Bölüm 36: Gurme

avatar
6851 28

Library of Heaven's Path - Bölüm 36: Gurme


 

Çevirmen: W2G

 

Bu dünyada birçok iş vardı ve gurme de onlardan biriydi. Gurmeler çoğunlukla doğuştan hassas bir tat alma duygusuna sahip olup, lezzetleri ayırt etme konusunda sıradan insanlardan çok daha üstündüler.

 

Yetiştirmelerinin yüksek olup olmadığına bakılmaksızın, malzemelerinin lezzet ve etkilerini öğrenmek için onları yüksek ücretle çalıştıran bazı otel ve tavernalar mevcuttu.

 

Ancak, bu çok saygın olmayan işlerden biriydi ve Alt Dokuz Yoldan biri olarak görülüyordu.

 

Bu dünyada birkaç binden fazla meslek vardı. Daha iyi sınıflandırmak için Üst Dokuz Yol, Orta Dokuz Yol ve Alt Dokuz Yol şeklinde üçe ayrılmışlardı.

 

Eczacı, demirci, yapım ustası ve bunlara benzer meslekler, savaş teknikleri ve kişinin yetiştirmesine yarar sağladığı için geleneksel Üst Dokuz Yol olarak görülüyorlardı. Öte yandan, gurmelik sadece alışılmışın dışında bir meslek olarak görülüp Alt Dokuz Yolun altında sınıflandırılıyordu.

 

Shen Bi Ru’ya göre, genç adamın yemekler ve şaraptaki kusurları belirlemesine bakılacak olursa, o bir gurme olmalıydı.

 

“Öyle de diyebilirsin!” Zhang Xuan açıklamadı.

 

Cennet Yolunun Kütüphanesi birinin yetiştirmesini yansıtmaktan fazlasına sahipti. Bir yemeği dener denemez, ona ait kusurlar kütüphanede derleniyordu. Bu güçle, küçük yönetici Wu’nun icabına bakmak onun için basit bir iş olmuştu.

 

“Bugünkü yardımın için teşekkürler…”

 

Karşısındakinin söylediğini kabul ettiğini gören Shen Bi Ru, teşekkür etti.

 

Bu genç adamın tat alma hassasiyeti olmasa, bugün onun için tam anlamıyla bir utanç kaynağı olacaktı.

 

“Önemli değil!” Zhang Xuan elini salladı.

 

“Biraz önceki problemi sen çözdüğün için hala sana bir şeyler ısmarlamış sayılmam. Bir dahaki sefere ısmarladığımdan emin olacağım!” dedi Shen Bi Ru.

 

“Bir kez daha mı ısmarlayacaksın?” Zhang Xuan üzerinde biraz düşündü ve başını salladı. “Yapmasan daha iyi olur, hala hayatıma değer veriyorum!”

 

Böyle bir güzellikle yemek yemek eğlenceli bir olay olsa da kendi durumunun son derece farkındaydı. İtibarı göz önüne alındığında, karşı taraf kendisine itici gelmesine rağmen nezaket sınırları dışında konuşabilirdi.

Bunun yanında, diğerlerinin kıskançlıklarından da nasibini alırdı. Durum böyle olduğunda, onun takipçileriyle uğraşmak için de fikirler bulmak zorunda kalacaktı. Ancak, şu anda hala yapması gereken tonla şey vardı ve böyle meseleler için boş zamanı yoktu.

 

"Sen…"

 

Tam Zhang Xuan’la normal bir şekilde konuşulabileceğini düşünürken, bu sözleri duydu ve çıldırma dürtüsü içini sararken, kalbi yine sıkışıyormuş gibi hissetti.

 

Birçok insan ona yemeğe çıkma teklifinde bulunmuş olmasına rağmen o hepsini reddetmişti. Ancak şimdi ilk adımı o atmasına karşın sanki inatçı bir ihtiyara yalvarıyormuş gibi hissetti.

 

[Tiksindirici!]

 

“Pekala, çoktan yemek yediğimize göre, başka bir şey kalmadıysa ben ayrılıyorum. Bakacağım çok şey var hala!” Karşısındakinin öfkesinden habersiz bir şekilde elini salladı ve ayrılmaya hazırlandı.

 

“Bekle, daha bitirmedim!” Öfkesini bastıran Shen Bi Ru nefes alış verişini yatıştırdı ve güzel gözleriyle ona doğru baktı. “Bugün benim yerime bu zorluğun üstesinden gelmiş ve gurme olarak meziyetlerinde bunda önemli bir rol oynamış olabilir, fakat… günün sonunda, gurmelik hala aykırı bir beceri. Ne de olsa, bir savaşçı her şeyden çok eğitimine odaklanmalı…”

 

Belirli bir alemde yetiştirme yaptıktan sonra savaşçılar, gıda tüketmeden hayatta kalabilirlerdi, bu nedenle yemekler konusunda duyarlı olmanın pek bir getirisi yoktu. Şimdi bu meziyet sayesinde kazanç sağlayabilse bile bir savaşçının takip etmesi gereken uygun yol bu değildi.

 

Onunla etkileşim halinde bulunduktan sonra, Zhang Xuan’ın söylentilerdeki kadar işe yaramaz olmadığını söyleyebilirdi. Kendini gurmeliğe adadığı için Öğretmen Yeterlilik Sınavından bu denli korkunç bir sonuç almış olması olasıydı.

 

Bu düşünceler aklından geçtikten sonra, karşı konulamaz öfkesine rağmen kendini ona tavsiye vermekten alıkoyamadı.

 

“Tamam!” Bu sözleri iyi niyetle söylediğini fark eden Zhang Xuan başını salladı. Tam ayrılmak üzereyken, arkasından hızla gelen ayak sesleri duyuldu.

 

“Zhang Xuan, bakalım bu sefer paçanı kurtarabilecek misin! Bugün, kaçmayı aklından bile geçirme!”

 

Ardından, çevrede içerlemiş bir ses yankılandı. İki adam ve bir canavar Zhang Xuan’ın yolunu kesti.

 

Bunlar Shang Bin ve Cao Xiong’du.

 

O anda, ikisinin de yüzünde uzaktan bile net bir şekilde anlaşılabilen devasa bir ayak izi vardı. Yüzlerinin yarısı kızarmış ve şişmiş bir haldeyken, ağız kenarlarından aşağı doğru kanlar akıyordu. Önceki gösterişli ve tasasız hallerinden eser kalmamıştı.

 

Özellikle Shang Bin’in durumu çok kötüydü. Sabahki yaraları daha iyileşmeden, sert bir tekme daha yemişti. O anda, ağzı kenarlara doğru yamulmuş ve dudakları iki kocaman sosis gibi görünüyordu, bu haliyle yakışıklılık kavramının bir hayli uzağındaydı.

 

Tanrıçasının önünde havalı görünmek için her şeyi planlamıştı. Kim başarısız olmak şöyle dursun, pataklanıp Hongtian Köşküyle ilişkisinin kesileceğini tahmin edebilirdi. İşler kötü giderse, büyükbabası tarafından bile cezalandırılabilirdi. Bu aşağılanmayı nasıl inkar edebilirdi?

 

Ne kadar düşünürse, o kadar sinirleniyordu. Bu nedenle, direkt olarak Zhang Xuan’ın peşinden gitti!

 

“Shang Bin, neyi amaçlıyorsun?” Shen Bi Ru, onun sorun çıkarmak için peşlerinden geleceğini düşünmemişti. Shang Bin’den korumak için Zhang Xuan’ın önüne geçti.

 

“Shen laoshi, beni engellemeye çalışma! Bu, Zhang Xuan ve benim aramda olan kişisel bir mesele!”

 

Onun akademinin ünlü çöp hocasını koruduğunu görünce daha fazla çileden çıktı. Gözleri çekik bir hal alırken, ağzı karşı koyamadığı öfkeden dolayı yamulmuş bir vaziyet aldı.

 

Zihnini kaplayan kıskançlık duyguları çılgına dönmesine neden oldu. Soğuk bir şekilde genç adama baktı ve bağırdı, “Zhang Xuan, sen bir adam mısın? Eğer öyleysen, bir kadının arkasında saklanmayı bırak ve benimle ölümüne olan adil bir düello yap!”

 

Önündeki adamın mantığını kaybettiğini gören Zhang Xuan gözlerini genişletti ve “Bir kadının arkasında saklanıyorsam ne olmuş? Bu yeteneklerimden bir tanesi. Sende de bu kabiliyet varsa, arkasına saklanacak birisini bul!”

 

"Sen…"

 

Shang Bin neredeyse kan kusuyordu.

 

Bir adam, ona yüreksiz olduğu ve bir kadının arkasına saklandığı söylendiğinde utanmış ve aşağılanmış hissedip, öfkeyle öç almak için karşı atağa geçmez miydi?

 

[Neden bu adam herkesde olan sağduyudan nasibini almamış?

 

Nasıl inanılmaz derecede utanç verici olan bir şeyi bu kadar normal ve kendini beğenmiş bir şekilde söyleyebilir?

 

****, birisi nasıl bu kadar vurdumduymaz olabilir?]

 

“Shen laoshi, bu ikisiyle uğraşmayı size bırakıyorum. Benim hala yapacak işlerim var, öyleyse ilk olarak ben ayrılıyorum!”

 

Bir geçişçi olarak, daha önce neyi hiç görmemişti? Vurdumduymazlığı mı?

 

Ne şaka ama. Önceki hayatında, bilgi çağında… Utanmaz olmayan tek bir kişiyi bile görebilir miydin?

 

Başka birisinin onun yerine halletmek için girişimde bulunduğu bir problemle uğraşamazdı.

 

Bunun korkuyla alakası yoktu, bilakis yetiştirme seviyesini göstermek için iyi bir zaman olmadığını düşünüyordu. Bunun yanında, Shang Bin’in büyükbabası bir kıdemliydi. Eğer onu köşeye sıkıştırırsa değerli zamanını, sonrasında ortaya çıkan problemlerle uğraşmak için harcamak zorunda kalacaktı. Birisi onu koruduğuna göre, tüm bunlarla uğraşma zahmetinden kurtulduğu için de mutluydu.

 

“…”

 

Genç adamın ne kadar yüzsüz olduğunu gören Shen Bi Ru’da ne diyeceğini bilemez bir haldeydi.

 

Biraz önce, Zhang Xuan’ın, Shang Bin’in alayından dolayı sinirlenip onunla düello yapacağından korkuyordu. Şimdi ise, bunun üzerinde gereksiz yere düşünmüş gibi geliyordu…

 

İneklerin ağaçlara tırmanması bile, bu adamı kışkırtmaktan daha olasıydı!

 

“Zhang Xuan, orada dur! Seni bugün öldürmezsem, bana da Shang Bin demesinler!”

 

Genç adamının tutumunu gören Shang Bin daha fazla köpürdü. Şakaklarındaki damarlar belirginleşti ve yüzü yeşilin bir tonuna dönüştü. Shen Bi Ru’nun onun geçmesine hala izin vermediğini görünce bağırdı, “Gök Parçalayan Aslan, öldür onu! Bunu yaparsan, sana her  gün nefis yiyecekler getireceğim! Ayrıca, büyükbabamın vericeğine söz verdiği 【Akupunktur Noktası Yatıştırıcı İlacı】 vereceğim!”

 

Bir insan tarafından evcilleştirilen ve 6. seviyeden vahşi bir canavar olan Gök Parçalayan Aslan, insanların dediklerini anlama yeteneğine sahipti.

 

Büyükbabasının evcil hayvanı olarak, Shang Bin’in zarar görmemesi kaydıyla verilecek emirlerden rahatsız olmazdı. Gök Parçalayan Aslan’ın hareket geçmesi için Shang Bin, bir anda her türlü vaatte bulundu.

 

"Roar(kükreme)!"

 

Gerçekten de, vaatleri duyan Gök Parçalayan Aslan’ın gözleri parladı.

 

Pixue alemine erişmiş vahşi canavarlar, insanların aksine akupunktur noktalarını açmak için zhenqinin akışını kullanamıyorlardı. Güçlerini zaman içinde arttırmak için sadece vücutlarının gelişmesine güvenebilirlerdi. Eğer bu anda Akupunktur Noktası Yatıştırıcı Hapını tüketecek olurlarsa, onun etkileriyle beraber güçleri kesinlikle önemli ölçüde artardı.

 

Akupunktur Noktası Yatıştırıcı Hapı, Savaşçı 6-dan ustaları için özel olarak hazırlanmış bir haptı. Bu hap, akupunktur noktaları için yatıştırıcı bir etkiye sahip olup, Pixue aleminde daha yükseklere çıkmana olanak sağlıyordu.

 

O anda, Shang Bin’in gücü Savaşçı 5-dan Dingli zirvesinde olup, Pixue aleminden sadece bir adım uzaktaydı. Bu nedenle, Kıdemli Shang Chen onun seviyesini yükseltmek amacıyla bu ilaca yüksek bir meblağ bayılmıştı.

 

Başlarda, Shang Bin Gök Parçalayan Aslanı kullanma konusunda isteksizdi. Ancak, bir çöp tarafından nasıl aşağılandığını hatırlayınca, kendini duygularının kontrolünü kaybetmiş bir halde buldu!

 

Eğer bugün Zhang Xuan’dan kurtulmazsa, akademideki haysiyetini kaybedeceğinden korktu.

 

Özellikle önündeki tanrıçasının takınacağı tutumdan korkuyordu, büyük ihtimalle bundan sonra yüzüne bile bakmazdı!

 

Böyle bir duruma nasıl tahammül edebilirdi!

 

“Shang Bin, ne yapmayı düşünüyorsun? Akademinin sınırları içinde bir meslektaşını öldürmek çok büyük bir suç…”

 

Shang Bin’in, Gök Parçalayan Aslana saldırı emri verecek kadar çılgına döneceğini beklemiyordu. Shen Bi Ru’nun gözleri kısıldı. Zhang Xuan’ı korumak için ileri atılmak istedi fakat Shang Bin tarafından engellendi. Paniklemiş bir şekilde bağırdı.

 

Akademi sınırları içinde öğretmenlerin birbirini öldürmesi yasaklanmıştı. Bunu yapmak, okul kurallarına karşı gelmek anlamına gelmesinin yanında ağır bir suçtu.

 

“Beni öldürmek isteyen kişi Zhang Xuan'dı. Gök Parçalayan Aslan da beni korumak için karşılık verdi. Yaptığım şey kurallara aykırı değil, sadece kendimi savundum. Diğerleri bunun hakkında ne diyebilir?” Shang Bin’in gözleri delirmişlikten kırmızıya döndü. “Gök Parçalayan Aslan, neden tereddüt ediyorsun? Yürü!”

 

"Sen…"

 

Shen Bi Ru kalbinin soğuduğunu hissetti.

 

Çok utanmaz!

 

Eğer bu yalanı kullanacak olursa, Kıdemli Shang Chen’in olaya dahil olmasıyla beraber gerçekten de bu durumdan yakasını kurtarabilirdi! Hatta, hiçbir ceza almaması bile mümkündü!

 

Zhang Xuan, büyük olasılıkla burada ölebilirdi!

 

Sonuçta o, 6. seviye bir vahşi yaratıktı. Sıradan Pixue alemi ustaları bile onun rakibi olamazdı. Öğretmen Yeterlilik Sınavında sonuncu olan birisi nasıl ona karşı koyabilirdi?

 

"Kükreme!"

 

Shen Bi Ru hala bocalama halindeyken, Gök Parçalayan Aslan kükredi ve ileri atıldı. Temas kurmadan önce güçlü aurası, çevredeki çimen ve ağaçları boyun eğmeye zorlayan kuvvetli bir fırtına oluşturdu.



------ (Bilgilendirme Kısmı)

 

Dokuz yol, ayrıca Üç Öğretim ve Dokuz Yol olarak da biliniyor.

 

Bu, eski Çin’de işleri sınıflandırmak için kullanılan gerçek bir terminolojiydi.

 

Basitçe söylemek gerekirse, eski Çin’de Üst Dokuz Yol, Orta Dokuz Yol ve Alt Dokuz Yol mevcuttu ve bu yolların hepsi de bir işle ilgiliydi.

 

Örneğin, eski Çin’deki en iyi meşguliyetler (Üst Dokuz Yolda listelenen dokuz iş):

 

İmparator, Azizler, Gözlerden Uzak Ustalar, Bilgin, Savaşçı, Çiftçi, İşçi,Tüccar’dı. (|En saygından <–> En az saygın olana doğru sınıflandırılmıştır|)

 

Benzer şekilde, Orta Dokuz Yol ve Alt Dokuz Yol'un da kendi meslekleri vardı.

 

Üç Öğretim; Konfüçyüsçülük, Daoism (veya Taoism) ve Budizm'i ifade ediyordu.

 

Dokuz Yol'un farklı yorumlarının / versiyonlarının bulunduğunu ve bunların çoğunun Buda’yı birinci sıraya yerleştirdiğini unutmayın.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr