olan bir adam gördü.

 

Adamın üzerinde siyah, iki düğmeli bir ceket vardı, gözlerinden biri görmüyordu, diğer gözü ise oldukça koyu maviydi. Yüz hatları bıçakla oyulmuş gibiydi, en ufak bir kırışıklığı bile yoktu.

 

Görüntü kısa süre içinde parçalandı ve Klein rüyasından uyandı. Kaşlarını çatıp dikkatle düşünmeye başladı, katili ona çok tanıdık gelmişti.

 

Bir Kahin olarak, bu kişiyi neden bu kadar tanıdık bulduğunu anlaması uzun sürmedi. Çünkü daha önce bu adamı arananlar ilanlarında görmüştü!

 

Katil Ince Zangwill’di! Evernight Tanrıçası Kilisesi’nin eski başpiskoposu, Mühürlü Eser 0-08’i çalan kişi. Bekçi’den sonra ilerlemeyi başaramamış olan Beyonder!

 

“Bu o!” Klein’ın zihninde ardı ardına bir çok görüntü canlandı, bu görüntülerin sonuncusu, Ince’in Aziz Selena’nın küllerini aldığı sahneydi.

 

 

Pat. Pat. Pat. Parmaklarını yavaşça bronz masanın kenarına vurmaya başladı, şu anda öğrendiği şey pek çok şeyi açıklığa kavuşturmuştu.

 

 

“Kaptan, normal şekilde ölen Beyonderların geride Beyonder özellikleri bıraktığını söylemişti. Bunlar bir araya getirildiklerinde ek malzemeleri eksik bir iksir haline geliyor…

 

Yani, ilgili ek malzemeleri bilen kişi ‘kalıntıları’ kullanarak Dizi atlayabilir. Tabii kendi seviyesi ötesinde olan Beyonderların kalıntılarını tüketmemeli, bu kontrol kaybına ya da deliliğe yol açabiliyor.

 

Hmm… Yüksek Dizi bir Beyonder olmak için bir de özel bir ritüel gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bundan tamamlanmamış olan Gölgesiz iksirinde bahsediliyordu… Sonraki gelişmeler için de ritüel gerekiyor…

 

Ince Zangwill bir Bekçi, Ölüm yolunun Dizi 5’i. Yüksek Dizi bir Beyonder, bir Yarı Tanrı olmak istiyordu. Dizilerin değişebileceği de göz önünde bulundurulduğunda, üç seçeneği vardı. Elbette bunlardan biri Ölüm yolunun Dizi 4’üydü. İkincisi ise Savaş Tanrısı yolunun Dizi 4’ü İblis Avcısı’ydı.

 

Aziz Selena bir Azizdi. Ya Dizi 4 ya da Dizi 3 seviyesinde olmalı. Onun külleri de iki dizi iksirinden birine karşılık geliyor… Eski bir başpiskopos olan Ince Zangwill bunun hangi iksir olduğunu ve gerekli ek malzemelerin neler olduğunu kesinlikle biliyor olmalı…

 

Bütün bunları planlamasının asıl amacı, Aziz’in küllerini elde ederek Uykusuz yolunun Dizi 4’üne ilerlemek miydi acaba?

 

Hmm, Ölüm soyundan birinin kafatası, bu da özel ritüel için gerekli olan malzemelerden biri olabilir. Sonuçta adam Ölüm yolunu takip ediyordu.

 

Görünüşe göre hedefi ben değil Kaptan’dı. Bütün bunların arkasındaki karanlık el oydu…”

 

Sonunda kafasındaki pek çok soru işaretine cevap bulmuş olan Klein yeni bir kehanet ifadesi yazdı. Sarkacı alıp kağıdın üzerinde doğal bir şekilde salınmasına izin verdi.

 

İfadeyi tekrarladıktan sonra gözlerini açtı ve sarkacın saat yönünde döndüğünü fark etti.

 

Bu da, sağlanan bilginin yeterli olduğu ve kehanetin başarılı olduğu anlamına geliyordu! Yani Ince Zangwill bütün bunları Aziz Selena’nın küllerine ulaşıp Dizi 4’e geçmek için planlamıştı!

 

 

Bu kez Klein’ın kafasını yeni bir soru kurcalamaya başlamıştı, yeniden parmaklarını bronz masanın kenarına vurmaya başladı.

 

“Ince Zangwill Dizi 5 bir Bekçi’ydi. Kendi başına bu kadar tesadüf yaratmış olması imkansız. Mesela Megose’un onun ‘planlarını’ takip edip doğru zamanda Gece Kuşları’nı ziyarete gelmesi pek akla yatkın değil.

 

Yani, buna sebep olan Mühürlü Eser 0-08 miydi?

 

Bu nesne sıradan görünümlü bir tüy… Gerçekleşecek olan olayları yazıyor.

 

Hayır, bu kadar kolay olamaz… Aksi halde Ince Zangwill Aziz Selena’nın küllerinin kanatlanıp kendisine uçacağını yazabilirdi. Böylece oturduğu yerden amacına ulaşmış olurdu…

 

Bazı kurallar olmalı…

 

0-08 muhtemelen doğrudan dövüş yeteneğine sahip değil. En tehlikeli Mühürlü Eserlerden biri olarak belki de insanların farkında olmadan kendi planlarına göre hareket etmesini sağlayabiliyordur? Bütün bu tesadüflere sebep olan bu muydu?

 

Eğer bu doğruysa, 0-08 çok korkunç olmalı. Şeytani bir tanrının oğluna gebe olan Megose bile onun isteği doğrultusunda hareket etmek durumunda kaldı… Sınıf 0 Mühürlü Eserler son derece tehlikeli şeyler… En yüksek önem ve gizlilik düzeyi bu eserlere veriliyor. Bu eserlerin sorgulanması, yayılması, açıklanması ya da gözlemlenmesi yasak…”

 

 

Klein masanın kenarına vurmayı bırakıp tahminlerini doğrulamak için bir kehanet gerçekleştirdi. Ancak ne yazık ki bilgi yetersizliğinden dolayı kehaneti başarısız olmuştu.

 

Buraya gelişinin üzerinden birkaç dakika geçtiğini fark edince en kısa sürede gerçek dünyaya dönmesi gerektiğini fark etti. Bu nedenle düşüncelerini dizginleyip hemen yeni bir kehanet ifadesi yazdı.

 

“Ince Zangwill’in şu anda ikamet ettiği şehir.”

 

Mühürlü Eser 0-08’in varlığı ve Ince’ın artık Yarı Tanrı olması sebebiyle, onun yerini çok doğru bir şekilde tespit etmek Klein için imkansızdı. Bu nedenle kehanetinden alacağı sonuç ancak genel bir fikir verecekti.

 

Tabii müdahaleleri ortadan kaldıran gri sisin üstündeki gizemli yerin yardımı olmasa, kehaneti tamamıyla başarısız olur ve hatta Klein’ın yaralanmasıyla sonuçlanırdı.

 

 

Klein arkasına yaslanıp kehanet ifadesini yedi kez tekrarladıktan sonra bir kez daha bulanık dünyada gözlerini açtı. Ancak bulanık dünya aniden çatladı, oluşan sahnede, loş, geniş bir nehir vardı.

 

Nehrin üstüne ise koca bir köprü inşa edilmişti. İki kıyıda da birbiri ardına dizilen limanlar vardı. Bu limanlar mal doluydu, işçiler durmaksızın çalışıyordu.

 

Nehrin kuzeydoğusunda sıra sıra evler bulunuyordu. Çoğu Loen Krallığı’nın şu modern mimari yapısına sahipti; çok genli çatılar, cumbalı pencereler ve sokağa bakan verandalar… Bu binalar dışında, Gotik tarzda da pek çok yapı vardı.

 

Sokaklar insanlarla ve araçlarla doluydu. Zaman zaman tuhaf makinecilik örnekleri görülüyordu.

 

Doğuya doğru gidildikçe, bacaların sayısı artıyor, havadaki duman daha da yoğunlaşıyordu. Batıya doğru gidildiğinde gösterişli kaleler, Gotik saat kuleleri, grimsi mavi, bej ve açık sarı evler çoğalıyordu.

 

Gong!

 

Saatin çanı çaldığında Klein dalgınlığını silkeleyip kendine geldi. Hangi şehirde olduğunu çok iyi biliyordu.

 

‘Umut Şehri’, ‘Şehirlerin Şehri’ Backlund’daydı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr