Bölüm 201: Danışma

avatar
2052 28

Lord Of Mysteries - Bölüm 201: Danışma


Çevirmen: Dnightshade

 

Klein nefesini tutmaya çalışarak dehşet içinde karanlık koridora bakıyordu.

 

Kaptan ne yapıyor? Sorunu ne? Kan mı içiyordu?! Bu bir kontrol kaybı işareti mi? Klein’ın kafası karmakarışıktı, doğru düzgün düşünemiyordu.

 

Yaklaşık yirmi saniye sonra, Palyaço yetenekleriyle gelen olağanüstü kontrol gücünün yardımıyla sessizce merdivenlerden indi.

 

Hemen sonra, kasıtlı olarak sesli adımlarla yeniden Madam Sharon’un yatak odasına yöneldi.

 

Kaptan bu kez Mühürlü Eser’in üstünü örtmekle meşguldü. Yüzünde kan lekeleri yoktu, ifadesi son derece ciddiydi.

 

Klein’ın az önce gördükleri hayaldi sanki.

 

Yan yan Kenley’nin bedenine baktı. Cesette hiçbir tuhaflık yoktu, her şey normal görünüyordu.

 


Sonunda cesaretini toplayıp Dunn’a seslendi, “Kaptan, hizmetlilerin uyuyup uyumadığından nasıl emin olacağım. Ruh Görüm yeterli olmaz. Gördükleri rüyalardan dolayı çeşitli duygular gösteriyor olacaklar, bu nedenle aura renklerini doğru yorumlamam mümkün değil.”

 

Dunn Smith Ruh Medyumu Aynası’nı dikkatle sardıktan sonra durup birkaç saniye düşündü. “Üzgünüm, bunu unutmuşum. Bu gece çok fazla hata yaptım.

 

Senin kontrol etmene gerek yok, ben hallederim.”

 

Elini kaldırıp kaşlarının arasına bastırırken gözlerini kapattı. Bedeninden birinci kata doğru biçimsiz dalgalar yayılmaya başladı.

 


Bir Kabus, birinin uyuyup uyumadığını gayet net bir şekilde anlayabilirdi.

 

Bunu gören Klein donup kaldı. Başını eğip dudağını ısırmaya başlamıştı.

 

Kaptan, az önce beni uzaklaştırmak için bahane mi uyduruyordun gerçekten…

 

Ne yapıyordun? Ne yaptığını biliyor musun…

 

O sırada aniden başını kaldırıp pencereye baktı, kızıl ay, ebediyen değişmeyecekmiş gibi, sessiz bir şekilde gökyüzünde duruyordu.

 

Kendisini toparladıktan sonra tarot kartlarını, tabancasını ve etrafa saçılan diğer eşyalarını toparlamak için odaya girdi. Tabii çaktırmadan da Kenley ve Madam Sharon’un cesetlerini inceliyordu.

 

Cesetler ilk öldükleri zamanla aynı görünüyordu. Tek fark, ciltlerinin hızla solmaya devam etmesiydi. Üstlerinde mavi ve siyah izler belirmeye başlamıştı.

 

Ne tuhaf, sanki bir şey eksik gibi… Spesifik bir şeyden ziyade bir his… Pencereden esen ürpertici rüzgar tüylerinin diken diken olmasına neden oldu.

 

O anda Dunn gözlerini açtı, “Hala uyuyorlar, ancak bazıları uyanmak üzere.”

 

“Güzel, güzel…” Klein da başını kaldırıp ona baktı, ne diyeceğini bilemiyordu.

 

Dunn hızla odaya göz attıktan sonra devam etti, “Olay yerini temizle, sonra da en yakın karakola gidip destek iste. Ha bir de, Zouteland Sokağı’na gidip Frye’ye haber ver.”

 

Dişlerini giderek daha da fazla sıkan Klein kaptana bakarak başını salladı, “Tabii.”

 

Dunn’ın da yardımıyla olay yerini hızla temizledikten sonra Madam Sharon’un evinden ayrıldı.

 

Bahçeden geçip araziden çıktığında şaşkın bir şekilde dönüp arkasına baktı. Karanlıkta tek görebildiği sessiz fidanlıktı. Hiç ışık yoktu.

 

Kalbinde bir ağırlıkla tekrar önüne döndü. Kısa süre içinde en yakın karakolu belirleyip o tarafa yöneldi – tüm Gece Kuşları bölgelerde bulunan karakolları bilmek zorundaydı.

 


Tak. Tak. Tak. 

 

Görevdeki memur kısa süre içinde elinde bir fenerle bahçede göründü. Kapıyı açıp şüpheci bakışlarıyla Klein’ı süzdü.

 

“Mesele nedir?”

 

Klein ne kadar sakin kalmaya çalışsa da yüzü ifadesizdi. Belgelerini çıkarıp memura gösterdi.

 

“15 Osna Sokağı’nda ciddi bir cinayet vakası var. Hemen diğer memurlara haber verip olay yerine ekip yollayın!”

 

Memur fenerini kaldırıp belgeleri inceledikten sonra ayaklarını birleştirip selam verdi.

 

“Tabii efendim!”

 

Böylece Klein bir araç kiralayıp Zouteland Sokağı’na doğru yola koyuldu.

 

Karanlık aracın içinde oturmuş düşüncelerini toparlamaya çalışıyordu, ancak kafası inanılmaz derecede karışıktı.

 

Kenley öldü…

 

Daha yeni nişanlandığını hatırlıyorum… Ebeveynleri de hala hayattaydı.

 

Kaptan ne yapıyordu…

 

Canı durduk yerde taze kan çekmiş olamaz değil mi…

 

Başka bir amacı mı vardı…

 

Hafızası hala her zamanki kadar zayıf, herhangi bir gelişme göstermiyor. Bu-bu da kontrol kaybı belirtileri göstermediği anlamına geliyor!

 

Ancak ‘rol yapma yönteminden’ bir süredir haberi var. Hafızasının iyiye gitmiyor oluşu bir sorun olduğunu mu gösteriyor…

 

Hayır! Kaptan hala nasıl Kabus rolü yapacağını çözmeye çalışıyor olmalı!

 

… Evet, Kenley’nin ölmesindeki en büyük etken Mühürlü Eser 3-0217’ydi. Bunu ona veren de kaptandı…

 

Neler düşünüyorum ben! O zaman gayet mantıklı bir karar gibi görünmüştü!

 

… Mühürlü Eser 3-0217’yi kullanmayı öneren de kaptandı…

 

Sakin ol, sakin ol, öyle körü körüne tahminler yürütmemeliyim. Ancak elim kolum bağlı beklemek de istemiyorum, durum daha da kötüye gidebilir!

 

En kısa sürede Madam Daly’e mektup gönderip bunun ne anlama geldiğini bilip bilmediğini soracağım. Net bir cevap veremese bile, tehlike işaretlerini kesinlikle anlayacak ve Kutsal Katedral’e haber verecektir…

 

Böylece sorunu en başından tespit edip kaptanı normale çevirebiliriz!

 

Hayır, kaptanda bir sorun olmayabilir. Belki ben bir şeyleri yanlış anlamışımdır. Bakalım Madam Daly ne diyecek…

 


 


Araç Zouteland Sokağı’na vardığında Klein çoktan kararını vermişti. Artık az önceki kadar telaşlı ve çaresiz durumda değildi.

 

Ağır adımlarla Blackthorn Güvenlik Şirketi’nin merdivenlerini çıkıp anahtarıyla kapıyı açtı.

 

Aşina olduğu bu ortam onu büyük ölçüde sakinleştirmişti. Ne zaman bir sorun olsa yardım için kaptana koştuğunu hatırladı.

 

Derin bir nefes alıp biraz daha sakinleştikten sonra mola odasına gidip Frye’yi buldu.

 

Fyre kitabından başını kaldırıp endişeli bir şekilde Klein’a baktı, “Bir şey mi oldu? Kaptan ve Kenley nerede?”

 

Klein’ın sesi boğuktu, “Kenley öldü; Madam Sharon onu öldürdü. Hepimiz hatalar yaptık… Kaptan olay yerinde. Orada yardımına ihtiyacımız var.”

 

Göreve çıkmadan önce, Dunn Frye’ye genel durumu aktarmıştı. İki saat içinde dönmezlerse Kutsal Katedral’e telgraf göndermesini tembihlemişti. Ayrıca, yanlarına bir Mühürlü Eser aldıklarından, o gece Chanis Kapısı’nda nöbette olan Royale’e de bilgi verilmişti. 

 

Gece Kuşları’nın kurallarına göre, geceleri Chanis Kapısı’nın açılmasını ancak bir kaptan onaylayabilirdi. Ve eğer kendisi oradaysa, kapıdan içeri yalnızca o girebilirdi.

 

Uzun bir süre donup kalan Frye sonunda iç çekti. Hemen sonra elini göğsüne götürüp kızıl ayın sembolünü çizdi.

 

Ceketini giyip şapkasını taktı ve hızla kapıya yöneldi. Klein’ın yanından geçerken durakladı, “Kendini suçlamana gerek yok. Hata yapmak kaçınabileceğimiz bir şey değil. Daima ekip arkadaşlarımıza güvenmeliyiz.”

 

“Evet…” Klein gözlerini kapattı, görüşü bulanıklaşmıştı.

 


Hemen kendisini toparlayıp Frye ile birlikte bodruma indi. Birlikte Royale’i bilgilendirdikten sonra Blackthorn Güvenlik Şirketi’nin kapısını kilitleyip Madam Sharon’un evine doğru yola koyuldular.

 

Kenley’nin cesedini ve Madam Sharon’un yarısı parçalanmış bedenini getirdiklerinde şafak sökmek üzereydi.

 

Dunn, morgun önünde durmuş sessizce içeri bakıyordu. Bir süre sonra Klein’a doğru döndü, “Önce eve git. Korkunç bir mücadele verdin, yorgunluktan ölüyor olmalısın.”

 

“Tamam.” Klein itiraz etmedi.

 

Dudaklarını birbirine bastırıp kaptana kaçamak bir bakış attıktan sonra sessizce oradan ayrıldı. 

 

Eve geldiğinde doğrudan odasına gidip kapıyı kilitledi.

 

Gümüş ritüel hançerini çıkarıp odasında bir maneviyat duvarı oluşturdu. Her şey hazır olduğunda masanın başına geçip telaşla mektuba başladı:

 

“Sevgili Madam Daly.

 

Kaptanda bir tuhaflık olduğunu fark ettim. Bir görev sırasında, gizlice…”

 

Klein durakladı. Sanki zihni boşalmıştı. Nasıl devam edeceğini, gördüklerini nasıl tarif edeceğini bilemiyordu.

 

Pa!

 

Aniden kalemi fırlatıp önündeki kağıdı buruşturdu. Ağır bir şekilde masayı yumruklamaya başladı, sesler odanın içinde çılgınca yankılanıyordu. Kısa süre sonra durup elleriyle yüzünü kapattı. Hareket etmeyi tamamen bırakmıştı, bir heykele dönüşmüş gibiydi.

 


Beş dakika sonra iç çekerek başını kaldırdı. Maneviyatını kullanarak buruşturduğu kağıdı yakıp küllerin çöp kutusuna düşüşünü izledi.

 

Düşüncelerini toparladıktan sonra yeni bir kağıt çıkarıp tekrar yazmaya başladı.

 

“Sevgili Madam Daly.

 

Az önce bir görevdeydik ve ne yazık ki bir ekip arkadaşımızı kaybettik. Detaylara girmem gerekirse…

 

… O sırada, hizmetlilerin uyuyup uyumadığını anlamak için herhangi bir yöntem bilmediğimi fark ettim, her birine tek tek kehanet yapmak da oldukça zahmetli olacaktı. Bu nedenle Kaptan’ın önerisine başvurmak için üst kata geri döndüm. O anda, aynadaki yansımadan, kaptanın Kenley’nin cesedine doğru eğilmiş olduğunu, ağzından kızıl kanlar aktığını gördüm.

 

Tam olarak ne olduğundan emin değilim, kaptanın ne durumda olduğunu da anlayamıyorum. Umarım bana bir cevap verebilirsiniz.”

 


 


Klein mektubu dikkatle okuduktan sonra kağıdı katladı.

 

Ruh Görüsünü aktif hale getirip Daly’nin elçisini çağırmak için hızlı bir ritüel düzenledi. Elçinin, ucundan parmaklar uzanan kırmızı dilini gördüğünde sessizce mektubu ona uzattı.

 

Her şey yeniden normale döndüğünde tekrar masaya geçip başka bir mektup yazmaya başladı.

 

Bu kez alıcı Bay Azik’ti.

 

“… Bir görevde, amirime tuhaf bir şey oldu. Beni bir bahaneyle yanından uzaklaştırıp ekip arkadaşımızın cesedine eğildi. Onu gördüğümde ağzı kızıl kanla kaplıydı.

 

Anılarınızda buna dair bir şey var mı, daha önce böyle bir şeyle karşılaştınız mı? Amirime nasıl yardım edebilirim?”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44335 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr