Lms 22.8 : Kaderi Reddetmek (3/3)

avatar
2781 16

Legendary Moonlight Sculptor - Lms 22.8 : Kaderi Reddetmek (3/3)


Çevirmen : Clumsy-nim



Balkan'ın Çağrısı görevi başlamak üzereydi.

 

Weed’in heykelleri Morata’da kalmıştı.

 

Tamı tamına gece yarısında Ölümsüz Lejyonunun görüntüleri ve onlarla ilişkili manzaralar, Weed’in gözlerine dolmaya başlamıştı.

 

Soğuk sis, suların aktığı nemli vadileri örtüyordu.

 

Kendiliğinden büyüyen yaşlı ağaçlar, karanlık ve nemli bölgeleri bozuyordu.

 

Çok az gün ışığı vardı ve neredeyse hiçbir ses işitilmiyordu.

 

Takırtukurtakırtukur.

 

Aşağıdaki vadiden Alevli İskelet birlikleri yaklaşıyordu.

 

Hiçbir şeye aldırış etmiyor ve hızla vadiye, geniş tarlalara giriş yapıyor, ormanları aşıyorlardı.

 

Şaşırtıcı sayıda Alevli İskelet, sıra sıra dizilmiş halde yürüyordu.

 

İnanılmaz bir şekilde hedefleri, büyük bir kayadaki yarıktı!

 

İşte Alevli İskeletler o yarığa girme mücadelesi verirken onlar geldi. Eski günlerin Kıyamet Şövalyeleri.

 

"Hey kokulu şeyler, inin üstümden, defolun!"

 

Derken kısa bacaklı bir Cüce, elinde baltasıyla açığa çıktı.

 

Ve baltasını her savuruşuyla Alevli İskeletleri ezip dağıttı.

 

Barbarlar, Elfler ve Peri kabileleri de geçmişte olduğu gibi defans geliştirerek Cücelerle birlikte çarpışıyordu.

 

“Ölümsüzler geldi, Ateeeeş!”

 

Güzel Elf kızları doğru anı bekliyordu. Kıyamet Şövalyeleri görünür olduğu andaysa ışık oklarını yaylarına yerleştirerek yaratıklara saldırmaya başladılar.

 

Ölümsüz Lejyonu ibret olsun diye kabilelerin cezasını verirkense manzara yeniden değişti ve Balkan göründü.

 

Evet, ejderha kemikleriyle yapılmış bir tahtta tüm çarpıklığıyla oturan kişi, Balkan’dı!

 

Göğsü ilahi gücünü yansıtıyor, yoğun kara dumanlar yükseliyor ve Balkan’ın arındırma aurası tarafından bastırılıyordu.

 

Balkan, çene kemiğini titreterek, “Ayaklanın, ey Ölümsüz Lejyonum… çok yakında her şeyi yok edeceksiniz.” dedi.

 

*Ding!*

 

****

 

-Karanlık Büyücü, Balkan Demoph adlı Ruh Çağıran.

O, Ölümsüz Lejyonuna önderlik etti ve kıtanın çeşitli Adil Tarikatlarına meydan okudu. Adamları güçle dolup taşardı.

Bu, Yaşayanlar ve Ölüler arasındaki bir mücadeleydi!

Zamanında mağlup edilen Balkan’ın etine saplanan bir kılıç nedeniyle Sağlığı ve Manası mühürlüydü.

Hayatta kalmak için hayvanlar ve yaratıkların hayatlarını emdi. Ve kendilerini hazırladılar.

Peri Kraliçesi Teney ve koruyucusu olan Cüceler. Balkan, hem Cücelere hem de Perilerin Kraliçesi Teney’e meydan okudu.

Periler, özgür ruhlu doğaları nedeniyle yeteneklerini eğlence üzerinde yoğunlaştırırdı. Dolayısıyla hatırı sayılır bir askeri güçleri bulunmuyordu.

Periler diyarındaki İnsanlar ve diğer canlıların onlar karşısında hiçbir şansı yoktu ve sayıları büyük oranda düşürülmüştü.

Yüzlerce yaralı Cüce vardı. Peri Kraliçesi Teney ve diğer periler dört bir yanda çırpılan kanatlarıyla onları iyileştiriyordu.

Yaşlı Liç Balkan Teney’in hayatını emdiğinde Teney, yeni Mana kaynağı olarak Balkan’ın eski gücüne kavuşmasına imkan tanıyacaktı.

Balkan, Peri Teney’in gücünü yiyip bitirmeye devam ediyordu. Perinin gücü, Balkan’ın bedenine saplı kılıcın verdiği hasarı telafi ediyordu.

Ancak Balkan, çırağı Liç Shire’a ihtiyaç duyuyordu.

 

-Balkan Demoph’un Çağrısı görevi edinildi.

-Balkan, çırağı Liç Shire için Kara Büyüyle bir portal açtı.

 

****

 

Weed, karşısında Karanlık Lordla birlikte açılan kapının önünde dikiliyordu.

 

“Balkan orijinal gücünü geri kazanırsa daha da korkunç olur.”

 

Versailles Kıtasının tüm Kutsal Tarikatları hazırlanmıştı. Kutsal Şövalyeler ve Rahipler, Ölümsüz yaratıklara karşı ordularını sıraya dizmişti!

 

Açılan portalın önünde bekleyen Weed, Balkan’ın doğurduğu korkuyu teninde hissedebiliyordu.

 

"Burada bir portal açıldıysa Balkan onun çırağı olduğumu düşünüyor demektir. Herhalde Teney ve Cüceler şimdiye onca kabileye rağmen mağlup edilmiştir."

 

Lejyonundaki ölümsüzlük büyüleriyle güçlerini arttıracaklardı.

 

Weed de bu göreve yalnızca Heykel Dönüşümüyle Liç Shire kimliğine bürünerek devam edebilirdi.

 

"Balkan’ın hazinesi, çılgınca bir ganimet toplanmıştır."

 

Weed bu düşüncenin etkisiyle portala doğru adımını attı.

 

Aklından geçen tek şey ‘para para para para para para para para para, hazine hazine hazine’ idi.

 

Tam içeriye girecekkense ansızın duraksadı.

 

“Ama zamanında savaşta mağlup olanların hazineleri daima yağmalanırdı.”

 

Gerçi Ölümsüzler denemeye devam etmiş, hemen hemen tüm kıtayı fethetmişti.

 

Hal böyle olunca durum tamamen umutsuz görünmüyordu!

 

**********

 

Unicorn'un halkla ilişkiler takımı üyeleri video odasında toplanmıştı.

 

Belirli oyuncuların Kraliyet Yolundaki ilerlemelerine dair kesitleri gerçek zamanlı olarak izliyorlardı.

 

Sonuç olarak, Yoon Soo Jang'ın ekibi ve Operasyon Departmanının diğer çalışanları görüşmeler için bir araya gelmişti.

 

Önlerindeki ekranda, Weed’in açık bir portala girip girmeme konusunda kafa yorduğunu görebiliyorlardı.

 

Başkan yardımcısı, ne kadar vakit geçtiğini sordu.

 

“Weed’in kararı nedir?”

 

"Henüz bilmiyorum. Aklından hangi seçeneklerin geçtiğini anlayamıyorum."

 

Yoon Soo Jang da Weed’in kararını öngöremiyordu.

 

Analizleri Weed’e dayandırılırsa motivasyonunun daima büyük oranda para ve ödüle bağlı olduğu söylenebilirdi.

 

Onun için bir bakır bile hassas bir konuydu.

 

Dışarıdan bir göz için hangi kararı vereceğini çözmek zordu, çünkü bu onun göreviydi ve daha önce hiçbir oyuncu bu tarz bir maceraya atılmamıştı.

 

Weed’in çoktandır beklenen karar anını izleyen Unicorn personeli, sandalyelerinde birer heykel misali oturuyordu. Tuvalete gitme dürtülerini bile bastırmaları gerekiyordu.

 

Gerçek dünyayla Kraliyet Yolu arasındaki zaman farkı azdı.

 

Yayıncıların canlı yayınlarında sorunlar çıksa da izleyiciler bu durumu umursamıyordu.

 

Videonun hızı dört kat arttırılmış, ses olabildiğince açılmış, gereksiz kısımlar kesilmişti. Çok geçmeden videoyu teslim edeceklerdi.

 

"Bunu bir sonraki aşamaya devredin lütfen."

 

Böylece Weed’in çiçek heykeli yaptığı videoyu teslim eden grup, yeniden sandalyelerine dönerek karar sürecini izlemeye koyuldu.

 

Elbette Weed’in yaptığı şey sadece heykel yapmak değildi, o heykele kırkayaklar ve tırtıllar bile eklenmişti. Çiçek tarhına, vasat bir eserde görmeyi beklemeyeceğiniz bir ekleme yapıldığı söylenebilirdi!

 

"Biraz vakit alacak."

 

"Balkan'ın Görevi Ölümsüz Ruh Çağıranlar için çok önemli ama böyle pervasızca karar veremem."

 

An itibarıyla Weed, Versailles Kıtası Karanlık Büyücüleri arasındaki tek Ölümsüz Ruh Çağıran olabilirdi.

 

Balkan, tüm Karanlık Büyücüler ve Ruh Çağıranları çağırmıştı. Weed, oraya gittiği takdirde Liç Shire profiline uyan tek kişi olacaktı. Merkezi güç ekseninde öngörülemeyen değişiklikler olabilirdi.

 

Görevin ölçeği devasaydı. Balkan’ın görevi, Versailles Kıtasındaki Ruh Çağıranlara özgüydü.

 

Unicorn çalışanları Weed’den hoşlanıyordu.

 

Son Kehaneti şekillendirişi ve beş parçayı elde edişiyle yüzyılın Oymacılık macerasına imzasını atmıştı!

 

Bard Ray’ın loncasındaki oyuncu sayısıysa başından beri dalgalanıyordu. Oyuncuların kulaktan kulağa fısıldadıkları, diğer prestijli loncalardan transfer olmalarını sağlıyordu.

 

"Bu karar çok vakit alacak. Hadi diğer ekranlara bakalım."

 

Böylece personel, monitöre başka bir noktanın görüntüsünü yansıttı.

 

Gölgeler Diyarının.

 

*******************

 

Çaresizlik Ovaları ilk defa Rosenheim Krallığından Maceraperest partilerine ev sahipliği yapıyordu.

 

Son zamanlarda, Weed'in ikonik maceraları artmıştı. O günden beri de oyuncular, kendi maceralarına atılma arzusuyla Versailles Kıtasından yola çıkıyordu. Çoğu kalabalık bir maceraperest grubu toplayarak parti kuruyordu. Bazılarıysa bir müddet önce gizli bir görevleri olduğunu fark etmişti ve bu S sınıfı zorluktaki görevin tam 13 adımı vardı. Şimdi de o görevin son kısmına yaklaşıyorlardı.

 

"Hmm, dikkatli ol ve bu harabeye çok yaklaşma."

 

“Öhö öhö! Niye bu kadar çok toz var ya?”

 

Gümüş Yüzük Paralı Askerlerinden bir Hırsız, Hortlaklarla gerçekleştirdikleri savaş sonrası antikaları ve kağıt yığınlarını karıştırırken bir şey bulmuştu.

 

Versailles Kıtasındaki görevlerle ilgili herhangi bir ipucu, herkesi harekete geçirebilirdi.

 

Ve bu ipucu, öncekileri güçlendirmişti.

 

"Zorluk seviyesinin C sınıfına dek çıkacağını gerçekten bilmiyordum."

 

"Evet, bir yılda hallederim demiştin ama iki yıla yaklaştı."

 

Öte yandan görevleri zincirleme hale getirmeyi sağlayan aksesuarların, o görevleri çözmeye her daim yardımı dokunurdu.

 

Ayrıca bu, zorluk seviyesiyle birlikte işin içindeki öğelerin de artacağı anlamına gelirdi.

 

Engin Versailles Kıtası tarihinde bu denli bilge biriyle hiç karşılaşmamışlardı.

 

Macerayı macera kılan şey, yolculuğun sonuna ulaşmaktı.

 

Valhalla düzenine ait bir öğeyi geri almak adına Embinyu Kilisesinin aurasına sızmak zorunda kalmışlardı. İşte Shin Yejon’un görevi buydu!  

 

Şu anda savaştıkları Embinyu Kilisesi Şövalyeleri, 420. seviyeyi aşacak güçteydi.

 

Elbette dünyanın gölgeleri partisine bakacak olursanız, onların da aşağı kalır yanı yoktu.

 

Ancak Embinyu Kilisesine yakalandıkları anda Düzen Rahipleri, Büyücüler, Sihirbazlar ve Karanlık Şövalyeler kalabalık gruplar halinde akın etmişti.

 

Onların geçemeyeceği bir yol arayan Gümüş Yüzük Paralı Askerleri düşmanla karşı karşıya gelmiş ve Shin Yejon kapana kısılmıştı. İçeriye sızdı sızalı bir öğeyi arıyordu ve kendisine yaklaşan Rahilerle Şövalyelerle baş edemeyecekti. Bu yüzden onlar gelince arşivleri gizlemişti.

 

Kadim Tanrılarına sadık kalan Şövalye ve Rahipler, hatırı sayılır düşmanlardı.

 

“Beyler, ne kadar erken varabilirsiniz bilmiyorum ama umarım bir an önce gelebilirsiniz.”

 

“Neden içerisi yalnızca toz toprak ve kadim yaratıklarla doluyken bizden bu işi yapmamızı istiyorsun?”

 

"Bilmiyorum ama düşmanları bulmalısınız. Görebildiğim kadarıyla başımız fena halde belada. Çok fazla tehlikeli düşman var, o yüzden dikkatli olun. "

 

NPC’nin verdiği istihbarat komik gelse de durum kötü görünüyordu. Ayrıca geçmişteki uzun vadeli keşifler ve kazılar da kaçmanın mümkün olmadığı bilgisini veriyordu.

 

“Sadece 2-3 katı geçip tırmanmalıyız. Yeteneklerimiz büyük ölçüde gelişecek.”

 

"Bu arada, Shin Yejeon’un Valhalla’nın kayıp öğesini bulma görevi başarılı oldu mu?"

 

Bir dolu antika ve tarihi kalıntı rastgele dağıtılmış, öğeler yerleri kaplamıştı ve öylece yuvarlanıyorlardı.

 

Gümüş Yüzük Paralı Askerleriyse emsalsiz bir hazineyi, değerli kalıntıları arayıp buluyordu.

 

Tüm bunların görevle ilişkili olduğunu bilmeseler de orayı araştırıp Arkeoloji yeteneklerini büyük ölçüde arttırdıklarına değiyordu.

 

Maceraperestler, görevlerinde ve tarihi araştırmalar esnasında bu yeteneği sıklıkla gerekli bulurdu. An itibarıyla büyülü lambaları sessizce yanıyordu.

                                                      

Bu göreve dair ipuçlarını ararken altın şamdanlar ve diğer altın öğeler sırt çantalarına gidiyordu.

 

Maceraperestleri heyecanlandıran şey de böyle anların sevinciydi!

 

"Tanımla!"

 

Beni, çelik bir kutunun içerisindeki meşaleyi eline aldı.

 

****

 

Adalet Meşalesi

Dayanıklılık: 23/102.

Saldırı: 49 ~ 91.

Meşale karanlığı dağıtıyor. Savaş karşıtı Embinyu Kilisesi Düzeninin ön saflarında yer alan Valhalla, Daratesuga tarafından bir öngörü gerçekleştirildiğini duyuyor.

Kısıtlamalar: Onur ve Liderlik 600ün üzerinde olmalı.

Seçenekler: Tüm istatistikler +25.

Öngörü Yeteneği seviyesi +2.

Güçlendirilmiş Yıkıcı Doğruluk becerisi geliştirilir.

Yaraların iyileşme oranı %40 artar.

Valhalla’nın kutsayışından faydalanmak mümkün hale gelir.

Karanlık hizalanmayla yaratıklar bastırılır.

Kara Büyü Defansı etkin şekilde %83 artar.

Büyüleyici ve aldatıcıdır, Valhalla’nın arzusuna uygun zihinsel bir manipülasyon yaratır.

 

****

 

Daratesuga, Valhalla Düzeninin sunduğu en iyi savaşçıydı!

 

Beni’nin bulduğu yazılı eserlere göre Embinyu Kilisesine karşı verdiği mücadele sonrası ölmüş ve öğeleri ortadan kaybolmuştu.

 

Ansızın depodan kargaşa sesleri yükselmeye başladı.

 

“Yardıma ihtiyacı varmış gibi görünen tam 27 Paralı Asker var.”

 

"Bana yalnızca on dakikaya kadar kendilerini savunabilecekleri söylendi… aksi takdirde sağ çıkamayacaklar."

 

"Paralı Askerler haklı. O adamları kurtarmamız gerekiyor. Ben aradığımız şeyi buldum zaten, hadi!"

 

Beni, sakladığı bir parşömeni çıkarttı. O şey Geri Dönüş Parşömeniydi! Ancak Embinyu Kilisesi büyüleriyle devre dışı bırakıldığı için daha önce kullanması mümkün olmamıştı.

 

Shin Yejeone, 500 metre civarında bir noktaya iniş yapacaktı, ayaklarının altına yerleşmiş ışıklardan kaçabilecek olması gibi bir durum söz konusuydu.

 

"Hadi gidelim!"

 

Diyen Beni, parşömeni yırttı. Aynı saniyede Arşiv Departmanının kapıları açıldı ve gelen yaratıklar, Embinyu Kilisesi hizmetkarları ve destek kuvvetlerle birlikte içeriye doluştu. O anda Şövalyeler öfkeyle yeri tekmeledi ve üçü de ışıklar arasında gözden kayboldu.

 

"Endişelenmeyin, buldum."

 

**********************

 

Unicorn personeli ter dökmeye hazır halde bu sahneleri izliyordu. Shin Yejeon barikatının ufak bir boşluk yaratışı, öğelerin bulunmaları adına gizli geçitlere gizlenişi ve bu iş için paralı askerlerin tutuluşuna dek her şey öyle harikaydı ki insanın iltifat edesi geliyordu.

 

Prestijli görev zincirinin 13. adımına gelindiğinde görevin hızı, beklentilerin çok ötesine geçmişti.

 

“Buna dünyanın gölgeleri partisinin görevi diyelim mi, ne dersiniz?”

 

Yoon Soo Jang, Il Kang Son’a böyle dedi. Yalnızca davet edilen kişilerle diğer takımdan önce, görevle ilgili bilgiler ifşa edilmeden konuşuluyordu.

 

"Henüz sona ermedi ve herhangi bir meydan okumada daha dikkatli olmak kesinlikle zor ama yine de gelecekte daha da ileri gidebileceğimden emin değilim."

 

"Peki görevin başarısı neyle sonuçlanır?"

 

"Yalnızca geçmişte değil, gelecekte de oyuncularla Embinyu Kilisesi arasında anlaşmazlıklar söz konusu olur ve insanlar kendi kötücül arzularına göre seçim yapabilirler."

 

“Yeni bir reklam yapmam lazım.”

 

Unicorn, zamanında dünyadaki farklı istasyonlara dayanan bir reklam şirketi kurmuştu.

 

Ancak Kraliyet Yolunun zirveye oturuşu sonrasında reklama ihtiyaç duymaz hale gelmişlerdi. Kapsül satışlarının getirisi de eklenince bu şirketin para kazanma taktikleriyle ilgili söylenebilecek hiçbir şey kalmamıştı.

 

Bu nedenle artık kıtadaki değişikliklerin arkasındaki oyuncuların reklamını yapma işine geçmişlerdi. Bunun oyun istasyonlarıyla aralarında düzenli bir bilgi alışverişi olduğunu gösterip göstermediğiyse oyuncular tarafından bilinmiyordu.

 

Tabii ki iki üç ayda bir gönderilen reklamlardaki yeni oyuncu sayısındaki artışı görmezden gelmek gerçekten zordu.

 

Çöl alabildiğince uzanıyordu! Sırtlanlar avlarının peşindeydi.

 

Ekranın kristal berraklığında bir gölü yansıtması için ortam aydınlanıyordu.

 

Korkutucu sisler sudaki yansımaların çoğunu örtüyordu ama yine de şafak vakti gölün yüzeyinde ağaçları görmek mümkündü!

 

Derken manzara sıradaki sahneye geçti. Periler ve Elfler dev yapraklara binip ilerliyordu, bir sonraki sahnedeyse askerler belirdi. Hepsi de zırh, kılıç ve kalkan kuşanmıştı.

 

İşte bu, kadim, ebedi Ana Kıtaydı! Fetihler ve acımasızca atılımlar üzerine inşa edilmişti!

 

Kahramanların liderliğinde hisarlar ve kalelerdeki askerlere oklarını, büyülerini kullanmaları söylenecek ve mutlaka tıpkı geçmişte olduğu gibi galibiyetler elde edilecekti.

 

Görüntü, daha önce hiç görülmemiş yüzlerce, binlerce askerlik bir mücadeleyle savaş filmlerini andırıyor ve aralardaki siyah cüppelere bürünmüş Rahiplerin sayısı artıyordu.  

 

Bu esnada ihtiyar bir yaratık dövülerek mahzen açıldı. Shin Yejoeon, yaratığın bedenini işte oraya saklamıştı. Derken Embinyu Kilisesinin 7. Şeyhi Saheurani, bir şey ilan etti.

 

"Hazırlıklar tamamlandı. Aptal ve çelimsiz İnsanlar, Elfler ve Cüceler. Davamızı yönetecek ve yıkımı yayacağız!"

 

Ana kıta, eski onurlu sınıflar arasındaki bir anlaşmazlığa ev sahipliği yapıyordu, Embinyu Kilisesiyse resmi olarak bunu görmeye zorlanacaktı. Kötü güçlerin siması bir kez daha gözler önüne seriliyordu! Korkunç görüntüler yıkılan pek çok bölgeye yayılıyordu.

 

Versailles Kıtası üzerinde pek çok stratejik avlanma sahası veya sessiz, huzurlu alan. Dağlar, nehirler ve göller, denizler, kaleler ve kasabalar, Heulleugadeut Hisarı tarafından korunuyordu.

 

Morata’nın kuzey kesimlerine kısa bir yürüyüş yaptığınız takdirde devasa kara heykelleri de görebiliyordunuz. Ayrıca artık daha temiz görünen gecekondu muhitinin uzaklarda olduğunu gösteren konutlar da bulunuyor, bu durum oyuncuların katedralin büyüleyici manzarasını görmesine yetiyor ve kütüphanenin inşa edilmesi bekleniyordu.

 

*********

 

"İptal etsem daha iyi olacak."

 

Weed, karanlık portala girmeme kararı almıştı. Ölümsüz Lejyonu çok fazla araziyi yutmuş ve kötü ilişkiler yaratmıştı. Bu durumun süregelmesi zor olacaktı.

 

Ayrıca Morata, Versailles Kıtasının en büyük şehri olarak gelişiyordu!

 

Üretim temelli içtihat, Morata’yı işgal eden ölümsüz lejyonlarına liderlik edecek kafaya sahip değildi. “Balkan ve yancılarının işi burada bitse daha iyi. Görevden vazgeçiyorum.”

 

-Yeniden kontrol edilecek. 'Balkan’ın Çağrısı' görevini kabul etmek istemiyor musunuz? Ölümsüz Lejyonu ve Balkan Demoph’la ilişkili görev yalnızca Liç Shire’a mahsus. Uyarı! Görevi reddederseniz Balkan’ın düşmanlığını kazanmanız nedeniyle menfaat çatışmaları ve bozulan ilişkilerde artış meydana gelebilir.

 

Weed, sarsılmasını gerektiren böylesine korkutucu bir mesaj almıştı.

 

“Kabul etmeyeceğim.”

 

-Görevi reddettiniz. İnanç 50 düştü.

Asalet, Cesaret, İrade Gücü 10 düştü.

Şöhret 2,439 düştü.

 

"Yine de yaptığı iyi işlerle yaşamak zorunda."

 

Açıkçası bu cezanın boyutu, Weed’in düşündüğünden çok daha azdı! Karşılayamayacağı bir şey olmasındansa bu cezaları almaktan gayet memnundu.

 

Bu videoyla Weed’in karar süreci sonlandı. Gümgümgüm! Booom! Gökyüzü bulutlarla kaplanıyor, şimşekler çakmaya başlıyordu.

 

Yüz yıldır direnen eski ağaçlar parçalanıyordu. İri yağmur damlaları bile alçalıyordu. Ölümsüzlerin hükümdarı Balkan Demoph, bir tepenin üzerinde dikiliyordu.

 

Çakan her şimşekte cüppesinin altındaki hırpani, kemikten kafatası parıldıyordu.

 

"Liç Shire, benden kaçmaya cüret mi ediyorsun? Sana bu ihanetinin bedelini ödeteceğim. Sonsuzluk, senin ebedi ıstırabının yanında çok kısa kalacak!"

 

Gök gürültüsü kasvetli bir çığlık misali yankılanıyor ve yer yerinden oynarken Ölümsüzler ayaklanıyordu.

 

Görev, Ölümsüz Hükümdar tarafından tetiklenmişti.

 

Ölümsüzlere Balkan’ın emrettiği üzere eski günahkar hayatlarını yeniden yaşama fırsatı bahşedilmişti.

 

“Öldür beni ki bu ebedi ıstıraptan kurtulabileyim!”

 

Ölümsüzler diyarına yöneliyorlardı. Balkan’ın bir yıl önce kastettiği gece gelmişti.

 

Farklı mezarlıklardan kalkan Ölümsüzler, ceza olarak Morata’ya gitme tehdidinde bulunuyordu.

 

Weed, kötü haberleri almaya başlıyordu!

 

Liç Shire olarak Balkan’la arasındaki ilişki bir fiyasko yaratmıştı, mesaj penceresinde yazılanları bir kez daha okudu.

 

Ahlaksızlığın derinlerine gömülmüş kökler kolay kolay yerinden sökülmeyecekti.

 

Ölümsüzler, kendilerine ait gücü arttırıyordu!

 

Yaşamla ölüm arasındaki ince çizgi ortadaydı.

 

Güneşin kayboluşu, insanlığın ölümünü simgeliyordu. Ölümsüzlerin gücü katlanarak artıyordu.

 

Gece, Ölümsüzlerindi.

 

Ruh Çağıranlar da Ölümsüz Gücüne sahip insanlardı. Weed de sıklıkla o gücü kullanıp ölümsüzleri çağırırdı.

 

Bu, doğal olarak, kendiliğinden gelişen bir lanetti ama ilişkili diğer yetenekleri geliştirmek de mümkündü.

 

Ve artık, güneş ışığı kaybolmuştu!

 

Weed’in bedeni hızla çürüyor ve kuruyordu.

 

-Ölümsüzler, Ölümsüz Gücü yoluyla zorlanıyor.

 

Weed'in Liç Shire heykeli dönüşümü gerçekleşiyor ve etrafta yüksek seviyeli yaratıklar dolaşıyordu. Ortak mezarlardan paslı kılıçlar taşıyan Alevli İskeletler de çıkıyordu.

 

-Karanlığın Çağrısı! Balkan, özel bir görev için ölümsüzleri çağırıyor!

Ölümsüzler bu çağrıyı reddedemez.

 

İşte böylece Weed, Ölümsüz Gücünün zorlamasıyla karanlık portalın içerisine çekildi.

 

#Bu bölümü aldığım kaynak muhtemelen makine çeviri kullanmış, gerçekten en ufak bir anlam ifade etmeyen cümleler vardı. Konuyu bağlamak için küçük oynamalar yaparak ancak bu kadar düzgün hale getirebildim. Weed, riskleri görerek görevi reddetmeyi seçti. Ama bu seçimi ona pahalıya patladı. Balkan, onun sadakatsizliğini gördü ve Weed buna rağmen paçayı sıyıramayarak portala çekildi. Kıtada ciddi değişiklikler gerçekleşiyor, büyük olaylar, ciddi heyecanlar kapıda.

Ve ben, tam da bu kapıda sizlerden ayrılıyorum. Bu seriyi ve sizleri tanıma fırsatı bulduğum için çok mutluyum. Yaklaşık dört buçuk yıldır bu site için çalışan biri olarak ilk defa başladığım bir seriyi yarıda bırakmak durumunda kaldım. Yine de bunun sizler için bir sorun yaratmaması adına elimizden geleni yaptık ve yapmaya devam edeceğiz. Bir iki gün içerisinde yeni çevirmeniniz benim bıraktığım yerden devralacak. Ben de bir okuyucu olarak onu ve seriyi takip ediyor, destekliyor olacağım :)

Yine bir iki gün içerisinde, hatta belki de bugün, yeni serim olan ‘My vampire system’ sitemizde yayınlanmaya başlayacak. Sizlerle orada da görüşmeyi umuyor, bugüne dek yaptığım hatalar için özür diliyor ve yorumlarınız için teşekkür ediyorum. Kendinize ve pintiler pintisi Weed’e iyi bakın Lms severler!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47109 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr