Bölüm 26: Aydınlanma Arzu Testi

avatar
7367 34

Library of Heaven's Path - Bölüm 26: Aydınlanma Arzu Testi


 

Çevirmen: W2G

 

“Zhang Xuan, bir gün görüşmedikten sonra cesaretinin bu kadar artacağını beklemiyordum!” İçeri girdikten sonra, Shang Bin çevresini inceledi ve ‘çöpün’ beş öğrenciyi sınıfına katmayı başardığını fark etti. Gözlerinin içi vahşi bir ifadeyle parladı ve alaylı bir şekilde gülümsedi, “Wang Ying xiaojie, Zhao Ya xiaojie ve diğerlerini kandırmanın yanı sıra Cao Xiong laoshi’nin öğrencisini de çalmaya cesaret etmek, bu özgüveni nereden buluyorsun!”

 

“Shang Bin laoshi? Cao Xiong laoshi?”

 

İçeri dalan insanları görünce Zhang Xuan’ın kaşları çatıldı, “Bir dersin ortasındayım şu anda. Söylemek istediğiniz bir şey varsa, lütfen dersler bittikten sonra söyleyin!”

 

“Hay senin dersine! Shang shaoye şahsen gelmişken, nasıl bu kadar üstün ve güçlü biriymiş gibi davranıyorsun? Standartlarına bakacak olursak, diğerlerinin senin tarafından yanlış yönlendirilmemesi bile onlar için bir lütuf olur, buna rağmen sen hala ders yapmaktan bahsediyorsun? Daha temelleri bilmeyen senin gibi bir velet, önümüzde nasıl büyük birisiymiş gibi davranmaya cüret edebiliyor!” Cao Xiong, Zhang Xuan’la soğuk bir şekilde alay etti.

 

İkisi de birbirine karşı düşmanca hisler beslediği için artık rol yapmasına gerek yoktu.

 

"Defolun! Burada hoş karşılanmıyorsunuz!” Zhang Xuan’ın gözleri kısıldı.

 

“Rol yapmaya hala devam mı ediyorsun? Zhang Xuan, kendi soyadını bile hatırlamıyor musun?”(Ç.N: Burda hani o derece mi kendini kaptırdın demek istiyor.) Zhao Ya xiaojie ve Wang Ying xiaojie’yi hemen serbest bırak ve Liu Yang’ı Cao Xiong laoshi’ye geri ver. Eğer böyle yaparsan, sana bugün dersini vermekten vazgeçebilirim. Aksi taktirde… korkarım ki bu okul dönemini tekerlekli sandalyede geçirmek zorunda kalacaksın!”

 

“Bana karşı bir harekette mi bulunmak istiyorsun?” Zhang Xuan ileriye doğru baktı. “Akademi, sınırları içinde hocaların birbirleriyle savaşmasını yasaklıyor. Shang Bin laoshi akademi kurallarından haberdar değil mi?”

 

“Akademi kuralları, insanlar için oluşturuldu. Diğerlerine karşı, bu kuralları önemsemenin doğuracağı sonuçlar konusunda endişe duyarım fakat sana karşı değil… Hehe, akademide senin gibi bir çöpü savunacak birisinin olacağını mı düşünüyorsun?“ Shang Bin aşağılık niyetlerini belli eden bir yüz ifadesiyle konuştu.

 

“Anlıyorum, bunun nedeni dün sözlerimle seni rencide etmiş olmam, bu yüzden bugün kasıtlı olarak bana sıkıntı çıkarmaya geldin? Bu tip hareketlerden dolayı Shen Bi Ru laoshi’nin gözünden düşmekten korkmuyor musun?” Zhang Xuan burnundan soludu.

 

“Hehe, en azından bunun farkındasın. Sana sağlam bir ders vermeye karar verdiğime göre, tabi ki söylediğin bu saçmalıklar hakkında endişelenmiyorum…” Shang Bin, Zhang Xuan’ın söylediklerini reddetmedi ve tam önündeki adama bir ders vermek için neşeli bir şekilde öne doğru adım atacaktı ki, öfkeli bir ses araya girdi.

 

“O sensin!”

 

Yao Han’ın gözleri kırmızıya döndü.

 

Zhang Xuan’ın dün Shang Bin’i rencide ettiği ve bu olaya Shen Bi Ru’nun da dahil olduğuna göz önünde bulundurulduğunda, Yao Han hala onu döven zanlının kim olduğunu anlayamazsa, kendisinin bir aptal olduğundan şüphe duyardı!

 

“Ne?” Zhang Xuan’ı cezalandırmak üzereyeken, uşak Yao’nun öfkelendiğini gören Shang Bin şaşkın bir şekilde ona bakmak için arkasını döndü.

 

“Yaptığın şeyden habersiz olma ihtimalinin olduğunu düşünüyor musun?”

 

Shang Bin daha tepki veremeden, yüksek sesli bir kükremeyle beraber yüzüne şiddetli bir yumruk çarptı.

 

"Kahrolası!"

 

Shang Bin sadece önündeki her şeyin karardığını hissedebildi. Gözlerinin çevresi zedelendi. Vücudu bir an sendeledikten sonra, yere düştü.

 

“Şu acınası halinle bana saldırmaya cesaret etmek, bunun bedelini sana acı çektirterek ödeteceğim!”

 

Dün maruz kaldığı acıyı hatırlayan Yao Han’ın, yumruklarında tereddütten hiçbir eser yoktu. Shang Bin’in vücudunun üstüne oturduktan sonra, fırtına hızıyla yumruk üstüne yumruklar geldi.

 

“Uşak Yao…”

 

Her şey çok hızlı gerçekleşmişti. Wang Tao ve Cao Xiong hayretler içindeydi.

 

Doğrusu, tek şaşıran da onlar değildi. Zhao Ya, Wang Ying ve diğerleri de kafaları karışmış bir şekilde birbirlerine bakıyordu.

 

Biraz önce, bu insanlar Zhang laoshi’ye sıkıntı çıkarmaya geldiklerinde, öğrencileri oldukça sinirlenmiş ve onun yanında durmaya niyetlenmişlerdi. Fakat, daha onlar bir şey yapamadan karşı taraf kendi arasında savaşmaya başlamıştı.

 

Bu olay çok tuhaf değil miydi!

 

Özellikle Zhao Ya için ayrı bir garipti. Uşak Yao’nun kişiliğinin nasıl olduğunu oldukça iyi biliyordu. O problemleri sistematik bir şekilde çözen ağır başlı ve mantıklı birisiydi. Aksi takdirde, babası onun ailelerinin uşağı olmasına izin vermezdi.

 

Ama… bugün ne olmuştu? Daha sözlerini bitirmeden, neden Shang Bin’i dövmeye başlamıştı?

 

Muhtemelen, neler olduğunu bilen tek kişi Zhang Xuan'dı.

 

Kasıtlı olarak, Shang Bin’i rencide etmesini ve Shen Bi Ru’nun ismini gündeme getirmesinin nedeni, uşak Yao’ya dünkü saldırganın iki özelliğini hatırlatmak istemesiydi… Sonunda, tam da amaçladığı gibi, o Shang Bin’e saldırmıştı!

 

Doğrusu, uşak Yao bu konuda aceleci davrandığı için suçlanamazdı. Sonuçta kim olursa olsun, durduk yere dövüldüğünde kalbinde kin tutardı. Ayrıca, o saygın bir konuma sahip olmakla beraber Baiyu Şehrini temsil eden bir imajdı, bu nedenle daha önce böyle bir insafsızlığa uğramamıştı. Buna ek olarak, bu iki gün içinde Zhang Xuan tarafından birçok kez kızdırılmış ve genç hanımı saldırıda bulunmaması için onu frenlemişti. Bu zaman boyunca kalbi içine attığı hüsran ile dolup taşmıştı. O anda, düşmanıyla karşılaştığında, nasıl olur da bir şey yapmadan dururdu?

 

“Uşak Yao, ne yapıyorsun?” Yağmur damlaları gibi üzerine gelen yumruklardan sonra, Shang Bin sadece bilincinin karardığını hissetti. Neredeyse bir avuç dolusu kan kusuyordu.

 

Neler oluyordu?

 

Bu uşak Yao ile ilk karşılaşmasıydı ve daha önce onu gücendirecek bir şey yapmamıştı, öyleyse bu adam neden bu kadar acımasızdı?

 

Ne kadar hatırlamaya çalışırsa çalışsın, karşısındakini nasıl sinirlendirmiş olabileceği konusunda hiçbir sonuca ulaşamadı!

 

“Ne mi yapıyorum? Cahil numarası yapmayı bırak, ne yaptığının farkında değil misin sen?”

 

Peng peng peng peng!

 

Uşak Yao’nun yumrukları hiç duraksamadan birbiri arkasına geldi.

 

Shang Bin üst-seviye bir hocaydı ve Savaşçı 5-dan Dingli alemi seviyesine ulaşmıştı. Yine de, 6-dan Pixue alemindeki Yao Han’la aralarında gözle görülür bir fark vardı. Aniden yapılan bir saldırı şöyle dursun, normal bir savaşta bile Yao Han’ın rakibi olamazdı. Tek bir yumrukla yere serilmişti.

 

“Uşak Yao, sakin ol, sakin ol. Bu durumu sakince konuşarak halledebiliriz…”

 

Ancak o zaman, Cao Xiong ve Wang Tao olayları idrak edip, ikisini aceleyle birbirinden ayırmaya çalıştılar.

 

O anda, Shang Bin’in yakışıklı suratı bir domuzdan hiçbir farkı kalmayacak kadar şişmişti.

 

“Lanet olsun!” Shang Bin öfkeden patlamak üzereydi.

 

Buraya Zhang Xuan’a bir ders vermeyi amaçlayarak gelmişti. Baiyu Şehrinden uşak Yao’nun delirip, ona aniden saldıracağı aklının ucundan bile geçmezdi!

 

O anda, biriktirdiği tüm öfke uşak Yao’ya doğru yöneldi!

 

“Birbirinize karşı nasıl şahsi bir gareziniz olursanız olun, lütfen bunu sınıfın dışında halledin. Burası sizin kavga edebileceğiniz bir yer değil. Eğer şimdi ayrılmayıp, derslerimi bölmeye devam ederseniz, Eğitim Bürosu Merkezini bilgilendirip, buraya çağıracağım…”

 

Zhang Xuan konuştu.

 

“Tamam… sadece bekleyin!”

 

Eğitim Bürosu Merkezine haber vereceğini duyan Shang Bin arkasını dönüp uzaklaştı.

 

Şu anki durumuyla ilgili haberler yayılsaydı, diğerlerinin yüzüne nasıl bakabilirdi? Hiçbir öğretmenin onun şu anki durumunu görmesine izin vermemeliydi!

 

“Shang shaoye… Shang shaoye!”

 

Başlangıçta, Cao Xiong bunu kolaylıkla halladeceklerini düşünmüştü. Shang shaoye’nin bizzat olarak gelmesiyle, Zhang Xuan’dan öğrencisini almasına kesin gözüyle bakıyordu. Ancak, rüyalarında bile böyle bir olayın meydana geleceğini düşünmezdi. Cao Xiong aceleyle Shang Bin’i takip etti.

 

Çok geçmeden, ikisi gözden kayboldu.

 

“Yao amca, ne yapıyorsun?”

 

Bu ikisi ayrıldıktan sonra, Zhao Ya yaklaşıp Yao amcasına baktı, sinirden yüzü kıpkırmızı olmuştu.

 

Yao amcası eskiden normal birisiydi, neden dolayı son günlerde bu kadar aşırıya kaçıyordu!

 

“Genç hanımım, ben…” Yao Han, Zhao Ya’nın sorusunu nasıl cevaplayacağını bilemedi.

 

Sonuçta, Zhang Xuan’ı hadım etme maksadıyla yurduna sızdığı sırada Shang Bin tarafından bir güzelce dövüldüğünü ve biraz önceki hareketinin de bunun kesin bir intikamı olduğunu söyleyemezdi!

 

“Pekala, dersim daha bitmedi. Geri kalanınızın da buradan ayrılmasını rica ediyorum!”

 

Zhang Xuan el hareketiyle çıkmalarını işaret etti.

 

Bir anlığına tereddüt ettikten sonra, Yao Han, Wang Tao and İhtiyar Liu bir kez daha sınıfı terk etti.

 

..............................

 

“Lanet olsun, lanet olsun!”

 

Zhang Xuan’ın sınıfından ayrıldıktan sonra, Shang Bin öfkeyle haykırdı, “Şu Yao Han’a bir ders verilmeli. Zhang Xuan’a da. Bana aşağılayıcı bir şekilde baktığı için, cezalandırılmalı!”

 

Bir kıdemlinin torunu olarak, hayatı her zaman rahat ve sorunsuz olmuş, böyle bir haksızlığa daha önce hiç uğramamıştı.

 

Üstelik, en kötü tarafı bunun arkasındaki nedeni bile bilmemesiydi.

 

Konuşmasının ortasındayken, göz açıp kapayıncaya kadar geçen sürede karşısındakinin saldırısına maruz kalmıştı! Bu senaryoyu akıl almaz buldu!

 

“Şu Yao Han, Zhang Xuan'ın suç ortağı olmalı! Aksi takdirde, Shang shaoye’ye neden böyle bir saldırıda bulunsun? Bence o, bunu yapması için görevlendirilmiş olmalı!” dedi Cao Xiong.

 

“Şüphesiz, böyle olmalı!” Shang Bin katıldı.

 

Yao Han’ı gücendirecek hiçbir şey yapmamasına rağmen, karşı taraf hiçbir uyarıda bulunmadan ona saldırmıştı. Bunun nedeni, Zhang Xuan'a bir ders vereceğini açıklaması olmalıydı!

 

“Liu Yang'ın kendi isteğiyle Zhang Xuan'ı öğretmeni olarak kabul etmediğinden emin misin?”

 

Bir süre sonra, Shang Bin sakinleşti ve soru sormak için döndü.

 

“Kendi özgür iradesiyle onun öğrencisi olmadığını onaylayabilirim!” Dün ayrılırken, Liu Yang’ın yüzündeki isteksizliği hatırlayan Cao Xiong, kendinden emin bir şekilde yanıtladı.

 

"Harika. Eğer bundan eminsen, git ve bir 【Aydınlanma Arzu Testine】 başvur!” dedi Shang Bin.

 

“Aydınlanma Arzu Testi mi? Bu...” Cao Xiong’ın yüzü karardı.

 

Aydınlanma Arzu Testi, akademinin bir karar veremediği durumlarda, birçok öğretmen tarafından istenen bir öğrencinin kime tahsis edileceğini belirlemek için kullanılan özel bir yöntemdi. Öğrenci【Aydınlanma Arzu Kulesinin】testine katılır ve Aydınlanma Arzu Kulesi onun gerçek düşüncelerini bir güven-metre formunda yansıtırdı.

 

Öğrencinin hocanın vesayeti altına girmeye isteksiz olduğu kanıtlanırsa, hoca cezalandırılırdı. Öte yandan, Aydınlanma Arzu Testine başvuran kişinin yanlış bir bildirimde bulunduğu ortaya çıkarsa, o da aynı şekilde eş değer bir cezaya tabi tutulurdu.

 

Bu bir öğrencinin tahsisini yapmak için kullanılan son çareydi.

 

Cao Xiong bunun farkındaydı, ama işlerin bu derece uzlaşılmaz bir noktaya geldiğini düşünmüyordu.

 

"Neden? Bana yalan mı söylüyorsun? Yoksa bu eleman Zhang Xuan’ın sınıfına isteyerek katılmış olabilir mi?” Cao Xiong’un tereddüt eden yüzünü gören Shang Bin daha da kasvetli bir hale büründü.

 

“Hayır, kesinlikle isteyerek katılmadı. Ben… şimdi başvuracağım! Zhang Xuan'ın hak ettiğini aldığından emin olacağım!” Cao Xiong başını salladı.

 

“Un, o zaman acele et!” Onun sözüne hemen uyduğunu gören Shang Bin, memnun bir şekilde başını salladı. “Bunun için başvurduğunda, cezayı maksimum seviyeye çıkardığından emin ol! Böylelikle, Zhang Xuan zorlu zamanlar geçirecektir, kovulma ihtimali bile var!”

 

Ceza, başvuranın talebine bağlı olarak yükseltilebilirdi. Bahisler ne kadar yüksek olursa, testte başarısız olana uygulanacak ceza da o kadar ağır olurdu.

 

“Tamam!” Zhang Xuan’ın okuldan kovuluşu gözünün önüne gelince, Cao Xiong’un gözleri heyecan içinde parladı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr