Bölüm 43: Arama

avatar
2682 19

Lord Of Mysteries - Bölüm 43: Arama


Çevirmen: Dnightshade

 

Leonard, Klein'a bakarken gülümseyerek başını salladı.

 

''O halde, onlardan bir şeye ihtiyacın var mı?''

 

Yaşlı Neil ve şirketle defalarca iş birliği yapmıştı, doğal olarak kehanetin bir araç gerektirdiğini biliyordu, özellikle de kehanet edilen insan ortada yokken.

 

Klein bir an düşündükten sonra Klee'ye döndü, ''Elliott'ın henüz yıkanmamış, son zamanlarda giydiği birkaç kıyafetine ihtiyacım var. Kullandığı aksesuarlar varsa daha iyi olur.''

 

Sıradan araçlar seçmeye çalışıyordu, normalde soruları da beraberinde getirecek olanları değil.

 

Ancak yine de, Klee şaşkın bir bakış atmıştı.

 

''Neden?''

 

Bu sorudan sonra ekledi, ''Yanımda genç Elliott'ın bir resmi var.''

 

Neden mi? Çünkü yerini kehanetle öğreneceğiz... Klein ne söyleyeceğini bilemedi.

 

Dürüst bir şekilde yanıt verirse gizlilik ilkesini ihlal etmiş olacaktı ve Klee muhtemelen hemen ayaklanıp küfürler ederek sözleşmeyi yırtacaktı, ''Bunlar yalnızca hile! Bu işe yarıyorsa neden gidip Awwa İlçesi'ndeki en ünlü ruh medyumunu bulmuyorum!''

 

Yanındaki Leonard Mitchell gülümsedi, ''Bay Klee, ortağım, ah, iş arkadaşım eşsiz bir evcil hayvan yetiştiriyor. Onun koku duyusu, tazılarınkinden daha keskin. Bu yüzden Elliott'ın giydiği kıyafetlere ihtiyacımız var, onu bulmamıza yardımcı olacak. Bildiğiniz gibi ipuçları sizi genel bir bölgeye getirir.''

 

''Resme gelince, ona da ihtiyacımız olacak. İkimizin de Elliott'ın nasıl göründüğünü bilmemiz gerekiyor.''

 

Klee bu sebebi mantıklı bulmuştu, yavaşça başını salladı.

 

''Burada mı bekleyeceksiniz yoksa benimle Bay Vickroy'un şehirdeki evine mi geleceksiniz?''

 

''Hadi birlikte gidelim. Zamandan kazanmış oluruz,'' dedi Klein.

 

Yalnızca bir Beyonder olarak yeteneklerini denemeye hevesli değildi, aynı zamanda çocuğu da kurtarmak istiyordu.

 

''Pekala, araba aşağıda.'' Klee konuşurken siyah beyaz bir fotoğraf çıkarıp Leonard'a verdi.

 

Bu fotoğrafta yalnızca Elliott Vickroy vardı. On yaşlarındaydı, saçları nispeten uzundu, neredeyse gözlerinin önüne düşüyordu. Yüzünde belirgin çiller vardı ve göze çarpmıyordu.

 

Leonard fotoğrafa göz attıktan sonra Klein'a uzattı.

 

Klein fotoğrafa dikkatle baktıktan sonra onu cebine koydu. Sonra bastonunu alıp şapkasını başına taktı. Kahya ve Leonard ile birlikte Blackthorn Güvenlik Şirketi'nden çıkıp aşağıdaki arabaya bindi.

 

Arabanın içi oldukça genişti. Kalın bir halıyla kaplıydı ve ufak bir masa vardı.

 

Klee de yanlarında olduğundan Klein ve Leonard konuşmuyorlardı. Arabada sessizce yolculuk ediyorlardı.

 

''Sürücü oldukça iyi.'' Leonard sonunda sessizliği bozarak gülümsedi.

 

''Evet.'' Klein'ın yanıtı kısaydı.

 

Klee zorla gülümsedi, ''Övgüleriniz kendisi için bir onurdur. Yakında varmış olacağız...''

 

Çocuğu kaçıran kişileri alarma geçirmekten korktuklarından, araç Vickroy evinde durmadı. Bunun yerine yakındaki bir sokağın kenarında durdu.

 

Klee şemsiyesini alıp arabadan indi. Bir süre bekledikten sonra Leonard ve Klein yeniden konuşmaya başlad.

 

''Geçen seferki yorumumun bir amacı vardı. Yalnızca sana defterin yeniden ortaya çıkacağını söylemeye çalışıyordum. Belki de yakında.''

 

''Yaptığın gerçekten iç açıcı bir yorum değildi.'' Klein çenesiyle dışarıdaki sürücüyü işaret etti, diğerleri etraftayken bu meseleden bahsetmek istemediğini anlatmaya çalışıyordu.

 

Leonard ıslık çalıp başını pencereye çevirdi. Yağmur damlalarının cama çarparak bulanık izler bıraktığını gördü. Bu, dışarıdaki dünyanın tamamen bulanık görünmesine neden oluyordu.

 

Bir süre sonra Klee eşyalarla dolu bir çantayla döndü. Aceleyle yürüdüğünden pantolonunun kenarı kirlenmişti ve gömleği biraz ıslaktı.

 

''Bunlar Genç Beyefendi Elliott'ın dün giydiği kıyafetler. Bu da eskiden taktığı bir Fırtına Tılsımı.''

 

Klein onu alıp bir göz attı. Ufak bir beyefendinin resmi kıyafetleriydi bunlar, ufak bir gömlek, yelek ve papyon...

 

Ve Fırtına Tılsımı bronzdan yapılmıştı. Üzerine fırtına ve dalgaları temsil eden semboller oyulmuştu ancak bunlar Klein'ın algısını tetiklemedi.

 

''Küçük bey Elliott'ın kaçırılmasına yol açan olayları ayrıntılı olarak anlatacağım. Umarım onu daha kolay bulmanıza yardımcı olur...'' Klee oturup sabah olan kabusu anlattı, büyük zorluklarla bulduğu bu yardımcıların faydasının dokunacağını umuyordu.

 

Klein ve Leonard detaylarla ilgilenmiyorlardı. Tek umursadıkları eylemi gerçekleştirenlerin kaç kişi olduğu, alışılmadık bir durum olup olmadığı ya da bu kişilerin silahları olup olmadığıydı.

 

''Üç,'' ''normal,'' ''silahları var...'' İstedikleri bilgileri elde ettikten sonra Klee'ye veda edip iki tekerlekli bir araç kiraladılar.

 

Toplu araçların aksine özel araçlar ya dört ya da iki tekerlekliydi. Zamana ya da mesafeye göre ücret alıyorlardı. Şehirde kilometre başına dört peni, dışarıda ise kilometre başına sekiz peni. Saatlik olanlar ise saatte iki soli alıyordu. İlk saat bittikten sonra her 15 dakika için ekstra altı peni istiyorlardı. Sert hava koşullarında, ya da müşterinin acelesi varsa ücret daha da yükselebiliyordu.

 

Klein Azik'ten, başkent Backlund'da bu araç sürücülerinin inanılmaz fiyatlar talep ettiklerini duymuştu.

 

Ona göre, özel bir araç kiralamak büyük bir lükstü. Ancak şu anda bu konuda endişelenmiyordu çünkü Leonard sürücüye bir solilik iki banknot uzatmıştı.

 

''Zamana göre ücret ödeyeceğiz.'' Leonard talimatını verdikten sonra aracın kapısını kapattı.

 

''Nereye gidiyorsun?'' Sürücü banknotları eline aldığında keyiflenmiş ve şaşırmıştı.

 

"Bekle bir dakika." Leonard, Klein'a döndü.

 

Klein hafifçe başını salladı ve Elliott'ın kıyafetlerini çıkardı. Bunları aracın zeminine serdi ve Fırtına Tılsımı'nı bastonunun sapına sardı.

 

Gümüş kakmalı siyah bastonu tuttu ve Elliott'ın kıyafetlerinin üzerine götürdü.

 

Zihni hızla çalışırken başındaki ışık küresini topladı. Kahverengi gözlerinin rengi koyulaştı ve yarı-Trans durumuna girdi.

 

Bedeninin 'ruhunun' hafifleştiğini hissetti. Her yerde, belli belirsiz ruhlar dünyasını görüyordu. Sessizce, ''Elliott'ın bulunduğu yer,'' dedi.

 

Yedi kez tekrarladıktan sonra bastonunu bıraktı ancak baston yere düşmedi. Araba sarsılıyor olmasına rağmen baston önünde olduğu gibi duruyordu.

 

Klein'ın çevresinde anlık ancak görünmez kıpırtılar oldu ve bir çift gözün kendisine baktığını hissetti.

 

Son birkaç gündür Klein bazen trans halinde ya da Ruh Görüm halindeyken bunu hissetmişti.

 

Biraz korkuyla, derin, siyah gözlerini bastonuna odakladı. Yeniden tekrarladı, ''Elliott'ın yeri.''

 

''Elliott'ın yeri.''

 

Bunu söylemeyi bitirdikten sonra baston düştü, ileriyi işaret ediyordu.

 

''İleri.'' Klein bastonunu eline aldı.

 

Sesi, bilinmeyen dünyaya nüfuz edebiliyormuş gibi biraz eterik geliyordu.

 

Bu, kavradığı kehanet yeteneklerinden biriydi. Adı 'Sopa Sarkıtma Araması'ydı. Araç seçimi tahta, metalik ya da ikisinin karışımından oluşan nesnelerden yana olmalıydı.

 

Sıradan koşullarda, iki gerçek sarkıtma sopasına ihtiyaç duyardı. Sarkıtma sopaları, bir kenara konik iki düz metal tel şeklinde olurdu. Kısa olan tarafı tutulup doğru yönü tespit etmek için çevirilirdi. Ancak bir Kahin olarak, Klein uygulama yoluyla, bu yöntemi kullanarak doğrudan insanları arayabileceğini fark etmişti. Sarkaç sopaları yerine bastonunu da kullanabilirdi. Bastonun düştüğü yön, aranan şeyin olacağı yöndü.

 

Antigonus ailesinin defterine gelince, Klein bunu hiç hatırlamıyordu. Zihninde herhangi bir imge olmadan onu bulması çok zordu.

 

''Düz gidin.'' Dedi Leonard sürücüye. ''Ne zaman döneceğinizi biz söyleyeceğiz.''

 

Sürücü neden böyle yaptıklarını anlamamıştı ancak cebindeki banknotlar ve yolcularının para ödemeye bu kadar gönüllü oluşu onu sessiz tutmak için yeterliydi. Tuhaf talimatları izlemeyi seçti.

 

Araç yavaşça ilerliyor, sokakları ardı ardına geçiyordu.

 

Yarı yolsa, Klein yönü belirlemek için Sarkacı yeniden kullandı.

 

Araç bir binanın etrafında bir kez döndükten sonra, Klein sonunda Elliott'ın içerde olduğunu belirlemişti. Klee'ye veda etmelerinin üstünden yalnızca yarım saat geçmişti.

 

Klein Elliott'ın kıyafetlerini kullanmaya devam etmedi. Bunun yerine, fırtına tılsımını doladığı bastonunu doğrudan zemine koydu.

 

Gözleri yeniden koyulaştı ve çevresindeki yağmur damlaları aniden yerinde dönmeye başladı.

 

Baston eğimli bir şekilde öne düştü. Klein merdivenleri işaret etti, ''Orada.''

 

''Bazen yaşlı Neil'ı gerçekten kıskanıyorum. Benzer şekilde seni de kıskanıyorum.'' Bu sahneyi gören Leonard iç çekerek gülümsedi.

 

Klein ona bir bakış atarken sakin bir tonda cevap verdi, ''Bu zor bir şey değil. Öğrenmek istersen kesinlikle ustalaşabilirsin... Algın çok yüksek, değil mi?''

 

Leonard başını sallarken gülümsedi.

 

''Bu iyi bir şey değil.''

 

Adımlarını hızlandırdı ve yağmur biterken binaya girdi.

 

Klein resmi kıyafetini ıslatmaktan korktuğundan koşarak onu takip etti.

 

Bina yalnızca üç katlıydı. Dünya'daki bir bloğa benziyordu. Her katın girişinde merdivenler vardı. Her katta yalnızca iki daire bulunuyordu. Klein Sarkaç Sopası'nı birinci ve ikinci katta kullandı ancak baston hâlâ yukarıyı işaret ediyordu.

 

Leonard ve Klein sessiz adımlarla üçüncü kata çıktılar. Klein yeniden bastonunu yere koydu.

 

Voooş!

 

Gözlerinin rengi koyulaşırken merdivenlerde bir rüzgar esti. Karanlık, insanların ruhlarını emebilecek gibi görünüyordu.

 

Voooş! Voooş! Voooş!

 

Etraflarından hıçkırık sesleri geliyor gibiydi.

 

Klein avucunu gevşetti ve fırtına tılsımının üzerine sarıldığı baston dik olarak kaldı.

 

Sessizce tekrarladı, ''Elliott'ın yeri.'' Siyah bastonunun sessizce yere düştüğünü ve sağdaki daireyi işaret ettiğini gördü.

 

''Burada olmalılar.'' Klein bastonunu alırken iki kez kaşlarının arasına dokundu.

 

Sağ taraftaki daireye bakarken doygun renkler belirdi. İçeride her türden aura vardı.

 

''Bir, iki, üç, dört... Kaçıranlar üç kişiydi, bir de rehine vardı. Sayılar eşleşiyor... Auralarından biri ufak. Muhtemelen bu Elliott... Bay Klee iki av tüfekleri ve bir tabancaları olduğunu söylemişti...'' diye fısıldadı Klein.

 

Leonard kıkırdadı.

 

''Onlar için bir şiir okuyayım.''

 

''Neden bir çocuğu kaçırırsın? Neden mutlu, medeni bir insan olamazsın?''

 

Elliott'ın kıyafetlerinin olduğu çantayı yere koydu ve iki adım ilerledi. Yüz ifadesi aniden melankolik ve sakin bir hal aldı.

 

Çekici ve sakin sesi, yavaş yavaş yankılanıyordu.

 

''Oh, korku tehdidi, kızıl gözyaşlarının umudu!''

 

''En azından bir şey kesin, hayat uçar gider;

 

Bir şey kesin, gerisi yalan;

 

Bir kez açan çiçek, sonsuza dek ölür...''

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr