Lms 21.8 : Yağmurda, Rüzgarda ve Siste Gerçekleşen Karşı Saldırı

avatar
2641 17

Legendary Moonlight Sculptor - Lms 21.8 : Yağmurda, Rüzgarda ve Siste Gerçekleşen Karşı Saldırı


Çevirmen : Clumsy-nim



Bardray, kılıcını canavarın bedeninden geri çekti.

 

Ve kılıcın çıktığı saniyede canavarın bedeni griye döndü.

 

“Nihayet bugün geldi.”

 

Bugünkü avla birlikte 465. seviyeye ulaşmıştı.

 

Kestirme yolları kullanmak nispeten kolay seviye atlamayı sağlardı. Fakat Bardray bu tür yöntemleri kullanmayı tercih etmiyor, kendi kabiliyetleriyle savaşmayı seçiyordu.

 

Kamuya açıklanan seviye, onun gerçek gücünü teşkil etmiyordu.

 

“Hermes Loncasının gözlerinizi açmasının vakti geldi.”

 

Bardray Loncayı yaratmış ve güçlerini tüm dünyaya gösterme vakitleri gelmişti.

 

Prestijli Hermes Loncası ile birlikte 93 Loncanın kudretinin birleşiminden doğan hegemonik ittifak, savaş hazırlıklarını çoktan tamamlamıştı.

 

Bu hegemonik ittifak haricindeki her lonca, kale ve şehrin karşısında kendisine doğrultulmuş bir kılıç bulacağını söylemeye lüzum yoktu.

 

Elbette ki bu egemenlik ittifakı geçiciydi.

 

Her lonca sınırsız bir hırs sahibi olduğu için koalisyon dağıldığı anda aralarında da savaşlar başlayacaktı.

 

İşte Bardray de o günü bekliyordu.

 

“Zirvede iki kişiye yer yok.”

 

Ana kıtanın merkezinin kontrolüne yönelik acımasız mücadeledeki diğer güç grupları, prestijli loncaları devirmek için nefeslerini tutmuş bekliyordu. Ekipmanlara ve nadir rastlanır öğelere sahip özel avlanma sahalarına sahip olmayı arzuluyorlardı.

 

Artık savaş başladığına göre çok yakında herkes Hermes Loncasının gerçek gücünü anlayacak ve öğrenecekti.

 

*****

 

Wellston Kalesi, Haven Krallığı

 

Berisa Kıtası oyuncuları, Las Phalanx’ta Weed ve Haven Krallığı arasında gerçekleşen mücadeleyi gerçek zamanlı olarak izliyordu.

 

“Gebertin şunu!”

 

“O nehirde kedi fare oyunu oynamanın şakası yok. Buraya bir şişe daha bira lütfen.”

 

Bazı korsanlar yayıncılarla sözleşme imzalamıştı ve onlara ait görüntüler yayınlanıyordu. Medya ajansı sayesinde de oyunun içerisindeyken bir bar veya restoranda bu görüntüleri izlemek mümkün oluyordu.

 

KMC Medya da geride kalmak istemeyerek Weed’in savaşını yayınlama kararı almıştı. Korsanlar ve Haven Krallığı Filosu oyuncuları halihazırda olay yerindeyken, bilhassa diğer oyuncular da yayın yapıyorken yayını geciktirmeleri için hiçbir sebep yoktu.

 

KMC Medya, izleyicilere Weed’in kovalanma heyecanı yaşamalarına imkan tanıyan bakış açısını sunabiliyordu. Elbette yayın esnasında Kraliyet Yoluyla gerçek hayat arasındaki zaman farkıyla baş etmek zor oluyordu ama bu sorunu çözmenin anahtarı, o boşlukları doldurmak için reklamları kullanmaktı!

 

Oyun yayınını izleyenlerin sayısındaki istikrarlı artış, bu pazarın büyümesinde derin bir etkiye yol açmak için fazlasıyla yeterliydi. Kraliyet Yolu TV izleyicilerinin sıkılmasının önüne geçmek için müzik ve kıtayla ilgili haberler de paylaşılıyordu.

 

Avlanmak veya görev yapmakla meşgul olmaları nedeniyle barlara giremeyen gruplar, olup bitenleri sokaklarda izliyor veya dinliyordu. Weed’in mücadelesi, favori bir futbol takımının maçı varmışçasına kalabalık olan barlarda yayınlanıyordu.

 

“Kyaa! Çilekli sütün tadı uğruna ölünecek cinsten.”

 

“Yavaş yavaş iç. 30 bakıra mal oluyor.”

 

Çaylaklar için yaşı tutmayan öğrencilere uygun olarak hazırlanmış özel sütler veya alkolsüz kokteyller bulunuyordu. Dükkanların uğultulu ve gürültülü atmosferinde bile müşteriler alışverişe devam ederken Weed’in yayınıyla ilgili hikayeler dönüyordu.

 

“Weed sağ salim uzaklaşabilecek mi? İzlemek öyle zor ki tüylerim diken diken oluyor.”

 

“Şu anki gidişata bakılırsa başarabileceğini sanmıyorum.”

 

Kanyonun çöküşü, birkaç Haven Krallığı filosu gemisini batırmaktan öteye gitmemişti. Bir buz bloğuna doğrudan hedef olan gemiler batmış, gövdeleri hasar gören diğerlerininse hareket etmesi neredeyse imkansız hale gelmişti.

 

Drinfeld buna rağmen ilerlemeyi sürdürüyor ve filonun yaşadığı aksiliklere aldırış etmeksizin Weed’i yakından takip ediyordu.

 

Çöken kanyonla aralarındaki mesafe açıldıkça Haven Krallığı filosu hızlanıyor ve atış menzilleri daha iyi hale geliyor, böylece kovalamaca kızışıyordu.

 

*Güm -güm -güm*

 

İşte o sırada Donmayan Nehri yoğun, gizemli bir sisin kuşatışıyla yağmur damlaları düşmeye başladı.

 

Hiç kimse ansızın başlayan bu yağmurun sebebini bilemese de Weed, kaçmalarına yardımcı olması adına bulut heykeli tekniğini kullanıyordu.

 

“Yağmur onlara kaçmaları için yeterli fırsatı tanıyacak mı?”

 

“Emin değilim. Hepimiz aynı yöne gitmiyor muyuz zaten?”

 

“Bana kalırsa bu, dalgaların ne kadar yükseleceğine ve gemi tiplerine bağlı, yani genel olarak bizim yelkenlimiz sorunsuzca ilerlerken korsanların kadırga tipi gemileri için sorun olacak.”

 

“Topların gücünü de azaltacaktır. Aynı zamanda daha önce kullandıkları gibi bombaları kullanamayacaklar, bizim top menzilimiz de düşecek.”

 

Yağmur damlaları irileşiyor, büyük ve orta ebatta gemilerin yelkenleri doluyordu. Donmayan Nehrin üzerindeki sislerin içerisinde ilerleyen gemilerin klasik zarafeti ve asaletini görmemek elde değildi. Stresi yoğun bir mücadeleyi deneyimlemenin ardından gelen böylesine bir manzara, sergilediği zıtlıkla daha da nefes kesici bir hal alıyordu.

 

O esnada Las Phalanx nehri savaşına dair sahneler yayınlamakta olan KMC Medyanın yayını ansızın kesildi, ekrana stüdyoları yansıdı.

 

Ve Bayan Hye-min Shin, hızla konuşmaya başladı.

 

“Bir son dakika haberi için programımızı yarıda kesmiş bulunuyoruz. Eşzamanlı olarak Versailles Kıtasının merkez bölgesinde de çatışmalar başlamış durumda.”

 

Barlardaki oyuncular bu haberi dinlemektense yiyip içmekle ilgileniyordu. Versailles Kıtasında süregelen toprak kazanma çabasıyla her daim bir çatışma yaşanabilirdi. Bu da ya Lordların ya da canavarların istilası anlamına gelirdi.

 

Ve bu, her gün rastlanan bir olaydı.

 

Weed’in maceralarıysa en önemlisi Versailles Kıtasında gerçekleşen değişikliklerin ölçeği olmak üzere çeşitli etkilerinden ötürü herkesçe bilinirdi.

 

“Kıtanın merkezinde yer alan 200ü aşkın kalenin dahil olduğu çatışmalardan etkilenen alanlar, Tullen Krallığı, Haven Krallığı, Madsen Krallığı, Thor Krallığı, Aidern Krallığı, Britten İttifakı ve daha niceleri.”

 

“Ne, 200ü aşkın kale mi?”

 

“Bunca çatışmayı yaratacak ne olmuş ki?”

 

Çatışmaların kapsamı öyle genişti ki barlardaki oyuncuların kafası karışmıştı. Ana kıtanın büyüklüğü muazzamdı fakat oyuncular tarafından kontrol edilmeyen çok sayıda şehir ve kale bulunuyordu.

 

Pek çoğunun bir Lordu da yoktu.

 

“Loncalar ve Lordlar arasında bir dağ madeni, bir şehir ve civar tarlaların mülkiyeti üzerine çatışmalar yaşanıyor.”

 

“Ee Bay Oh Ju-wan, bu savaşı çok özel kılan bir şey olduğunu söylememiş miydiniz?”

 

“Evet, bu doğru. Şu ana dek kesinleşmiş olan bilgi, ani savaş ilanının tek, büyük bir gruptan geldiği şeklinde.”

 

“Ne kadar büyük peki?”

 

“Kuşatmanın sonunda 10,000in üzerinde olacak muhtemelen.”

 

“Buna eğitimli asker sayısı da dahil, değil mi?”

 

“Elbette. Bu çatışma kaynakların, avlanma sahalarının ve zindan sahipliğinin kontrolü üzerine. Şu ana dek öğrendiğimiz kadarıyla çatışma yayılıyor ve muharebe alanları daha da şiddetli bir hal alıyor. Seyahat planı yapan oyuncuların bu bölgelerden gelip geçerken temkinli olması gerekecek.”

 

“Çatışmaların gerçekleştiği bölgelerin zamanla genişlemesi ve değişmesi bekleniyor. Bu değişiklikler meydana geldikçe sizleri haberdar ediyor olacağız.”

 

İşte ansızın başlayan bu savaşla birlikte ana kıta kaosa sürüklendi.

 

*****

 

“Millet, ne var ne yoksa atın!”

 

“Topları nehre boşaltın.”

 

Heinteu, Fractal ve Boardmir üçlüsü güvertedeki topları, gülleleri ve açıktaki tüm materyalleri nehre fırlatıyordu. Planları, ağırlığı azaltarak gemiye az da olsa hız kazandırmaktı.

 

“Üçümüzün böyle bir mücadelede yapabileceği hiçbir şey yok, tek çare kaçmak!”

 

Hayat bahşedilmiş heykeller de onlara uyarak güllelerin atılmasına yardımcı oluyordu.

 

Haven Krallığı filosu ve Korsanlar hemen arkalarındaydı ve yükselen gerilim yüzünden hepsinin ağızları kurumuş durumdaydı.

 

Weed ise Haven Krallığı filosu ve Korsan gemilerini izlerken bulut yapmaya devam ediyordu. Havada uçan Anka Kuşu ve Alev Devi ikilisi de mütemadiyen suları buharlaştırarak yağmura katkıda bulunuyordu.

 

Bir müddet sonraysa Anka Kuşunun gücü azaldı ve bulutların üzerine dek yükseldikten sonra hareketi kesti.

 

“Bu yağmur epey kuvvetli.”

 

Kuvvetli esen rüzgarlar nedeniyle yelkenler gerilmişti. Bulutların ansızın daha da kötüye gidişiyse Weed’in bile beklemediği bir şeydi.

 

Las Phalanx bölgesi yakınlarındaki hava durumu ciddi değişimlere tabiydi. Sıcak ve soğuk rüzgarların karışımını deneyimleyen bölgedeki bu karışım, şiddetli fırtınalara yol açıyordu. Ama yine de bu seviyede devam eden gök gürültülü bir fırtınada yelken açmak mümkündü.

 

Weed, Heinteu’ya “Yağmurun uzaklaşmamıza yardımı dokunur mu?” diye sordu.

 

Donmayan Nehirde ilerlemekte olan Heinteu önemli anlarda dümeni çeviriyor ve keskin gözleriyle ağır ağır artan hızlarını hesap ediyordu.

 

“Kötü havada uzaklaşma ihtimalimiz daha yüksek ama bu çeşitli değişkenlere bağlı. Öncelikle dalgaların hareketi nedeniyle güllelerin isabet oranı azalacak, görüş alanlarından çıkabildiğimiz takdirde hayatta kalma ihtimalimiz olacak. Ama nehirde gizlenecek bir yer olmadığı için bu pek olası değil.”

 

Bu nahoş yorumların tetikleyicisi, kötü şeyler yapıp kaçarak geçirdikleri yıllardı. Heinteu ve grubu kötü havalarda yelken açmaya dair hatırı sayılır bir deneyime sahipti. Grubun her üyesi sırayla söz alıyordu.

 

“Bir şekilde buzul alanından uzaklaşmamız gerekiyor. Aksi takdirde er ya da geç yakalanacağız.”

 

“Las Phalanx’ta hasar almaktan kaçınsanız da Drinfeld’in Filosunun lakabı İspanyol Donanması. Yani onlar saldırdığında hayatta kalan olmaz.”

 

“Denizin kabusu korsanlar tarafından kovalanmaktır derler, onlar da kaçma imkanı tanımaz.”

 

Bir Korsan Kadırgası denize açıldığında fırtınalı denizlerde zayıflar, yelkenlerin pek gücü olmazdı. Bu durumda kürek çekmeleri için köleler kullanılırdı. Dolayısıyla sıkı bir takipte korsanlara direnmek çok zor bir işti.

 

-Hadi kaçmak için bir plan yapalım.

 

-Şu kalasları kullanabiliriz.

 

-Halata ihtiyacımız olacak.

 

Kendilerini o kalaslara bağlayacaklardı. Okyanusa ulaştıktan sonraysa malzemeleri kullanıp kendilerini gemiden denize atacaklardı. Bir kalasa tutunarak sürüklenmek, hazırlıklı oldukları bir şeydi.

 

Dalgaların arasında birkaç güncük daha yaşayabilmek, yalnızca bunu kazanabilmek bile onları mutlu ederdi.

 

Orta büyüklükteki gemi, iri yağmur damlalarından oluşan bir sağanak eşliğinde seyrediyordu. Akıntıya karşı rotasını izleyen 18 yaşını aşkın gemi, kabaran nehir nedeniyle tehlikeli şekilde sallanıyordu.

 

Yoğun sis ve yağmurdan ötürü denize ulaşmalarına ramak kaldığını bile zar zor çözebiliyorlardı. Kayalardan ucu ucuna kaçınarak ilerlemeleri, tecrübe ve muhakeme yeteneğine bağlı harikulade bir seyir gösterisiydi.

 

Denize giriş yaptıkları andaysa yağmur hafiflemeye başladı, sislerin azalışı da çok daha geniş bir görüş alanı sağladı.

 

*Ting!*

 

****

 

–Bir hayalet gemiye denk gelme talihsizliğini yaşadınız.

Gemi farelerle dolu.

Veba taşıma olasılığı yüksek.

Deniz canlılarının saldırısına uğrama olasılığında büyük bir artış söz konusu.

Mürettebatın morali en düşük seviyeye inecek.

Moral bu seviyede kalmaya devam ederse cinnet geçirme veya isyan başlatma ihtimalleri yüksek olacak.  

 

****

 

Karşılarında, denizde, ucu bucağı olmayan devasa bir hayalet gemi filosu uzanıyordu.

 

Eskimiş, zamanla yıpranmış hayalet gemilerdi fakat sayıları muazzamdı. Üstelik yeni gemiler gelmeye devam ediyordu.

 

Weed’in yağmur ve bulutları getirme sebebi bu hayalet gemilerdi. Denizde hava durumuyla boğuşurken elde edilecek en küçük bir avantaj bile önem taşırdı.

 

“Uuuu.”

 

Weed, üçlü grubu şaşırtarak iki elini birden havaya kaldırdı. Barkhan’ın Büyü Kitabında İleri Düzey Ölümsüz Çağırma Yetenekleri yazılıydı.

 

Ve onları kullanma zamanı gelmişti.

 

“Ey uyuyan kötü güçlerin ruhları, bu adağı alın ve yeşil denizin altındaki turunuzu sonlandırıp yükselin.”

 

“Hayalet gemi Maria’yı çağırıyorum.”

 

Bu çağrıyla Weed’in orta boyutlu yelkenlisi ansızın eskimeye başladı. Direği, omurgası ve gövdesi deforme olarak yaşlandı. Beyaz yelkenler rüzgarda dalgalanarak kararıp parçalandı. Omurganın alt kısmındaki yosun ve küfler gövdeye tırmanarak eski bir hayalet gemiye dönüşen teçhizatın tamamına yayıldı!

 

“Ke Ke Ke. Görüşmeyeli epey olmuştu, Kaptan. Keyfin yerinde gibi görünüyor. Kemiklerini bu kadar keskin ve muhteşem tuttuğunu görmek güzel.”

 

Hayalet gemi kaptanları için esas zenginlik geminin kendisi ve hayalet mürettebatın boyutu olurdu.

 

Haven Krallığı Filosu Las Phalanx’ta Maria’yı dipsiz bir uçuruma batırmış fakat gemi, Weed’in lütfuyla geri çağrılmıştı.

 

Donmayan Nehrin nehirle kesiştiği stratejik nokta kaos içindeydi ve hayalet gemiler kareye benzer bir formasyon halinde toplaşmıştı.

 

Weed, İleri Düzey 7. Seviye Aslan Kükreyişiyle hepsine seslendi.

 

“Savaşa hazırlanın!”

 

- ‘Aslan Kükreyişi’ yeteneği kullanıldı.

Aslan Kükreyişi, menzil dahilindeki tüm müttefiklerin moralini %200 arttırdı.

Mevcut tüm kafa karışıklıkları ortadan kalkacak.

Beş dakikalığına Liderlikte fazladan %285 artış görülecek.

 

*****

 

“Ne kadar kaldı?”

 

“Bu sabah Donmayan Nehre ulaşacak olmalıyız, yani oraya bol bol vaktimiz olarak ulaşacağız demektir.”

 

Pale ve yoldaşları an itibarıyla Las Phalanx’a doğru seyir halindeydi.

 

Uzun bir yolculuk olsa da bolca tedarikleri ve balık tutma imkanları vardı. Tek yapmaları gereken hayalet gemileri takip etmek olduğu için yollarını kaybetmekten yana bir endişe de duymuyorlardı.

 

Las Phalanx’a yaklaştıkça yağmur damlalarının şiddeti artıyordu.

 

Bell, biraz yağmur suyu toplamak için avuçlarını birleştirdi.

 

Mapan ise kuvvetle başını salladı.

 

“Damlalar boş denize düşse de romantik bir tarafı var.”

 

Tüccar Mapan’ın sahip olduğu büyülü küreden Weed’in Drinfeld’in filosundan kaçışını izleyebiliyorlardı.

 

Ve teknelerinin tam vaktinde varmasını umut ediyorlardı.

 

*****

 

“Dikkatli olun, sakin bir şekilde kusursuz ve ayrıntılı raporlar verin.”

 

“Geminin bu kayalara takılmasına izin vermemek için ekstra özen gösterin.”

 

Donmayan Nehir kabarmıştı.

 

Su altındaki kayaların yerlerini tespit edip onlara takılmaktan kaçınmak aydınlık, güneşli bir günde bile kafa karıştırıcı bir işti.

 

Drinfeld’in filosunun ve korsanların denizcilik becerileri eldeki göreve uygun değildi.

 

Becky-Nin’in 3 çılgın köpekbalığı, gemiyi hayatları buna bağlıymışçasına idare ederek kayaların arasından hızla geçip gidebilmişti. Ama filonun gemi sayısı çok fazlaydı ve üzerleri sularla örtülü kayaları aşmaya çalışırken birbirlerine dolanmaları işleri iyice zorlaştırıyordu.

 

Her birkaç tekneden biri gömülü bir kayaya çarpıyor, onların hareket etmesi için geçen süre de filoya zaman kaybettiriyordu.

 

“Beceriksiz piçler. Bu yaşananlar saçmalığın daniskası!”

 

Drinfeld’in siniri tepesindeydi ve o ana dek Weed’in orta boyuttaki gemisine kaçıp uzaklaşma fırsatı tanınmamıştı. Drinfeld’in fazlasıyla acelesi vardı.

 

“Hele bir açık denize çıkıp tüm yelkenleri açalım, o zaman onu yakalamak çocuk oyuncağı olacak.”

 

Yardımcı Amiral Drinfeld’e tavsiyelerde bulunsa da bu sözler bir kulağından girip ötekinden çıkıyordu.

 

Las Phalanx’ta oyunlar oynanmıştı.

 

Donmayan Nehirde birkaç gemi batmıştı.

 

Weed’in önlerindeki denizde bir yerlerde sisler tarafından gizlenmiş olduğu gerçeğiyse son derece rahatsız ediciydi.

 

“Yüksek hızlı gemilerle iletişime geçin. Vakit kaybetmeden Weed’in peşine düşsünler.”

 

“Emredersiniz Efendim!”

 

Büyük savaş gemisindeki Drinfeld’in yumruk yumruğa çarpışmaya hazırlanacak vakti vardı, gemileri çok sayıda gülle taşıdığı için o ağırlıkla yüksek hızlı gemiler kadar hızlı gidemiyorlardı.

 

Hız amaçlı inşa edilmiş ve tüccar gemileri gibi az silahlandırılmış sürat teknesi hızında gemilerse Weed’le aralarındaki uçurumda köprü görevi görebilirdi.

 

Drinfeld, küçük ila orta boyutta 13 gemiye bu görevi vermişti. O gemiler, öncesinde yelkenler yarı açık halde filoyu takip ederken şimdi yelkenleri tamamen açılıyordu.

 

“Amiral emrini verdi! Yelkenler fora, tam gaz ileri!”

 

Yüksek hızlı gemilerin Kaptanları bu şekilde komutlarını sıraladı.

 

Ve yelkenlerini rüzgarla dolduran gemiler, Donmayan Nehir boyunca ivmelenmeye başladı. Başı çeken gemi, harikulade bir denizcilik gösterisiyle kayaların arasından geçip gitti.

 

Bir müddet sonraysa yüksek hızlı gemiden ilk rapor geldi.

 

-An itibarıyla nehir yakınlarındayız. Takip ettiğimiz gemi de burada, sislerin içerisinde.

 

Drinfeld’in sabrı tükeniyordu, fakat Weed o kadar da uzakta değildi. Ağır hızlarına rağmen bu mesafeden ana filoyu hareket ettirerek onu rahatlıkla yakalayabilirlerdi.

 

Weed’in teknesi Drinfeld’in filosundan daha hızlı olsaydı güllelerin menzilinden çıkıp kaçarak uzaklaşabilirdi. Fakat gemisi yüksek hızlı olmaması nedeniyle bunu başarması mümkün değildi.

 

-Yakında güllelerin hedef menziline girecek.

 

Yüksek hızlı gemilere monte edilmiş gülleler ufak ve hafifti, fakat sayıları, saldırılarıyla Weed’in gemisini alt etmek için yeterliydi.

 

Ancak Drinfeld, Weed’i başkalarının eline bırakmak istemiyordu.

 

-Vurun onu. Ama batırmayın, yalnızca benden kaçamayacağı kadar hasar verin.

 

-Emredersiniz Amiral.

 

Yüksek hızlı gemiler ilerledikçe sisler dağılmaya ve hafiflemeye başlıyordu.

 

Orta boyuttaki yelkenli gemi görünür hale geldiğindeyse gemilerin tek yapabildiği hayretler içerisinde kalakalmak oldu.

 

Çünkü o orta boyutlu gemi daha az önce temiz ve parıl parılken şimdi yüz yılı aşkın süre denizlerde kalıp yıpranmış gibi görünüyordu.

 

Ayrıca Haven Krallığı Bayrağının yerinde madeni para yığınları üzerinde oturan tek gözlü bir kafatasının bulunduğu siyah bir bayrak dalgalanıyordu.

 

“Bir hayalet gemi mi bu?”

 

“Şu gemilerin sayısına bakın. Onca gemi ne diye bir anda Las Phalanx’a gelmiş ki?”

 

“Hepsi de hayalet gemiler. Bu kadar hayalet geminin toplanması felaket demek. Herkes iş başına, savaşmaya hazırlanın!”

 

Weed’in gemisinin ardındaki koca filonun hepsi Hayalet Gemilerden oluşuyordu.

 

Drinfeld’e rapor vermeyi tamamlayan yüksek hızlı gemi filoya geri dönmeye çalışsa da dümeni zamanında döndüremedi ve saniyeler sonra pruvasına ilk darbeyi aldı.

 

İşte o anda Weed’in Aslan Kükreyişiyle yükselen sesi deniz boyunca yankılandı.

 

“Tüm Hayalet Gemiler! Ateşe hazırlanın!”

 

“Aye aye… Burada gülle yok ki.”

 

“Silah mı kalmamış? Artık kulaklarım eskisi gibi değil, hey, onları yemeye çalışan bir şey mi var?”

 

“Bu neden çalışmıyor ya?”

 

Hayalet filodaki her geminin güvertesinde aynı sahnenin yaşandığını görmek bir hayli etkileyiciydi. 50 yılı aşkın süredir biriken yosunlar güllelere dolanmıştı ve hayalet mürettebat onları kesmeye uğraşıyordu. Deniz yosunlarını bıçaklarıyla kestikleri sırada kıvılcımlar uçuşuyor ve o kıvılcımlar da astarlanmış fitillerin üzerine iniyordu.

 

“Ateş!”

 

Güm Güm Güm!

 

O saniyede bazı gülleler patlamaya başladı. Malum, gemi bakımı hayalet gemilerin pek umursadığı bir şey değildi.  

 

“Top atışı böyle mi oluyordu?”

 

Derken mürettebattan biri, yani bir iskelet, koşulları kontrol etmek için kafasını bir gülle boşluğuna soktu. Fakat bunu yaptığında fitil çoktan ateşlenmişti.

 

Güm güm!

 

O anda gülle normal bir şekilde ateşlendi ve iskeletin kafası ortadan kayboldu.

 

“Başarılı. Gülle olması gerektiği gibi ateşlendi. Bu arada, benim kafam nerde be?”

 

Diyen iskelet, kafasından geriye her ne kalmışsa toparlamak için güvertede dolaşmaya koyuldu!

 

“Burada gülle kalmamış. Birileri atıştırmalık diye alıp yedi mi ki? Ya da onlarla oynandığı sırada kaybolmuş olabilirler mi?”

 

“Burada gülle yoktu ki, bu bir tüccar gemisi.”

 

“E onun yerine kurutulmuş balık kullanalım madem.”

 

Hayalet gemiler arasında zamanında tüccar veya yolcu gemisi olanlar da vardı ve o gemi tiplerinde gülle bulunmazdı. Elbette kendilerinde olmasa da denizdeki diğer gemilerden silah veya mermi ele geçirmeleri her daim mümkündü.

 

“Ben içeri giriyorum. Ku ku ku! Tamamdır, işte gidiyoruuuum!”

 

Hayalet mürettebat, gülle yuvalarına girmeye ve bir gülleymişçesine kendilerini fırlatmaya başlıyordu. Bu tarz çılgınca davranışlar hayalet gemiler için nispeten normaldi.

 

Hayalet gemilerden ateşlenen gülleler uyum içerisinde Weed’i aşarak yüksek hızlı gemilere ilerliyordu. O gemilerin etrafındaki bölgeden su sütunları yükseliyordu, isabet oranı son derece düşüktü. Ayrıca havada birbirine çarpan gülleler havai fişek misali patlıyordu.

 

“Kaçınma manevrası yapın!”

 

“Bu kadar gülleden kaçamayız! Karşı saldırı için silahları hazırlayın!”

 

Yüksek hızlı gemilerin Kaptanları, gemileri zikzak çizerken gülleleri hazırlamaya çalışmak zorunda kalmıştı. Fakat Hayalet Gemiler nişan alma zahmetine girmeden rastgele ateş ediyordu.

 

Pek çoğu denizin dibini boylasa da yüksek hızlı gemilere isabet edenler patlıyordu. Güverteleri ve gövdeleri delen gülleler alev alev, sıcacık ateş küreleriyle gemileri aydınlatıyordu.

 

Gövde parçaları kırılıyor ve yangınlar başlıyordu.

 

“Yangııınnn!”

 

Yüksek hızlı gemi mürettebatı ateşe ateşle karşılık vermeye çalışıyor fakat gemiler patlayan her güllede şiddetle sarsılıyor ve sağa sola yalpalıyordu.

 

“Ku-he-he-he! İn-sanlar.”

 

Hayaletler bu kaos halinde bile gemilere tırmanıyordu. Bu sırada dev, kaygan dokunaçlar denizden fırlayarak denizcileri güvertelerden kapmaya başlamıştı ve gövdeye tutunan deniz canavarının ahtapotu andıran kafası sulardan yükseliyordu.

 

Yüksek hızlı gemi görevinin Kaptanı, Hermes Loncasının sohbet kanalına acilen bir mesaj yolladı.

 

Stringer: Hayalet Gemilerin saldırısına uğradık. Acil durum, yok edilmek üzereyiz.

 

Haven Krallığı 2. Filosunun yardımcı Amirali yanıt verdi.

 

Pache: Kaç Hayalet Gemi var?

 

Las Phalanx uğraşları esnasında Hermes Loncası ve Haven Filosu tek bir sohbet kanalı paylaşmaya başlamıştı ve an itibarıyla gündem konusu olan bu kanalın Loncadan pek çok dinleyicisi bulunuyordu.

 

Stringer: Şu anda…açıklama yapacak vaktimiz yok. Muhtemelen batacağımız için bu son mesajımız olacak. Görevimizin hedefi olan Weed’in gemisi bir Hayalet Gemiye dönüşmüş, şu anda bize saldıran Hayalet Gemi filosunun sorumlusunun da o olduğunu varsayıyoruz. Bu savaşta tüm gemilerimiz yok edilecek! Bu bir A1 yardım talebidir!

 

Pache: İşler bir anda nasıl bu hale…neyse, anlaşıldı. Hemen desteğe geliyoruz.

 

Drinfeld’in Ana Filosu Donmayan Nehirden ayrılıp yüksek hızlı gemilerin bulunduğu noktaya vardığında o gemiler ya batmıştı ya da deniz canavarına yem olma sürecindeydi.

 

Hayalet Gemileri ve Deniz Canavarlarını bulmayı bekleyerek konvoyu arasalar da destek kuvvetlerin şaşkınlıklarını gizlemesi mümkün değildi.

 

“Ehh, önceden söylemiş olsalar da işlerin bu denli ileri gitmesini beklemiyordum.”

 

Deniz Canavarları tarafından kuşatılan yüksek hızlı gemilerin pes etmekten başka şansı yoktu. Hayaletler gemilere binmişti ve güvertede göğüs göğse çarpışmalar yaşanıyordu. Gövdelerden alevler saçılıyor, kara duman bulutları yayılıyordu. Gemilerin denize batmasına engel olmak için çok geç kalmışlardı.

 

“Bu ölçekte bir savaştan kaçamayacağız.”

 

Drinfeld’in Haven Filosundaki oyuncular için işin zor kısmı, Donmayan Nehrin ağzından daha yeni çıkmış olmalarıydı. Hayalet Filo, civar denizden ateş açmak için ideal bir pozisyona konuşlanmıştı.

 

Bu da filonun bu koşullar altında ilerleyerek kolay hedef olmaktan öteye geçemeyeceği anlamına geliyordu.

 

Ancak Drinfeld, Büyük Amiral unvanını kazanmak için yüzlerce deniz savaşı vermişti. Ve işleri tamamen tersine çevirme becerisine sahipti.

 

“Hayalet Gemiler koca hedeflere bile isabet ettiremezler. Tüm zırh destekli gemiler ön saflara geçsin. Kaçınma manevraları yapmayın, dosdoğru ilerleyin. 1. ve 3. takımlar sol ve sağ kanatlardan saldıracak. Saldırılar Hayalet Filo menzilinin dışından gerçekleşecek.”

 

Deniz Canavarları ve Hayalet Gemiler, sayı çokluğu nedeniyle mevzilerini koruyup düşmanları alt etmeye hazırdı. Hayalet Gemiden gelen ateş gücü miktarı da yaklaşmakta olan savaş gemilerini ortadan kaldırmaya aç olduklarını gösteriyordu.

 

Drinfeld ise bu çarpışmanın geçmişteki aleni başarısızlıklarını telafi edebileceği büyük bir deniz galibiyetiyle sonuçlanabileceğini hissediyordu.

 

Gemidekilerin ödül kazanmasının tek bir yolu vardı, o da deniz savaşını kazanmaktı. Ayrıca onlar da tıpkı karadaki oyuncuların zindan yağmalayarak yaptığı gibi şöhret kazanabilirlerdi.

 

Ayrıca Hayalet Gemilerin hazine ve antika barındırması oldukça yaygın bir durumdu.

 

#Hayaletler, deniz canavarları, Weed’in ekibi, dostları, Haven Krallığı filosu, korsanlar derken bayağı gümbür gümbür bir savaş geliyor. Zaten bir sonraki bölümün adı da ‘büyük deniz savaşı’ olacak. Şu Las Phalanx macerası da gittisi geldisi görevi devleri madenleri kaçışı derken amma uzun sürdü. Acaba bu maceranın sonuna ulaştıktan sonra pintiler pintisi kahramanımızı neler bekleyecek!
Bu arada son zamanlarda İngilizce metni aldığım kaynaklar ve haliyle çevirmenler sık sık değişiyor, o yüzden isimlerde ufak değişiklikler olabiliyor. Gözünüze battıysa diye not düşmek istedim. Ve bu bölümü İngilizceye çeviren kişi translate kullandığını, dili pek iyi bilmediğini söylemiş. Halihazırda pek kaliteli olmayan bir çeviriyi bir kez daha başka bir dile çevirmek epey zor olsa da sonucunda rahatsız eden bir kısım olmadığını umuyorum. Bunu da belirtip gevezeliğimi sonlandırarak sıradaki bölüme geçiyorum, orada tekrar görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46067 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr