Bölüm 176: Mektup

avatar
2183 24

Lord Of Mysteries - Bölüm 176: Mektup


Çevirmen: Dnightshade

 

Klein için, basit bir ritüel hazırlamak nefes almak kadar kolaydı. Kısa süre içinde malzemeleri hazırlamış, kendisini temsil eden mumu da yakmıştı.

 

Masanın üstündeki titrek mum ışığına bakarken aklından şaşırtıcı bir düşünce geçti.

 

Bu, kendi anıma bir ayin mumu yakmak sayılır mı?

 

Kahretsin, neler düşünüyorum ben!?

 


 


Düşüncelerini dizginledikten sonra, Ölüm alanına ait olan Siyah Çürük Çiçek tozunu alıp mumum üstüne serpiştirdi.

 

O anda, önceki hayatından bildiği formaldehit kokusuna benzer bir koku yayıldı.

 

Hemen sonrasında, Evernight alanından olan Dolunay Öz Yağı’ndan bir damla akıttı. Mumdan cızırtı sesleri yayılırken ortam aniden sessizleşti, biçimsiz, büyülü bir aura yükseldi.

 

Klein bir adım geri çekilip eski Hermes dilinde, kısık sesle efsunu okumaya başladı, “Ben!

 

Kendi adımla çağırıyorum.

 

Bulunmamışta dolaşan ruh, bir insanın emrindeki yüksek boyutlu yaratık, Daly Simone’a ait olan elçi.”

 

Vooş!

 

Hafif bir rüzgar eski ve loş mum ışığı mavi bir parıltıyla aydınlandı.

 

 

Bu aydınlık eşliğinde, masanın dayalı olduğu duvarda saydam dalgalanmalar meydana geldi ve kısa süre içinde ortaya ürkütücü bir surat çıktı. 

 

Suratta kaş, göz ya da burun yoktu, yalnızca bir ağız vardı.

 

Kalın dudakları aralandı ve uzun, kırmızı bir dil uzandı. Ağzın içinde keskin, düzensiz dişler vardı.

 

Dilin ucunda da beş narin parmak hareket ediyordu. Parmaklar bir şey almak istiyormuş gibi durmaksızın kıpırdanıyordu.

 

Daly’nin elçisi bu mu? Bay Azik’inkine kıyasla bu küçük bir çocuk gibi kalıyor. Hayır, farklarını tam olarak belirlemem imkansız. Evet, biri yetişkin bir Dev, diğeri ise bir insan bebek… acaba bu büyülü nesneyle mi alakalı, yoksa Azik’in daha güçlü olduğunu mu gösteriyor? Onunla ilgili değerlendirmemi gözden geçirmem lazım sanırım. Belki de Azik Yüksek Dizi bir Beyonderdır.

 

Kahretsin, unuttum. Mektupta Madam Daly’e Ceset Toplayıcı yolunun Dizi 4 ve Dizi 3’ünün adını sormalıydım. Muhtemelen Bay Azik bu yolu takip ediyor. Tabii o iksirler aracılığıyla ilerlememiş olabilir.

 

Evet, belki de atalarından gelen genler sayesinde ilerlemiştir… Neyse, elçi bekliyor, bir dahaki sefere sorarım…

 

Klein bir süre ciddi bir ifadeyle elçiye baktıktan sonra düzgünce katladığı kağıdı dilin ucundaki ‘ele’ uzattı. El, mektubu alıp sıkıca tuttu.

 

Vooş!

 

Elçi dilini geri çekip mektubu yuttu. Saydam, ürkütücü ve kıpırdak surat duvarda yavaşça küçülerek kayboldu.

 

İtiraf etmeliyim ki bu büyü çok havalı. Oldukça da pratik… Klein mum ışığının normale döndüğünü fark ettiğinde ritüeli hızla sonlandırdı.

 


 



Pazartesi sabahı, Backlund, İmparatoriçe Kenti.

 

Dük Negan’ın inşa ettiği belediye bahçesinin gizli bir köşesinde, dağınık sarı saçlı Xio ve durgun görünümlü Fors, karşılarında duran aracıya aval aval bakıyorlardı. Hangi dilde selamlaşacaklarını bilemiyor gibi bir halleri vardı.

 

Bir buçuk metreden biraz daha uzun olan minyon Xio, dilini çıkarmış, kuyruğunu durmaksızın sallayan golden retrievera baktı. 

 

Acemi şövalye kıyafetini çekiştirirken kelimelerini özenle seçip söze girdi, “Bayan Audrey’nin elçisi sen misin?”

 

“Aman tanrım, bir köpeğin karşısında neden bu kadar ciddiyim ki…”

 

Parmaklarının arasında ince sarılmış bir sigara tutan Fors kıkırdadı.

 

“Belki de büyülü bir yaratıktır?”

 

“Bir köpeğe bu kadar benzeyen bir büyülü yaratık hiç görmemiştim…” dedi Xio tüm ciddiyetiyle.

 

O sırada Susie oturup ağzını kapattı. Patisiyle karnını işaret etmeye başladı.

 

Köpeğin bedenine, uzun, altın rengi kürkünün arasına iliştirilmiş deri bir çanta vardı.

 

Xio, önce sağını solunu kolaçan edip kimsenin izlemediğinden emin olduktan sonra hızla köpeğe yaklaştı. Eğilip çantayı köpekten aldı.

 

Fors da merakla arkadaşını izliyordu, o sırada aniden yüz ifadesi tuhaf bir hal aldı.

 

“Timsah derisinden yapılmış, moda tasarımcısı Bay Sades’in elinden çıkmış gibi… O ise böyle bir çantayı bu iş için kullanıyor…”

 

“… Yani, çantanın çok pahalı olduğunu mu söylemek istiyorsun?” diye sordu Xio.

 

Fors dudaklarını birbirine bastırıp ciddi bir ifadeyle başını salladı.

 

Xio, kasıtlı olarak abartılı bir yavaşlıkla hareket ediyordu. Fermuarı dikkatle açıp, sanki antika bir vazoyu tutuyormuş gibi içindeki mektubu yavaşça çıkardı.

 

İçeriği okumayı bitirdikten sonra kağıdı Fors’a uzattı.

 

Fors da yazılanları dikkatli bir şekilde okuduktan sonra sigarasıyla kağıdı yaktı. Küle dönüşen kağıdın parça parça toprağa dökülüşünü izledi.

 

“Ekstra bilgi verilmemiş.” Xio kıyafetinin cebinden düzgünce katlanmış bir kağıt çıkardı.

 

Susie’ye imalı bir bakış atarken şöyle dedi, “Son birkaç günün araştırma raporu. Bunu doğrudan Bayan Audrey’e vermelisin.”

 

Susie kuyruğunu şiddetle sallayarak doğruldu.

 

Xio bu geri dönüşten memnun kalmıştı, kağıtları deri çantanın içine yerleştirdikten sonra çantayı Susie’nin karnına yeniden iliştirdi.

 

Susie uluyarak onlara veda edip hızla koşmaya başladı.

 


 


Hall ailesinin lüks villasında.

 

Audrey, kendine ait oturma odasındaki kanepede oturuyordu. Elinde bir mektup açacağı ve bir mektup vardı.

 

Mektup, Güney Kıtası’nın Balam İmparatorluğu’ndaki abisinden geliyordu. Mektupla birlikte bir de koli gelmişti.

 

Audrey mektubu açmaya çalışırken, gözünün kenarıyla Susie’nin kapıyı patisiyle itip içeri girdiğini gördü.

 

Susie koşarak odaya girip Audrey’nin önündeki halıya yattı.

 

“Sen gerçekten de harika bir elçisin!” Audrey neşelenmişti.

 

Susie kapıya doğru bir bakış attıktan sonra havada titreşimler yayarak şöyle dedi, “Arkadaşın çok ciddi. Onu görünce bizi eğitmeye gelen avcıyı hatırladım.”

 

Golden retriever, Kont Hall’ın satın aldığı av köpeklerinin yanında verilen bir hediyeydi.

 

Susie, dili giderek daha da akıcı konuşuyorsun. Yalnızca birkaç mantık sorunu var o kadar… Audrey köpeğinin becerikli bir şekilde çantayı belinden çıkarıp fermuarı açışını izledi.

 

O sırada sahibinin imalı bakışlarını gören Susie, hemen kalkıp kapıyı kilitledi.

 

“… Henüz bir sonuç yok, ancak Backlund Köprüsü çevresinde birkaç berduş kaybolduğunu öğrendik. Ancak sebebin Qilangos olduğundan emin değiliz. Belki de berduşlar kalacak başka bir yer bulmuştur…”

 

Audrey araştırma raporunu dikkatle okuduktan sonra yazacağı cevabı düşünmeye başladı.

 

Xio’ya, Tuğamiral Kasırga Qilangos’un izini bulursa Şerif iksir formülünü ona ellerimle vereceğimi söyleyeceğim… Hayır, bu yeterince dostça değil. Aşağılık kompleksine kapılmasına neden olabilir…

 

Evet, şöyle demeliyim, ‘Xio, ödülünü hazırladım. Görevi tamamlarsan dört yüz elli pound senin olacak…” Ah, Telepatist formülünün ana malzemelerinden yalnızca Farsman Tavşanı’nın omurilik sıvısını bulabildim. Hala Gökkuşağı Semenderi’nin hipofiz bezine ihtiyacım var… Glaint, Xio ve Fors da henüz bir şey bulamadı…

 

Audrey, toparla kendini! En azından Seyirci iksirini tamamen sindirmeyi başardın!

 

Tüm malzemeleri topladığında hemen Dizi 8’e geçeceksin!

 


 


Audrey hemen düşüncelerini dizginleyip cevabı yazmaya koyuldu. Kısa süre içinde tamamladığı mektubu deri çantanın içine yerleştirdi.

 

Susie’nin kapıyı açıp çıktığını gördükten sonra yeniden abisinin gönderdiği mektuba döndü. Mektubu okurken yüzünde bir gülümseme belirmişti.

 

“Sevgili kardeşim,

 

Senin de Güney Kıtası’na gelmen gerektiğini düşünüyorum. Balam İmparatorluğu’nun sömürge bölgelerine gel. Burada bol güneş ışığı, temiz hava, temiz bir çevre, taze deniz ürünleri, pek çok eşsiz kültür ve özgürlük kokusu var, Balam insanları da oldukça saygılı ve itaatkar.

 

Backlund ise tam aksine daima soğuk ve nemli, havası kirli, hep toz var ve hep kasvetli. Ayrıca, yoğun nüfus da pek çok soruna yol açıyor. Hmm, tabii bir de bitmek bilmeyen balolar, davetler, danslar… Sosyal etkinlikler o kadar sıkıcı ve tatsız ki orada bir dakika bile durmazdım. Sevgili kardeşim, senin de benim gibi düşündüğüne inanıyorum.

 

Evden kaçmıyorum. Yalnızca hayattaki kendi yerimi alıyorum, ancak abimiz kesinlikle böyle düşünmüyor. O hep bencil bir insan olmuştur. Tabii sen aile mirasının yalnızca ufak bir kısmını alabildiğinden, sana karşı çok da cimri olamaz. Ben ise bu konuda onun en büyük rakibiyim. Sonuçta babamız, uzun vadeli düşünen bir kont. En büyük kardeşin soyluluk unvanını alması kuralına bağlı kalmayabilir.

 

Gerekli olduğunu düşündüğü her şeyi yapabilir. Tıpkı tüm itirazlara rağmen, bankacılık sektörüne girmek için arazilerin yarısını sattığı gibi.

 

Bazen Backlund’u özlüyorum, en çok da babamı, annemi ve seni. Yüzümü gülücüklerle doldurduğun zamanları özlüyorum. Backlund’un en göz kamaştırıcı cevherine dönüşmüş olmalısın, ancak ne yazık ki ancak iki yıl sonra dönebileceğim. Kariyer erkeğin gururudur, oysa Loen Krallığı’ndaki olağanüstü gençler dünyaya kendi sahneleri gibi davranıyorlar.”

 


 


“Sevgili halamıza, Balam İmparatorluğu’nun kıyı bölgelerinin tatil için oldukça uygun olduğunu söyleyebilirsin, özellikle de eklem ağrıları için buralar ona çok iyi gelir. Tüm içtenliğimde konuğum olmaya davet ediyorum onu. Ve sen de onunla gelebilirsen dünyalar benim olur!”

 


….

 


“Sana fazla hediye göndermedim. Yalnızca, eşsiz ipekler ve Ölüm inancıyla ilişkili birkaç süs eşyası, Balam’ın geleneksel şeyleri işte… 

 

Mistisizmle alakalı şeyleri sevdiğini hatırlıyorum, bu yüzden bu tarz şeylere sık sık bakıyorum. Buradaki kültür gizem dolu.”

 


 


Audrey mektubu okumayı bitirdikten sonra hemen bir kalem ve kağıt alıp arkasına yaslandı.

 

“Sevgili Alfred.

 

Henüz bir yıl bile olmadı ancak, anılarındaki o küçük kız büyüdü. Artık mistisizmle ilgilenmiyorum, bu nedenle bu tür şeyler aramana gerek yok.”

 

Çünkü bu çok tehlikeli… Audrey’nin asıl gerekçesi buydu ancak bunu abisine söyleyemezdi.

 

Katıldığı Beyonder toplantılarında ve Fors ve Xio’dan, gizemli nesnelerin sebep olduğu pek çok trajedi gerçekleştiğini öğrenmişti.

 

Bir süre düşündükten sonra heyecanla devam etti, “Artık biyoloji ile ilgileniyorum. Son zamanlarda Gökkuşağı Semenderleri çok ilgimi çekiyor. Bana bu yaratıklardan bulabilirsen çok sevinirim, canlı değil de iyi korunmuş bir ceset varsa o da işimi görür…”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44300 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr