Bölüm 1: Dolandırıcı

avatar
20556 57

Library of Heaven's Path - Bölüm 1: Dolandırıcı


 

Çevirmen: W2G

 

 

"Dolandırıcı! Büyük dolandırıcı!"

 

Öfkeli bir kükreme duyuldu. Ardından göztaşı kaldırımlarda telaşlı ayak sesleri yankılandı.

 

Zhang Xuan iki elini de çaresizce kaldırdı ve konuştu, "Ben bir dolandırıcı değilim, ben akedeminin bir hocasıyım... Sadece seni kendi öğrencim yapmak istiyorum! Ayrıca neden buna bir 'büyük' ekleme ihtiyacı duydun? Bu kulağa affedilmez bir suçluymuşum gibi geliyor..."

 

Bundan sonra aniden müdürün dediklerini hatırladı ve iç çekti. "Bu on yedinci sefer oluyor! Eğer öğrenci bulmayı başaramazsam, yarın eşyalarımı alıp burayı terk etmek zorunda kalacağım!"

 

Zhang Xuan bu dünyaya ait biri değildi, gerçekte sıradan bir lise kütüphanecisiydi. Tüm hatırlayabildiği cayır cayır yanan alevlerdi ve sonra.. Sonrasında hiçbir şey yoktu. Bir kez daha uyandığında kendini bu dünyada bulmuştu.

 

Bu dünya aynı savaş sanatlarının dünyanın temelini oluşturduğu ve güçlünün güçsüzü ezdiği o novellerdekilerden biri gibiydi.

 

Başka bir dünyaya geçtiği için, nişanlısı tarafından reddedilen yeteneksiz birisi olacağını düşündü. Sonra çevresindeki aptalları tokat manyağı yapacak ve hayatı yoluna girecekti... Ama bu konu üzerinde fazla kafa yoruyormuş gibi geliyordu! Onun bir öğrenci değil de bir... öğretmen olduğunu anlaması uzun sürmemişti!

 

Tüm akademideki en zavallı öğretmen!

 

Diğer öğretmenlerin verdiği dersler insanlarla dolup taşıyor, hatta çoğu öğrenci ayakta dinlemek zorunda kalıyordu.  Diğer yandan, onun sınıfında tek bir kişi bile yoktu. Onun için birkaç öğrenci kandırmak o kadar da kolay değildi, ancak sonunda onu 'sahtekar' ilan edip ondan kaçmaya başlamışlardı!

 

Nedenine gelince... Bedenini ele geçirdiği adamın bütün kampüsteki en zayıf hoca  ve yetenekleri ortaya çıkarmada beceriksiz olduğunu bir kenara bırakırsak, esas problem şuydu ki... bir öğrenciye bile yanlış eğitim vermesi, karşı tarafın yetiştirmesini çılgına çeviriyordu.

 

Bu birinin gözetimi altındaki hastanın ölmesine benziyordu. İtibarı iki paralık oldu ve akademide hor görülen biri haline geldi. Birinci sınıflar bile ondan uzak durmayı tercih etti, onun kontrolünde olurlarsa aynı durumu yaşayacaklarından korktular.

 

Kötü bir sicil ve öğrenci eksikliği, geçen sene onun Öğretmen Yeterlilik Sınavında sonuncu olmasına neden oldu. Hatta bütün akademi tarihinde ilk sıfır puan alan hoca oldu.

 

Depresif bir önceki konakçı acılarını alkolle dindirmeye çalıştı. Sonunda, arzu ettiği gibi öldü ve böylece Zhang Xuan'a bu dünyaya geçiş yapma fırsatı doğdu.

 

Yeni dönemin başlamasıyla beraber, akademi ona ültimatom(son bir uyarı) verdi. Dönemin başında sınıfına bir öğrenci bile katmayı başaramazsa, öğretmen olma vasfı elinden alınacaktı.

 

Bugün sınıfının önünden geçen on yedi yeni öğrenci olmuştu, fakat onun ismini duyar duymaz genç bir bayanın şüpheli bir amcadan kaçması gibi olabildiğince hızlı bir şekilde terk etmişlerdi.

 

"En azından birisini derslerime katılması için ikna etmeliyim!"

 

Birisini nasıl sınıfına katılması için ikna edeceğini düşünürken, girişte biraz şaşkın bir ifadeyle duran bir bayan gördü.

 

"Burasının Lu Xun laoshi'nin sınıfı olup olmadığını öğrenebilir miyim?" (laoshi hoca manasına geliyor)

 

Sevimli ve zarif bir görünümü vardı ve sesi kulağa bal kadar tatlı geliyordu.

 

Lu Xun laoshi akademinin yıldız hocasıydı. Onun dersleri her zaman dolup taşıyordu ve sayısız insanın bu akademiyi seçmesinin nedeni oydu.

 

"Onu(kızdan bahsediyo) ben alacağım!" Dosdoğru olarak tuzağına yürüyen birisini görünce, Zhang Xuan’ın gözleri parladı.

 

Bundan önceki hayatında öğrendiği bütün 'havalı davranma' teknikleri zihninden teker teker geçti ve sonunda sandalyesinde sessizce oturmayı seçti, sakin ve kültürlü bir ustaymış eğilimi verdi. "Onun öğrencisi olmak mı istiyorsunuz?"

 

Simsiyah gözbebekleri ona duyduğu hayranlıkla parıldarken, genç bayan heyecanla başını salladı, "Lu Xun laoshi'nin Hongtian akademisindeki en inanılmaz hoca olduğunu duydum. Ondan eğitim alan bütün öğrenciler olağanüstü başarılara imza attı ve başlı başına onun sınıfına katılmak bile bir onur göstergesi olarak sayılıyor!"

 

"Söylentilerin kesin olarak gerçeği yansıttığını söyleyemeyiz. Öğretmenler ayakkabı gibidir; önemli olan kısım, ayağına uyup uymadığıdır! Ne kadar iyi öğretirse öğretsin, eğer önerdiği teoriler senin uyguladığın tekniklerle uyumlu değilse, sadece daha yüksek alemlere çıkmaya çalışırken zorlanmayacaksın, bunun yetiştirmeni geriletme ihtimali de var. Bir öğretmen tanınmış değilse bile, teorileri senin yeteneklerinle uyumlu olduğu sürece, süratli bir şekilde kendini geliştirip, yetiştirmeni katlayarak arttırabilirsin!"

 

"Gerçekten öyle mi... Daha önce abimin de buna benzer konuştuğunu duymuştum!" Güzel gözlerinden kararsızlık okunurken, genç bayan bir süre düşündü. "Ama, ne tarz derslerin bana uyacağını bilmiyorum!"

 

Onun kancasının ucunda olduğunu gören, Zhang Xuan'ın gözleri parıldadı. Yavaşça bir sonraki sözlerinin ne olacağını seçerken aklına Karl Marx ve Friedrich Engels gibi muhteşem düşünürlerin bilge lafları geldi. Önemli bir şeyden bahsediyormuş gibi baktı ve "Bugünkü buluşmamız da kaderimizde yazan bir şey olarak düşünülebilir. Şuna ne dersin, ben de bu akademinin bir hocası olduğuma göre, senin iskeletini, yeteneklerini ve kişiliğini görmene yardımcı olacağım ve senin için uygun olan hocayı önereceğim!"

 

"Hocam, sizin biraz zamanınızı alacağım o zaman!" Şans eseri tanıştığı bir öğretmenin bu kadar uzlaşmacı olacağını beklemiyordu, hiç beklemeden heyecanla başını salladı.

 

"İlk olarak yetiştirmeni göster!"

 

Zhang Xuan’ın gözleri yarı açıktı ve hafiften tembel ve sıradan duruşu bu meselenin onun için parkta yürüyüşe çıkmaktan farksız olduğunu söylüyordu adeta.

 

"Tamam!"

 

Huuuuuuuuuuu!

 

Genç kadının yumruğuyla oluşturulan şok dalgası, odanın içinde ani bir rüzgarın uğuldamasına neden oldu. Ruhsal enerji dalgaları toplandı ve kadının etrafını sardı. Ruhsal enerjisinin hemen dağılmaması ve güçlü ama göze çarpmayan aurası dikkate alınırsa, yetiştirmesinde sağlam bir temele sahip olduğu aşikardı.

 

"Pekala, özenle eğitim yaptığını söyleyebilirim. Temelin sağlam ve yeteneğin birinci sınıf. Sen bulunması-zor-olan bir dahisin!" Diğer parti yumruklama rutinini bitirir bitirmez, Zhang Xuan memnuniyet içinde başını salladı.

 

Geldiği dünyadaki falcıları taklit ediyordu, geniş bir yorumlama alanına sahip anlaşılması zor kelimeler kullanıyordu. Bunun sayesinde, sözlerindeki kusuru bulmak dinleyen için zor hale geliyordu. Aksine, değerlendirmesinin ne kadar doğru olduğu konusunda hayretler içinde kalıyorlardı.

 

"Dikkat çeken şey ise bacaklarının gücü. "Onlar muazzam bir güce sahip, sanki kıvrılmış ejderhadan alıyor gücünü. Bacaklarının her bir hareketi, karşı konulamaz bir güçle köpüren nehirdeki akıntılar gibi hissettirdi. Sıkı çalıştığın sürece, geleceğin parlak olacak..."

 

"Hocam, benim bacaklarım yaralandı. Bana teşhis koyan hekimler bacaklarımın bir sakatınkisi kadar kötü durumda olduğunu söylediler..." Bayan konuşmayı şüpheli bakışlarla böldü.

 

"Yaralandı..." Endişe içindeki, Zhang Xuan’ın yüzünün rengi soldu. Ama, vurdumduymaz bir tuttum içerisinde olduğu için, başkalarının yüzündeki bu değişimi anlaması imkansızdı.  Herhangi bir utanç belirtisi göstermeden çene çalmaya devam etti, "Benim o kadarını bilmediğimi mi düşünüyorsun? Gücünü kullanmaya başladığın andan itibaren biliyordum! Bunu söyledim çünkü... sadece yıkım sayesinde yeniden doğabilirsin! Bacakların yaralanmış olabilir fakat bu aynı zamanda sana yeni bir fırsat imkanı sunuyor. Bunu ellerinle kavradığın sürece, bacakların senin en güçlü silahın olacak!"

 

Her halükarda, en önemli şey onu ikna etmekti. Eğer zırvalamak bu işi gerçekleştirecekse, bütün gün boyunca boş muhabbet yapabilirdi.

 

"Fırsat mı? Hocam, ne tür bir fırsattan bahsediyorsunuz?" Bu sözcükleri duymak, kadının gözlerinin parlamasına neden oldu.

 

Bacakları yaralandığından beri, kendini hep diğerlerinden aşağıda hissetmiş ve sonucunda kendine olan saygısı azalmıştı. Böyle bir talihsizliğin ona bir fırsat kapısı açacağını düşünmemişti.

 

"Eğer bu fırsata sıkıca tutunursan, tek seferde en tepelere ulaşabilirsin. Birinci sınıfların arasında yüce bir saltanat kurmak senin için zor olamayacak. Sonuçta, yetenekleriniz olağanüstü ve sizin seviyenizde bir dahi daha tarihte görülmedi. Fakat..." Zhang Xuan konuşmasına devam etti. Kısaca, bu noktada yapması gereken 'Buda'nın Avuç İçi' el kitabını çıkarmaktı.

 

Birinci sınıf bir çaylaktan, tepeye çıkabilecek dahi kapasitesine sahip birisi olduğunu duymak onu heyecanlandırdı ve soru sormaya devam etti, "Fakat, ne?"

 

"Fakat..." Zhang Xuan iç çekti. Bu, bir yeteneğin toprağa gömülmek üzere olduğunu belli eden bir iç çekişti. "Bu akademide içindeki yeteneği fark edip, dışarı çıkarabilecek öğretmen sayısı çok fazla değil. Bende dahil olmak üzere, böyle bir başarıya imza atabilecek yeteneğe sahip sadece üç kişi var. Diğer ikisi üç yıl önce öğrenci kabul etmeyi bıraktılar... Senin için konuşsam bile onların seni öğrencisi olarak kabul etmesi zor olacaktır..."

 

"Öğrenci kabul etmeyi bıraktılar mı?" Zhang Xuan'ın övgüleri sayesinde bayanın umutları yeşermişti fakat bu sözleri duyunca kalbi derinlerde kayboldu. Sonra, aklında bir şey belirdi ve sordu, "Onlar öğrenci kabul etmiyor ama siz... ediyor musunuz hocam?"

 

"Tabii ki de ediyorum. Sadece buna bakarak bile, ün ve servete karşı ilgisiz olduğumu anlayabilirsin ve boşa harcayacak fazla zamanım da yok!" Zhang Xuan’ın yüzünde ciddi bir bakış belirdi. "Eğer birisi üstün bir yeşim taşı değilse(elmas anlamında kullanıyor), yollarımız keşisse bile onu yanıma almam..."

 

Putong!

 

Daha sözlerini bitirmeden, bayan yerde dizlerinin üzerine çökmüştü ve başını yere, iki elinin arasına koydu, "Sizin çok güçlü bir usta olduğunuzu biliyorum fakat lütfen beni öğrenciniz olarak kabul edin! Sizi utandırmamak için bütün gayretimle çalışacağım!"

 

Zhang Xuan'ın kalbi neşeyle doldu fakat dış görünüşte, çelişkili yüz ifadesini korudu. "Kader bizi bir araya getirmiş olabilir, ama... Senin de görebileceğin gibi, ben zamanımı sessizce geçirmeyi tercih ediyorum..."

 

"Öğrenciniz olarak, bir acil durum söz konusu değilse hiçbir şekilde sizi rahatsız etmeyeceğime söz veriyorum!" Karşı tarafın hala isteksiz olduğunu gören bayan, yüzünde ciddi bir bakışla beraber kuvvetlice başını salladı.

 

"Çok fazla öğrenciye sahip değilim ve bundan dolayı elimde olan kaynaklar diğer hocalarla karşılaştırılamaz. Ayrıca diğerleri tarafından eleştirilebilirsin..."  Zhang Xuan konuşmasına devam etti.

 

"Öyle mi... Eğitim kaynalarının önemli olduğunu duymuştum..." Kız sonunda tereddüt etti.

 

Bir öğretmenin akademiden talep edebildiği kaynaklar direkt olarak sahip olduğu öğrenci sayısı, öğrencilerinin başarıları ve çok sayıda başka faktöre bağlıydı. Kaynaklar inanılmaz derecede bir öneme sahipti, onlar olmadan birisinin yetiştirmesini yükseltmek zordu.

 

"Cough cough, bunları sadece seni test etmek için söylemiştim. Bu kadar kararlı ve samimi olduğuna göre, istemeyerek de olsa seni kabul edeceğim!" Tereddüt edişini fark eden Zhang Xuan hemen kızın konuşmasını böldü ve, "Aramızdaki ilişkiyi onaylayalım o zaman!"

 

"Ah?"

 

Önündeki hocanın, kitabın sayfalarını hızlıca çevirir gibi tutumunu değiştireceğini beklemiyordu. Şaşırmış bayan ifadesiz bir şekilde Zhang Xuan'ın ona verdiği tokeni aldı. Eğer onaylarsa, bu token Zhang Xuan'ın öğrencisi olduğunu temsil ediyordu. Tam aralarındaki ilişkiyi onaylayıp onaylamayacağı hakkında düşünürken, sessiz haldeki Zhang laoshi'nin ellerini kendine doğru çekip, keskin bir hançerle ufak bir yara açtığına şahit oldu. Yeşimtaşının(açık yeşil renkte bir taş) üzerine bir damla kan aktı.

 

Weng!

 

Bir ışık parladı.

 

"Ah...."

 

Kız az kalsın şaşkınlıktan dilini yutacak gibi oldu.

 

Öğretmen konuyu dikkatlice düşünmesi gerektiğini söylememiş miydi? Ün ve servete karşı ilgisiz, değil miydi? Eğer durum buysa, neden onun hareketleri bu kadar hızlıydı ve... hançerin hazırlığını bile önceden yapmış gibi duruyordu?

 

"Şu andan itibaren, benim öğrencimsin!" Kan onaylamasından sonra, Zhang Xuan rahatlamayla beraber derin bir nefes verdi. Daha sonra, bu dünyaya karşı ilgisi olmayan bir usta gibi davranmaya devam etti ve sordu "Senin ismin ne?"

 

"Hocam, ben Wang Ying!"

 

Kararın geri alınamayacağını bildiğinden, bayan bu konuda tereddüt etmedi ve saygıyla cevap verdi.

 

"Um, yatak takımını ve kitaplarını kimlik tokenin aracılığıyla topla ve kendine kalacak bir yer bul. Yarın burada derslere başlayacağız!"

 

Zhang Xuan elini salladı.

 

"Evet!" Wang Ying ayrılmak için arkasını dönmeden önce başıyla onayladı.

 

"Huu! Başarılı bir şekilde birisini ikna etmeyi başardım!"

 

Başarıyla bir öğrenciyi kabul ettikten sonra,  Zhang Xuan rahat bir nefes aldı ve gülümsedi.

 

Bir usta rolü kesmek gerçekten de o kadar kolay değildi. İnternetten öğrendiği havalı davranma teknikleri olmasaydı, çok büyük ihtimalle başarılı olamazdı.

 

Bu öğrenciyle, okuldan kovulma trajedisinden kurtulabilirdi. Bunca zaman boyunca omuzlamadığı yükten sonunda kurtulmuştu ve ruhu çok daha rahatlamış gibiydi. Yavaş yavaş, zihninini oyalayan sıkıntı kaybolmuştu.

 

"İçin rahat olsun. Madem ki senin bedenindeyim, senin yerine düzgün bir şekilde yaşayacağım!"

 

Bir önceki Zhang Xuan yeni öğrenci bulmada yetersiz olduğu için ölmüştü. Onun pişmanlıkları o kadar güçlüydü ki ölümünden sonra bile bu dünyadan ayrılamamasına neden olmuştu. Kabul edilen bu yeni öğrenci onun son pişmanlığını gidermiş ve böylece can çekişi son bulmuştu. Zhang Xuan sonunda bu vücudun tam kontrolünü sağlamıştı.

 

Boom!

 

Bu meseleyi de hallettikten sonra, Zhang Xuan bir kaç tane daha yeni öğrenciyi sınıfına katmayı hedefledi. Fakat, aniden başında bir sarsıntı hissetti ve kafasının içinde antik çanların çaldığını duydu.

 

"Bu duygusuz dünya tüm canlıları önemsiz karıncalarla aynı kefeye koyar..."

 

"Doğan güneş ve batan ayın ortasında, dünyadaki kusurlu yüzeyler..."

 

Boom!

 

Derin özdeyişler Zhang Xuan'ı bitkin bir durumda bıraktı. Daha sonra, zihninde, büyük bir saray belirdi. Girişin üstündeki bir tabelanın üzerinde dört kelimelik bir yazı ışıl ışıl parlıyordu.

 

Cennet Yolunun Kütüphanesi!

 

Zhang Xuan kapıyı ittirerek açtı ve içeri girdi. Geniş boşluğun karşısındaki çok sayıda kitap rafı, yüksek ve muazzam bir şekilde ayakta duruyordu ve bunların arasındaki boş yerleri her türden sayısız kitap dolduruyordu. Bütün alan o kadar uçsuz bucaksızdı ki, diğer çıkışı göremiyordu.

 

"Bu üstün olanlar için bir hediye paketi olabilir mi? Bir kütüphane? Lanet olsun, bundan önceki hayatımda da bir kütüphaneciydim. Bu hayatta da mı bu mesleğe devam edeceğim?"

 

Diğerlerinin aldığı hediye paketleri yaşlı dedeler, sistemler veya bazı aşırı güçlü araçlardı. Ama, benim hediye paketim bir kütüphane?

 

Zhang Xuan'ın görüşü karanlıklaştı ve neredeyse umutsuzluk içinde bayılakalıyordu.

 

Kütüphane? Hangi amaca hizmet ediyor acaba? Diğerleri etrafta kılıçları fırlatırken, ben de kitapları mı fırlatacağım?

 

"Neyse bunları boşver şimdi, ilk önce bir kitaplara göz atmalıyım."

 

Çaresiz Zhang Xuan raflardan birinden kitap almak için elini uzattı, bu kütüphanenin varoluş amacı ilgisini çekmişti. Fakat, eli tamamen kitap rafının içinden geçti, elinde boş havadan başka bir şey yoktu.

 

"Benimle oyun mu oynuyorsun? Bana bir kütüphane veriyorsun fakat herhangi bir kitabı almama ve okumama izin vermiyorsun, tam olarak ne istiyorsun benden?"

 

Zhang Xuan'ın nutku tutulmuştu. İçini bir ağlama dürtüsü kapladı ama gözyaşları dökülmeyi reddetti.

 

  

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr