Bölüm 10: Norm

avatar
4777 29

Lord Of Mysteries - Bölüm 10: Norm


Çevirmen: Dnightshade

 

''Kim o?''

 

Klein, kapının aniden çalındığını duyduğunda, bu bedenin orijinal sahibinin gizemli ölümünü ve karşılaşabileceği bilinmeyen tehlikeyi düşünüyordu. Refleks olarak çekmeceyi açıp tabancayı çıkardı ve kapıdakine kim olduğunu sordu.

 

Kapıdaki kişi birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra hafif keskin bir sesle, Awwa aksanıyla yanıt verdi, ''Benim, Mountbatten, Bitsch Mountbatten.''

 

Bir an durduktan sonra yeniden konuştu, ''Polis.''

 

Bitsch Mountbatten... Klein bu ismi duyduğunda, hemen bu ismin sahibi gözünde canlandı.

 

Bu adam, apartmanın bulunduğu sokaktan sorumlu olan bir polis memuruydu. Kaba, acımasız ve tuttuğunu koparak bir adamdı. Ancak belki de, yalnızca böyle bir adam alkoliklere, hırsızlara, yarı zamanlı hırsızlara, kötü adamlara ve holiganlara karşı caydırıcı olabilirdi.

 

Ve eşsiz sesi, onun imzalarından biriydi.

 

''Pekala, geliyorum!'' Dedi Klein sesli bir şekilde.

 

Tabancayı çekmeceye geri koymayı planlamıştı ancak polisin neden geldiğine dair en ufak bir fikri olmadığını ve odayı aramak gibi bir şeyler yapabileceğini düşününce, dikkatli bir şekilde alevlerin çoktan söndüğü ocağa koşup tabancayı buraya koydu.

 

Sonra kömür kovasını alıp birkaç parçayı ocağın içine atarak tabancayı gizlemiş ve sonunda su ısıtıcısını ocağın üzerine koyarak işini bitirmişti.

 

Bunların hepsinden sonra kıyafetlerini düzlemiş ve hızlı bir şekilde kapıya yaklaşmıştı, ''Üzgünüm, biraz kestiriyordum.''

 

Kapının dışında, şapkalı, siyah beyaz damalı üniformaları içinde dört polis memuru duruyordu. Kahverengi sakallı Bitsch Mountbatten öksürdü, ''Bu üç müfettiş size bir şey soracak.''

 

Müfettiş mi? Klein'ın gözü hemen diğer üç kişinin omzundaki rozetlere kaydı, ikisinin üç gümüş altıgene, birinin de iki gümüş altıgene sahip olduğunu gördü, ikisi de, yalnızca üç şeriti olan Bitsch Mountbatten'dan üstün görünüyordu.

 

Bir tarih öğrencisi olarak, Klein polis apoletlerine dair hiçbir şey bilmiyordu, Bitsch Mountbatten'ın sık sık kıdemli çavuş olmasıyla övünmesi dışında bu konuya dair bir bilgisi yoktu.

 

Yani bu üçü, müfettiş mi? Benson, Welch ve sınıf arkadaşları ile yaptığı konuşmalardan, Klein geri çekilip onları odaya buyur etmesi gerektiğini hissediyordu.

 

''Lütfen buyurun. Size nasıl yardımcı olabilirim?''

 

Üç müfettişin lideri, keskin gözleri olan orta yaşlı bir adamdı. Karşısındaki insanın zihnini okuyabiliyor ve onun içine korku salabiliyor gibi görünüyordu. Gözlerinin kenarlarında kırışıklıklar vardı ve şapkasının kenarından açık kahverengi saçı belli oluyordu. Odaya bir göz attıktan sonra derin bir sesle konuşmaya başladı, ''Welch McGovern'i tanıyor musunuz?''

 

''Ne olmuş ona?'' Klein ürpermişti.

 

''Soruları ben sorarım.'' Onurlu, orta yaşlı polis müfettişi sert bir bakış attı.

 

Diğer üç gümüş altıgenli müfettiş Klein'a bakıp nazikçe gülümsedi.

 

''Gergin olmanıza gerek yok. Bu yalnızca rutin bir sorgulama.''

 

Polis memuru 30'lu yaşlarındaydı, düz bir burnu ve eski bir ormandaki, kimsenin ziyaret etmediği bir gölü andıran gri gözleri vardı, bu ona tarif edilmez bir derinlik havası veriyordu.

 

Klein derin bir nefes aldı ve söyleyeceklerini planladı.

 

''Constant'ın Khoy Üniversitesi'nden mezun olan Welch McGovern'den bahsediyorsanız, elbette onu tanıyorum. Sınıf arkadaşımdır ve Uzman Doçent Quentin Cohen ikimizin de danışmanıdır.''

 

Loen Krallığı'nda 'Profesör' yalnızca mesleki bir unvan değildi, aynı zamanda bir pozisyonu belirtiyordu, tıpkı Dünya'daki profesörler ve bölüm dekanları gibi. Bu da, bir üniversite bölümünde yalnızca bir profesör olabileceği anlamına geliyordu. Bir doçent profesör, profesör olmak istiyorsa, üstünün emekli olmasını beklemek ya da yetenekleriyle onun ayağını kaydırmak zorundaydı.

 

Yeteneklerin korunması gerektiğinden, krallığın Yüksek Öğretim Komisyonu, yıllarca gözlem yaptıktan sonra uzman doçent profesörleri, üç seviyeli öğretim elemanları, doçent profesörleri ve profesörler sistemine eklemişti. Bu unvan, yüksek akademik başarıları olan ve ya yeterli kıdeme sahip olan ancak profesör pozisyonuna gelememiş olan herkese verilirdi.

 

Klein orta yaşlı müfettişin gözlerine bakıp bir saniye düşündü.

 

''Dürüst olmak gerekirse aramız oldukça iyidir. Bu süre zarfında, ona ait olan Dördüncü Dönem defterini yorumlamak ve üzerinde çalışmak için sık sık onunla ve Naya ile buluştum. Müfettiş, ona bir şey mi oldu?''

 

Orta yaşlı müfettiş cevap vermek yerine yanındaki gri gözlü iş arkadaşına baktı.

 

Şapkalı ve sıradan görünümlü müfettiş nazikçe yanıt verdi, ''Üzgünüm, Bay Welch vefat etti.''

 

"NE?" Klein, bir şeyler sezmiş olmasına rağmen, hayret içinde haykırışını bastıramadı.

 

Welch de tıpkı bu bedenin orijinal sahibi gibi ölmüş müydü?

 

Bu biraz korkunçtu!

 

''Peki ya Naya?'' Diye sordu Klein telaşla.

 

''Bayan Naya da vefat etti.'' dedi gri gözlü müfettiş sakin bir şekilde. ''İkisi de Bay Welch'in evinde öldüler.'

 

''Öldürüldüler mi?'' Klein bir tahmin yürütmüştü.

 

Belki de intihar etmişlerdi...

 

Gri gözlü müfettiş başını iki yana salladı.

 

''Hayır, sahneye bakılırsa intihar etmiş gibi görünüyorlar. Bay Welch başıyla pek çok kez duvara vurarak duvarı kanla kaplamış. Bayan Naya ise kendisini lavaboda boğmuş. Evet, yüzünüzü yıkadığınız türden bir lavaboda.''

 

''Bu imkansız...'' bu tuhaf sahne gözlerinin önünde canlanırken, Klein'ın tüyleri diken diken olmuştu.

 

Bir sandalyeye oturmuş, başını su dolu bir lavaboya sokan bir kız. Açık kahverengi saçları rüzgarda savruluyor ancak bedeni hareketsiz duruyor. Welch yere düşüyor ve boş boş tavana bakıyor. Alnında kanlar akan bir yara, duvarda ise darbelerin etkisiyle bulaşan, yere damlayan kan...

 

Gri gözlü müfettiş devam etti, ''Biz de böyle olduğunu düşünüyoruz ancak otopsi sonuçları ve olay yerindeki durum, uyuşturucu ya da dış etkenler olmadığını gösteriyor. Bay Welch ve Bayan Naya, herhangi bir şekilde mücadele etmemişler.''

 

Klein'ın cevap bile veremeden müfettiş odaya girip basit bir soruymuşcasına, ''Bay Welch'i ve Bayan Naya'yı en son ne zaman gördünüz?'' ciye sordu.

 

Konuşurken bakışlarıyla iki gümüş altıgeni olan iş arkadaşına bir işaret yaptı.

 

Bu, genç bir müfettişti ve Klein'la aynı yaşta gibi görünüyordu. Siyah favorileri ve yeşil gözleri vardı, iyi görünümlüydü ve bir şairin romantik mizacını taşıyordu.

 

Soruyu duyduğunda, Klein dikkatle düşünüp cevap verdi, ''26 Haziran olmalı, notlardaki yeni bir bölümü okuyorduk. Sonra, 30 Haziran'daki görüşmeme hazırlanmak üzere eve döndüm. Ah, görüşme Tingen Üniversitesi'nin Tarih Bölümü ile yapılacaktı.''

 

Tingen, üniversiteler şehri olarak biliniyordu. İki üniversite vardı, Tingen ve Khoy, bunun yanı sıra teknik okulları, hukuk ve iş kolejleri de vardı. Yalnızca başkent olan Backlund'dan sonra ikinci sıradaydı.

 

Konuşmayı bitirdikten sonra göz ucuyla, genç müfettişin masaya doğru gittiğini ve bir günlüğü andıran notları eline aldığını gördü.

 

Kahretsin! Onu saklamayı unuttum!

 

''Hey!'' Diye bağırdı Klein.

 

Genç müfettiş ona gülümsedi ancak notların arasında gezinmeyi de bırakmadı, bu sırada gri gözlü müfettiş açıkladı, ''Bu gerekli bir prosedür.''

 

Bitsch Mountbatten ve onurlu, orta yaşlı müfettiş herhangi bir müdahale etmeden ya da yardım etmeden, yalnızca izliyorlardı.

 

Arama emriniz nerede? Klein bunu sormak istedi ancak bir kez daha düşününce, Loen Krallığı'nın yargı sisteminin arama emri gibi şeylere sahip olmadığını hatırladı. En azından onun böyle bir şeyin varlığından haberi yoktu. Sonuçta polis gücü, yalnızca on beş, on altı yıl önce kurulmuştu.

 

Bu bedenin orijinal sahibi henüz bir çocukken onlara hâlâ Kamu Güvenlik Görevlileri deniyordu.

 

Klein bunu durduramazdı. Genç müfettişin notları karıştırmasını izledi, gri gözlü müfettiş ise başka soru sormadı.

 

''Bu tuhaf şey nedir?'' Genç müfettiş notların sonuna bakıyordu, ''Ve bunun anlamı ne? 'Herkes ölecek, ben dahil'...''

 

Tanrılar dışında herkes ölecekti zaten, değil mi? Klein kelime oyunu yapmak için hazırlanıyordu ki aniden olası bir tehlikeye karşı polisle iletişime geçmeyi planladığını hatırladı, ancak herhangi bir sebebi ya da mazereti yoktu.

 

Bir saniyeden kısa süre içinde bir karar vermişti. Elini alnına götürerek acı dolu bir sesle yanıtladı, ''Hiçbir fikrim yok. Gerçekten hiçbir fikrim yok... Bu sabah uyandığımda pek iyi olmadığımı hissettim, sanki bir şeyleri unutmuştum. Özellikle de son zamanlarda olanları. Böyle bir cümleyi neden yazdığımı bile bilmiyorum.''

 

Bazen, dürüst olmak bir sorunu çözmenin en iyi yoluydu. Elbette yetenek gerektiriyordu. Söylenecek şey vardı, söylenmeyecek şey vardı ve ilk önemli olan, söyleneceklerin sırasıydı.

 

Uzman bir klavye savaşçısı olarak, Klein safsatada iyiydi.

 

''Bu çok saçma! Bizi aptal mı sanıyorsun?'' Bitsch Mountbatten öfkeyle müdahale etti.

 

''Bu o kadar kötü bir yalan ki sanki benim ve meslektaşlarımın zekasıyla alay ediyorsunuz!

 

Hafıza kaybı yaşamış gibi davranacağına akıl hastası gibi davranman daha akıllıca olurdu!''

 

''Doğruyu söylüyorum,'' dedi Klein orta yaşlı müfettişin ve Mountbatten'ın gözlerine bakarak.

 

Gerçekten söylediği şey daha doğru olamazdı.

 

''Belki de öyledir,'' dedi gri gözlü müfettiş yavaşça.

 

Ne? Gerçekten inanmış mıydı? Klein da şaşırmıştı.

 

Gri gözlü müfettiş gülümsedi, ''İki gün içinde bir uzman gelecek ve inan bana, hafızanın kayıp parçalarını anımsamanda sana yardımcı olacağına eminim.''

 

Uzman mı? Hafızamın kayıp parçalarını anımsamama yardım edecek? Psikoloji bölümünden mi? Klein kaşlarını çattı.

 

Hey! Ya Dünya'daki anıları açığa çıkarsa ne olacaktı? Aniden eliyle yüzünü kapatma dürtüsüne kapıldı.

 

Genç polis müfettişi notları bırakıp masayı ve odayı aradı. Neyse ki su ısıtıcısını kaldırmak yerine kitaplara odaklanmıştı.

 

''Pekala, Bay Klein, yardımlarınız için teşekkürler. Önümüzdeki günlerde Tingen'den ayrılmamanızı tavsiye ederiz. Ayrılmanız gerekirse lütfen müfettiş Mountbatten'ı bilgilendirin yoksa bir kaçak olarak kabul edileceksiniz.'' dedi gri gözlü müfettiş.

 

Bu kadar mı? Bugünlük bu kadar mı? Başka soru, derinlemesine araştırma yok mu? Ya da beni polis merkezine götürüp bilgi için işkence etmeyecek misiniz? Klein şaşkındı.

 

Yine de, Welch'in getirdiği tuhaf olayları da çözmek istiyordu. Başını salladı.

 

''Sorun değil.''

 

Müfettişler birer birer odadan çıktı, sondaki genç adam aniden elini Klein'ın omuzuna koydu.

 

''Bu gerçekten çok güzel. Çok şanslı.''

 

"NE?" Klein şaşıp kalmıştı.

 

Yeşil gözlü, şair mizaçlı polis gülümsedi, ''Genellikle böyle olaylarda, dahil olan herkes ölür. Sizin hala hayatta olduğunuzu gördüğümüz için memnun ve şanslıyız.''

 

Sonrasında odadan çıkıp nazikçe kapıyı arkasından çekti.

 

Herkes birlikte ölür ha? Hala hayatta olduğum için memnunsunuz? Hala hayatta olduğum için şanslı?

 

Bu Haziran öğlesinde, Klein ürpertiler içindeydi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr