Bölüm 150: Azik'in Bulgusu

avatar
2212 21

Lord Of Mysteries - Bölüm 150: Azik'in Bulgusu


Çevirmen: Dnightshade

 

2 Daffodil Sokağı. Azik kapının önünde beklerken Klein anahtarlarını çıkarıp evinin kapısını açtı.

 

Melissa çoktan eve gelmişti, kilidin sesini duyduğunda hemen mutfaktan çıkıp oturma odasına geldi.

 

Klein'ı gördüğünde gözleri neşeyle parladı, "Yiyecek aldım. Tavuk, patates, soğan, balık, turp ve bezelye var. Hatta ufak bir kavanoz bal bile aldım."

 

Kardeş, lüks yaşama alışıyorsun ha? Klein güldü.

 

"Bu akşam yemeği senin hazırlaman gerekecek. Ben şehir dışında olacağım. Ertesi sabah olana kadar dönmeyebilirim. Evet, Khoy Üniversitesi'nden öğretmenim Bay Azik kendisiyle gelmemi istedi."

 

Bunu söylerken eliyle dışarıdaki aracı gösterdi.

 

Melissa ağzını iki kez açıp kapattıktan sonra dudaklarını büzdü, "Peki."

 

Klein, kız kardeşine veda ettikten sonra evden çıktı. Azik'in kiraladığı araca bindi ve iki saat sonra Lamud Kasabası'na vardılar.

 

Saat neredeyse dokuz olmuştu. Gökyüzü çoktan kararmıştı, sokak lambalarının olmadığı alan, bulutların arasından sızan ay ışığıyla belli belirsiz aydınlanıyordu.

 

Klein, sürücüye kasabada beklemesini tembihledikten sonra Azik ile birlikte terk edilmiş kaleye doğru yola koyuldu.

 

Oraya doğru yürürlerken, Azik'in çok hızlı yürüdüğünü, hatta kendisinin ona yetişmek için biraz koşması gerektiğini fark etmişti. Ancak ne yaparsa yapsın Azik ondan birkaç adım öndeydi. 

 

Klein bu konuda bir şey söylemek istemiş, ama Azik'in yüzündeki ciddi ifadeyi gördüğünde bundan vazgeçmişti.

 

Kısa sürede antik kaleye geldiler.

 

Neredeyse harabe halinde olan kale dört yöne doğru yaılıyordu, özellikle gece olduğundan oldukça ıssız, vahşi, ürkütücü ve karanlık görünüyordu.

 

Azik, antik kaleyi gördüğünde adımlarını yavaşlattı.

 

Bir an duraklayıp derin ancak kayıp bakışlarla kaleyi inceledi, sanki rüya ve gerçeklik arasında gidip geliyor gibiydi.

 

Aniden acıyla inleyip başını eline götürdü.

 

"Bay Azik, iyi misiniz?" Klein hemen Ruh Görüsünü aktif hale getirdi.

 

Daffodil Sokağı'ndan hareket edip Lamud Kasabası'na doğru yola çıktıkları zaman, aracın içinde bozuk para ile hızlı bir kehanet gerçekleştirip yolculuğun tehlikeli olup olmayacağını kontrol etmişti.

 

Ancak kehanetin gücünün her şeye yetmediğini de biliyordu, bu nedenle herhangi bir sıkıntı çıkmaması için daima temkinli davranıyordu. Ayrıca, Bay Azik çok gizemliydi. Adamın geçmişini kimse bilmiyordu ve aniden geçmişiyle karşılaştığında buna nasıl tepki vereceği de muammaydı. Endişeli Klein, her ihtimale karşı dikkatli olmanın doğru olacağına inanıyordu.

 

Azik, Klein'a cevap vermeden önce iki adım geri çekildi. Elini hafifçe alnına kaydırdı. Sonra da ileriyi işaret etti.

 

"Bu antik kaleyi daha önce rüyamda gördüm.

 

Rüyamda, dış duvarı hala sağlamdı, kulesi de olduğu gibi duruyordu.

 

Şurada bir ahır olduğunu, şu tarafta bir su kuyusu olduğunu, ve şurada da bir baraka olduğunu hatırlıyorum. İleride de eskiden patates ve tatlı patateslerin ekili olduğu bir bahçe vardı...

 

Şu tarafta bir idman sahası olduğunu hatırlıyorum. Evladım, erkekti. Yedi-sekiz yaşlarındaydı, boyundan büyük bir kılıcı sürükleyerek etrafta koşuşturmaya bayılırdı. Büyüdüğünde şövalye olmak istediğini söylüyordu.

 

Eşim daima kalenin çok kasvetli olduğundan yakınıyordu. Güneş ışığını, sıcağı seviyordu..."

 

...

 

Klein, Azik'in enerji renklerini kontrol etti, adamın sözleri tüylerini diken diken etmişti. Paranormal bir hikayenin kahramanı gibi hissediyordu.

 

Antik kale gerçekten de Bay Azik ile bağlantılı... O gerçekten de ilk Baron Lamud olabilir mi? Bin dört yüz yıl yaşamış bir varlık? Bu adam bir insan mı yoksa bir şeytani ruh mu? İmkansız, şeytani ruhlar güpegündüz etrafta dolaşıp Gece Kuşları'yla dostluk kurmaz... Klein'ın düşünceleri hızla akıyordu.

 

O sırada Azik mırıldanmayı bırakıp hızlı adımlarla ana kapıya doğru ilerlemeye başladı.

 

Klein'ın rehberliğine ihtiyaç duymadan kaleye girdi. Gizli dişliyi gayet rahat bir şekilde bulup bodruma giden gizli kapıyı açtı.

 

Bastonunu sıkıca kavramış olan Klein da arkasından geliyordu. Merdivenlerden inip tabutun bulunduğu yere geldiler.

 

Geçen seferin aksine, tabut kapalıydı ve sıcak ve saf his gitmişti.

 

Tabut kapalı... Bunu Frye yapmış olmalı. Bir Ceset Toplayıcısı olarak inanılmaz bir iş etiği var... Klein düşünceli bir şekilde başını salladı, Ruh Görüsünü kapatmadan, kafası karışık gibi görünen Azik'in tabuta yaklaşmasını izledi.

 

Azik elini uzatıp tabutun kapağını araladı.

 

Kafatası olmayan iskelete uzun bir süre baktıktan sonra aniden acı içinde hıçkırdı.

 

Ağır adımlarla geriye çekildi. Birkaç kez tökezledikten sonra da duvara doğru düştü, Klein onu yakalayamamıştı.

 

Elleriyle yüzünü kapatıp cansız bir şekilde öylece durdu. Ortam aniden daha da kararmıştı.

 

Klein hemen adımlarını hızlandırıp Bay Azik'e ellerini uzattı, ancak onu rahatsız etmekten çekinerek hemen geri çekti.

 

O sırada manevi algısı ona, şu anki Bay Azik çok ama çok korkunç bir varlık olduğundan bodrumun böyle kasvetli ve korkunç bir hal aldığını söyledi.

 

Klein yavaşça merdivenlere yaklaştı.

 

Bay Azik'in karakterine güvense de, onun kontrolü kaybetmesinden korkuyordu

 

Huzursuz bir şekilde birkaç dakika daha bekledi. Sonra, Azik sonunda ellerini yüzünden çekip yavaşça ayağa kalktı.

 

Bay Azik değişmiş gibi görünüyor... Manevi algımın bana söylediği bu... Ancak aura renklerinde bariz bir değişim yok. Duyguları karmaşık, keder ve acı hala var... Klein bunları değerlendirerek hızla bir çıkarım yaptı, Azik şu anda çok daha kasvetli ve heybetliydi.

 

"Bir şey hatırladım, ancak çok ufak bir şey." Dedi Azik duygusuz bir tonda.

 

Bakışlarını etrafta gezdirirken şöyle dedi, 

 

"Kaderini uyumsuz hale getiren gücü hissediyorum."

 

"Ha?" Klein şaşkına dönmüştü. "Kaynağını bulabilir misiniz?"

 

Kırmızı bacalı evde kalan o kişi, gizlice tesadüfler yaratıp siyah zırhlı şövalyenin kafatasını almak için Lamud'un antik kalesine mi geldi?  

 

Ne yapmaya çalışıyor? Asıl amacı ne?

 

"Çok uzun zaman olmuş, ancak deneyebilirim." Azik'in derin sesinde, patlamaya hazır bir volkan varmış gibiydi.

 

"Nasıl?" Diye sordu Klein merakla.

 

Azik tabutun önüne yaklaşıp içindeki iskelete baktı.

 

"Evladımın kafatasını almış. Kan bağıntısı aracılığıyla onu bulmak istiyorum."

 

Evladının mı? Bay Azik, siyah zırhlı şövalyenin sizin çocuğunuz olduğundan emin misiniz? Demek gerçekten de bir antikasınız... Bunca zaman sonra hafızanızı kaybettiniz? Uzun ömürlülük karşısında ödemek zorunda kaldığını bedel bu demek... Klein sessizce derin bir nefes aldı, efsanevi bir yaratıkla yanyana olduğunun farkındaydı.

 

Azik sağ elini uzatıp aniden işaret parmağını kesti.

 

Bir damla taze kan, beyaz iskeletin üzerine damladı.

 

Kan, iskeletin üzerinde hızla yayılıyordu, iskelet bir anda kan kırmızısına dönüşmüştü.

 

Inga! Ingaa! Inga! Bebek ağlama sesi duyan Klein, arkasında birinin kendisini izlediğini hissetti.

 

Tabancasını çekip yavaşça dönerek nişan aldı. Ancak arkasında hiçbir şey yoktu. Ruh Görüsüyle bile kimseyi göremiyordu.

 

Hatta üst kata giden merdivenler bile yok olmuştu!

 

Inga! Ingaa!

 

Bebek sesi kulaklarını tırmalıyordu, yeniden dönüp tabuta baktığında, siyah sisin ortasında pek çok şekilsiz surat olduğunu görüp şok oldu. Tuhaf bir kapı tezahür etmişlerdi.

 

Gıcırt!

 

Hayali kapı açıldı ve aralıktan beyaz kollar uzandı, ancak kollar kısa süre içinde siyah siste kayboldu.

 

Klein, kapının aralığından beyaz bir kafatası gördü. Kafatası, toz haline getirilip kahverengi bir ağacın altına atılmıştı.

 

Gıcırt!

 

Kapının aniden kapanmasıyla, uzanan beyaz kollar kesildi ve büyük bir gümbürtüyle yere düştü.

 

Hemen sonra Klein, bir nefes sesi duydu, Bay Azik ağır ağır nefes alıp veriyordu.

 

Bu sırada siyah sis de dağılmaya, bebek sesi uzaklaşmaya başladı. Her şey eski haline dönmüş, yalnızca ürpertici bir soğuk kalmıştı.

 

Klein takırdayan dişlerini sıkarak tabuta baktı. Kırmızı iskeletin de eski haline, kristal beyaz rengine döndüğünü fark etti.

 

"Üzgünüm. Onu bulamadım..." dedi Azik yüzünü Klein'a dönmeden.

 

Bu sırada da yavaşça tabutu kapattı.

 

"Şaşırtıcı değil. Bulsak tuhaf olurdu zaten," diyerek onu teselli etmeye çalıştı Klein.

 

Her neyse, bu konuda pek çok kez hayal kırıklığına uğratıldım zaten... diye de ekledi içinden.

 

Azik önündeki tabuta son bir bakış daha attı. Yavaşça arkasını döndü ve şöyle dedi, "Araştırmaya devam edeceğim, umarım sen de bana yardım edebilirsin."

 

"Sorun değil. Ben de elimden geleni yapmak istiyorum." Klein, Azik'e kırmızı bacalı evden bahsetmek istese de kendisini tuttu.

 

Bu konuyu açmanın bir faydası olmayacaktı. Hedefi ondan başkası bulamazdı.

 

Ancak bu, büyük problemlerinden birini çözmüştü, kırmızı bacalı evi bulduktan sonra Gece Kuşları'nı bu işe nasıl dahil edeceğini artık biliyordu. O gizemli, korkunç kukla ustasını tek başına oradan çıkartamayacağını biliyordu.

 

Artık bu konuda Bay Azik'ten yardım isteyebilirdi!

 

Azik bir şeyler söyleyecek gibi ağzını açtı, ama sonunda sessiz kalmayı seçti. Yalnızca iç çekip merdivene doğru yürüdü.

 

Bodrumdan çıkıp gizli kapıyı kapattıktan sonra, çalılık yoldan kasabaya doğru yürümeye başladılar. İkisi de sessizdi.

 

Bir süre sonra, Azik aniden şöyle dedi,

 

"Bu mesele çözülene kadar, işi bırakıp Tingen'den ayrılacağım, kayıp geçmişimi aramam lazım."

 

"Bay Azik, size ne olduğunu öğrenebildiniz mi?" Diye sordu Klein, merakını gizlemeyi başaramamıştı.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44265 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr