Lms 16.3 : Kurtarıcı Gücü

avatar
3215 26

Legendary Moonlight Sculptor - Lms 16.3 : Kurtarıcı Gücü


Çevirmen : Clumsy-nim



Weed Salmere Tepesindeki kanlı mücadeleyi tamamladığında kalan Sağlığı yalnızca 150ydi.

 

Sarı Oğlanın üzerinde düşman hattını birkaç defa aşmış ve savaşa tamamen dahil olarak kendisini tehlikeli savaş alanının içerisine atmıştı. Hayati bir kriz içerisinde zar zor hayatta kalabilmesini çaresizce çarpışan Bingryong ve Anka Kuşlarına borçluydu. Sarı Oğlan da peşindeki Askerleri atlatabilmek için alevlerin içerisinde sıçramakla meşguldü.

 

Heykeller!

 

Heykelleri yapıp hayat bahşettiği an yaşadıkları üzücü olsa da tüm bunlara kesinlikle değerdi.

 

Buna rağmen kıymetlerini bilmiyordu.

 

"İşe yaramaz piçler."

 

"..."

 

"Hepsi sizin güçsüzlüğünüz ve aptallığınız yüzünden. Doğru düzgün iş yapamaz mısınız?"

 

Altında çalıştırdıklarına yönelik eleştirilerinin sonu gelmiyordu!

 

Dırdır ve eleştiri. Genellikle kazandıkları her savaşta onlara bir iki laf ediyordu.

 

"Sonuçta bana karşı çıkamazlar. Benimle savaşmaya cüret ederlerse gerçekten pervasızlardır."

 

Savaşı kazanırlarsa bu Weed sayesinde oluyordu. Durum kötü oluncaysa altında çalıştırdıklarını suçluyordu.

 

Büyük komutanların hataları yüzünden astlarını suçlamadığı söylense de Weed, heykellerine söylenerek, yakınarak, dırdır ederek hükmediyordu.

 

Mööööööö!

 

Nazik Sarı Oğlan itaatkarca kafasını Weed’e sürterek bir Kore sığırının şefkatini sergiliyordu. Katledilmeye götürülürken bile insanlara kinlenmeyen, yalnızca kederli gözlerini gösteren Kore ineklerindendi.

 

Fakat Weed’in azıcık dinlenip uyuduğu her gece, astları kendi aralarında bir toplantı gerçekleştiriyordu.

 

Bingryong, Anka Kuşları ve Sarı Oğlan bir köşede tünüyordu.

 

Hain bir komplo planlıyormuş gibi bir halleri vardı!

 

Birilerinin kendisini duyabileceğinden korkan Bingryong temkinli bir şekilde fısıldayarak, "Sabırlı olun, er ya da geç bir fırsat doğacaktır." dedi.

 

"Gerçekten doğacak mı o fırsat?"

 

"Kıdemlim, bana kalırsa bahsettiğin o fırsat asla doğmayacak."

 

Bingryong bir an için boynunu esneterek kanatlarını yaydı. "Hayır. Bana bakın. Ben yalnızca kısa bir süreliğine de olsa özgürlüğüme kavuşabildim."

 

"Özgürlük!"

 

Sarı Oğlanın gözleri arzu doluydu.

 

Özgürce otlanmak.

 

Ne kadar da hoş kelimelerdi bunlar!

 

"Özgürlük gerçekten kelimelerle anlatılamaz bir keyif. Koca kıtayı dolanıp canavar avlayabilir, mutlu mesut vakit geçirebilirsiniz."

 

Anka Kuşları sessizce kafa sallayarak onay verdi.

 

Ulu kıdemlilerinin tavsiyelerini incilin gerçekleriymişçesine kabul ediyorlardı.

 

"Yağmurlu günlerin ne kadar resmedilesi olduğunu biliyor musunuz? Bir göl kıyısına gidebilir, dağ sırasını geçerek bulutları aşabilirsiniz. Versailles Kıtası gerçekten güzel."

 

"Biz de Versailles Kıtasına gitmek istiyoruz."

 

Sarı Oğlan ve Anka Kuşları cehennemin kıyısında doğmuştu, dolayısıyla daha önce Versailles Kıtasına hiç gitmemişlerdi. Yalnızca Bingryong'un ağzından duydukları kadarını biliyorlardı.

 

"Versailles Kıtasında çeşit çeşit yumuşacık çimen var. İştah açıcı ve ferahlatıcı çimenlerden bolca bulunuyor. Nehir suları da temiz ve serince."

 

"Oh, çimenler!"

 

"Anka Kuşları, tatlı patates nedir biliyor musunuz?"

 

"Tatlı patates mi?"

 

"Izgara yapıp yiyince tadı şeker gibi geliyor. Ağızda bir güzel eriyor."

 

"Şeker ne ki?"

 

"Şekerin ne olduğunu bile bilmiyor musunuz?! Şeker, İnsanların yediği bir atıştırmalık."

 

Bingryong kazandığı parayla atıştırmalık alıp yiyebilmek için avlanmıştı.

 

Weed Kuzeyde avlanırken Alveron ve Seoyoon da onunla beraberdi. Alveron yemeğinin bir kısmını Bingryong’la paylaşırdı. Tatlı patatesin tadına bakabilmesi bu sayedeydi. Ve şekeri de ona Seoyoon fırlatmıştı!

 

"Şeker, uğruna ölmeye değer bir atıştırmalık."

 

"Cidden o kadar kıymetli bir şey mi?"

 

"Şekerin harikalığını... siz ufaklıklar bilmezsiniz. Dilinizi döndürerek yavaşça erittiğinizde..." diyen Bingryong dudaklarını yaladı.

 

"Efendiyle yolculuk eden Tanrıça güzelliğinde bir kadın vardı… Onu görecek olursanız şirinlik yapın. Şirinliğe dayanamıyor. Bu işi becerirseniz siz de bir şeker kazanabilirsiniz."

 

"Efendinin arkadaşı falan mı? Yoksa sevgilisi mi?" Sarı Oğlan güçlü bir hayretle ve yüksek sesle böyle söyledi.

 

"Efendinin arkadaşları olduğuna inanamıyorum."

 

Tek bir arkadaşı bile yokmuş gibi görünen bir doğası vardı!

 

Bingryong kafasını salladı. "Nasıl bir ilişkileri olduğunu ben de bilmiyorum. İnsan ilişkileri çok karmaşık. Neyse, birazcık konudan saptık ama er ya da geç mutlaka bir fırsat doğacaktır. Fedakârlık etmeden özgürlüğünüze kavuşamazsınız. Direnin ve bir gün…”

 

"Bir gün..."

 

Sarı Oğlan en kasvetli olanlarıydı. "Kesinlikle şeker yemeyi denemek istiyorum."

 

* * *

 

Tüm takipçilerinden kurtulan Weed, Salmere Köyüne ulaştı. Salmere kabilesinin köyü, her biri geniş topraklara sahip olan üç kabilenin en büyüğüydü.

 

Ulu Salmere Şefi kambur bir ihtiyardı. Yavaşça değneğini kaldırdı.

 

"Matallost Kilisesiyle müttefik olmak mı? Bizim Avcılarımız ölümden korkmaz. Verdiğimiz ittifak sözünü tutacağız."

 

Salmere kabilesi, Weed’in beklentilerinin aksine ittifakın arkasında durmaya dünden razı çıkmıştı.

 

"Ulu Şef ve Salmere kabilesi için şerefli bir iş olacak."

 

Weed de kabile Avcılarının eylemlerini örnek aldı. Ve ağzını kocaman açarak gözlerini diktiği belirsiz bir duruşa geçti.

 

Çoğu Avcının omuzunda bir kartal oturuyordu. Köyün herhangi bir yerinde avlarını kucaklamış veya iple sürükleyen insanlardan bolca görünebiliyordu. Diğer köylere kıyasla besinleri çoktu. Avlarının çokluğu da Salmere kabilesinin güçlü olduğunun kanıtıydı.

 

Avcıların omuzlarından veya bellerinden yay, mızrak, balta, çekiç ve daha pek çok türde silah sarkıyordu.

 

"Lakin köylülerimiz arasında henüz ardında ismini bırakamamış pek çok kişi var."

 

"..."

 

"İsim bırakmak önemlidir. Bizim kabilemizde büyük bir ava gitmeden önce gidenlerin görünüşlerini kazır ve köye yerleştiririz. Avcıların heykellerini yaparız ki büyümekte olan çocuklar ebeveynlerinin ne kadar harika olduğunu bilsin."

 

"Yani..."

 

"Matallost Kilisesiyle yapılacak mücadele ittifakına katılacak Avcıların sayısı heykel sayısına bağlı olacak."

 

Heykeller, Avcıların son hatıraları olacaktı. Yani Weed’in Salmere kabilesini savaştırabilmesi için önce heykellerini yapması gerekecekti.

 

* * *

 

Weed köydeki Avcıların görünüşlerini inceliyordu.

 

Tüy ve deri kıyafetler giyen vahşiler! Türlü türlü silah taşıdıkları ve oldukça karakteristik görünüşleri olduğu için onların heykelini yapmak zor değildi.

 

Heykellerin uzun süre sağlam kalması gerektiği için kum veya ahşaptansa taş kullanması gerekliydi. Ama yine de Zahab’ın Oyma Bıçağı taşı rahatlıkla kesebilirdi.

 

"Erkeksi... ve bir o kadar da merhametli."

 

Weed köyün açık alanında Avcıların heykellerini yapmaya başladı. Temel Barbar şeklini oluşturduktan sonra her birini detaylı ifadelerle farklılaştırdı. Seri üretim sistemi giderek hızlanıyordu.

 

6. Seviye İleri Düzey Oymacılık ve 6. Seviye İleri Düzey El Becerisi! Yetenek yetkinliğine bağlı olarak Uzmanlığa ulaşması biraz daha vakit alacak olsa da sıkı çalışmaları sayesinde elde ettiği yetenek seviyesinin heykellerinin değeri ve sanatsallığına yardımı dokunuyordu.

 

"Heykeller için dış görünüş önemli sonuçta."

 

Bir apartmanın bitirişinde kullanılan materyal ne kadar önemliyse heykel yaparken kullanılan taşın kalitesi de o kadar önemliydi.

 

Bunca tecrübeden sonra Weed, yalnızca taşa bakarak uygun kısım ve görünümü gözünde canlandırabiliyordu. Taşın doku ve dizaynından tamamen faydalanarak etkin şekilde heykel yapabiliyordu! Hepsi aynı noktadan gelen taşlar olsa da içlerinde heykel yapımı için iyi, kıymetli taşlar da bulunuyordu.

 

"İncik ve kemiksiz pirzolanın farklı fiyatlarda olmasıyla aynı mantık."

 

Weed hızlıca heykel yapabilmek adına yüksek kalite taşlar kullanıyordu!

 

Seri üretim kesinlikle bir sanatçının meziyetlerini göstermezdi. Yine de heykeller mutluluk verdikleri ve onlara ihtiyaç duyulduğu takdirde Weed, seri üretime karşı değildi.

 

Böylece Salmere Kabilesi heykellerini — 3,000in üzerinde Avcı heykelini yirmi küsür günde tamamladı. Onları gerçek boyutlarıyla yapmış olsaydı asla mümkün olamayacak bir işti fakat minyatür oldukları için mümkün olmuştu. Feryat Nehrinde çokça heykel yaparken edindiği heykel yapma sürecini kısaltma tecrübelerinin de faydası dokunmuştu.

 

3,000, Salmere Kabilesinden harekete geçebilecek maksimum kişi sayısıydı! Köyü koruması gereken minimum Avcı sayısı, çocuklar ve kadınlar çıkarıldığında geriye kalanların sayısı bu kadardı.

 

Salmere Kabilesi Şefi ve Avcıları heykeller tamamlanır tamamlanmaz ortaya çıkmıştı.

 

"Seni Matallost Kilisesi ittifakının kanıtının sahibi, temsilcisi olarak kabul ediyoruz. Savaşta yer alacağız."

 

"Uaaaaaaaah!"

 

Ding!

 

****

 

Vaat edilen Matallost Kilisesi ittifakı oluştu.

 

Vejague, Lekiye ve Salmere Kabileleri Embinyu Kilisesine karşı verilecek savaşa Avcı ve Savaşçılarını sürecek.

 

Versailles Kıtasının bozulmuş düzenini onarma savaşı başladı.

 

'Matallost Kilisesi Tanrısının Temsilcisi' onursal unvanı kazanıldı.

 

Artık Matallost Kilisesi kutsal emanetlerini kullanabileceksiniz.

 

*İttifak Simgesi; asaya bahşedilen Kurtarıcı otoritesi kullanılabilir.

 

*Asanın niteliği değişti.

 

Şöhret 450 yükseldi.

Seviye atladınız.

Seviye atladınız.

 

****

 

İttifakın oluşuşuyla Weed’in Şöhreti bir kez daha artmıştı. Halihazırda en yüksek Şöhretli kişiler arasındaydı. Heykel yapan bir sanatçı olarak büyük bir Şöhret edinmişti! Görevler esnasında da Şöhret biriktirmişti.

 

Karanlık Oyuncular Birliği Loncası ve ‘Versailles Kıtası Tarihini’ yayınlayan programla Şöhreti Weed’den çok olanlar ancak bir elin parmaklarıyla sayılacak düzeydeydi! Yalnızca bir tapınağa muazzam bağışlar yapan Tüccarlar ile Kraliyet Yolunun ilk 10una girenler daha yukarıdaydı.

 

Bu görev süresince kazandığı çokça Şöhret de Versailles Kıtasına geri döndüğünde nasıl değişikliklerle karşılaşacağını merak etmesi için yeterliydi.

 

Weed kabilelerin Avcılarının ortasındaki asayı eline aldı.

 

Bembeyaz ışıklarla dolu bir asa! Yaşlıların kullanımına uygun görünen soluk asa, bir Başrahip Asası kadar zarif hale gelmişti.

 

"Tanımla!"

****


Yeniden Canlanan İttifakın Simgesi, Asa

 

Dayanıklılık 2,000/2,000

Saldırı 98.

 

Komşu kabileler arasında anlaşılan Matallost Kilisesi ittifakının simgesi olan asa.

 

Tanrının Kutsayışının bahşedildiği bir öğe.

 

Versailles Kıtasındaki tüm yaratıklar Kurtarıcının Gücüne karşılık verme yükümlülüğüne sahiptir.

 

Kısıtlama:

Kullanıcı, Matallost Kilisesi tarafından tanınmalı.

2,000 İnanç.

 

Seçenekler:

+%35 Büyü Saldırısı

+%100 Kutsal Güç

+1,200 Şöhret

 

Diplomatik görüşme kabiliyetini yükseltir.

 

Kurtarıcı Gücü kullanılabilir.

 

- Kurtarıcı Gücü: Versailles Kıtası yaratıkları zor kullanarak çağrılır. Irklar, canavarlar ve objeler arasında ayrım gözetmez.

 

Matallost Tanrısının kutsayışıyla bahşedilen güç. Kilisenin düşmüş oluşu nedeniyle yalnızca otorite sahibi kişi bu gücü kullanabilir.

 

Toplam 3 defa kullanılabilir.

 

Bir canlının çağrılması için otoritenin belirişinin üzerinden 15 saat geçmelidir.

 

Kurtarıcı Gücünü görev sırasında kullanırsanız Katkı ve ödüller belli bir miktarda düşecektir.

 

*Uyarı: Çağrılan canavarların iş birliği yapmama olasılığı yüksektir. Evcilleştirilmemiş canavarlar kendi kararlarını verip buna göre hareket edecektir.

 

Tüm canlı yaratıkları, patron sınıfı canavarları bile çağırma gücü edinmişti! Artık Versailles Kıtasındaki tüm patron sınıfı canavarları çağırma kabiliyetine sahipti.

 

* * *

 

Vejague Kabilesi! Canavara benzeyen 2,000 kel Savaşçı toplanmıştı.

 

Lekiye Kabilesi! 1,500 haşin Savaşçı ve Şaman, Embinyu Kilisesi savaşındaki yerini almıştı.

 

Salmere Kabilesi! Derin bakışlara sahip ve sabır ile galibiyete aşina 3,000 Avcı harekete geçirilmişti.

 

Weed de onlarla birlikte tam on gün uzaklıktaki Embinyu Ormanına doğru yola çıkmıştı.

 

"Savaşçılar, çarpışın!"

 

Grup, yolculuk esnasında canavarlarla yaptıkları mücadeleler sayesinde biraz daha iyi koordine olur hale geliyordu. Lekiye Kabilesi Şamanları kafa karışıklığı yaratmak adına hayaletleri çağırıyor ve Vejague Kabilesi Savaşçıları Vahşi Kara Ayıları engellemek için canlarını ortaya koyuyordu. Salmere Kabilesi Avcılarıysa fırsatı değerlendirerek ok atıyor, mızrak fırlatıyordu.

 

İşin doğrusu Salmere Kabilesinin uzmanlığı tuzak kurmak ve benzeri şeylerdi, haliyle gerçek bir canavar avında onları kullanmak için pek fırsatları olmuyordu.

 

Şamanlar, Avcılar ve Savaşçıların birleşimi!

 

Yine de ittifak kabilelerinin silahları haddinden fazla kötüydü. Pek çoğu yontulmuş, paslanmış kılıçlar kullanıyordu ve vücutlarına zırh yerine kalın deriler sardıkları bir seviyedeydiler.

 

"Boşu boşuna vahşi olmamışlar."

 

Zayıf defansları gereği birkaç kez hayatları tehlikeye girmişti. Weed bulduğu her boş vakitte onların silahlarını onarıyor veya üzerlerinde bazı dokunuşlar yapıyor, ayrıca zırhlarını ayarlıyordu. Buna rağmen Weed’in pek boş vakti olmadığı için mükemmel hale gelemiyorlardı. Weed düşük kalite demiri eritip basit kılıçlar yapıyordu, ürettiği zırhlar da yalnızca metal ve deri kombinasyonundan oluşuyordu.

 

"Şu kılıca bakın...! Işıl ışıl, nasıl da harika."

 

İttifak kabileleri buna rağmen fazlasıyla mutluydu.

 

Zehre bulanmış okları hızlı ve sağlam şekilde atıyorlardı, avlanmak için en uygun yolu bulmuşlardı. Tek sıkıntı, emirleri duymazdan gelip kontrol edilemeyişleri ve canları her istediğinde canavarlarla savaşmaya çalışmalarıydı. Onlarla Yakınlığını ne kadar arttırırsa arttırsın ittifak kabilelerinin mücadeleci ruhu çok yoğundu ve bu yüzden hasar alıyorlardı.

 

10 günlük süreçte seyahat esnasında 42 müttefik kabile üyesi hayatını kaybetmişti. Bu kısmen Weed’in onları avlar aracılığıyla daha güçlü yapma arzusundan kaynaklıydı ama esas sebep, çoğunun düşük defanslarını hiçe sayarak kaçmadan son ana dek canavarlarla çarpışmalarıydı.

 

İşte bu şekilde, düzensiz ittifak kabileleriyle birlikte Weed, Embinyu Kilisesi kalesine dönüş yaptı.

 

"Beklenildiği gibi, kolay bir iş olmayacak."

 

Bir kez daha Embinyu Kilisesi tapınağına gelmişti! Şeytani Ruhlar tarafından sıkı sıkıya korunan mekanın duvarları 10 metreyi aşkın yükseklikteydi.

 

Hatta kalenin ortasına Özgürlük Heykeli gibi dikilmiş devasa ve görkemli, bronz bir Embinyu Tanrısı heykeli bile vardı. Bronz heykel uğursuz, kara bulutu andıran bir şeyle Embinyu Kalesini sarıyordu. Yalnızca Oymacılığın verdiği hislerle algılayabildiği bir şey olsa da muhtemelen bronz heykel, Embinyu Askerleri ve Rahiplerine hatırı sayılır bir güç bahşediyordu.

 

En azından bir Sanat Eseri veya Şaheser olduğunu hissediyordu. Ve boyutuna bakılırsa bir Şaheser olma ihtimali yüksekti. (Heykeller Değerli Eser-Sanat Eseri-Şaheser-Başyapıt şeklinde sıralı.)

 

Şaheser heykel müttefik bir Oymacının elinde olsaydı içi rahatlardı fakat bir düşmanın elinde olunca insanda psikolojik bir gerginlik doğuruyordu.

 

"Bakır İstirahat Plakasını kullanırsam Şeytani Ruhları tarafımıza çekebilirim ama..." diyen Weed kafasını salladı.

 

Feryat Nehri üzerinde heykel yaparken onlarla çarpışmıştı fakat Şeytani Ruhların çoğu güçsüzdü. Embinyu Kilisesinin ne kadar güçlü olduğunu bilmeden sırf Şeytani Ruhları safına katabilecek diye dikkatsiz davranamazdı.

 

Üstelik bir kutsal emanet olmasına rağmen Bakır İstirahat Plakasının yalnızca 12 dayanıklılığı kalmıştı, kötü bir durumdaydı. 100ü aşkın dayanıklılıkta olsaydı hasar o kadar büyük olmazdı fakat bu derece kötü haldeyken kırılması hiç de şaşırtıcı olmazdı.

 

'Tüm ikinci el mallar böyle.'

 

Bakır İstirahat Plakası olabildiğince idareli kullanması gereken bir şeydi. Dikkatsizce kullanacak olursa hayati bir an geldiğinde kullanma şansı olmayabilirdi.

 

'Barbarlarla duvarlara nüfuz etmek zor olacak… nasıl bir yol izlemeliyim?'

 

İttifak kabileleri takım mücadelesinde yeteneksiz olmakla kalmıyordu, emirleri de doğru düzgün dinlemiyorlardı. Ayrıca tek bir kuşatma silahları bile yoktu!

 

"İlk önce kuşatma silahları yapmalıyım."

 

Diye düşünen Weed, canavar avlayarak ve ağaç keserek toplamış olduğu kemikler, kas telleri ve odunlardan kuşatma silahları yapmaya başladı.

 

Ve iki koca kütüğü yan yana dizip kalın ve olağanüstü esneklikte Vahşi Kara Ayı kas telleriyle bir mancınık yaptı.

 

Orta Düzey Demircilik Yeteneğiyle yaratılmış bir kuşatma silahı!

 

Ding!

****


Weed'in Mancınığı

 

Dayanıklılık 130/130.

Maksimum Yıkım Gücü 26.

Menzil 37.

Ateşleme Oranı 3.

İsabet Oranı 3.

 

Çok yönlü bir zanaatkarın ellerinden çıkma basit bir mancınık.

 

İlk yapışı olduğu düşünülünce inanılmaz bir yetenek eseriydi fakat merkezi bir rol oynayan ve denge sağlaması gereken ahşabın kalitesi düşüktü.

 

İsabet oranının düşüklüğü gereği duvarlara odaklanarak saldırıp saldıramayacağı şüpheliydi. Kullanabilmek için yoğun bir güç gerekecekmiş gibi görünüyordu.

 

Kısıtlama: Muazzam bir iş gücü gerektirir.

 

Seçenekler: Düşük isabet.

Kaza yaşanma ihtimali neredeyse sıfır.

 

- Demircilik yeteneği yetkinliği yükseldi.

 

****

 

İlk seferi olduğu düşünülünce kötü bir kuşatma silahı değildi.

 

"Şimdilik sayıyı arttırmalıyım."

 

Diyen Weed, 10 mancınık yaptı.

 

Hepsini ilk yapışı olduğu düşünülünce performanslarını öngörmek imkansızdı. Normal şartlarda yaptığı şeyleri geliştirme sürecinde çok sayıda deneme yanılma gerçekleştirirdi fakat her şeyin bir ilki vardı.

 

İttifak kabile üyeleri Weed’e yaklaştı.

 

"Acayip büyük bir silahmış. Bize mi vereceksin?"

 

Weed onlara başparmaklarını kaldırdı. "Hı hı. Sizin için yaptım. Bununla kaleyi de yıkabileceksiniz."

 

"Senden iyisi yok."

 

"Elinizde bu olduğu sürece yenilmez olacaksınız. Kesinlikle kazanmak zorundasınız."

 

"Teşekkürler, kardeş!"

 

Weed’in yaptığı şeyler taş atan mancınıklar, merdivenler ve kanca atarak duvarlara tırmanabilmelerini sağlayan iplerden ibaretti!

 

Mancınıkların sağlamlığı doğrulanmamış ve bir test atışı bile gerçekleştirilmemişti.

 

Weed, Embinyu Kilisesi kalesine yaklaşırken kullanmaya cüret edemediği bu öğeleri silahları ve zırhları büyük oranda onarılmış olan kabile üyelerine attı.

 

Ve Sarı Oğlana seslendi. "Buraya gel."

 

"......"

 

Sarı Oğlan bir adım geri çekildi.

 

"Acele et ve buraya gel."

 

"Ne istediğinizi söylesenize, Efendim."

 

"Yalnızca seni okşamaya çalışıyordum."

 

"Peki Efendim neden elinde bir ip tutuyor?" Sarı Oğlanın gözleri şüphe doluydu.

 

"Neden mi ip tutuyorum? Öylesine tutuyor olamaz mıyım? Hadi azıcık gel. Gel işte."

 

"Bu bana doğru gelmiyor. Reddetmek isterim."

 

"Bir şey yok ya. Seni anlıyorum ama gel hadi."

 

Sarı Oğlan son derece temkinli şekilde yaklaştı. Weed ise birkaç defa kibarca ensesini okşadıktan sonra yıldırım hızıyla boynu ve gövdesine ipi dolayıverdi.

 

MÖÖÖÖÖÖÖ!

 

Sarı Oğlanın kederli böğürüşü!

 

"Efendim, bunu neden yapıyorsunuz? Ben nerde yanlış yaptım..."

 

"Endişelenme, seni yemeyeceğim. Biraz yükümüz var, onları taşıyamaz mısın ki?"

 

Sarı Oğlanın kaderi mancınıkların yapıldığı an belli olmuştu.

 

Bingryong ve Anka Kuşlarının bakışlarındaysa pek acıma olduğu söylenemezdi.

 

'Neyse ki benim başıma kalmadı.'

 

'Kurban ben olmadığım sürece sıkıntı yok.'

 

Weed’in avlarından hazırladığı sağlam bir yemeğin ardından grup, Embinyu Kilisesi kalesine doğru harekete geçti.

 

* * *

 

Boom! Boom! Boom!

 

Embinyu Kilisesi kalesindeki davullar acil bir durum olduğunu anlatırcasına çalınıyordu. Karanlık Şövalyeler, Rahipler ve Okçular duvarlara yerleştirilmiş şekilde hızlıca savaşa hazırlanıyordu.

 

Weed, Sarı Oğlan ve ittifak kabileleri mancınıkları ite ite yaklaşıncaya dek Embinyu Kilisesi birlikleri tüm güçleriyle duvarlara yerleşmişti. Mancınıklar çok ağırdı ve altlarına yerleştirilen tekerleklere rağmen hareketleri yavaşlamıştı.

 

Daha da kötüsü kalenin kulelerinden siyah dumanlar yükseliyordu.

 

İttifak kabileleri dumanı işaret ederek konuşmaya başladı.

 

“Et pişiriyorlar herhalde.”

 

“Lezzetli bir şeyler yiyeceklermiş gibi görünüyor.”

 

Dumana verdikleri cahilce karşılıklar bu şekildeydi!

 

Weed'in yüzüyse kaskatı kesilmişti.

 

'Civardakilere saldırı altında olduklarını anlatmak için dumanı kullanıyorlar. Müttefiklerini çağırmak için kullandıkları bir acil durum iletişim şekli.'

 

Bir savaşın başlangıcının haberini veren bir sinyal ateşiydi! Feryat Nehri havzasında olup da sinyal ateşini gören vahşiler, Weed ve üç ittifak kabilesine boyun eğdirmek için Savaşçıları çağıracaktı. Ve Embinyu Kilisesi kalesinde Barbar destek kuvvetleriyle çarpışmaları gerekecekti.

 

Weed yutkundu.

 

Bu beklemediği bir şey değildi ama yine de zorluk çıkacaktı.

 

"Destek kuvvetler gelmeden saldırmamız gerekiyor."

 

Weed mancınıkları taşırken kısa bir süreliğine dinlenen ittifak kabilelerine seslendi.

 

"Mancınıkları yükleyin!"

 

100 Vejague Kabilesi Savaşçısı mancınığı sürükleyerek keseyi indirdi. Sonra da keseye iri bir kaya yerleştirerek ateşlediler.

 

Fiuuuu!

 

Büyük bir kuvvetle fırlatılan kaya, yay çizerek sağlam bir şekilde uçtu. Ölümcül ağırlıkta bir kaya saldırısıydı.

 

Fakat mancınık fazla uzaktaydı. Bu nedenle kaya, gücünün büyük bir çoğunluğunu yitirerek duvarın merkezine değil, dibine iniş yaptı.

 

Neticede hiçbir işe yaramadı, duvarı sıyırıp geçtiğiyle kaldı!

 

Duvarın dayanıklılığı 49 düştü.

 

Toplam dayanıklılık: 9,999,951/10,000,000.

 

"Bu şekilde bütün gün vursak bile bir işe yaramaz. Yo, atacak taşımız da biter. Mancınık birlikleri, ilerleyin!"

 

Weed Vejague Kabilesiyle birlikte mancınığı itiyordu. Amaçları biraz daha yakın mesafeden ateşleyebilmekti!

 

Odin Hisarından çok daha kalın duvarları yıkmak zorunda oldukları için risk almaya karar vermişti.

 

Sarı Oğlan mancınıkları büyük bir güçle çekiyor, bir Kore ineğinin kudretini sergiliyordu.

 

Embinyu Kilisesi kalesi de karşılık veriyordu.

 

"Ateeş!"

 

Göğü yoğun şekilde oklarla doldurarak saldırıyorlardı.

 

"Kalkanlarınızı kaldırın ve okları engelleyin!"

 

Vejague Kabilesi Weed’in komutu olmadan da hayatta kalabilmek adına kalkanlarını kaldırmıştı.

 

Sarı Oğlanın da alnına bir kalkan yerleştirilmiş ve gövdesi ipekle sarılmıştı. Weed okları engellemek adına kullanılmaz haldeki ipek parçalarını bir araya getirip dokumuştu.

 

Vejague Kabilesine ve mancınığın etrafına ok yağıyordu.

 

Ba-ba-ba-ba-ba-bang!

 

"AHHHHH!"

 

"AYAĞIM, AYAĞIMA OK GELDİ!"

 

Okların etkisi doğrudan kalkanlardan iletilmiş ve Vejague Kabilesi savaşçıları kalkan tutuyor olmalarına rağmen okların kuvvetiyle geriye itilip dizüstü devrilmişti. Hatta bazı oklar kalitesiz kalkanlara nüfuz ederek kabile Avcılarına saplanmıştı.

 

Salmere Kabilesi Avcıları da kendi oklarını ateşliyor fakat onların okları duvarları aşamıyordu.

 

"Hadi mancınığı da ateşleyelim!"

 

Weed yüz adım kadar daha yaklaşarak mancınığın kullanılmasını emretti.

 

"Çok fazla ok geliyor."

 

"Jungbal... Jungbal öldü."

 

"Sığınak bulun. Kendinizi mancınıkların arkasına gizleyin ve Vejague Kabilesi Savaşçıları, sizler de mancınıkları bir an önce doldurun!"

 

Gizlenecek hiçbir yerin olmadığı bir arazide tek taraflı bir ok saldırısı gerçekleşiyordu! 10 kayanın taşınması sırasında otuzu aşkın Vejague kabilesi üyesi canından olmuştu. Fakat canlarını riske atıp mancınıkları kullanışlarıyla kayalar duvarlara akın etmeye başlamıştı.

 

Bir başarısızlık dışında her biri başarılı saldırılardı!

 

Duvarın dayanıklılığı 1226 düştü.

Duvarın dayanıklılığı 751 düştü.

Duvarın dayanıklılığı 956 düştü.

Duvarın dayanıklılığı 2160 düştü.

Duvarın dayanıklılığı 173 düştü.

Duvarın dayanıklılığı 486 düştü.

Duvarın dayanıklılığı 1198 düştü.

Duvarın dayanıklılığı 3110 düştü.

Duvarın dayanıklılığı 896 düştü.

 

Toplam dayanıklılık 9,998,995/10,000,000.

 

11 Okçu öldü ve 5 Asker yaralandı.

8 Şeytani Ruh ağır yaralandı.

3 Karanlık Şövalye hafif yaralandı.

1 Rahip öldü.

 

Mancınığın muazzam gücü!

 

Duvarın alt kısmına isabet eden veya kuleleri hedef alan taşlar olsa da hatırı sayılır bir kazanç sağlanmıştı. Kuşatma silahlarının bu tarz savaşlarda hayati önem taşıdığını kanıtlayan bir andı.

 

Fakat onlar mancınığı ateşlerken Embinyu Kilisesi güçleri de kale duvarlarında toplanmayı sürdürüyordu.

 

Yalnızca Vejague Kabilesi, yağmur misali yağan oklardan hasar alıyordu.

 

"AHHHH!"

 

Okların bir kısmı kırmızı bir aurayla kaplıydı. Embinyu Kilisesi Rahiplerinin kutsal gücü bahşedilmiş oklardı! Bir kalkan tarafından engellense dahi tüm bedeni yakan bir ateş oku saldırısıydı.

 

Vejague Kabilesi Savaşçıları dirayetliydi ve kolay ölmüyorlardı fakat bedenleri kutsal güçle dolu olanlar da dahil olmak üzere sayısız okla delinip geçilince çaresizce canlarından oluyorlardı.

 

Weed ve Vejague Kabilesinin bulunduğu alan yoğun şekilde oklarla çevrelenmişti.

 

Kenardan izleyenlerin gerginlik ve enerjiyle dolup taşmasını sağlayan ama saldırıya uğrayanları delirtmek için yeterli bir manzaraydı!  

 

Mancınığı taşıma işini bitirişi sonrasında bir noktada ipi kesilen Sarı Oğlan güvenli bir noktaya kaçıvermişti.

 

Yüksek rütbeli Rahipler de duvardaki yerini almıştı.

 

"Şu aşağılık insanlara gerçek gücümüzü gösterelim. Kutsal Cümbüş!"

 

Bir ilahi büyü saldırısı ittifaka ulaşmadan önce duvarda ışıldadı ve bir an sonra da sağlam bir hasar verdi. Ve mancınığın etrafındaki Vejague Kabilesi, bir şeyler tarafından saldırıya uğramışçasına uçuruldu.

 

"Embinyu Tanrısına inanmayanlar cezasını bulacak."

 

Geniş çaplı bir lanet büyüsü! İlahi büyü saldırısına uğrayan ittifak kabilelerinin üyeleri yüksek ateş yüzünden çarpışamayacak hale gelmişti.

 

Weed'in surat ifadesiyse tamamen sakindi.

 

Kazara 10 altınlık bir yakutu 9 altına sattığı zamanki kadar ciddi bir surattı!

 

'Görev seviyesini görünce belli bir zorluk beklemiştim zaten.'

 

Barbar destek kuvvetleri, uzun ve sağlam duvarlar. Embinyu Kilisesi güçleri bile düzenli olarak savaştıkları takdirde kaybedecekmiş gibi görünmüyordu!

 

Basit tek bir şey dahi yoktu.

 

'Kuşatma savaşlarının en büyük zorluğunun… biz yaklaşırken rakibin ateş güçlerine konsantre olması olduğu söylenebilir.'

 

Doğru düzgün korunmayan Vejague veya Salmere Kabileleri deneyip de duvarı aşacak olsa bile bu yaptıkları olsa olsa büyük bir katliamla sonuçlanırdı.

 

Bu tarz savaşlar savunmacı tarafın savaşması, içeri sızması gereken tarafınsa en kötü sonucu alması için mükemmeldi. Maalesef Weed de ittifak kabilelerinin üyeleriyle birlikte kaleyi ele geçirmesi gereken taraftaydı.

 

"Bu şekilde bu işi hayatta başaramayız."

 

Diye düşünen Weed, İttifak Kabilelerine seslendi. "Geri çekilin!"

 

Ön saflara geri çekilmeleri duyuruldu.

 

Ve Weed 10 mancınığı bırakıp kabile üyeleriyle birlikte kaçmaya çalıştı fakat üzerlerine oklar yağmaya devam ediyordu.

 

"Bingryong, nefesini kullan. Anka Kuşu Kardeşler, bizi koruyun!"

 

Bingryong koca bir nefes alarak kaleye doğru bir Buz Nefesi gönderdi. Muazzam Buz Nefesi göğü yarıp geçti!

 

Bingryong'un nefesi daha önce hiç hayal kırıklığına uğratmamıştı fakat bu defa kaledeki Büyücülerin koruyucu büyüsü tarafından etkisiz hale getirildi. Yani kaleye hiçbir hasar veremedi ama yine de ok saldırısını geçici olarak durdurabildi.

 

Ve Weed ile ittifak kabileleri de Anka Kuşlarının koruması altında ucu ucuna kaçabildi.

 

* * *

 

Acımasızca bir mağlubiyet.

 

Yalnızca hafif bir çatışma olmasına rağmen müttefik güçler tamı tamına 104 kişi kaybetmişti. Weed’in hızlıca uyguladığı bandaj ve tıbbi bitki tedavisine rağmen ölenlerin sayısı buydu!  

 

İlahi güce maruz kalan kabile toparlanamıyordu.

 

"Mmm hehehe."

 

"Burası neresi?"

 

"Beni yalnız bırakın. Cesaret Vadisindeki yetişkinliğe geçiş seremonisine katılacağım."

 

İlahi güç yüzünden 70i aşkın kişinin kafası karışıktı.

 

Moraller de düşmüştü.

 

"Galip gelebileceğimiz bir düşmana benzemiyor."

 

"İşe yaramaz bir çarpışmaydı. Ben köyüme dönmek istiyorum..."

 

"Evden ayrılan savaşçılar bedenleri istirahate erişene dek savaşmak zorundadır. Galip gelemeseler bile..."

 

İttifak kabileleri savaşma arzularını büyük oranda yitirmiş ve karamsarlığa kapılmıştı.

 

Weed’in dudaklarınaysa bir gülümseme yerleşmişti. "Görev zorluğu yüksek olunca bu kadar çetin olmak zorunda tabii."

 

Bir görev ne kadar zorsa ödül de o kadar büyük olurdu — bu da Weed’in motivasyonunu körüklüyordu.

 

Ciddi acılar çektiği için rahatlıyordu. İşler kolay ilerleseydi fena halde şüpheye düşecekti.

 

"Embinyu kalesini ele geçirmek zor olacak. Keşif savaşı sona erdiğine göre bir heykel yapmak zorunda kalacağım."

 

Weed tam ölçekli bir savaşa hazırlanmaya kararlıydı.

 

Müttefik güçler evlerini terk ettiği için moralleri anbean düşecekti. Fakat keşif savaşının sonucunda bir de devasa bir düşman hissinin kasveti çökmüştü.

 

"İlk önce yardımı dokunacak bir heykel yapacağım."

 

Kaya stoku sağlamdı ve pek fazla Oymacılık yeteneği yetkinliği de gerekmeyecekti.

 

"Etkileri hatırına bu defa materyallerimi sakınmayacağım."

 

Vahşi Kara Ayı ve Caltrop kemikleri. Ganimet olarak topladığı kemikleri oymacılık materyali olarak kullanma kararı almıştı.

 

"Aslında et suyu yapmak için iyi kemiklerdi..."

 

Gıda malzemesi veya ilaç yapımı için de kullanılabilecek olsalar da bir Oymacı için ilk önce oymacılık malzemeleri gelirdi!

 

Kemiklerin bedeli fazla yüksek değildi, dolayısıyla cimrilik etmeden kullanacaktı.

 

"Üç kabilenin bütün halde heykelini yapacağım."

 

Kemikleri kullanarak temel formu oluşturdu.

 

İç içe geçmiş kırık kemiklerle çerçeveyi yaptı, üzerine kil uyguladı ve fırınladı.

 

"Barbarların belirgin hissiz gaddarlığını sergilemem gerekiyor."

 

Kabileleri yansıtmakta dövmeler ve yaralar hayati önem taşıyordu. Üç kabilenin heykelini yaparken boya bile kullanıyordu.

 

Üç kabileyle vakit geçirip savaşa girdikten sonra hangi yüzlerin ve görünüşlerin cesur olduğu ve saygı gördüğünü öğrenmişti.

 

"Hala bir şeyler eksik..."

 

Diyen Weed, ışık oymacılığını kullanarak bir şenlik ateşi yaptı.

 

Bir Lekiye Kabilesi Şamanı, bir Vejague Kabilesi Savaşçısı ve bir Salmere Kabilesi Avcısı o ateşin üzerinde et pişirmek için toplanmıştı!

 

- Lütfen yaptığınız heykele bir isim verin.

 

Weed eserini yaratırken çoktan karar vermiş olduğu ismi dile getirdi. "İnanç Kardeşleri."

 

İttifakı hatırlayıp birlikte kan dökmeye söz veren vahşi kabileleri!

 

- "İnanç Kardeşleri" ismi doğru mu?

 

Embinyu Kilisesine karşı verdikleri mücadelede bir nebze yetersiz kalsalar da bile isteye ittifak oluşturan bir gruplardı.

 

Uygun şekilde yüceltme tekniği bir Oymacı için hayatiydi ancak aynı zamanda samimiyetten doğan bir düşünceydi de.

 

Weed kararlı bir şekilde onay verdi. "Doğru."

 

Ding!

 

****

 

Sanat Eseri! İnanç Kardeşleri tamamlandı.

 

Canavar kemiklerini temel alan bir heykel!

 

İttifaka dahil olan kabilelerin birlikte yemek yiyişini tasvir eden bir heykel. Birlik oluşlarının sembolü.

 

Üç kabilenin oldukça hoşlanacağı bir iş.

 

Son derece detaylı bir tasvir ve ifadeler bu çalışmayla parlıyor.

 

Sanatsal Değer: 712.

 

Oymacı Ustası Weed tarafından kabaca yapılmış bir heykel.

 

Özel Opsiyon: İnanç Kardeşleri heykelini gören 3 kabile üyelerinin Sağlık ve Mana yenilenme hızları bir günlüğüne %17 yükselecek. 3 Kabilenin Maksimum Sağlığı bir günlüğüne %12 yükselecek.

 

Azim 60 yükseldi.

Mücadele Ruhu 30 yükseldi.

Kabilelerle yakınlık %30 yükseldi.

 

İlgili kabilelerin kalplerine gurur ve onur kazınacak.

 

Şu ana dek tamamlanan Sanat Eseri sayısı: 12

 

Oymacılık yeteneği yetkinliği yükseldi.

 

Şöhret 125 yükseldi.

Liderlik 2 yükseldi.

Cazibe 7 yükseldi.

 

Bir Sanat Eseri yapıldığı için tüm Statlar ekstra 1 puan yükseldi.

 

Artık heykel bile tamamdı!

 

Gerçek çarpışmanın ön hazırlıkları sona ermişti.

 

#Bu Sarı Oğlana hiç kıyamıyorum ya kuzum benim, daha neler çekecek acaba bu manyağın peşinde…
Bu arada mancınık, duvar yıkma vs konusu açılınca age of empires oynayası gelen tek kişi ben miyim diye de merak ettim :D Neyse. İlk denemeyi yaptık, heykel de tamam. Ama halihazırda yeterince güçlü olan düşmana bir de destek gelirken elimizdeki kısıtlı kaynaklarla bu savaşı nasıl kazanacağız merak ediyorum doğrusu. Hadi bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44301 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr