Bölüm 157: Hayallerini Süsleyen Nesne

avatar
2135 21

Lord Of Mysteries - Bölüm 157: Hayallerini Süsleyen Nesne


Çevirmen: Dnightshade

 

"Hayır, biz..." Klein cümlesini tamamlayamadan Benson gülerek araya girdi. "Elizabeth gerçekten de biraz genç ve ailesi bizimkinden çok daha harika ancak, ben sizi birbirinize çok yakıştırıyorum. Tabii birkaç yıl daha beklemen gerekebilir. Elizabeth hala okula devam ediyor, ayrıca üniversiteye de gitmek istiyor. Evlilik ancak altı-yedi yıl sonra düşünülmeli. Elbette daha erken nişanlanabilirsiniz."

 

... Bu kadar ileriyi düşünmeseniz olmaz mı? Klein derin bir nefes aldı.

 

"Elizabeth'e karşı, ya da daha doğrusu, benden bu kadar küçük bir kıza karşı ilgi duymam mümkün değil. Ben daha olgun hanımları tercih ederim."

 

Doğrusu, makul bir yaş aralığında olan her kadın olur, ancak henüz değil... diye düşündü içinden.

 

"Daha olgun kızlardan mı hoşlanıyorsun?" Melissa kaşlarını çattı. "O halde hemen evliliğinle ilgili meseleyi halletmelisin."

 

Ha? Klein kardeşinin mantığına anlam verememişti. Şaşkın bir şekilde sordu, "Neden?"

 

Melissa ciddi bir tonda cevap verdi, "Evlilik için gereken miktarı biriktirdiğinde aşağı yukarı 25 yaşında olacaksın. Senden daha olgun olan kızlar bu aşamada ya evlenmiş, ya da nişanlı olacaklar. Bir dulun peşinden mi koşmak istersin?"

 

Ne... Klein'ın yüzünde boş bir ifade vardı.

 

Benson gülümseyerek kardeşine cevap verdi, "Melissa, anlamıyorsun. Günümüzde, orta sınıf mensubu pek çok kadın otuzlarında hala bekar. Çoğu Tanrıça'nın takipçisi ve kendi başlarına bir yaşam sürebiliyorlar. Memnun olmadıkları bir evlilik içinde bulunmaktansa yalnız olmayı tercih ediyorlar. Evet, 'Aile' dergisinde böyle yazmışlar."

 

 

 

 

 

"Öyle mi?" Sonuçta Melissa, yalnızca on altı yaşında bir genç kızdı. Bu gibi meseleleri pek anlamıyordu.

 

Kardeşlerinin konunun derinliklerine daldığını gören Klein öksürerek araya girdi, "Olgun derken, mental anlamda demek istemiştim. Benden daha büyük olmasına gerek yok. Dahası, evlilik konusunda endişelenmesi gereken biri varsa o da Benson."

 

Üzgünüm kardeşim, başka seçeneğim yoktu... diye ekledi içinden.

 

"..." Melissa bir an donup kaldıktan sonra hafifçe başını salladı. "Doğru!"

 

Orta sınıfın evlilik sorunları üzerine daha derin bilgiler vermeyi planlayan Benson bunu duyunca ürperdi. Gözlerini kendisine dikmiş olan kız kardeşine bakıp şöyle dedi, "Şu anda hayatımın dönüm noktasındayım. Odağımda yalnızca çalışmak var. Ancak memnun olduğum bir işim olduğunda ve belli bir miktar birikim yaptığımda hayallerimdeki kızın peşinden koşacak özgüvene sahip olabilirim. Ancak o zaman ona güzel bir yaşam sağlayabilirim."

 

Klein ve Melissa donup kalmıştı, kısa süre içinde şaşkınlıklarını atıp aynı anda bağırdılar, "Hoşlandığın bir kız mı var?"

 

Yalnızca üstünkörü bir cevap vermiş olan Benson şok olmuştu. Telaşla başını iki yana salladı.

 

"Hayır! Yalnızca örnek veriyordum!"

 

...

 

Backlund, Hillston Bölgesi'ndeki karanlık, kasvetli bir evde.

 

Gri saçlı, orta yaşlı bir adam, elinde koyu renkli piposuyla, yanmayan şöminenin önündeki sallanan sandalyesinde oturuyordu. Yüzü, kanepedeki konuklarına dönüktü.

 

Kendisi bu evin efendisiydi, oldukça ünlü bir özel dedektif olan Isengard Stanton. Ancak ofisi yoktu, kendisine yardımcı olacak asistanlar tutmuştu.

 

Beyaz bir gömlek ve siyah bir yelek giymiş olan Isengard, piposunu dudaklarına götürüp tütünden bir nefes aldı.

 

"Otuz dakikalık danışmanlık ücreti bir pound. Yerinde olsam, bir saniyemi bile boşa harcamazdım."

 

Karşısındaki kanepede oturan iki kadından biri Fors Wall, diğeri de Xio Derecha'ydı. Tuğamiral Kasırga Qilangos'a dair materyaller bulmuşlardı ve bu dedektiften Qilangos'u takip etmesini isteyeceklerdi.

 

Elbette Qilangos'un adını dosyaya dahil etmemiş, doğaüstü olaylarla ilgili kısmı da değiştirmişlerdi.

 

Xio Derecha, belgeleri içeren dosyayı Isengard'ın asistanı olan kahverengi saçlı, altın çerçeveli gözlük takan genç adama uzattı.

 

"Dedektif Bey, size sağladığımız materyaller ışığında hedefin eylemsel alışkanlıklarını çıkarabileceğinizi umuyoruz."

 

Uzun boylu olmasa da, Xio Derecha dik oturup derin bir tonda konuştuğunda otoriter bir hava veriyordu.

 

Isengard gözlerini Xio'dan ayırmadan dosyayı asistanından aldı. Vakit kaybetmeden içindeki materyalleri incelemeye başladı.

 

Piposunu bir kenara bırakmış, tek bir sayfayı bile atlamadan dikkatle dosyayı inceliyordu.

 

On dakika sonra parmaklarını yavaşça koltuğun koluna vurmaya başladı.

 

"Hedefin rüzgar takıntısı var... Backlund gibi hava kirliliği olan, Tozun Başkenti olarak anılan bir yerde uzun süre kalmayacaktır. Yani, İmparatorice Bölgesi'nde, Batı Bölgesi'nde, Hillston'a, Cherwood'da ya da Kuzey Bölgesi'nin banliyölerinde kalıyor olabilir...

 

Her iki günde bir öldürme ihtiyacı duyan psikozlu bir seri katil... Yapabileceği en mantıklı şey, gidecek yeri olmayan berduşları seçmek olur. Backlund'da kaç berduş olduğunu polis bile tam olarak bilmiyor.

 

Hedef, berduşların çoğunun toplandığı Kuzey Bölgesi ya da Backlund Köprüsü'nden çok uzakta yaşıyor olamaz, bu bölgelere çok yakın da olamaz... Kendi yakınında kurban aramak deneyimsizlik belirtisi olurdu. Ancak bu sizin açıklamanızla tutarlı değil... Hedef, öldürecek birini bulmak için çok vakit kaybederse, arzularının kontrolünü kaybedebilir ve kendisini kolayca ifşa edecek suçlar işleyebilir...

 

Ancak söz konusu kişi deneyimli bir denizci ve suda olağanüstü bir şekilde hareket edebiliyor... Sudan çok uzakta yaşamayacağını varsaymak oldukça mantıklı bir çıkarım olur. Beklenmedik bir durum meydana gelirse su yoluyla hızlıca kaçabilir..."

 

...

 

"Sonuç olarak, hedefin olası aktiflik çapını belirlemek kolay. Backlund Köprüsü'nün yakınında yaşıyor olmalı. Belki de Tussock Nehri'nin iki kıyısından birinde - Batı Bölgesi ya da Cherwood Bölgesi..."

 

...

 

"Bana verdiğiniz materyallerden ancak bu sonuca varabilirim."

 

Xio ve Fors adamın söylediklerini tam olarak anlamamış gibi görünüyorlardı, ancak mantığını akla yatkın bulmuşlardı. Birbirlerine bakıp başlarını salladılar. Dosyayı geri alıp ayağa kalktılar.

 

Asistanının hanımları uğurladığını gören Isengard, yeleğinin cebinden bronz bir nesne çıkardı. Bu, açık duran bir karton ciltli kitaptı. Kitabın ortasında dikey bir göz vardı.

 

Isengard bu nesneyi parmakları arasında ovuştururken kendi kendine mırıldandı, "Demek Qilangos Backlund'a sızmış ha?"

 

...

 

Pritz Limanı'nda bulunan bir bodrumda.

 

Sandalyede oturan Asılan Adam, karşısındaki çırpınan adamı buz gibi bakışlarla izliyordu.

 

Adam bir denizci gibi giyinmişti. Başını soluk mavi bir su tabakası kaplamıştı ve yüzü, nefesini tutmaktan morarmıştı.

 

İki eliyle yüzündeki tabakayı tırmalıyordu, ancak tek başarabildiği yalnızca birkaç damla düşürmekti.

 

Sonunda, daha fazla nefesini tutamayıp vazgeçti.

 

Bunu gören Alger gülümsedi ve kayıtsız bir şekilde ellerini çırptı.

 

İnce su katmanı da anında dağıldı ve su damlacıklarına dönüşerek yere döküldü.

 

Denizci derin bir nefes alıp şiddetle öksürmeye başladı. O kadar şiddetli öksürüyordu ki, kalbi ve ciğerleri can çekişiyordu.

 

Alger, adamın kendine gelmesini bekledikten sonra arkasına yaslandı. Aptal'ın sakin ve huzurlu sesini taklit ederek konuşmaya başladı.

 

"Qilangos neden Backlund'a gitti?"

 

"Bir görevi tamamlamak için orada, ancak detayları bilmiyorum." Korsanın direnecek gücü kalmamıştı. Dürüst bir şekilde açıklamaya devam etti, "Tek bildiğim, istediği bir şeyi elde edebileceği. Bir seferinde bize hava atmıştı. Bu görev başarılı olursa, uzun süredir hayallerini süsleyen bir şeyi elde edeceğini söylemişti. Böylece Dört Korsan Kral'a bir yenisi eklenecekmiş."

 

Hayallerini süsleyen bir nesne ha? Alger kaşlarını çattı, derin düşüncelere dalmıştı.

 

...

 

Pazartesi sabahı, Klein'ın dinlenecek vakti yoktu. Planını takip ederek Tingen'deki kırmızı bacalı binaları araştırmaya devam etti.

 

Ne yazık ki hedefini bulamamıştı.

 

Öğlene doğru eve geri döndü. Dün akşam yemeğinden kalanları ısıtıp ekmekle yedikten sonra bir saat şekerledi.

 

Öğleden sonra üçe yirmi kala, kitabını bırakıp odasında bir maneviyat duvarı oluşturdu ve yeniden gri sisin üstündeki dünyaya ulaştı.

 

Antik bronz masanın başındaki onur koltuğuna oturduktan sonra, kalp atış sıklığını göz ardı ederek Güneş'i temsil eden kızıl yıldıza dokundu.

 

Gümüş Şehir.

 

Derrick Berg pratik alanında ter atıyordu. Bir anda görüşü bulanıklaştı, yoğun bir sisle örtülü o an gözlerinin önündeydi. Aptal'ın, sisin derinliklerinde, yüksekte oturduğunu gördü.

 

Bir an donup kaldıktan sonra hemen başını eğdi.

 

Hayali görüntü kaybolduğunda, sessizce kalp atışlarını sayarak gümüş kılıcını da alıp dinlenme alanına yöneldi.

 

Bin kalp atışı içinde, kendisini banyoya kilitlemişti.

 

Yaklaşık on kez nefes alıp verdikten sonra ise, kızıl ışığın bir anda kendisini sardığını hissetti.

 

Gri sisin üstünde, Klein arkasına yaslanmış oturuyordu, Ruh Görüsünü aktif hale getirmeyi de ihmal etmemişti.

 

Güneş'in eter bedeninin derinliklerindeki alaca rengin saf bir hal aldığını fark etti. Gülümseyerek onu selamladı, "Tebrikler Bay Ozan."

 

 

 

 

 

O anda, Güneş'in sandalyesinin arkasındaki yıldızların hızla Güneş sembolü oluşturduğunu gördü.

 

Benim irademe gerek duymadan oluştu, Güneş'in bir yansıması gibi. Ayrıca, saray, masa ve sandalyeler dışındaki nesneler de ben bu dünyadan ayrıldığımda yok oluyor... Bu çok özel bir şey... Gri sisin üstündeki bu dünyada gerçekten de pek çok gizem var... Diye düşündü Klein içinden.

 

Derrick başını eğip mütevazi bir tavırla cevap verdi, "Sizin yardımınız sayesinde. Ancak bu yalnızca bir başlangıç."

 

İksiri içtiğini kendisi söylemeden Aptal'ın fark etmesine şaşırmamıştı.

 

Klein gümüş cep saatini çıkarıp zamanı kontrol etti. Gülümseyerek şöyle dedi, "O halde hadi toplantıya başlayalım. Unutma, sıklık, ya da daha doğrusu, toplantılar arasındaki boşluk ileride de aynı olacak."

 

Konuşurken Audrey ve Asılan Adam'ı temsil eden yıldızlara dokunup onları da gri sisin üstündeki dünyaya çekti.

 

Audrey hemen etrafına bakıp onları selamladı.

 

"İyi günler Bay Aptal. Imparator Roselle'in günlüğünden bir sayfa daha getirdim."

 

"İyi günler Bay Güneş. Telepatist iksirinin formülünü alabildiniz mi?"

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr