Lms 28.9 : İkinci Gizli Kılıç Tekniği

avatar
1015 2

Legendary Moonlight Sculptor - Lms 28.9 : İkinci Gizli Kılıç Tekniği


Çevirmen : Clumsy-nim



-Kore Üniversitesi yolu-

 

Lee Hyun’un canı çok sıkkındı.

 

“Şu kadın milletini gerçekten anlayamıyorum. Kadınların kalbinden geçenleri anlamaya yönelik bir formülü küresel bir dergide yayınlasalar yüzyılın keşfi olurdu.”

 

Seo-yoon dün tek kelime etmeden mutfağa geçmiş ve yüzünde hafif bir gülümsemeyle malzemeleri çıkartıp yemek yapmıştı. Sonra da Lee Hyun’a zorla köri yedirerek zulmetmişti.

 

Gözlerindeki yaş izlerine rağmen güzel görünen kızın acımasızca Lee Hyun’un yanına oturmasıysa ona zamanında ne kadar kötü bir ilişkileri olduğunu anımsatmıştı.

 

Ardından Seo-yoon gitmiş ve akşam çöktüğünde Jung Hyo-rin gelmişti. Programını bölemediği için geç kalan kız, kafa dağıtmak için gece kulübüne gitmek istemişti. Alkol Lee Hyun’un sağlığı için kötüydü ve para harcamak zorunda kalacaktı, dolayısıyla bu onun ilk tercihi olmazdı.

 

Ama Lee Hye-yeon da istediği için üçü birlikte kulübe gitmişti.

 

İçerisi gürültülü bir müzik ve bolca ışıkla doluydu. Lee Hyun, içebilmek için sessiz bir oda bulmuştu. Tabii rezervasyon yaptırması gerekmişti. Gittikleri kulüp, Choi Ji-Hoon’un sıklıkla kısa bir sohbetin ardından kızların numarasını aldığı mekandı, zaten orayı Lee Hyun’a tavsiye eden de oydu.

 

“Affedersiniz.”

 

Garsonun arkasından gelen kadınlar, Lee Hye-yeon ve Jung Hyo-rin’i görünce oradan ayrılmıştı.

 

Lee Hyun ise ne oldu acaba diye düşünse de herhalde benim suratsızlığımdandır diye düşünmüştü. Ardından üçlü grup bir şeyler içerek sohbet etmeye başlamış ve Lee Hye-yeon ile Jung Hyo-rin ikilisi ortamı canlandırmak için şarkı bile söylemişti.

 

İşte dün gece böylelikle boşa harcanmıştı!

 

Şimdi de sabahın erken saatleriydi ve Lee Hyun okul yolundaydı. Birinci sınıfların hoş geldin partisi, MT, festival derken yaz tatili sona ermişti.

 

“Harç parası cidden çok hızlı uçup gidiyor. Üniversite profesörlüğünün neden iyi bir iş olarak görüldüğünü anlayabiliyorum.”

 

Demek ki ortaokul ve lisede çok çalışanların bir bildiği vardı.

 

“İnsan işsiz kalma ihtimali olmayan, kolay bir iş seçmeli.”

 

Lee Hyun kendi kendine konuşa konuşa otobüse bindi ve uyuyakalmak üzereyken okula ulaştı. Onu gören öğrencilerse aralarında fısıldaşmaya başladı.

 

“Bu o değil mi?”

 

“Kim?”

 

“Hani okulun internet sitesinde vardı ya… Sanal gerçeklik departmanı üyesi.”

 

“O mu ki?”

 

“MT fotoğraflarındaki öğrenciye benziyor.”

 

Üniversite öğrencilerinin Lee Hyun’a ilgisi yoğundu. Yaşça büyük kadınlar da hedefine ilerleyen Lee Hyun’u izliyordu.

 

“Geldik bile.”

 

Diyen Lee Hyun, Kore Üniversitesinin girişine ulaştı. Ve parmaklarıyla kendisini işaret eden öğrencilerin arasından sınıfa doğru ilerledi.

 

“Sanal gerçeklik departmanı…”

 

“Evet.”

 

“Bir imzanızı alabilir miyim?”

 

İnsanlar epey gürültü yapıyor ve Lee Hyun çok dikkat çekiyordu. Normal şartlarda mütevazı bir hayat sürdüğü için parmakla gösterilmeye alışkın değildi. Sınıfa ulaştığı andaysa öğrencilerin elleri ayaklarına dolaştı.

 

“Sunbae-nim!”

 

“Merhaba!”

 

“Dünkü savaş çok havalıydı. Yenilmezlik mitinin bozulması biraz üzücü oldu tabii.”

 

“Savaş Tanrısı Weed’e bu kadar yakın olabilmek ne hoş... Sunbae-nim, bize Kraliyet Yolu hakkında herhangi bir tavsiye verebilir misin?”

 

“234. Seviye bir korucu için bir avlanma sahası öner lütfen.”

 

Okul panolarında Savaş Tanrısı Weed’in kimliği açıklanmıştı. Choi Sang-jun ve iki yandaşı arkadaşlarıyla konuşunca haberler hızla tüm okula ve onların panolarına da yayılmıştı. Böylece Kraliyet Yolunun meşhur Weed’i, gittiği okulda bir ünlünün popülerliğine ulaşmıştı!

 

“Sunbae-nim, sana gerçekten saygı duyuyorum.”

 

“Savaştan azıcık bahsedemez misin?”

 

“Ölü Şövalyeyi nasıl elde ettin?”

 

Eskiden pek dost canlısı olmayan öğrenciler şimdi Lee Hyun’u sarıp sarmalıyordu. Diğer departmanların öğrencileri de Lee Hyun’u soru yağmuruna tutuyordu. Bir ünlüyü köşe bucak kaçırtacak bir popülerliğe erişmişti.

 

‘Bu yüzden uykularım kaçıyor işte.’

 

Lee Hyun’un hayranlarından pek hoşlandığı söylenemezdi.

 

“Kraliyet yolunda savaşmakta iyi olmanın sırrı…...”

 

“Nedir?”

 

“Gulp!”

 

“Bilmem ki. Avlanıyorum işte.”

 

Lee Hyun etrafındakileri yok sayarak yerine geçti. Ama etrafını saranlar yüzünden sırasında da huzur yoktu.

 

‘Bard Ray……’

 

Televizyon izleyen herkes gerçeği biliyordu. Lee Hyun ve Bard Ray’in mücadelesinde daha şiddetli saldıran taraf kesinlikle Lee Hyun’du.

 

‘Kazanamadım.’

 

Lee Hyun, Bard Ray’le arasında büyük bir uçurum olduğunu hissediyordu. Hatırı sayılır bir defans ve saldırı gücüne sahip olan Bard Ray’in mücadele becerilerinin Weed’inkinden fazla olduğu barizdi. Weed’in Bard Ray’den üstün olduğu tek nokta hızıydı ki o geçici hızı da Heykel Yıkımına borçluydu.

 

‘Bard Ray… Yakın dövüşte yalnızca bir noktaya kadar mücadele edebiliyorum. Sadece yeteneklerime başvurduğum sürece galip gelmem imkansız.’

 

Geniş bir alanda olmasaydı hiç kaçışı olmaksızın can verirdi. Ki mücadele biraz daha uzadığı takdirde büyücülerin kısıtlayışı olmasa bile hiçbir şekilde galip gelemezdi.

 

‘Keşke Ölümü Reddetme Gücüyle dirilebilseydim……’

 

Kraliyet Yoluyla ilişkili sohbetlerde de aktif olarak bu noktaya değiniliyordu. Savaş Tanrısı Weed, öldükten sonra daha güçlü bir formla dirilebiliyordu. Zamanında bir ölümsüz olarak yeniden doğup mucizevi bir savaşta astlarına liderlik etmişti. Bu sefer de dirilseydi durumu değiştirebileceğine yönelik beklenti yüksekti.

 

Balkan’ın tüm seti. Weed, kafatası, cüppe, pelerin, botlar, kolye, yüzük ve büyü kitabından oluşan seti toplamıştı. O seti kullansaydı bir bağlamda Hermes Loncasına denk olabilirdi.

 

‘Ama bu durumu bütünüyle değiştirmezdi.’

 

Lee Hyun, bir Ruh Çağıran olarak gücünün doruğuna ulaşıyordu. Liçler bir ölümsüz lejyonu yaratabiliyordu ama ordu başta güçsüz oluyor ve eğitilmeleri gerekiyordu. Bard Ray ve Kraliyet Muhafızlarının müdahalelerinin üstesinden gelerek bunu başarmaksa zor olurdu.

 

‘Bunu istemiyorum.’

 

Lee Hyun, yetenek yetkinliği, tecrübe ve öğe kaybedeceği için mağlup olmak istememişti. Ama ona hala Savaş Tanrısı Weed olarak saygı duyanların sayısı çoktu.

 

Bard Ray tarafından mağlup edilmiş olmasına rağmen Kraliyet yolunun en popüler oyuncusuydu. Savaş Tanrısı Weed hala herkesin kalbindeki yerini koruyordu.

 

‘Böyle yaşamak istemiyorum.’

 

Lee Hyun şu anki gücünden hoşnut değildi. Büyü Kıtası oynadığı zamanlarda tepesi fena halde atardı ve kendisine saldıran herkesin canını alır, kimse de çıt çıkartamazdı.

 

Savaş Tanrısı namınınsa Kraliyet Yolunda farklı bir ağırlığı vardı. Ve Weed’in gerçek mizacı hiç değişmemişti.

 

***

 

“Bitap düşene dek çarpışıyorlar. Sonra da başkalarından daha fazlasını alıyorlar……”

 

Yoo Byung-jin, oyuncuların mücadelelerini izlemekten hoşlanıyordu. Ana kıtada öyle bir gelişim söz konusuydu ki mütemadiyen bir savaş çıkıyordu. Daha güçlü olmak adına nice kuşatma gerçekleşiyordu.

 

Hermes Loncasının Kallamore Krallığını ele geçirişi sonrası diğer loncalar karargahlarını taşımak durumunda kalmış, etraftaki kale, şehir ve hisarlar el değiştirmişti. Buna aktif olarak direnmeye çalışan bir grup vardı. Kral Krallıkla birlikte geri çekilirken loncanın erişemeyeceği noktalarda bir ordu da toplanmıştı.

 

Embinyu Kilisesi de beyin yıkama ve korkutma yoluyla çılgınca takipçi toplayarak yayılmayı sürdürüyordu. Büyük bir loncanın bakış açısıyla tüm bu kargaşa bir fırsat doğuruyordu ve avlanma sahalarını rezerve etmenin mümkün olmaması hiç fena değildi.

 

Embinyu Kilisesi bir bölgeyi istila ettiği takdirde kentsel dönüşüm ve gelişimler uçup gidiyor ama yağmalanan zenginlikleri geri almak, katkı ve kamuoyu duyarlılığını güvence altına alabiliyordu.

 

Büyük loncaların çoğu, içişlerini yönetmektense agresif bir yayılmacılıkla büyümeyi tercih ediyordu.

 

“Bu kaos kontrolden çıkmaya devam ederse Ana Kıta Karanlık Çağlardan geçecektir.”

 

Yoo Byung-jin, Kraliyet Yolunun yayın istasyonlarına ulaştırılmayan bilgilere sahipti.

 

Embinyu Kilisesi enerjisini halkın duyarlılığından alıyordu. Hızlı gelişimleri insanları gerginlikten titretmeye yetiyor ve gizli tuttukları kuvvet hayal gücünü aşıyordu!

 

Ana Kıtanın büyük bir gücü halini aldıkları takdirde onları devirmek zor olacaktı. Ve yeni bir krallığa evrilmeleri durumunda kıtanın kalanı da Karanlık Çağlardan nasibini alacaktı.

 

“Tarihi bir olay olacak. Kraliyet Yolunda böyle bir şey yaşanması beni hiç şaşırtmaz.”

 

Diyen Yoo Byung-jin, Kraliyet Yoluna hakim yapay zeka sistemine bir soru yöneltti.

 

“Hermes Loncası ve Kara Aslan Loncasına ne oldu?”

 

-Kara Aslan Loncasının mağlubiyeti sonrası Hermes Loncası dört bir yana yayıldı. İttifak hala geçerli ve savaş itimatla yayılmakta. Kara Aslan Loncası ise diğer prestijli loncalara geçiş yapan oyuncular nedeniyle küçülmeye gidiyor.

 

“Kara Aslan Loncasının Tullen Krallığını ele geçirme planlarına ne oldu?”

 

-İç işlerini kontrol altına almaya hatırı sayılır bir vakit ayırmaktalar. Carlise güçlü ve popülaritesi yüksek biri ama Bard Ray’e televizyonda böylesine acınası bir şekilde yenildikten sonra saygınlığını geri kazanması kolay olmayacak.

 

“Hermes Loncası işini iyi biliyor.”

 

-Geniş bir yapılanmaya, harikulade bir ivmeye ve cüretkar taktiklere sahipler.

 

Hermes Loncası Melbourne Madeninde Kara Aslan Loncasını ayaklar altına almıştı, dolayısıyla toparlanmaları kolay olmayacaktı. Oyuncular bir hayli tecrübe ve yetenek yetkinliği yitirmiş, yenilgileri nedeniyle özgüvenleri yerle bir olmuştu. Kara Aslan Loncası daha en başından Hermes Loncasının taktiklerine yenik düşmüştü.

 

Bard Ray patron canavar avı yayınlandığında bile geri adım atmamıştı. Carlise ve Kara Aslan Loncası öfkeyle kalkıp zararla oturmuş, savaş timi ve Kraliyet Muhafızlarının gücüyle darmaduman edilmişti.

 

Melbourne Madeninin girişini kapatıp bekleseler de sonuç farklı olmayacaktı. Yoo Byung-jin yapay zeka aracılığıyla her şeyi görebiliyordu. Hermes Loncası Melbourne Madeni civarına 200 kişi gizlemişti. Stratejileri, geri çekilmeyip Kara Aslan Loncasını tuzaklarına düşürmekti.

 

Bu savaştan en karlı çıkan Hermes Loncası olmuştu.

 

“Kararlı adamları takdir ederim.”

 

-Lafaye Lonca Efendisi olmayı hak ediyor.

 

“Loncanın dış işlerini yönetecek beceriye sahip. Haven Krallığını yiyip yutmayı başardığına göre taktikleri de başarılı.”

 

Yoo Byung-jin Kraliyet Yolunda pek çok noktayı gözlemliyordu.

 

Bilindik turistik mekanlar insanlarla dolup taşıyordu. Uçurumlar, dağlar, volkanlar, bataklıklar, nehirler, okyanuslar… Şahane manzaralar ve mutlu mesut yaşayan insanlar görüyordu. Çiftçiliğin ve toplayıcılığın tadını çıkaranlar da vardı. İnsanlar gerçek hayatta yaşayamadıkları nice şeyi deneyimleyip eğleniyordu.

 

Kullanıcılar istedikleri rolü oynuyorlardı. Gelişmek için vahşi canavarları avlıyor, önemli elementler için başkalarından yardım istiyorlardı. Oyuncu sayısı günbegün artsa da kıta oldukça genişti. Risklerin ve maceraların sonu yoktu. Avlanmaya ve maceralara zaman ayıramayanlar güvende kalmak için meşhur şehirlerin etrafında yaşayabiliyordu.

 

“Çiftçi Miretas’ın Sınıf Üstatlığı Görevi ne alemde?”

 

-Yakın zamanda 9. aşamayı tamamlayıp 10.ya geçti.

 

Atılan tohumların büyümesini gerektirdiği için Çiftçilik Sınıfı Görevi biraz yavaş ilerliyordu.

 

“Peki ya Maceracı Chase?”

 

-İhtiyacı olan küçük mor kılıcı bulamıyor. Sonraki macerası için gereken 2 ipucunu da henüz bulmadı.

 

“Bir süredir 11. görevde takılıp kaldı yani. Bulmaca çözme ve girişkenlikteki başarısı zindanda yolunu bulma yeteneğine kıyasla biraz sönük kalıyor anlaşılan.”

 

Yoo Byung-jin, Üstatlık Görevlerini yapan tüm oyuncuları tek tek gözlemliyordu. Ve görevlere ayrılan zaman istikrarlı bir artış gösteriyordu.

 

Yayın istasyonları da Üstatlık Göreviyle uğraşan oyunculardan görevlerine dair bir video ya da röportaj koparmaya can atıyordu. Yoo Byung-jin şu anda izlediği sahneleri onlara verdiği takdirde büyük bir popülerlik kazanabilirdi ama böyle bir şeyi yapmaya niyeti yoktu.

 

Sınıf Üstatlığı Görevleri ilerledikçe oyuncuların hayatı değişebilecekti. Daha önce hiç görülmemiş ürünler ortaya çıkacak, yeni zindanlar açılacak, hatta ırklar arasındaki yakınlık bile bu süreçten etkilenecekti.

 

“Weed?”

 

-Henüz giriş yapmadı. Yeterli süre geçmedi.

 

Ölen bir oyuncu gerçek zamanlı olarak 24 saat boyunca oyuna giriş yapamazdı.

 

“Ağır bir darbe alacak. Bard Ray tarafından alenen yenildiği için seviyesi ve yetenek yetkinliği düşecek. Hem de önemli bir süreç içerisinde.”

 

Oymacılık, diğer mesleklere kıyasla yetenek yetkinliğini yükseltmenin çok daha zor olduğu bir daldı.

 

“Bağlantı kurduğunda haberim olsun lütfen. Ve de Weed’in videosunu aşağıdaki monitörlere konumlandır.”

 

-Talebinizi yerine getireceğim. Weed bağlantı kurarsa görüntüsü 8. ya da 9. monitörde yayınlanacak.

 

Yoo Byung-jin, Weed’i gözlemleyebilmeye büyük bir alan ayırmıştı.

 

“Oyuna bağlanıp çaresizliğe kapılışını görmek keyifli olacak. Kul kul kul.”

 

***

 

Lee Hyun etrafına doluşan öğrenciler yüzünden okulda zor bir gün geçirmiş, birinci sınıfların bile diline düşmüştü.

 

“Morata’da mı olacaksın?”

 

“Sunbae-nimle bir şeyler yemek çok hoşuma giderdi.”

 

Sürekli tanımadığı birinci sınıflar tarafından selamlanmıştı. MT ve festivalden sonra Lee Hyun’u tanımayan kalmamıştı. Halihazırda sanal gerçeklik departmanının bir parçasıyken bir de Kraliyet Yolunda büyük başarılara imza attığı keşfedilmişti.

 

Yalnızca 3. sınıf öğrencisi olmasına rağmen Morata Lordu olarak edindiği popülerlik ve nüfuzun eşi benzeri yoktu. Bir yayın istasyonunun oylamasında Morata, insanların yaşamayı en çok istediği yerler arasında 1. seçilmişti.

 

“Morata’ya gelirsem Sunbae-nimle buluşabilir miyim?”

 

Kız öğrencilerden utangaç itiraflar da işitmişti. Üniversite profesörleri bile Lee Hyun’a ılımlı yaklaşıyordu.

 

‘Notlar konusunda faydasını görürüm.’

 

Lee Hyun dersler bitince eve geçmişti. Dün oyuna giriş yapamadığı için günü Seo-yoon’la birlikte evi temizleyerek geçirmişti ve ev, temizliğin verdiği ferahlatıcı hisle doluydu!

 

“Savaş alanına dönme zamanı geldi.”

 

Diyen Lee Hyun, sonunda kapsüle giriş yaptı.

 

***

 

Weed, Treipeak surlarının altında oyuna bağlandı.

 

“Deri zırh giyilsin.”

 

Diyerek hızlıca 130. seviyedeki çaylaklara uygun bir kıyafet giyindi.

 

“Böyle zamanlarda sıradan bir görünüm işe yarar.”

 

Günlük kıyafetlerle çoğu kişi tarafından tanınmazdı. Treipeak bölgesi Kara Aslan Loncasına aitti. Ve hala Hermes Loncası baskınıyla uğraşan lonca için Weed’in oradaki varlığı önemsizdi.

 

“Kontrole başlayalım… bakalım ne kadar tecrübe yitirmişiz!”

 

Weed’in yüzleşmesi gereken üç farklı kötü haber vardı. Tecrübe, yetenek ve ekipman!

 

“İstatistik Penceresi!”

 

-------------------------------------------------------------------

Karakter Adı: Weed        Grup: Tarihi Kahraman

Seviye: 409        Meslek: Efsanevi Ay Işığı Oymacısı

Unvan: Dünyayı Değiştiren Oymacı          Şöhret: 92,007

Sağlık: 41,230  Mana: 19,405

Kuvvet: 1,443   Çeviklik: 1,097

Canlılık: 209      Zeka: 355 (+51)

Bilgelik: 505 (+55)          Mücadele Ruhu: 525

Dayanıklılık: 270 (+68)  Azim: 55 (+8)

Sanat: 2,430     Karizma: 530

Liderlik: 787      Şans: 143

İnanç: 207+435 Cazibe: 451+30

Direnç: 471        Saygınlık: 153

Konsantrasyon: 92     Cesaret: 200

Şeref: 43             Doğaya Yakınlık: 1,043

Saldırı: 7,103    Savunma: 1,941

Büyü Direnci:  Ateş: %33   Su: %39  Toprak: %39   Kara Büyü: %41

+ Tüm istatistiklere fazladan 20 puan eklendi.

+ Sanat istatistiğine fazladan 80 puan eklendi.

+ Ay ışığı altında tüm istatistikler %30 artış gösterir.

+ Özelleştirilmiş öğeler.

+ Tüm üretim yetenekleri ustalık seviyesine çıkartılabilir. Döküm yöntemiyle üretilen tüm öğelerle ilişkili yeteneklere ayrıcalıklı muamele gösterilir. En iyi yetenekler edinilebilir.

+ Alışılmadık ve yüksek sanatsal değerli heykeller şöhreti arttırır.  

+ Heykeller, üretim yetenekleri, mücadele tecrübesi ve görevler neticesinde tüm istatistikler 178 puan artış gösterdi.

+ Baharan’ın Bileziğini takmanız sayesinde tüm istatistikler 15 arttırıldı.

-------------------------------------------------------------------

 

Seviyesi 409’a düşmüştü. Tecrübeyi kazanmak zor olsa da diğerlerine kıyasla daha basitti. Oymacılık yetkinliği %11.4 düşerek İleri Düzey 8. Seviye %49.7’ye gerilemişti. El Becerisi, Demircilik, Dikiş, Aşçılık, Balıkçılık ve saldırı yetenekleri de ufak düşüşler yaşamıştı.

 

“Demek öyle… Şansımın bir yardımı dokunmamış.”

 

Maceracının Şansı, ölümden alınan zararı azaltabilirdi. Ama Şans, diğer mesleklerde pek işe yaramamıştı, Weed’in Şansı ölüm cezasını azaltacak kadar yüksek değildi.

 

“Peki ya öğem……”

 

Bizzat üzerindeki tüm eşyaları yokladı. Bandajlar, bitkiler, oklar, olta, bileme taşı, oymacılık materyalleri, görev için gereken safirler derken hepsini tek tek, titizlikle kontrol etti!

 

“Ta-Talrock’un İman Zırhı gitmiş.”

 

Ama nicedir onu canavar saldırılarından koruyan o harika zırhın yerinde yeller esiyordu.

 

“Böylesi bir zarar……”

 

Weed kısa bir süreliğine gözlerini yumdu. Göğsünü döven öfkeye dayanmak zorundaydı. İçinden Haven Krallığına, Hermes Loncası bölgesine gidip intikam almak geliyordu. Ama bunu denerse bir kez daha öldüğüyle kalırdı.

 

“Onlara bunu kesinlikle ödeteceğim.”

 

Diyen Weed, öfkesini dindirmek için işine odaklanmakta karar kıldı.

 

“Sınıf Görevimi rapor edip gizli bir kılıç ustalığı tekniği edinmeliyim.”

 

İlk adım güçlenmekti! Kılıç Ustası Ash’le tanışarak bir kılıç yeteneği elde edebilirdi. Kılıç Ustalığı İleri Düzeye ulaştığı için buna hakkı vardı. Bildiği tek gizli kılıç tekniği Işıyan Kılıç olamazdı.

 

“Zaten Işıyan Kılıçtaki yetkinliğim hala az, o yüzden yeni bir yetenek edinmek işime yarayacaktır.”

 

Weed, her konuda iyi olmakta kararlıydı!

 

Ash’in adası, öğrencilerin kazara tekneyle denk geldiği ve yeniden ziyaret etmenin zor olduğu bir yerdi. Rüzgar ve okyanus akıntıları nedeniyle rota değiştiği için normal şartlarda bu işe birkaç ay adamak gerekirdi. Ama Weed’in yanında Yurin vardı, yani tek bir resimle oraya ulaşabilirdi.

 

***

 

Martılar, dalgaların dövdüğü bir adanın etrafında uçuşuyordu. Ve Weed, yanında Geomchi ve Geomchi2 ile Ash’in yaşadığı meçhul adaya ulaşmıştı.

 

“Weed, kılıç tekniğinin öğrenildiği yer burasıydı işte.”

 

“Tamamdır. Anlaşıldı, Üstat-nim.”

 

“Sağlam bir şey çıkmayabilir ama yine de öğrenmekle iyi edersin.”

 

Geomchi, Geomchi2 ve diğer eğitmenler de dün Yurin’le birlikte Melbourne Madenine ulaşmıştı ama geç kalmışlardı. Işınlanma geçidine girip Hermes Loncasına saldırarak cesurca can vermişlerdi!

 

Geomchi ve Geomchi2 güçleriyle gurur duysalar da Weed’in verdiği gazla gizli kılıç tekniğini edinmeye adaya gelmişlerdi.

 

“Diğer insanlardan bir şeyler öğrenmek gerekir……”

 

“……..”

 

“Tabii ki Üstat-nimin bir kılıç tekniği edinmesine gerek yok ama yine de bir dövüşte kullanırsa havalı görünebilir.”

 

“…….”

 

“Yani şey, kadınların gözünde popüler olabilir…...”

 

“……..!”

 

Weed, Geomchi ve Geomchi2 adaya ulaşıp çene çalarken Ash, ağaçların arasında belirdi.

 

“Buraya benden kılıç ustalığını öğrenmeye mi geldiniz? Eğer öyleyse bunun için yeterince kalifiye olmalısınız.”

 

Diyen Ash, ortaya çıkar çıkmaz kendisini bekleyen yüzleşme için kılıcını kaldırdı.

 

“Bu kısa cümleler işimi görür.”

 

Karşılığında Geomchi, çantasından bir kılıç çekerek yetkinliğini rahatlıkla kanıtladı. Mücadeleleri 30 dakika bile sürmedi. Teknik kılıç becerilerine sahipti ve ayrıca hasarı ikiye katlayıp düşmanı püskürtmek için manasını kullanabiliyordu. Sahte bedenler de fazlasıyla dayanıksızdı.

 

Geomchi’nin keyfini sürdüğü bu birkaç dakikanın sonunda Ash, onun yeteneğini kabul etmek zorunda kaldı. Uzun kılıç kullanımında Geomchi’den iyisi yoktu!

 

Ardından Geomchi2 de klonlar karşısında benzer bir galibiyet aldı.

 

“Bendeniz Weed. Bir Oymacıyım ama sizi gerçekten takdir ediyorum. Kıtanın huzurunu korumak adına bu kılıç tekniğini edinmek istiyorum. Sizinle tanışmak benim için bir şereftir.”

 

Weed ise onlardan biraz farklıydı. Karşısında kendisinden daha üst seviye bir Kılıç Ustası vardı, haliyle iltifatlar doğal bir şekilde ağzından dökülmeye başlamıştı.

 

“Mesleğin Oymacılıksa kılıç becerisi edinmek için çok çaba harcamış olmalısın. Sağlam bir mücadeleyi iple çekiyorum.”

 

Weed, Ash’in klonlarını yaratışını izlerken nefesini dikkatle kontrol altına aldı. Onca klon arasından gerçek bedeni tespit etmek zor olacaktı.

 

Bu yüzden en basit yaklaşımı seçti. Hepsinin canını alıncaya dek pervasızca mücadele edecekti!

 

“Başlıyorum.”

 

Weed’in etrafı, kendisine çeşitli saldırılar gerçekleştiren Ash ve klonlarıyla sarıldı. Weed de ciddi bir konsantrasyon sergiledi.

 

‘Hızlı düşünüp hızlı hareket etmeliyim. Bedenimin tepki verme hızını maksimuma ulaştırmalıyım… Tıpkı yolda para bulduğumda olduğu gibi.’

 

Çarpışırken önünden, yanından ve hatta arkasından gelebilecek saldırılara karşı bile tetikte olmalıydı.

 

-Ash’in klonu tarafından bacağınızdan yaralandınız.

Yaralı bölge iyileşinceye dek hareket hızınız %7 azalacak.

Direnciniz neticesinde sağlık 983 azaldı.

 

Sahte bedenler gerçeği kadar güçlü değildi. Weed’in direnci ve azmi sayesinde saldırılar büyük bir risk de teşkil etmiyordu, bu sayede kılıcını çılgınca savurabiliyordu.

 

“Heriam Eskrimi!”

 

Weed, mağlup ettiği her klonda yaralarla kaplanıyordu. Kendini hiç savunmadan saldırışıyla delirmiş bir savaşçıyı andırıyordu. Geomchilerin performansına kıyasla fena halde beceriksiz görünen Weed, klonların ortasına atlamıştı.

 

Kılıcının bir şeylere temas ettiği her seferde kıvılcımlar saçılıyordu. Weed, yıkık bir krallığın geri kalan tek şövalyesiymişçesine çarpışıyordu! Ash’in klonlarıyla boğuşurken ağır ağır soluyor, Bard Ray mağlubiyeti sonrası geri adım atmak istemiyordu.

 

‘Sürekli yenilip durursam… Zengin bir ailenin oğlunu kıskanmaktan öteye gidemem.’

 

Weed’in sağlığı 3’te 1’e inmişti. On klon ortadan kalktığı andaysa Ash, bir teklifte bulundu.

 

“Artık durabilirsin. Benim tekniğimi kavrayacak yetenekten yoksunmuş gibi görünüyorsun.”

 

Ancak Weed kafasını salladı.

 

“Savaşmaya devam edeceğim.”

 

“Öyleyse seni öldürürsem pişman olayım deme.”

 

“Pişman olacağım. Ama yine de savaşacağım.”

 

Klonların sayısı azaldığı için mücadele kolaylaşmıştı. Fakat Weed’in sağlığı hala azalıyordu ve yaralarının sayısı bir hayli fazlaydı. Açık yaraları yüzünden hareket etmekte zorlanıyor, giderek yavaşlıyordu.

 

‘Güvenebileceğim tek şey, bedenim. Bu mücadeleyi kazanacağım!’

 

O Geomchilerin öğrencisiydi, haliyle teknik becerisi fazlaydı. Gerçek Ash gizlenirken Weed, saldırılarının hasarını arttırabiliyordu. Kılıç Ustalığı yeteneği, İleri Düzey 2. seviyeydi.

 

Saldırı ve mana yönetimindeki farklılıkları nedeniyle gerçek Ash’in saldırılarını engellemekte zorlanıyordu. Bu süreci asıl zor kılan şeyse Ash’in bedenini klonların arasında gizleyip duruşuydu.

 

‘Hepsini ezip geçmeliyim.’

 

Diye düşünen Weed, kendini klonların üzerine attı.

 

-Çılgınca mücadeleniz neticesinde Mücadele Ruhu gelişti.

Saldırı ve savunma istatistikleriniz artış gösterecek.

 

“Keheok!”

 

Weed’in sağlığı yalnızca %4’tü. Ama artık tüm klonlar gitmiş, geriye yalnızca Ash kalmıştı. Bu noktada kendini öne atarsa ölme ihtimali 3’te 2’ydi.

 

“Teknik becerin yetersiz olabilir ama hiç pes etmemek gibi bir niteliğe sahipsin. Seninle çarpıştığım birkaç dakika bunun farkına varmamı sağladı.”

 

*Ttiring!*

 

-Çok daha düşük kalitede silahlar ve zırhlarla Ash’le çarpıştığınız için tüm istatistikler 3 arttı.

-Bu karşılaşma neticesinde Kılıç Klonlama yeteneği edindiniz.

 

Evet, artık kılıç klonlayabileceklerdi! Geomchi ve Geomchi2 ikilisi bu başarının ardından diğer eğitmen ve öğrencilerle bira içmek için Morata’ya geçmeyi seçti. Işıyan Kılıcı da kalenin içerisindeki heykelden edineceklerdi. Weed ise Üstatlık Görevini Ellyon’a rapor etmek için Ugoth’a geçti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr