Bölüm 189: Dualar ve Cevaplar

avatar
1910 23

Lord Of Mysteries - Bölüm 189: Dualar ve Cevaplar


Çevirmen: Dnightshade

 

Tingen Şehri, Daffodil Sokağı.

 

Klein, Benson ve Melissa ile son oyunlar hakkında sohbet ediyordu, hafta sonu tiyatroya gitmeyi teklif etmişti.

 

“Bence gazeteler hakkında yeteri kadar konuştu. ‘Kont’un Dönüşü’ kesinlikle izlemeye değer bir oyun. Backlund’da ondan fazla kez sergilendi bile ve her seferinde biletleri hızla tükendi. Bence bu fırsatı kaçırmamalıyız.”

 

Klein hep iş ve eğitimler arasında mekik dokuyordu, eğlenceye vakit ayırdığı pek söylenemezdi, bu nedenle bu fırsatı kaçırmak istemiyordu. Dünya’dayken vaktinin çoğunu televizyon izleyerek geçiren biri olduğundan, buna çok ihtiyacı vardı.

 

İmajımı korumak gibi bir derdim olmasa bara gidip bilardo oynamayı tercih ederdim tabii… Evet, tenis oynamak için saha kiralamak da fena bir tercih olmaz. Orta sınıf için güzel bir spor olarak kabul edilebilir. Kondisyonumu da göz önünde bulundurursak, başka bir Beyonder’la oynamadığım sürece pek çok rakibimi yenebileceğime inanıyorum… 

 

Unut gitsin, şimdilik bu yalnızca bir düşünce olarak kalabilir. Tabii hala sabahları Lanevus ile bağlantısı olan kişileri araştırmam, öğleden sonraları dövüş eğitimime devam etmem, akşam eve dönmeden de kırmızı bacalı evleri araştırmam gerekiyor…

 

Bayağı meşgulüm… Klein iyimser kalmaya çalışıyordu.

 

Benson’ın fikirden hoşlandığını, ancak Melissa’nın hala tereddüt ettiğini fark edince gülümseyerek devam etti, “Oyundaki en ünlü yardımcı oyuncunun dahi bir makineci olduğunu duydum.”

 

“Pekala, hayatımızda en azından bir kez büyük bir tiyatroda bir oyun izlemeliyiz.” Melissa sonunda başını sallayarak onayladı, Klein’ın son sözleri gözlerinin parlamasına sebep olmuştu.

 

O anda Klein, kulaklarında bir uğultu hissetti. Birkaç saniyeliğine başı bile dönmüştü.

 

Biri bana dua ediyor… Sağ eliyle koltuğa bastırırken güldü. “O halde biletlerin satışa çıkmasını bekliyoruz.”

 

“Tamamdır, ben odama gidip bir rapor yazacağım.”

 

Benson alaycı bir şekilde güldü, “Zaten bizim de bilgi denizine dalıp boğulmamak için çabalamamız gerekiyordu.”

 

Böylece Melissa ve Benson yemek masasına, Klein ise ikinci kata yöneldi.

 


Odasına geldiğinde kapıyı kilitleyip bir maneviyat duvarı oluşturdu. Saat yönünün tersine dört adım atarak gri sisin üstündeki dünyaya ulaştı.

 

Onur koltuğunda otururken, yanıp sönen kızıl yıldızı fark etti.

 

Sağ elini kaldırıp maneviyatını serbest bırakarak Adalet’i temsil eden yıldıza dokudnu.

 

O anda gözlerinin önünde, bulanık, çarpık bir görüntü belirdi. Uzun, bej bir elbise giymiş olan Bayan Adalet, karanlık bir köşede bir sandalyeye oturmuş, ellerini birleştirmiş ve başını eğmiş bir şekilde bir şeyler mırıldanıyordu.

 

Oldukça gergin görünüyordu, henüz olgunlaşmamış sesi biraz da sinirli geliyordu, “Bu çağa ait olmayan Aptal,

 

Gri sisin üstündeki gizemli hükümdar,

 

Sarı ve Siyahın şanslı kralı.

 

Sesimi duymanız için dua ediyorum.”

 


 


“Dük Negan’ın düzenlediği bir balodayım, Qilangos olduğundan şüphelendiğim biriyle karşılaştım.

 

Baron Gramir’in kılığına girmiş, amacının ne olduğunu bilmiyorum.

 

Bugün Baron Gramir’de bir tuhaflık olduğunu fark ettim, her zamanki gibi davranmıyordu. O anda aklıma Qilangos’un sahip olduğu mistik nesne geldi.”

 


 


Klein, Adalet’i dikkatle dinledi. Sonunda ne demek istediğini anlamıştı.

 

Qilangos, Ürpertici Açlık’ın özel güçlerini kullanarak Dük Negan’ın balosuna sızmıştı!

 

Ancak muhtemelen balodaki hanımlardan birinin bir Seyirci olduğunu, hem de Baron Gramir’in hal ve hareketlerini hafızasına kazımış bir Seyirci olduğunu bilmiyor! Bu nedenle ifşa olduğunun farkında olamaz!

 

Ne istiyor olabilir? Peki ben ne yapmalıyım? Son iki gündür, kurban ritüelini maneviyat taşıyan malzemeler olmadan gerçekleştirmeye çalışıyorum, hatta Çağrı Kapısı’na benzer bir şey bile yarattım, ancak kapıyı açamıyorum.

 

İkinci deneyime hazırlanmak için yeraltı pazarına gidip maneviyat taşıyan materyaller alacaktım. Eminim ki Bayan Adalet baloya giderken yanına böyle bir şey almamıştır… Klein hızlı bir şekilde durumu değerlendirdi, hemen Adalet’e cevap vermesi gerekiyordu.

 


 


Dük Negan’ın malikanesindeki küçük dua odasında.

 

Audrey duayı birkaç kez daha tekrarladıktan sonra durdu. Eteğindeki tozları çırpıştırıp kendisine çeki düzen verdikten sonra hızla kapıya yöneldi.

 

Uzun süre ortadan kaybolamayacağını biliyordu, ebeveynleri endişelenip durumu yanlış anlayabilirdi. Böylece telaşla yanlış adımlar atabilirlerdi.

 

Audrey kapıya geldiğinde durup derin bir nefes aldı. Yeterince sakinleştiğini hissettiğinde beyaz eldivenli sağ elini uzatıp kilidi açtı.

 

Dua odasından çıktıktan sonra yemek salonuna giden koridoru takip etti. İçeri girdiğinde şarap ve yemeklerin tadını çıkaran insanları gördü. Tam o anda görüşü bulanıklaştı. Etrafına hayali bir sis yayıldığını fark etti.

 

Kalın sis tabakasının ortasında antik bir sandalye vardı, sandalyede, her şeye tepeden bakıyormuş gibi görünen gizemli bir varlık oturuyordu.

 

Bay Aptal! Audrey neredeyse bağıracaktı, ancak son anda kendisini tutmayı başarmıştı.

 

Aşina olduğu o derin sesi duydu: “Farkındayım.”

 

Gri sis dağılırken ses boşlukta yankılanmaya devam ediyordu. Görüşü netleştiğinde, Audrey hala yemek salonunda olduğunu, etrafının şarabın ve yemeklerin tadını çıkaran insanlarla dolu olduğunu gördü.

 

Aptal’ın sesi tüm endişelerini ve huzursuzluğunu dindirmişti, sırtını dikleştirip hafif adımlarla salondaki dinlenme odasına doğru yöneldi.

 


 


Gri sisin üstündeki görkemli sarayda.

 

Adalet’e cevap vermiş olan Klein, bu haberi Asılan Adam’a nasıl ulaştıracağını düşünüyordu.

 

Adalet’in anlattıklarını ona doğrudan iletmem benim otoritemi sarsar… Hangi gizemli varlık elçilik eder ki?! Yaklaşık bir dakika kadar düşündükten sonra aklına bir fikir geldi. Bayan Adalet’in kendisine dua ettiği sahneyi sarayın zihninde canlandırdı, bu görüntüyü, filmlerdeki sansürlü sahnelere benzer bir görüntüye çevirdi.

 

Zihnindeki görüntüyü gri sisin üstündeki gizemli alana yansıttıktan sonra, elini uzatıp sahneyi Asılan Adam’ı temsil eden yıldıza sürükledi.

 


 


Backlund, Cherwood Bölgesi. Kutsal Rüzgar Katedrali’nde.

 

Asılan Adam Alger Wilson, sade bir odada oturmuş araştırma raporlarını inceliyor, Qilangos’a dair bir iz bulmaya çalışıyordu.

 

Sağ elinin yanında, çarpık sembollerle dolu bir kağıt yığını vardı.

 

Tam arkasına yaslanmış gözlerini ovuşturuyordu ki, görüşünün bulanıklaştığını fark etti. Odanın içini aniden kalın, gri bir sis tabakası doldurmuştu.

 

Sonsuz sisin derinliklerinde, ezelden beri oradaymış gibi görünen eski bir sandalye vardı. Sandalyenin üzerinde, soluk bir insan figürü seçiliyordu.

 

Bay Aptal… diye düşündü Alger, ancak o anda sahne değişmiş, gri sisin içinde, şık, bej elbiseli bir kadın figürü belirmişti.

 

Kadın dua eder gibi ellerini birleştirmiş, bir şeyler mırıldanıyordu, “Dük Negan’ın düzenlediği bir balodayım, Qilangos olabileceğinden şüphelendiğim biriyle karşılaştım.

 

Baron Gramir’in kılığına girmiş, amacının ne olduğunu bilmiyorum.

 

Bugün Baron Gramir’de bir tuhaflık olduğunu fark ettim, her zamanki gibi davranmıyordu. O anda aklıma Qilangos’un sahip olduğu mistik nesne geldi.”

 


 


Alger şok olmuştu, kısa süre içinde yüzüne keyifli bir gülümseme yayıldı. Hemen elini göğsüne bastırıp başını eğdi, “Bay Aptal’a şükürler olsun!”

 

O cümlesini bile tamamlayamadan, gördüğü sahne hızla yok olmuştu. 

 

İmparator Roselle’in günlük sayfalarıyla ve araştırma raporlarıyla dolu masaya bakarken gözlerini kıstı, Aptal’ın ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha fark etmişti.

 

Burası, bir zamanlar Fırtınalar Lordu Kilisesi’nin karargahı olan Kutsal Rüzgar Katedrali’ydi. Bunun üzerinden bin yıldan uzun zaman geçmiş olsa da, pek çok inanan hala burayı kutsal olarak görüyordu. Ancak Bay Aptal o kadar yüce bir varlıktı ki, herhangi bir uyarı olmadan bir anda buraya tesir edebiliyordu…

 

Alger, yaklaşık yirmi saniye kadar sessizce düşündükten sonra eşyalarını toplayıp odadan çıktı.

 

Fırtınalar Lordu Kilisesi’nin kardinallerinden birini, Backlund piskoposluğunun başpiskoposunu ve Tanrı’nın Büyük Büyücüsü As Yılan’ı bulmalıydı!

 

Alger için, Qilangos’u kendi elleriyle öldürebilmek en iyi sonuç olacaktı, ancak bunu yapamayacak gibi olursa, onun gerçekten öleceğini garantilemesi de oldukça kabul edilebilirdi!

 


 


Adalet’in anlattıklarını Asılan Adam’e ileterek üzerine düşeni yapmış olan Klein, gizemli sisin üstündeki dünyadan ayrılıp odasına geri döndü.

 

Maneviyat duvarını dağıtmadan masasının başına geçip bir kağıt ve kalem çıkardı.

 

“Bir kaynaktan gelen acil bir çağrıya göre, Qilangos Çoban yeteneklerini kullanarak Baron Gramir’in kılığına girmiş ve bu kılıkta Dük Negan’ın düzenlediği baloya sızmış. Amaçlarını henüz bilmiyoruz.”

 

Klein, Azik’in ondan ya da Tingen’deki birinin Backlund’da olan bir şeyden bu kadar çabuk haberdar olmasından şüpheleneceğinden endişelenmiyordu, sonuçta bu dünyada telgraf yaygın olarak kullanılıyordu.

 

“Bu mesele ilginizi çeker mi bilmiyorum, ancak haber versem iyi olur diye düşündüm.” 

 

Klein mektubu düzgünce katladıktan sonra bakır düdüğü çıkarıp güçlü bir şekilde üfledi.

 

Devasa, korkunç iskelet elçi saniyeler içinde odasında belirmişti.

 

Her ne kadar Klein, Palyaço yeteneklerini kullanarak mektubu uçan bir hançere dönüştürmek istese de, bu dürtüyü bastırıp kağıdı sakince elçiye attı. 

 

Sonra bakır düdüğe bir kez daha üfleyerek çağrıyı sonlandırdı. Yeniden yalnız kaldığında sakin kafayla olayları tekrar gözden geçirdi.

 

Şimdilik yapabileceği her şeyi yapmıştı!

 

Çağrı ritüelini kullanarak Yanan Güneş Tılsımını doğrudan Backlund’a ulaştırması da mümkündü, ancak bunu yapmak onun için tehlikeliydi. Birincisi, Qilangos Ürpertici Açlık gibi bir mistik nesneye sahip bir Dizi 6 Beyonder idi. İkincisi, bu çok zahmetliydi, tılsımı önce gri sisin üstündeki dünyaya taşıması gerekecekti.

 

Üçüncüsü de, bunu yapmak onun imajını zedelerdi. Bu nedenle akıllıca davranarak bu fikirden vazgeçmişti.

 

Dürüst olmak gerekirse, sorun çok ciddi görünmüyor. Dük Negan, kraliyet ailesinden sonraki en etki sahibi soylu, Muhafazakar Parti’nin kilit bir üyesi. Bugünkü baloda pek çok yüksek rütbeli soylu olduğundan eminim. Yani muhakkak pek çok Beyonder zaten orada nöbettedir.

 

Zaten böyle olmasa, Qilangos da içeri sızmak için kılık değiştirme yöntemine başvurmazdı… Bayan Adalet onu erkenden fark etti, soyluları da uyarmış olmalı. Bu meselenin kontrolden çıkması çok düşük bir olasılık…

 

Acaba Bay Azik’in elçisi ne kadar hızlı? Ruh dünyasında seyahat ediyorsa, Bay Azik ‘ana yemek’ vaktine yetişebilir, ancak eğer Madam Daly’nin elçisi kadar yavaşsa, haberi ancak yarın gazeteden öğrenecektir…

 

Klein hafifçe başını salladı, şimdilik bu konuyu zihninin gerilerine itmeye karar verdi. Sonuçta şu anda elinden gelen başka bir şey yoktu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr