Bölüm 185: Manevi Dünya

avatar
2090 23

Lord Of Mysteries - Bölüm 185: Manevi Dünya


Çevirmen: Dnightshade

 

Kekini mi bekliyorsun? Böyle bir cevap vermeni beklemiyordum… Tabii, bir akıl hastasının cevabını doğru tahmin etmem, benim de delirmeye yakın olduğum anlamına gelebilirdi… Klein düşüncelerini toparlayıp dostça bir tavırla gülümsedi. 

 

“Sana kim kek gönderecek?”

 

Hood Eugen’in yüz ifadesi aniden değişti, şu anda oldukça depresif görünüyordu.

 

“Hayır, kek falan yok… Kek falan yok!

 

Sen benim kekimi çaldın!”

 

Sesi bir anda tizleşmişti, Klein’a bakan gözleri öfke doluydu.

 

Klein’ın cevap vermesini beklemeden ağzını açıp bağırmaya başladı, dişleri bembeyazdı.

 

Hemen sonrasında, ağzından salyalar akıtarak yatağından sıçradı. Tek hamlede Klein’ın yanına ulaşıp, onu omuzlarından yakalamak için ellerini uzattı. Klein’ı kendisine çekip ısırmak istiyordu.

 

Saldırı oldukça ani olsa da, Klein çevik bir şekilde geri çekilmişti. Hemen dizlerini büküp çömeldi. Bedenini yana doğru eğerken sol elini kaldırdı.

 

Oof!

 

Omzunu Hood Eugen’in karnına vurduğunda adamın gözlerinin beyaza dönüşmesine sebep oldu, ağzının kenarından salyalar akmaya devam ediyordu.

 

Ancak Hood Eugen hareket etmeyi bırakmamıştı. İvmenin kendisini aşağı taşımasına izin verirken, Klein’ı yakalamak için kollarını kocaman açtı.

 

Klein bedenini yana eğip yuvarlandı, hareketleri, sanki yüzlerce kez pratik yapılmış gibi düzgündü.

 

Sağ eliyle yerden destek alıp takla atarak ayağa kalktı. Saldırıya geçmeye karar vermişti, rakibini zapt etmek için öne atıldı.

 

Ancak o anda, Hood Eugen kıpırdamıyor, öylece duruyordu, bakışları odağını kaybetmişti.

 

Klein durdu. Başını odanın köşesine çevirdiğinde siyah rüzgarlıklı Dunn Smith’in ellerini kavuşturmuş aşağı doğru baktığını fark etti.

 

 

Kaptan Hood Eugen’i rüyaya çekmiş… Bunu fark edince saldırmayı bırakıp gümüş hançesini çıkardı. Hançeri kullanarak, ustalıkla bir maneviyat duvarı inşa etti.

 

Hemen sonra nane aromalı üç mum çıkarıp üçgen oluşturacak şekilde pencerenin üstüne dizdi. Mumlardan biri Evernight Tanrıçası’nı, biri Sırların Anası’nı, biri de Klein’ın kendisini temsil ediyordu.

 

Kısa süre içinde sade bir sunak da hazırlayarak maneviyatıyla mumları yaktı.

 

Tam Kaptan’ı uyarmak üzereydi ki, onun başını kaldırıp gülümsediğini gördü.

 

“Hood Eugen’in rüyaları bir kaos denizi. Yönlendirmenin imkanı yok.”

 

O cümlesini bitirdiği anda Hood Eugen’in bakışları da yeniden canlanmıştı. 

 

Deli Psikiyatrist belini gerip uzunca esnedi.

 

Klein şaşkındı, sessiz kalmayı seçti. Yavaşça, Amantha özünü içeren şişeyi çıkardı.

 

Gece vanilyası, uyku çiçeği ve papatyadan damıtılan saydam sıvıyı, kendisini temsil eden muma damlatarak odaya sakin bir aura yayılmasını sağladı.

 

Hood Eugen’in gerginliği, öfkesi ve diğer tüm hisleri anında kaybolmuştu. Bezgin bir şekilde yatağının kenarına oturup yeniden başını pencereye çevirdi. Bakışları bir kez daha odağını kaybetmişti, oldukça huzurlu görünüyordu.

 

Klein da gecenin getirdiği huzuru hissediyordu. Amantha özünü bırakıp Hood Eugen’in yanına oturdu. Onun son savunma hattını kıracak bir şey bulmaya çalışıyordu.

 

Ancak son savunma hattını kırabilirse Ruh Gözü ilacını kullanarak Hood’un ruhunun bulanık bir hale gelmesini sağlayabilirdi.

 

Sonuçta ben profesyonel bir Ruh Medyumu değilim… Buraya gelmeden önce çoktan kafasında bir plan hazırlamıştı. Cebindeki tarot kartlarını çıkardı.

 

Destede yalnızca yirmi iki Büyük Arkana kartı olduğundan yanında taşıması zahmetli değildi. Bu kartlar, Klein’ın ‘silah’ olarak kullanabileceği araçlardı.

 

Kartların her biri, saf gümüşten yapılmış metal ipliklerle kaplıydı ve ölümsüz varlıkları öldürebiliyorlardı. Muhteşem ve karmaşık desenlerle süslenmişlerdi. Düşmanlara karşı kullanılan bir araçtan çok, bir koleksiyoncuya aitmiş gibi görünüyorlardı.

 

Klein, desteyi tek eliyle kestikten sonra başını kaldırıp gülümseyerek Hood’a baktı.

 

“Hadi bir kart oyunu oynayalım.”

 

“Kart mı?” Hood Eugen ona doğru döndü, bakışlarında şaşkınlık vardı.

 

Klein, cevap vermeden, reddedilemeyecek bir içtenlikle desteyi Hood’un avucuna koydu.

 

Hood da onun hareketlerini taklit ederek tek eliyle desteyi kesmeye çalıştı, ancak pek becerikli değildi.

 

Akıl hastasının dikkati yavaş yavaş, elindeki sert ancak esnek, güzel dokulu kartlara kaymaya başlamıştı. İlk kartı sakince açtı:

 

Kartta, yırtık pırtık kıyafetler içinde, elleri bağlı bir şekilde duran bir adam vardı. Başında soluk bir hale olan adam ayaklarından asılmıştı.

 

Asılan Adam… Klein düşünceli bir şekilde başını salladı. Bu sırada sakin bir şekilde Ruh Gözü ilacını çıkarıp kendisini temsil eden mumun üstüne damlattı.

 

Algılayan herkeste sarhoşluk hissi oluşturacak bir alkol kokusu yayıldı.

 

Hood Eugen yavaş yavaş dağılmaya başlıyordu, bakışları yeniden odağını kaybetmişti. Kısa süre içinde, elindeki tarot kağıtları yatağın üzerine düştü.

 

Ancak kendisi hala dik duruyordu, yatağa devrilmemişti.

 

Klein, transın yardımıyla ilacın sersemletici etkilerine karşı savaştı. Bu sırada cebinden başka bir metal şişe çıkarıp kapağını açtı, içindeki mavi sıvıyı hızla içti.

 

Yatıştırıcı!

 

Buz gibi sıvı boğazından akıp karnına ulaştı. Klein aniden son derece ayık hissetmeye başlamıştı, uyuşukluk ve sersemlik hissi tamamen kaybolmuştu.

 

Yavaşça nefes verip diğer öz yağlarını ve bitki tozlarını da çıkardı ve Evernight Tanrıçası’nı temsil eden iki mumun üstüne serpiştirdi.

 

Hafif sisin içinde iki adım geri çekilip Hermes dilinde mırıldanmaya başladı, “Kara gecenin gücünü diliyorum.

 

Gizemin gücü için dua ediyorum.

 

Tanrıça’nın sevgi dolu lütfu için yalvarıyorum.

 

Yanımdaki Beyonder, Hood Eugen’in maneviyatıyla iletişim kurmama izin vermeni diliyorum.”

 

 

 

 

Dua odanın içinde yankılanırken, siyaha dönüşen mum alevleri dışarı doğru yayılmaya başladı.

 

Klein bunlardan kaçınmaya çalışmıyor, herhangi bir tepki vermiyordu. Kara ‘gecenin’ kendisini sarmasına sessizce izin veriyordu.

 

Alışılmadık derecede net olan bu durumda, ruhunun bedeninin korumasından çıkıp, uzayın derinliklerine benzer bir alana girdiğini hissetti. Etrafında yalnızca sınırsız, sessiz bir karanlık vardı. Yukarıdaki gökyüzü, tarif edilemez, şeffaf figürlerle ve sonsuz bilgiyi barındıran farklı renkte şeritler, parlaklıklarla doluydu.

 

Manevi dünya… Klein artık buraya yabancı değildi.

 

Kısa süre içinde karşısında sisli bir dünya belirdi. Dünyanın etrafı, soluk bir ışık hortumuyla sarılıydı.

 

Klein bunun, Hood Eugen’in Kalp ve Zihin Bedeni’ni temsil eden ruhu olduğunu biliyordu. Bu nedenle öne doğru uzanıp hortumun derinliklerine doğru yol almaya çalıştı.

 

Hortuma temas ettiği anda, başından aşağı ışık zerrecikleri yağdığını gördü. Binlerce insan etrafında fısıldaşıyormuş gibi karmaşık sesler duyuyordu.

 

Bu mırıltılar oldukça kaotikti ve mantık taşımıyordu. Duyabildiği bazı şeyler, bir konudan bahsederken bir anda tamamen farklı bir şeyden bahsediyordu. Ağlama sesleri, neşe çığlıkları… Her şey bir aradaydı.

 

Çılgın düşünceler bir araya gelmiş, onu yok etmek için Klein’ın ruhunu kemirmeye başlamıştı. Ancak Klein, sağduyusunu ve mantığını koruyarak hızla Hood’un manevi dünyasının derinliklerine yöneldi.

 

Gri sisin üstündeki dünyaya geçerken duyduğum ürkütücü seslere kıyasla, bu sesler hoş bir konser gibi…Klein gülümseyerek hortumun içinden geçti. O anda karşısına, sersemlemiş, yarı saydam bir Hood Eugen çıktı.

 

Psikiyatrist seviyesindeki bu Beyonder, dış dünyadaki durumunu burada da sürdürüyordu. Dalgın, ifadesiz bir hali vardı.

 

Klein adamın önünde durdu, yumuşak bir tonda şöyle sordu, “Lanevus’u tanıyor musun?”

 

Hood Eugen ifadesiz bir tonda cevap verdi, “Evet.”

 

Etraflarındaki ışık yavaşça değişmeye başladı, bu sahne, Hood Eugen’in ‘manevi denizini’ gözler önüne sermesini temsil ediyor gibiydi.

 

İç içe geçen ışıklar, yüzünde alaycı bir gülümseme olan, sıradan görünümlü, gözlüklü bir adam formu aldı. Bu adam, Klein’ın tutuklama emri ilanlarında gördüğü Lanevus’un ta kendisiydi.

 

Klein memnun bir şekilde başını salladı. Bu kez hedefine güdümlü bir soru yöneltecekti, “Lanevus neden seni görmeye geldi?”

 

“Dedi ki…” Hood’un ses tonu yumuşadı.

 

O anda aniden daha karizmatik bir tona geçti, hafifçe, bir deli gibi gülüyordu.

 

“Hood Eugen, bu çağların en kötüsü, ancak aynı zamanda da en iyisi. Bu fırsatı kaçırmazsan, bu dünyanın hakimi olabiliriz, gerçek ölümsüzlere dönüşebiliriz!

 

Yardım edersen, sana yalnızca iksirinde nasıl ustalaşacağını ve kontrol kaybından kaçılacağını değil anlatmakla kalmayacağım, söz veriyorum, ileride tanrısallık özellikleri edineceksin – ölümsüz tanrısallık özellikleri!

 

Arkamdaki varlığı görebiliyor olmalısın. Benim sözüm ‘O’nun sözüdür. Bir anlamda, Psikoloji Simyacıları da ‘O’nunla bağlantılı.

 

Hiç şüphe yok. Psikoloji Simyacıları henüz yeteri kadar güçlü değil. Yeteri kadar yardım edemiyorlar… tabii sen, ömrünün geri kalanı boyunca bu seviyede kalmak istiyorsan o başka.”

 

 

Kontrolü kaybetmeden iksirde ustalaşma yöntemi… Benim insanlara ‘rol yapma yönteminden’ bahsederken kullandığım üsluba ne kadar benziyor… Lanevus gerçekten de çok hırslıymış. Yalnızca Dizi 8 seviyesinde olmasına rağmen tanrısallık özellikleri edinmekten bahsediyor… Arkasındaki gizli varlık kim acaba… Bu adam bir şeyler planlıyor gibi görünüyor, yalnızca insanların paralarını çalmaktan başka bir şey… Yoksa, dolandırıcılık yapmayı hobi mi edinmiş? Hood Eugen’in sustuğunu gören Klein devam etti, “Lanevus senden ne tür bir yardım istedi?”

 

Hood bu kez hemen cevap vermemişti, manevi dünyası bir süre sessiz kaldı.

 

Birkaç saniye sonra aniden çılgınca kahkahalar atmaya başladı, “Yardım… Yardım… Yardım!

 

Hahaha! Yardım ettim! Yardım ettim!

 

Ben…”

 

Bulanık ruhu çarpık bir hal alırken Hood aniden sustu. Manevi denizi temsil eden çevredeki ışık ve karanlık hızla maddesel bir hal alarak uğursuz, korkutucu, karanlık bir sunağa dönüştü.

 

Sunağın üzerinde bir haç vardı. Haçın üstünden bir şey sallandırılmış, dibine de bir şeyler yığılmış gibi görünüyordu.

 

Işık ve karanlık yer değiştirdi, tam haçın üstünden sarkan şey netlik kazanacakken, manevi dünya şiddetli bir deprem oluyormuş gibi korkunç bir şekilde sarsıldı.

 

Kahretsin! Klein, tehlikeli bir şey olacağına dair bir önsezi almıştı. Bir an bile tereddüt etmeden yeniden kaotik hortuma doğru uçmaya başladı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr