Lms 18.7 : Morata'yı Savunma

avatar
3325 20

Legendary Moonlight Sculptor - Lms 18.7 : Morata'yı Savunma


Çevirmen : Clumsy-nim



Hidra Kralı ve Kara Imoogi’nin şikayetleri biriktikçe birikiyor, ikisi de patlamaya hazır görünüyordu. Bu heykeller yorulmak nedir bilmiyordu. Bununla birlikte hayat bahşedildikleri andan beri, hatta savaş başladıktan sonra bile onlara söylenen tek şey beklemeleriydi.

 

'Yemek yiyebilir hale gelene dek beklemeliyim.'

 

'Gerçek bir ejderha olabilmek için bu herifleri yemeliyim. Ama sahibin emri yüzünden kımıldayamıyorum.'

 

Hidra Kralı, türünün özellikleri gereği gaddar ve açgözlüydü. Dolayısıyla Kuzey İttifakının yaklaştığını görmek gözlerini irileştirmişti.

 

'Yemek istiyorum. Yemek istiyorum.'

 

'Onları yemek istiyorum.'

 

'Onları yiyebileceğimiz yedi kafamız var.'

 

'Çok ama çok leziz kokuyorlar.'

 

Hidra Kralının tüm kafalarından yoğun salyalar damlıyordu. Ve asidik salyası yakındaki göle karışıp balıkları öldürüyordu. Kuzey İttifakıysa sürmekte olan savaş nedeniyle henüz Hidra Kralını fark edememişti. Ancak Weed’in açığa çıkışıyla birlikte Hidra Kralı da sabrının sınırlarına ulaşmıştı.

 

"Kaaaaaaaa!"

 

İşte böylece Hidra Kralı, göl sularını sıçrata sıçrata Kuzey İttifakı kullanıcılarını yemeye koyuldu. Ve kafalarındaki koca ağızlarla tam 9 oyuncuyu mideye indirdi.

 

"Aperatif oldu. Aperatifler lezzetliymiş. Lezizmiş."

 

Oyuncuların katır kutur yenilme sesleri yükseliyordu! Bu sırada Kara Imoogi de bir Ateş Topu çağırarak zarif bir şekilde saldırıya hazırlandı. Koskoca bir ateş topu saldırmaya hazır şekilde havadaki yerini aldı. Şu anki Hidra Kralı ve Kara Imoogi ikilisi Embinyu Tarikatı mücadelesindeki ikiliyle aynı değildi. Evet, onlara benziyorlardı ancak seviyeleri çok daha düşüktü ve eskisine nazaran çok daha savunmasızlardı. Büyüleri daha etkisizdi, canlılıkları sınırsız düzeyde değildi ve genel olarak daha güçsüzlerdi. Her açıdan eksiklikleri olsa da Kuzey İttifakı oyuncuları böyle sakince yargılarda bulunabilecek durumda değildi.

 

"Hadi amaa!"

 

Kallamore Krallığı Şövalyeleri, oyuncuların paniğe kapılmasına neden oluyordu. Hidra Kralı kafalarını kullanarak rastgele oyuncuları yutuyor ve Kara Imoogi, Ateş Topları çağırarak aşağı bırakıyordu. Oyuncular, savaşmaktansa düzinelerce insanı yiyen Hidra Kralından kaçmaya çalışıyordu. Kara Imoogi, 100den fazla kişinin katledilmesine yol açan ateş topları bırakıyordu. Alevler enkaz civarına geniş çapta yayılıyordu. Büyücüler koruyucu büyüler gerçekleştirmeye, okçularsa dikkat dağıtmaya çalışıyordu. Lakin canlarını kurtarmak için kaçmayı düşünenlerin sayısı giderek artıyordu. Kuzey İttifakı oyuncuları, kuşatma gerçekleştirme konusunda tecrübesizdi. Gerçi tecrübeli olsalar bile o tecrübelerin böyle bir durumda yardımı dokunmazdı. Ayrıca bu, insanın tahmin edebileceği normal bir güç savaşı değildi. Bir zamanlar gücünü konuşturan Kuzey İttifakı, korku ve gerginliğin etkisiyle hızla parçalanıyordu. Loncaların bir kısmıysa Weed’e büyü saldırıları gerçekleştirmeye başlıyordu.

 

"Alev Patlaması!"

 

"Buz Halkası!"

 

"Fırtına Saldırısı!"

 

Büyüler gerçekleştirilip yeri hırpalıyordu. Güçlü şövalyeler Weed’e doğru hücum ediyordu. Okçular oklarını ateşliyordu.

 

Hedefleri Weed’di! Savaş Tanrısı Weed’i avlamak istiyorlardı.

 

'Öyle ya da böyle savaşın galibinin bir önemi olmayacak.'

 

'Mühim olan tek şey, Weed’i öldürdükten sonra kazanacağım ün.'

 

Kuzey İttifakının ana gücü olan 300 seviye üzeri oyuncular Weed’e saldırıyordu. Onu hedeflemek için manasını saklayan hatırı sayılır çoklukta oyuncu vardı.

 

"Kaaaaaa."

 

Anka Kuşu, kendisini sahibinin hayatını korumaya adamış şekilde Weed’e doğru uçuyordu. Bu esnada 37den fazla kişinin büyülü ve fiziksel saldırıları Anka Kuşunun kanatlarıyla buluştu.

 

-Alev Patlaması özümsendi.

Buz Halkası, Sağlığı 4269 düşürdü.

Anka Kuşunun bedeni Fırtına Saldırısını özümsemekte başarısız oldu. Sağlık, 3210 azaldı.

 

Buz ve su büyüleri Anka Kuşunun sağlığını azaltırken ateş büyüleri onarıyordu. Bedenine oklar da saplanıyordu fakat Anka Kuşu, tüm bu büyülü ve fiziksel saldırılar karşısında güçlü kalmayı başarıyordu.

 

"Kieeee!"

 

Anka Kuşu korkunç acılar çekiyordu. Yüksek seviyesi ve sağlam Sağlığına rağmen ardı ardına gerçekleşen başarılı saldırılar ağır hasar veriyordu. Bu daimi saldırıların ölümcül olma ihtimali de vardı. Sağlığı %24e dek düşmüştü. İşte o anda Weed, Anka Kuşunu suçlamaya başladı.

 

"Ah şu cahil piç!"

 

"Kieeg?"

 

"Boş versene, tüm kuşlar aynı işte. Kafanız olsa da kullanmayı bilmiyorsunuz!"

 

Kendisi yaralanmış olsaydı bu sefer de Wyvernlerin ve Bingryong’un başının etini yiyecekti.

 

Anka Kuşu buna engel olmuştu.

 

'Oh, iyi oldu.'

 

'Sahibe benden daha iyi bakabiliyor.'

 

'İşte bizim ufaklık.'

 

Hayat bahşedilen heykeller iyi ve bencilce bir hayat sürmek istiyordu!

 

Weed ise elindeki son Anka Kuşunun ölmesini istemiyordu. Aynı şey hayat bahşettiği diğer heykeller için de geçerliydi. Savaşı kazanır ama heykellerinden birini kaybederse bu, büyük bir kayıp olurdu. Bir başka sanat eseri veya birkaç değerli esere hayat bahşetmek ona 10 seviye kaybettirirdi. Ve bunu Wyvernler ile Bingryong’a çoktan bir iki kez söylemişti.

 

"Ölmek yok."

 

Diyen Weed'in sesi alçalmış ve kulağa bir nebze tatlı, ağlamaklı gelmişti. Bingryong’un göz kenarlarındaysa donmuş gözyaşları belirmeye başlamıştı.

 

"Henüz hesabı denkleştirmediniz."

 

"..."

 

"Sizin için verdiğim kayıpları telafi etmek adına en azından önümüzdeki yirmi yıl boyunca çalışmanız lazım, tamam mı? Riskli bir hareket gerçekleştireyim demeyin, yoksa paramı ziyan etmiş olursunuz."

 

Yani ölmek isteseniz bile yeterince para kazanmadan ölemezsiniz demişti.

 

"Hadi yeniden büyü saldırılarını hazırlayalım. Weed hala gökyüzünde."

 

"Hep birlikte saldıralım."

 

Savaş alanına adım attığınızda düşmanlara fırsat vermeyi göze alamazdınız. Kuzey İttifakının kullanıcı sayısı aşırı fazla olduğu için Weed’in de herhangi bir fırsat kaçırma lüksü yoktu.

 

"Anka Kuşu, Bingryong. Hadi başlayın. Gençlerin altında kalmayın."

 

Weed’in hayat bahşetmiş olduğu Kara Imoogi ve Hidra Kralı ikilisi çoktan harekete ve saldırıya geçmişti. Yeni yaratılmış bu heykeller güçlü olsalar da 300. seviye civarında çok sayıda oyuncu vardı ki bu da tehdit teşkil ediyordu. Weed, Kallamore Şövalyeleri ve Geomchilerin durumunu bilemese de Hidra Kralı ve Kara Imoogi’nin öldürülmeleri şaşırtıcı derecede kolay olurdu.

 

"Kiyaaaaa."

 

Anka Kuşu merkeze doğru tam gaz uçmaya başladı. Geçtiği her noktadan alev yağmurları yağıyordu. Hem de Anka Kuşunun ateş gücüyle! O yağmurlar yağdıkça şövalye ve askerler, üzerlerine yapışıp kalan alevler yüzünden hızla yanmaya başlıyordu. Ateş hasarı tek kişiyle sınırlıyken şu anda inanılmaz geniş bir menzil söz konusuydu. Zemin alevlerle kaplıydı. Aslında rahip veya büyücülerin suyla ilişkili büyüleriyle alevleri söndürmek mümkündü. Fakat alev yağmurunun o geniş menzili dört bir yanı kapsıyordu ve bu da muazzam bir hasar birikimi anlamına geliyordu.

 

"Savaşırken dikkatli olun, Wyvernler. Fazla açgözlülük etmeyin!"

 

"Peki Efendim."

 

Wyvernler 300. seviye başlarında ve oldukça güçsüzlerdi, dolayısıyla tek bir tanesi hedef alındığı takdirde 10 büyücülük bir grup tarafından rahatlıkla mağlup edilebilirlerdi. Büyüyle mağlup edilmekten ve ölüm çukuruna düşmekten kurtulmaları gerekiyordu. Neyse ki büyücülük seviye atlanması çok zor bir sınıftı ve Kuzey İttifakında olsa olsa 500 büyücü vardı, onların da büyük bir çoğunluğu büyü gücünü çoktan tüketmişti.

 

"Geumini, sen de Wyvernlere yardım et."

 

"Peki Efendim."

 

"Sana avlanman için kanatlarımı ödünç vereceğim."

 

Diyen Weed, Wyvernlerle birlikte avlanabilmesi için Geumini’ye kanatlarını ödünç verdi. Geumini’nin üretildiği kıymetli altın külçelerinin yere düşüp öylece yitip gitmelerini istemezdi.

 

"Bingryong, düzgün çarpıştığından emin ol. Wyvernlere de yardım et."

 

"Wyvernler bana emanet."

 

Böylece Weed, Bingryong’un sırtından atladı. Ve her hareketini izlemekte olan insanların çığlıkları yükseldi. Savaş Tanrısını öldürmek istiyorlardı!

 

"Weed düştü."

 

"İşte geliyor!"

 

Aralarında paladinler, savaşçılar, büyücüler, hırsızlar, suikastçılar ve kılıç ustaları vardı. Weed, alevlerle sarılmış halde koşturan yakın dövüş sınıflarının sayısını tespit etti. Sonra da Kuzey İttifakının arasına iniş yaparak bir cüceye tosladı.

 

“Herife bak!” diye bağırdı cüce!

 

Weed, ağırlığıyla hem cücenin sağlığına muazzam bir hasar vermiş hem de bir kafa karışıklığı yaratmıştı. Weed’in etrafındaki oyuncular da fazlasıyla şaşkındı.

 

“Oyma bıçağı!”

 

Bu sırada Weed, kılıcını çekerek Cücenin canını kolaylıkla aldı ve griye dönen adamın ganimetlerini topladı. Ah, şu ganimet toplamak! İnsanın içine yerleşen, adeta tüm kontrolü ele geçiren bir histi!  

 

‘Tamamdır!’

 

Weed’in bilgi penceresini kontrol etmeye ayıracak vakti yoktu. Bir mekanı soyup da mücevherlerin gerçek olup olmadığını kontrol etmeye vakit bulamamak gibi bir histi. Düşmanlar her yerdeydi.

 

"Başrahip Kutsayışı!"

 

Diyen Weed, kendisini Freya’nın Başrahip Yüzüğüyle kutsadı. Önceden kılıç bileme ve zırh cilalama yetenekleriyle savaşa hazırlanmıştı. Kutsamanınsa 20 dakikalık bir zaman sınırı vardı.

 

"Heraim Eskrimi."

 

Weed, kılıç yeteneğiyle dur durak bilmeksizin hareket ediyordu! Kahraman Kulesinin dördüncü katında kadim bir kılıç yeteneği edinmişti. Saldırılardaki düzenli artış, kuvvet ve çevikliği arttırıyor, Weed çılgınlar gibi koşuyordu.

 

'Göğüs zırhı azıcık ucuz görünüyor. Kılıç da ucuz. O ekipmanın maksimum seviyesi 210.'

 

Bu düşüncelerle onları anında eledi.

 

'Güzel bir miğfer takmış. Diğer şeyler aşağı yukarı aynı düzeyde. 250 seviye civarı. Epey zırhı var, yani sağlığı yüksek olmalı ama zırhların dayanıklılıkları birazcık azalmış. Yani düşme olasılıkları yüksek.'

 

Weed, hedefine saldırmak için kılıcını kullandı.

 

Taaak!

 

Ve kılıç, zırhın bağlantı noktalarını delip geçti.

 

-Art arda iki başarılı saldırı gerçekleştirildi.

-%40 güç artışı gerçekleşti.

 

Edindiği demircilik yeteneklerinin faydası dokunuyordu. Zırhların defansı her noktada eşit olmazdı. Dayanıklılığı pek yüksek olmayan bağlantı noktaları ve ince bölgeler olur, oralara daha kolay nüfuz edilirdi. Weed de -hobi olarak- oyuncuların üzerindeki zırhların seviyelerini tek bakışta tespit edebiliyordu. Karanlık Oyuncuların öğe bilgileriyle dolu Birlik Panosu ve açık arttırma siteleri burada işe yarıyordu! Weed’in toparlanmasına son veren iş bitirici darbesiyle rakip oyuncu griye dönmüştü. Weed, oyuncuları tek tek seçiyordu. Sırada okçular vardı! Yay kullanıcılarını resmen kahrediyordu. Okçular arasındaysa bir Mavi Büyü Yayı bulunuyordu!

 

- Art arda üç başarılı saldırı gerçekleştirildi.

-Çeviklik ekstra %40 artış gösterdi.

 

Weed, Heraim Eskrimi yeteneğini sekiz darbeye dek kullanabiliyordu. Art arda gerçekleştirdiği her başarılı saldırıda gücü ve çevikliği büyük oranda gelişiyordu. Kraliyet Yolu, gerçek hayatın yansımasıydı. Kuvveti arttırmak, dayanıklılığı da bir nebze arttırırdı. Çevikliği arttırmaksa isabet hassasiyetini ve tepki hızını geliştirirdi. Söz konusu 100 metre koşmak olunca ağırlık ve hız, fark yaratırdı. Fakat gücü 100 puan arttırmak hasarda da koşulsuz şartsız 100 puan artış sağlamazdı. Maksimum saldırı hasarının belirlenmesinde pek çok değişken söz konusuydu. Elbette kılıç doğru düzgün kuşanılmazsa bu etkiler görülemezdi. Kılıç kayıp gidebilir ve rakibe tam anlamıyla hasar verilemeyebilirdi. Yani yalnızca kuvvet ve çeviklikten fazlası gerekliydi. Bedenin yalnızca yüksek çevikliğe sahip olmasının bir anlamı yoktu.

 

Yine fazla iri veya ağır bir bedenin de anlamı olmaz, savaşmak zorlaşırdı. Mesela Bingryong muazzam bir hasar verimliliğine sahipti ama bedenini ayakta tutabilmeye bile büyük bir güç harcıyordu. Bu da bir dezavantajdı. Diğer taraftan cüceler, vücut ağırlıklarının düşüklüğü nedeniyle savaşta iyi iş çıkartamazlardı. Güçlerinin eksikliğini ise balta veya çekiç gibi silahlar kullanarak telafi ederlerdi. Weed, dört yeni saldırıyla üç dört kişiyi daha öldürmüştü. Geriye yalnızca bir şövalye kalmıştı! Fakat şövalyenin elinde güzel bir kılıç vardı. Nüfuz etme gücü yüksek, harikulade bir kılıçtı. Ve bir şövalye için fazla pahalıydı! Düşmanlara karşı kullanmak için iyi bir silahtı.

 

"O benim olacak!"

 

Diyen Weed, saldırmak için Heraim Eskrimini kullandı ve şövalyeye yıldırım hızıyla saldırdı. Kudretli kılıç, yere devrildi. Ancak bu an, Weed’in hata ettiği andı ve şövalye kendisine doğru sallanmaya başlarken arkasından bir kılıç savruldu.

 

"Demek ki şövalyeler o kadar da kırılgan değillermiş!"

 

Ah, değerli öğeler!

 

Weed, Heraim Eskrimini bir kez daha ve bu defa daha güçlü şekilde kullandı. Sekiz saldırının sonuncusu, ilkine kıyasla 3-4 kat güçlü oluyordu. Bazen zırh ile silahların dayanıklılık limiti aşılıyor ve sıklıkla da kırılıyorlardı. Weed, tüm gücüyle öne sıçradı. Heraim Eskrimi, gücün yanı sıra çevikliği de arttırıyordu.

 

Weed de yüksek çevikliği sayesinde kılıcını bükebiliyor ve saldırısını herhangi bir yöne kaydırabiliyordu.

 

“Oh be!”

 

Derken bir şövalye daha gördü. Saldırısının ortasında bir zayıf nokta tespit ederek kısacık bir zaman periyodunda kılıcının yönünü değiştirdi ve şövalyeye sapladı. Aslında yüksek saldırı hızı ve gücü nedeniyle saldırısının yönünü değiştirmek zorlu bir işti. Lakin Weed, kılıcın ağırlığını gayet doğal bir şekilde kullanıp vücudunu havada döndürdü. Heraim Eskrimi hala etki ediyordu. Bu şekilde saldırısını daha da güçlü hale getirip Şövalyenin yaşamına ve defansına bir son vermek için döndü!

 

Kleeeeennnk!

 

Kılıç, şövalyenin beline doğru tam isabetle savruldu. Ve şövalye, çığlık atmaya dahi vakit bulamadan griye dönerek canından oldu.

 

Syasyasyag.

 

Weed, sol elini kullanarak düşen öğeleri topladı. Tek bir bakır bile olsa hızlı ve isabetli el hareketlerini kullanmayı ihmal etmezdi.

 

"Ueueu..."

 

"Bu cidden Weed!"

 

Yakınlardaki oyuncular kımıldamaya cesaret edemiyordu. Az önce ölen şövalye, güçlüler arasındaydı. Geri kalanların tepki verecek vakti yoktu. Hiçbir yakın dövüş sınıfı Weed’e direnemiyordu! At sırtındaki şövalyeler ve diğer kullanıcılar yaklaşmaya başlıyordu ancak sağduyulu olmalarına rağmen aralarında bir birlik duygusu yoktu ve acınası bir örgütlenme söz konusuydu. Bu esnada Weed, yeni bir hedefte karar kıldı.

 

'O yüzüğü daha önce görmüştüm. Maksimum manayı arttırma özelliği vardı.'

 

Öğelerin temel özelliklerini teşhis etme yeteneğine sahipti! Karşısındaysa oldukça iyi bir öğe vardı. E böylesine pahalı bir öğeyi düşmanın elinden alma fırsatını kaçıramazdı.  

 

“Ölü Şövalye Van Hawk’u çağırıyorum!”

 

Komutuyla Ölü Şövalye çağrıldı. Weed’in Van Hawk’u çağırma sebebi, çok sayıda düşman ve şövalyeyle savaşmaya başlamak üzere olmasıydı.

 

"Bunu ben alıyorum, Efendim."

 

"Heraim Eskrimi!"

 

Weed ne tereddüt ediyor ne de saldırmayı kesiyordu. Düşmana doğru ilerlemeye devam ediyordu. Kuzey İttifakının ortasına düşmüştü ve dört bir yanı düşmanlarla çevriliydi.

 

"Weed benimdir!"

 

"Kılıcımı ye bakalım. Yıldırım Kılıcı!"

 

Düşmanlar da vakit harcamıyor ve hiç tereddütsüz yeteneklerini kullanıyorlardı. Weed, 200 ila 300 seviye arası düşmanlara saldırgan yaklaşıyordu. Bitkin düşmüş veya ağır yaralı olanları öldürüyordu. Heraim Eskrimiyle beş kişiyi öldürmeyi başarmıştı. Fakat bu kadarı yeterli değildi.

 

"Heykel Yıkımı! Kuvvete Çevirim!"

 

-Heykel Yıkımı kullanıldı.

 

Bir değerli eseri yok etmenin doğurduğu keder! Ah o keder!

 

-Beş sanat statı kalıcı olarak kaybedildi. Şöhret 100 düştü.

Sanat statları Kuvvete dönüştürüldü.

 

Vücut kasları güçle kaynayıp çalkalanıyordu! Bir sanat eserini kullanmak çok büyük bir israf olacağı için yalnızca bir değerli eserle yetinmişti. Ama bu kadarı bile israftı.

 

"Bana 15 katını geri vermelisiniz!"

 

Weed, düşmanlarına bu şekilde bağırıp feryat etti. Artan kuvvetiyle birlikte mevcut isabet hassasiyeti, ölümcüllüğünü daha da arttırmıştı. Hırsızlar ve suikastçılar uzun menzili saldırı yeteneklerini kullanmayı ihmal ediyordu ve defansları acınasıydı. Dolayısıyla onlara ve tabii diğer sınıflara saldırmak kolaydı. Weed, aralarına atlayarak 25 düşmanı öldürdü. Ardından güçlü görünümlü bir şövalye, beraberinde on farklı kişiyle birlikte yaklaşmaya başladı, Weed’in bunu görmezden gelmesi mümkün değildi!

 

‘En az 340. seviye.’

 

Bu grup, Kuzey İttifakının gücünün temelini teşkil ediyordu. Weed, oyuncuları bir iki darbede öldürmek için Heraim Eskrimini kullanırken şimdi de güçlü bir şövalye yaklaşıyordu. Oysa yorulmak nedir bilmeden düşmanlarına kılıç savuruyordu.

 

- Art arda dört başarılı saldırı gerçekleştirildi.

Kuvvet ekstra %40 artış gösterdi.

 

Kkvagvagvang!

 

Kılıç, rakip şövalyenin omuz zırhına vurarak sağır edici sesler yükseltti. Saldırının gücü şövalyeyi şaşırtmış ve oyuncu, yüksek canlılığına rağmen paniklemeye itilmişti. Tabii yüksek seviye zırhı ve kalkanı sayesinde tek bir darbede ölmeyecek kadar yüksek bir defansa sahipti.

 

- Art arda beş başarılı saldırı gerçekleştirildi.

Artık, düşmanın kafası karışık.

Düşmanın mücadele ruhu düştü.

Çeviklik ekstra %40 artış gösterdi.

 

- Art arda altı başarılı saldırı gerçekleştirildi.

Kuvvet %50 arttı.

Hasarın %15i bir şok dalgasıyla dağıtıldı.

 

- Art arda yedi başarılı saldırı gerçekleştirildi.

Çeviklik ekstra %30 artış gösterdi.

Kuvvet ekstra %20 artış gösterdi.

1500 mana harcandı.

 

-Bir Şövalye öldürüldü!

 

Weed, öldürdüğü şövalyenin ardından üç şövalye daha öldürdü.

 

Son şövalyeyi indirmek içinse toplam sekiz saldırı gerçekleştirdi.

 

"Güçlü bir yetenekmiş. Engellemeye çalışmayın! Kaçının!"

 

Şövalyeler kaçışmaya başlıyordu. Ancak ne kadar hızlı kaçarlarsa kaçsınlar hala Weed’in saldırı menzilindeydiler. Weed, güçsüz oyuncuların kaçmasına sebep oluyordu! Kılıcı yüksek miktarda hasar verse de mana tüketimi yüzünden gücünü hızlı tüketiyordu. Bununla birlikte Weed, mana saklayabiliyor ve yetenek yetkinliğini yukarı çekebiliyordu. Heykel yıkımı sayesinde de düşmanın sağlığına ağır darbeler indirebiliyor, defanslarını aşabiliyordu. Fakat etrafı hala şövalyeler ve diğer mesleklerden oyuncularla çevrili olduğu için sakıncalı bir durum içerisindeydi.

 

"Birazcık abartmadınız mı!"

 

Weed, etrafındaki düşmanlara bakarken konsantrasyonunu yitirmiyordu. Tabii bir yandan da ölenlerden düşen öğeleri topluyordu!

 

“Ueueu...”

 

"Buna inanamıyorum. Seviyesi fazla yüksek."

 

Oyuncular yorgun düşmüştü! Büyü saldırıları ve okların ardından 100ü aşkın oyuncu sürü halinde toplaşmıştı.

 

Weed ise okların ve büyülerin kullanılışı sonrası araya girmişti ve Heraim Eskrimiyle şövalyelere saldırıyordu. Bu sırada hayatta kalan büyücüler, ellerinde kalan manayla gerçekleştirecekleri büyüyle Weed’e saldırabilmek adına bir araya gelmişti ve Weed’in ayrım gözetmeksizin her yere etki eden bir büyüden kaçınabilmesi mümkün değildi. Işıktan kanatlarını Geumini’ye ödünç verdiği için göğe kaçamazdı. Dikkat çekmeyecek bir yerde uçsun diye Geumini’yi uzaklara gönderdiği için de şimdi kendisi saldırıya açık hale gelmişti.

 

"Keşke sınıfımın kullanılabilecek birkaç dövüş yeteneği daha olsaydı… Ay Işığı Oymacılığı!"

 

Weed'in gözleri yaşarıyordu. Bu yeteneği oymacılıkta ileri düzeye ulaştıktan sonra edinmişti. Işık oymacılığı! Mana tüketimi gerektirse de tüm bedeni ışıklarla kaplanıyor ve o ışıklar da defans sağlıyordu.

 

Çiyuuçiyuuçiyuu!

 

Weed, dört bir yana çok renkli ışıklar saçıyordu. Hepsi de mükemmel güzellikte tonlardı. Çeşit çeşit büyü saldırısı ve ok, o ışıklardan sekerek yön değiştiriyordu. Ancak Weed’in seviyesi henüz bunun hakkını verebilecek yükseklikte değildi.

 

‘Böylece ölüp gidecek miyim yani?’

 

Weed’in içine bir korku düşmüştü. Bu büyüklükte bir büyü saldırısını yediği takdirde hayatta kalıp kalamayacağı belirsizdi. Elbette Ölümü Reddetme yeteneğini kullanarak dirilme opsiyonu vardı. O saniyede, burada bir ölümsüzün gerçek gücü neymiş gösterebilirdi. Ancak ölecek olursa ekipman düşürür ve yetenek seviyeleri azalırdı. Ay Işığı Oymacılığı çok yüksek düzeyde olmasa da oymacılık ve üretim yeteneklerini yükseltmek gerçekten zordu! Weed çok sayıda yetenek edinmişti ve her birindeki düşüşün bariz bir etkisi olurdu. Yine de içgüdüsel olarak kaçınılmaz ölüme hazırlanmıştı. Bedenini olabildiğince Ay Işığıyla sarmalamıştı, bir ölümsüz olarak dirildikten sonra manaya ihtiyaç duymayacaktı.

 

"Soğuk Gözler!"

 

Diyen Weed, Soğuk Gözler yeteneğiyle defansını arttırdı.

 

"Sizi koruyacağım, Efendim."

 

İşte o anda Ölü Şövalye Van Hawk, bir kalkanla Weed’in önüne geçti ve büyü, etrafı kapladı.

 

#Geçen bölüm hoop şunlar geldi, hoop bunlar geldi, son anda da Weed geldi şarkısını söyledi şeklinde geçince herhalde savaşta pek aksiyon görmeyeceğiz, çabucak bitecek diye düşünmüştüm. Ama bu bölüm biraz daha detaylı ve hoştu. Bir sonraki bölümse bunun yaklaşık iki katı uzunlukta olacak, orada da bizi bekleyen heyecanlı olaylar vardır diye düşünüyorum. Öyleyse orada görüşmek üzere!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46036 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr