LMS 13.5: Morata’nın Görkemini Yansıtan Sembol

avatar
4306 22

Legendary Moonlight Sculptor - LMS 13.5: Morata’nın Görkemini Yansıtan Sembol


Çeviri: AFMbey-nim

Düzenleyen: Gandalf

 

Weed tabii ki görevi kabul edecekti.

 

Vücudunun mevcut durumu mormal değildi ama Freya Kilisesinin verdiği bir görevi reddedemezdi. Ayrıca görev yapması için Weed’i zorlayacak onlardan başka kimse yoktu. Görevin ödülünü de görmezden gelemezdi.

 

Bu görev en iyi heykelleri yaparak itibar ve ödüller kazandığı A zorluk seviyesindeki bir görevle aynı olamazdı.

 

Bu görev oymacılıkta ve el becerisinde ileri seviye 5 düzeyine ulaşmak için bir fırsattı..

 

Ayrıca eğer yapılacak olan eser/heykel büyük dini bir sembol ise eseri yapan kişiler eserin temsil ettiği kişiden(Freya) yardım ve lütuf isteyebilirdi. Freya heykelinde heykeli yapanlar da mahsül artışı ve istilacı canavarların azalmasını isteyebilirler.

 

Atlattığı badireler sonucunda Morata için kutsal bir heykel yapmak gerekliydi.

 

Her şeyden öte, Weed’in bu heykelden birtakım avantajlar elde etmesi kaçırılmayacak fırsattı.

 

“Bu işin zorluğu da diğerleri gibi yüksek ama eğer Alveron-nim istemişse reddedemem, yaparım.”

 

Görev kabul edildi.

 

Görev Freya Kilisesinden geldiği için katil durumu ortadan kalktı.

 

İtibarsızlık 30 puan azaldı.

 

 

“Kusurumuza bakma Weed-nim, kilisemizin sana bu zorlu görevden başka sunabileceği bir şey yok.”

 

Alveron özür ifadesini belirttikten sonra Elması verdi.

 

Elmasın büyüklüğü diğer elmas ve mücevherlerden daha büyüktü.

 

Freya Kilisesinin görev için belirlediği parayı müteşekkir bir şekilde alan Weed derin derin düşündü:

 

‘Bunu kuyumculara satsam 130.000 altın kazanabilirim. Yaşamını sürdürmek için satabileceğin en pahalı mücevher elmastır. Neyse heykeli düzgün bir şekilde tamamlamalıyım.’

 

Büyük bir heykel yapmak en az bir hafta, en fazla da 3 ay sürerdi. Fakat yardım eden kişi sayısı fazla olursa bu süre daha da kısalabilirdi.

 

‘Tüm sahyeonglar ork şehrine gitti.’

 

Ork şehrine giden geomchiler çok meşguldü. Weed onlara mesaj gönderdi ama hiçbiri cevap vermedi.

 

“Pale-nim’den yardım istemeliyim.”

 

Weed Pale’ye fısıltı mesajı göndermeye karar verdi.

 

-Pale nim.

 

-Efendim Weed nim!

 

-Şu an neredesin?

 

-Hâlâ Todeum’dayız.

 

 

Pale ve diğer ekip üyeleri hâlâ Todeum’daki görevleri yapıyordu. Kahramanlar kulesine çıkamadıkları için bir kez ölene kadar vampirlerden gelen görevleri yapıyorlardı.

 

-Morata’ya ne zaman döneceksiniz?

 

-Bilmiyorum. Eğer Weed-nim’in bize ihtiyacı varsa hemen gelebiliriz. Ama bize neden ihtiyacın var ki?

 

-Şeyy…

 

 

Weed Pale’ye belli etmeden gizlice tekrar düşündü.

 

Eğer Weed bir heykel yapmak için ihtiyacı olduğunu söylerse gelmeyebilirlerdi. Çünkü Piramiti yaparken aynı durumla karşılaşmışlardı.

 

-Elimde iyi bir görev var. Aynı Freya Kilisesinin verdiği Jin-Hyeol vampirleri ve ölümsüzler lejyonu görevleri gibi.

 

-Gulp! (Yutkunma) Ciddi misin

 

-Evet benzer bir görEv aldım. Katılmak isterseniz buyurun gelin.

 

-Lütfen bekle bizi. Hemen geliyoruz.

 

 

Weed gülümseyerek:

 

“Ekiple bağlantıyı da kurdum.”

 

Heykeli yapmak için yine de daha fazla kişiye ihtiyaç vardı.

 

“Heykeli kısa sürede bitirebilmek için dinç ve dinamik işçilerin yardımı gerek.”

 

Ayrıca Weed ne kadar canavarın saldıracağını bilmiyordu ama ciddi sayıda canavarın saldırma ihtimaline karşı güç eksikliği yaşamamalıydı ve tedbirleri elden bırakmamalıydı.

 

Weed heykeli olabildiğince hızlı bitirebilmek için çok yüksek motivasyona sahipti.

 

Ee ne de olsa o bir Koreliydi!

 

Kore’de hemen hemen herşey hızlı yaşanıyordu; mermi gibi hızlı taksiler, otobüsler..

 

Otobüsler o kadar hızlı ve aceleci hareket ediyordu ki bazen yolcular inemeden veya binemeden kapılar kapanıyordu.

 

İnşaat sektöründe de yasal işlemler hallolduktan sonra, isterse milyon tane bina olsun binalar çok kısa süre içinde yapılıyordu.

 

Bu hızlı sürecin yan etkisi olarak bina çökmesi ve köprü yıkılması gibi olaylar olmasına rağmen inşa hızı eşi benzeri görülmemiş kadar yüksektir.

 

Ekonomik dev olarak, Yahudiler ve Japonlar haricinde Kore gibisi yoktur.

 

“Morata’nın güney girişine gitmeliyim. Merkez kıtadan gelen kişileri görebileceğim ilk yer orası.”

 

***

 

Weed daha fazla işçi bulabilmek için tekrar şehir meydanına döndü.

 

“Gel!gel!ucuz kurabiyelerim var.”

 

“Satılık zırh. Savaş lordu Olsen’ın yaptığı zırh. Olsen kim mi? Benim. Çeliğin dilinden anlayan bir demirci.”

 

“Rubelin’in nerden olduğunu bilen birini arıyorum! Benimle Mavi böceği yakalamaya gitmek isteyen bir rehber arıyorum, ödülü eşit paylaşırız.”

 

Şehir meydanı eşya satmaya çalışan, ekip arkadaşı arayan, görevlerle alakalı bilgi edinmeye çalışan insanlarla doluydu. Hepsi acele içinde ve enerji doluydu. Merkez kıta ile karşılaştırıldığında burada daha az mal ve eşya vardı ama buradaki insanların macera ruhu ve hayat enerjileri daha yüksekti.

 

Morata civarında canavar hiç eksik olmazdı.

 

Kafaları balık pulu ile kaplı canavarlar…

 

İki ayaklı timsah canavarlar…

 

Havaların ısınması ve yağmurların yağmasıyla birlikte yeni canavarlar ortaya çıkar.

 

“Kui. Kuii!”

 

“Pwapapwa!”

 

Canavarlardan elde edilen malzemelerle üretilen silahlar ve zırhlar esnaflar tarafınndan hızla satılıyordu.

 

“Bu ürünleri yaparak hem para, hem de yetenek yeterliliği kazanacağım.”

 

“Burası adeta cennet gibi.”

 

Bu yeni silahları üreten Esnaflar ve ustalar işlerinde mahirdi.

 

***

 

Mishya silah satanlardan bir dövüş sopası aldı.

 

“Ah, iyi bir sopaymış.”

 

Sopanın kalitesini beğenen Mishya heyecanını gizlemedi.

 

İlk defa sopa satın alıp ava gittiğinde yaşadığı duyguları hatırladı. Canavarları yenilgiye uğrattığı için ekip arkadaşlarından iltifat almıştı.

 

Sopalar kılıçtan uzun değilldi ve savunma için kullanışlı silahlardı.

 

Mishya şehir meydanından ayrılırken Weed’e denk geldi.

 

“Ahh!”

 

Mishya bir kız çocuğunun bir sapıkla karşılaştığında verdiği tepki gibi bir tepki verdi.

 

“Morata lordu!”

 

Mishya’nın sözleri kendi işleriyle ilgilenen insanların dikkatini çekmişti.

 

“Oymacı Weed.”

 

“Morata lordu döndü.”

 

“Bir saniye, katil damgası gitmiş. Artık ismi de gözükmüyor.”

 

Meydandaki insanlar rahatlıkla farkedilebilen katil damgasının kaybolduğunu hemen farketmişti.

 

“Hey hey, sözlerinize dikkat edin. Hakkında konuştuğunuz kişi Morata Lordu, ona göre.”

 

“Morata lordu! Hay aksi.. haklısın, unutmuşum.”

 

“Asil birine ya da bir lonca ustasına söylenen kötü bir söz pahalıya mâl olur bilirsiniz.”

 

“Şşşt, alçak sesle konuş, dikkatli ol.”

 

Piramit ve Işık Kulesini yapan kişi… Morata Lordu Weed…

 

Morata’da Weed’i tanımayan kimse yoktur.

 

Lord kendisine yan bakan biri için bölgedeki orduyu bile harekete geçirebilirdi. Tabii bu durum Morata Halkından olmayanlar için geçerliydi.

 

Weed kalabalık şehir meydanına baktı.

 

Morata’nın gelişimi ve ilerlemesi neticesinde yaşamak için güzel bir yer arayan insanlar buraya gelmişti.

 

Weed Morata’nın sadece sevilen Lordu değil, aynı zamanda hem oyuncusu hem de sakiniydi.

 

‘Benim sevgili vergi domuzcuklarım.’

 

İster oyuncu isterse şehir sakini olsun farketmez, Weed onları para olarak görüyordu.

 

Vakit gün ortası olduğu için meydana toplanan kalabalık oyuncu kitlesi rahatlıkla görülebiliyordu.

 

Alışverişi ve ticareti için endişe duyan insanlar Pazar yerine akın etmişti.

 

“İyi bir yönetici olmanın yolu kendini sadece zorlu zamanlarda göstermektir. Ben Morata Lordu Weed, tüm yönetim kararlarını alan kişi. Buraya gelen herkesi selamlıyorum ve sevgiyle kucaklıyorum.”

 

Meydanda toplanan oyuncuların tepkileri pek de olumlu değildi.

 

“Hangi kararları sen aldın? Alınan her kararı şehrin yaşlısı tek başına aldı. Sen sadece başka bir yerde görev yapıyordun, sonra da döndün işte.”

 

“Daha önceleri de eşya satarak insanları kazıklıyordun.”

 

“Ürünlerini piyasadaki fiyatlara göre sattığını sanıyordum ama görünüşe göre aldatmacaymış. Çünkü gerçek fiyatları bilen bir arkadaşım dedi ki senin fiyatların olması gereken fiyatların yanından bile geçmiyormuş. Gerçek fiyatlardan haberi olmayan kişileri neden bilgilendirmedin ki?”

 

Meydandaki oyuncuların şikayetleri ve homurdanmaları giderek artıyordu.

 

Çok kısa bir süre içerisinde, Weed yani bu insanların Lordu şüphe edilen güvenilmeyen kişi haline gelmişti.

 

Weed bu 10 dakika içinde siyasetçilerin çektiği sıkıntıyı anlayabilmişti.

 

‘Şu an burada halka yakın ve kurnaz olmalıyım. Onları biraz besleyerek kandırmanın kolay olacağını sanmıştım. Görüyorum ki düzgün bir hayat isteyenlerin sayısı artmış.’

 

Weed oyuncuların artan rahatsızlıklarını ve şikayetlerini susturmak için Kükreme yeteneğini kullandı.

 

“Ahem ahem. Morata’da dini bir görev aldım. Freya Kilisesi adına büyük bir heykel yapmak için yardımcılara ihtiyacım var. İsteyen katılabilir, sayı sınırlaması yok. Ücretsiz oda ve yatak verilecek. Heykel bitene kadar çalışacak olanlar kabul edilecek.”

 

Olabildiğince fazla işçi toplamak Weed açısından iyi bir şeydi. Ama sadece sorumluluğu kaldırabilecek olanları işe alabilirdi.

 

Bu iş ticaret, üretim ve avlanma yapanlara göre bir iş değildi. Çünkü işin ciddiyetini bilmeyen kişiler çalışırsa heykel kötü olabilirdi.

 

Weed’in tam karşısında bu heykel görevinden ne kadar ödül alacağını bilmeyen kişiler vardı.

 

“Ben! Ben yaparım.”

 

Weed’in arkasında ise işe uygun oyuncular vardı. Bu oyuncular muhtemelen turistlerdi ama Piramit yapımında yer alan oyunculardandı.

 

“Eğer yulaf lapası varsa bu işte varım!”

 

“Bu sefer nasıl bir şey inşa edeceksin?”

 

“Beni hatırladın mı? Ben Lemon!”

 

Sevimli kız çok büyümemişti ve hâlâ ergen yaşlarında gibi görünüyordu.

 

Weed hatırlamak için hafızasını zorladı ve o sinsi gülüşünü yaptı.

 

“Ah tabii ki hatırlıyorum. Sen piramiti inşa ederken 39 kez taş taşıyan Lemon-nim’sin. Size yulaf lapası ve gopaegi ikram edeceğim.”

 

“Evet, tanıdın beni.”

 

Weed geri dönen kişileri karşılamaya devam etti…

 

***

 

Morata’daki geniş çaplı inşaat..

 

İlk kazma vurulduğu andan itibaren inşaat gayet sorunsuz gidiyordu.

 

İşçiler arasında Rosenheim Krallığı’nın Piramiti inşaasında yeralan 20 kişi de vardı. Bu işçiler mana eksikliği yaşıyordu ve inşaat için yeterli sayıda değillerdi ama çok hızlı kürek sallıyorlardı.

 

Hızlı çalış da yulaf lapası yiyebilelim.”

 

“Haydii, yine bir şeyler inşa ediyoruz!”

 

İşçiler hem çalışıyor hem neşe içinde şarkı söylüyordu. Bu sırada 300 civarında bu heykelin yapımında yer almak isteyen işçi şarkı söyleyen işçiler adına utanmıştı.

 

“Bu işte bu kadar sevinecek ne var?”

 

“Rosenheim krallığında da değiliz ki!”

 

Rosenheim Krallığı hâlâ yeni bir krallık olarak addediliyordu. Çünkü ordaki oyuncuların önemli bir kısmı hala acemiydi. Ayrıca görünüşe göre görev paylaşımı onları daha coşkulu ve hevesli yapmıştı.

 

Sonuç olarak 300’den fazla insan Morata Lordu Weed’in Freya kilisesi ile yürüttüğü yeni görevine katılmak için bir araya toplanmıştı.

 

Bu 300 kişinin ilk kazma vuruşundan itibaren Moratanın güney girişindeki düzen ve yapılaşma büyük bir hızla değişmeye başlamıştı.

 

***

 

“Şey, eğer kapıdan çok fazla uzaklaşırsam ölürüm, burada çalışmamın sebebi bu.”

 

“Morata’ya ekipmanlarımı ayarlamak için geldim ama yolda paramı bitirdim, ayrıca avlanma görevleri şu an için biraz fazla riskli. Ben de düşündüm ki  inşaatta da çalışabilirim, artık bu yaptığınız her ne inşaatı ise.”

 

“Katılmak ister misin? Bence bu güzel bir anıt olacak.”

 

“Evet isterim.”

 

Heykelin inşaasına katılan işçiler arasında bu tarz konuşmalar gerçekleşiyordu.

 

Rosenheim Krallığından gelen işçiler ayrıca yaşadıkları gururları da paylaşıyordu:

 

“Rosenheim krallığındaki piramit! Aranızda piramit için çalışan var mı? Piramit için 56 tane yatay ve 19 tane dikey taş taşıdım.”

 

Heykelin nasıl olacağı konusundaki söylentiler versailles kıtasındaki işçiler arasında yayılmaya başlamıştı.

 

“Hwaryeong-nim, duydun mu?”

 

“Neyi?”

 

“Oymacı Weed bir şeyi yontmadan önce genellikle ne şekilde yapacağını bilmiyormuş.”

 

“O zaman heykelin şekli hala belli değil? Umarım bu heykel de önceki heykeller gibi harika olur.”

 

“Ne de olsa işi yapan kişi Oymacı Weed, kesinlikle harika olacaktır.”

 

“Ama Zephyr-nim.”

 

“Evet?”

 

“Aslında bu bir sır.”

 

“Hadi söyle, söz sadece ikimizin arasında kalacak.”

 

“Kesinlikle insanların kulağına gitmemesi gereken bir sır.”

 

Kadın çok kısık bir sesle konuştu.

 

“Sorun yok, kimseye söylemem, bana söyleyebilirsin.”

 

Genellikle kalabalık olan bar normalde gürültülü olurdu ama şimdi bardaki insanlar Hwaryeong ile Zephyr arasında geçen diyaloğu dinleyebilmek için gürültüyü azaltmışlardı.

 

Bardaki herkes diyaloğun içeriğini öğrenmek için sessizleşmişti.

 

“Weed’in yapması gereken heykel görevi Freya Kilisesi tarafından verildi.”

 

“Biliyorum.”

 

“Kilise genellikle bir şey yapması için birilerini görevlendirmez. Çünkü görevlendirirse görevi yapan kişilere büyük lütuflar vermek zorunda. Peki sence heykel yapımı görevine katılırsan ne olur?”

 

“Gulp! (Yutkunma) Yani bu demek oluyor ki…”

 

“Evet. Öncelikle şunu söyleyeyim, Freya kilisesine yaptığın katkı sana 3 katı olarak geri döner ve Freya Kilisesinin bu en önemli sembolünün yapımına katkı yapmanın karşılığı olarak bedava kutsama ve tedavi alırsın. Hatta Freya Kilisesinin olduğu her yerde daha önce tanımadığın bir rahibe ulaşma yolu elde edersin, hem de ölünceye kadar.”

 

“Bu Freya Kilisesi ile arkadaş olmak gibi bir şey.”

 

“Bu ödül çok fazla değil mi!”

 

“Aynen çok fazla.”

 

“Ama sonuçta görevi veren Kilise yani. Takvadan daha önemli ne var ki? Birkaç canavarın canını almak mı? Hâyır. Eğer heykeli yapan kişinin bu ödülden haberi olsa görevi başkasına bırakmaz. Hepsinden öte, böyle bir görev çok nadir gelir. Avlanma görevini her zaman bulursun ve istediğin zaman gidersin. Zindan görevleri. Zindanlar sen gitmesen bile yerinde duruyor sonuçta. Bir yere kaybolmuyor. Ama bu görev her zaman gelmez. Ama bir heykel yapımı görevine katılma fırsatı bulmak kolay değil. Sence de  öyle değil mi?”

 

Mhmm mhmm.

 

Bu açıklamalar bardaki oyuncuların ikna olması için yeterince mantıklıydı.

 

‘Demek öyle. Bu iş biraz zor ve meşakkatli gibi görünse de görevi yapanlar arasında yer almak güzel olur.’

 

‘Görevin ödülü hiç de fena sayılmaz. Altı üstü sadece bir oymacılık görevi olsa bile verdiği ödül başka görev ödüllerinden çok daha iyi.’

 

‘Demek bir abide yapılacak he. Eminim gurur duyacağım. Levelleri ne olursa olsun her türlü canavarla baş edebilirim, ama böylesi heykel yapma görevine katılma fırsatı bir daha bulamam. Şimdiye kadar hiç tecrübe etmediğim bir şey.’

 

‘Görevde Hwaryeong-nim de mi var? Gerçekten çok tatlı biri. Aynı heykellerdeki güzel kadınlara benziyor. Bu heykeli yapmak çok önemli bir tecrübe!’

 

Bardaki insanlar gizlice ailelerine, arkadaşlarına ve lonca üyelerine mesaj atıyordu. Ardından bardaki insanlar yavaş yavaş sessiz bir şekilde dağılmaya başladı.

 

Bu sırada benzer bir konuşma silah dükkanında da gerçekleşiyordu.

 

Pale ve Maylon, Romuna ve Surka, Mapan ve Irene gibi isimlerin yer aldığı gruplar, Hwaryeong ve Zephyr’in yaptığı gibi insanlarla ödül ve görev hakkında konuşuyorlardı.

 

Bilgi ile algı yönetimi yapmak..

 

Halkın düşüncelerini şekillendirmek, zihinleri bulandırmak ve neticede halk arasında bir fikir birliği oluşturmak.

 

Kısa bir süre içerisinde Morata halkının dikkati Güney girişinde heykel yapmaya toplandı.

 

Oyuncular ; Royal Road forumları, onur listesi reklamları ve kanal afişleri ile iş için akın akın gönüllü olmaya başlamıştı.

 

Weed kişi başı 10 altın veriyor olsa da heykel yapımı için kayıt olan işçilerin sayısı giderek artıyordu.

 

Bu işçiler arasında en verimli olanları yüksek levelli oyunculardı.

 

Bir büyücü bir el işareti ile toprağı kazabiliyordu ve bir savaşçı tek seferde 4-5 tane çimento taşıyabiliyordu.

 

Weed de sıcak yulaf lapası satıyordu.

 

“Yulaf lapası yemek isteyen gelsinn.”

 

“Oh! Güzelmiş.”

 

“Lezzetliymiş. Bir tabak daha alabilir miyim?”

 

“Kaç tencere pişirdiğimi unuttum be.”

 

İşçiler teşekkür etmeyi ihmal etmedi.

 

Lezzetli yulaf lapasını yiyen acıkmış işçilerin dayanıklılığı çabucak düzeliyordu.

 

Weed de arı gibi çalışıyordu.

 

İlk adım çok geniş bir temel kazmaktı.

 

“Temel herhangi bir yapı için en önemli kısımdır. Temeli bir loncaya yaptırmak bana iyi para kazandıracak.”

 

Weed planını kendi çıkarına göre kuruyordu.

 

Bu geniş ölçekli halk çalışmasını kendi cebini dolduracak bir fırsata dönüştürme şansını kaçırmazdı.

 

Çok geniş bir göl yapıp gölün ortasından 5 şeritli bir yol geçirmek. Sonra da bu yolu kullanan yük vagonlarından ücret almak…

 

“Doğayla ahenk içinde olmak heykel için önemli bir husus. Bu yüzden heykel çok büyük bir gölün ortasında olmalı ki heykelin etkililiği en yüksek düzeyde olsun.”

 

Weed versailles kıtasındaki en iyi oymacıydı. Dolayısıyla hiç kimse onun bakış açısını sorgulayamazdı.

 

İnsanların büyük çoğunluğu sessiz kalmaya devam etti çünkü bu kişiler oymacılıkla alakası olmayan alelade insanlardı.

 

“Söylediklerinde haklı.”

 

“Ee en nihayetinde o oymacılıkta ileri seviyeye ulaşmış biri. Sanırım söyledikleri doğru.”

 

İnsanların akıllarında biraz şüphe vardı ama Weed işini iyi yapabilmek için gerekli detayları halledebilecek kadar tutkulu ve istekli görünüyordu. Bu yüzden Weed’in kararlarına karışmadılar.

 

Ayrıca heykel ne kadar yüksek olursa alacakları ödül de o kadar fazla olurdu.

 

İnşaat için toplananların sayısı, Weed’i versailles kıtasının en iyi oymacısı olarak görenlerin sayısı ve Weed’in en iyi eserini yapmasını isteyenlerin sayısı hiç de az değildi.

 

Weed insanların konuşmalarına gülümseyerek tepki verdi:

 

“Akıllı insanları kandırmak daha kolaymış hahah.”

 

Gaza gelen işçiler hevesli bir şekilde yol çalışmalarını yaptılar. Aynı hevesli çalışmayı kanalları ve hendekleri yaparken de sergilediler.

 

Morata’ya saldırmak için düşmanların gölü yüzerek geçmeleri gerekecekti. Ayrıca bu esnada oklar ve büyü saldırılarına karşı savunmasız kalacaklardı.

 

Ayrıca, normal zamanlarda kanallar yüzer evler sayesinde turizm için kullanılabilirler. Gelişmeye çok müsait bir gelir kaynağı. Zephyr ayışığını kanal turizmi için kullanma  ile alakalı çoktan planlar yapmaya başlamıştı.

 

“Burada balık yakalayıp pişireceğim. Eğer kanallarda balık tutma yerleri yapılırsa bu çok iyi olur.”

 

Morata’da bir balık tutma yeri yapılırsa bu çok sıkıntı olmazdı.

 

İnsanlar balık avlamakla pek ilgilenmese bile bu balık avlama yerlerinin yapılması halkın seviyesini geliştirmek adına olumlu olurdu.

 

10 kilometrelik bir arazinin kazılmasının ardından Weed aniden durdu.

 

Weed henüz yorulmamıştı ki zaten yorulmak nedir bilmezdi. İşçi sayısı da yeterliydi. Fakat Weed ekonomik kaybın çok fazla olduğunu farketti.

 

“Bu tarz bir iş yapmak insanların çok vaktini alıyor. Morata’daki diğer ekonomik işlerin devam etmesi için durmaları lazım.”

 

Weed göl inşaasını durdurdu çünkü görünüşe göre bu iş avlanmaya giden insanlardan alınan vergi gelirlerini engellemişti.

 

--------------

 

Heykeli artık otantik göl parkının merkezine yapma zamanı gelmişti. Weed gerekli malzemeleri bulma konusunda endişeli değildi çünkü işçiler çok yardımcı oluyordu.

 

Weed kendinden emin bir şekilde oyma bıçağını tuttu ama o ânda daha büyük bir sorun başgösterdi.

 

-Yont beni.

 

-Tanrı aşkına yont beni.

 

-Beni temsil eden bir şekil yap. Önceden olduğu gibi hâlâ aptalsan seninle çok uğraşmam gerekmeyecek hahhaahah!

 

-Neden bizi görmezden geliyorsun ki? Eğer bizi gözardı edersen sonsuza kadar dünyadan uzak kalacağız.

 

-Neden Freya’yı yontuyorsun ki , bizi yontarsan…

 

Kulağana gelen bu ne olduğu belli olmayan sesler Weed’de kısa süreli bir bilinç kaybına neden oldu.

 

“Sizleri ne olarak yontmamı istiyorsunuz ha?”

 

Kükremeyi kullanmaktan kendini alıkoyamayan Weed yakınındaki oyunculara doğru döndü.

 

“Bu da neydi şimdi?”

 

“Onun gerçek doğası sıkıntılı galiba.”

 

“Kendi haline bırak. Tüm sanatçılar böyledir zaten.”

 

“Bir oymacının ‘ne oysam acaba’ arayışı bu olsa gerek.”

 

Neyse ki Weed’in garip halini gören oyuncular anlayış gösterdiler ve çalışmaya devam ettiler.

 

Ama Weed hala içinde kopan fırtınayla uğraşıyordu.

 

-Beni bir şeye dönüştür, herhangi bir şeye!

 

-Beni yontmayacak mısın? Beni yontmak senin için bir şeref.

 

-Cahil oymacı, serbest bırak bizi.

 

Hangi şekilde yontulmak istediklerini söylemeyen bu sesler sürekli olarak Weed’den yeteneğini kullanarak kendilerine hayat vermesini istiyorlardı.

 

Weed şimdiye kadar yüzlerce lanete maruz kalmıştı ama koruma yetenekleri sayesinde hayatı tehlikeye girmemişti.

 

İlerleyen zamanlarda belki bu lanetten rahipler sayesinde kurtarılabilirdi ama çektiği büyük ızdırap yüzünden oymacılıktaki hızı yavaşlamıştı.

 

Weed’in yerinde başkası olsaydı bu probleme katlanabilirdi ama Weed’in duyduğu bu sesler öyle sıradan sesler değildi.

 

‘Sanırım bu da bir tür görev.’

 

Weed zaten bu seslerin anormal olduğunu fark etmişti ama tam olarak neyin sesleri olduğunu bilemiyordu.

 

Todeum’dan ayrıldığından beridir, oymacılık yeteneği ileri seviye 5’e çıktığından beri bu sesleri duymaya başlamıştı. Dolayısıyla seslerin ileri seviyeye çıkmakla alakalı olduğunu anladı.

 

Ama Weed ne yapacağını bilmiyordu.

 

Heykelleri yaparken ve tamir ederken Weed verdiği molalarda kadın ve erkek şeklinde heykeller yaptı.

 

-Hayır. Bu değil.

 

-Bizi yaptığın bu paçavra gibi heykellere mi layık gördün.

 

-Sen hiç de yetenekli bir oymacı değilsin.

 

Nereden geldiği belli olmayan sesler Weed’in onlar için yonttuğu şekiller için hayal kırıklıklarını ve öfkelerini belirttiler.

 

Weed bu bilinmezliğin bir an önce bitmesini istedi.

 

‘Her ne zaman oymacılığa başlasam bu lanet devreye giriyor ve uzun süreli olarak konsantrasyonumu engelliyor.’

 

Weed avlanırken mola verdiği zamanlarda minik heykeller yontardı.

 

Bir kişinin mesleği oymacı olsa bile bir şeyler yontması yine de zordu çünkü yontulan her heykelin tamamlanması çok zaman alıyordu.

 

Şaheser, klasik ve hatta başyapıt eserler yapmış olmasının yanı sıra Weed’in başarılı olmasının sebebi çok fazla sayıda heykeller yapmış olmasıydı.

 

-Hahahhahah. Aptal adam.

 

-Bu oymacı bizim yüceliğimizin farkında bile değil, bizi yontmayı göz ardı ediyor.

 

Weed’in ızdırabı sürekli olarak bu lanete maruz kaldığı için günden güne artıyordu.

 

Diğer yandan Freya Heykelini yapma işiyle boğuşuyordu.

 

Weed bu zorlu işte çalışırken seslerin laneti yüzünden  Taş vücut yeteneğini kullanmak zorunda kaldı.

 

Vücudu belki de yüzlerce kat ağırlaşmıştı.

 

Ttadadadak!

 

Sonunda, dayanıklılığını emen lanetler yüzünden yontmakta olduğu heykeli elindeki keski ile çizdi.

 

‘Aha babalara geldik.’

 

Weed boncuk boncuk terlemeye başladı.

 

Eğer heykelde sorun olursa görev suya düşer. Görev başarısız olursa Bir oymacı olarak itibarı azalır, Freya kilisesi ile olan samimiyeti düşer. İşe katılan bir çok oyuncunun Weed’i ayıplayacak olmasından bahsetmiyorum bile.

 

Weed çiziğin büyük bir sıkıntı olmayacağından emindi ama heykeli yontmaya devam etmesi bir hataydı.

 

Şiddetli ızdırap…

 

Vücut sağlığının zayıf olması ve maruz kaldığı lanetler heykel üzerinde art arda ufak tefek hatalar yapmasına sebep oluyordu.

 

‘Heykel artık başyapıt olmaktan çok uzak. Ama lütfen görev başarısız olmasın.’

 

Weed heykeli yontarken çok daha fazla konsantre olmalıydı.

 

***

 

Morata’nın civarı kara bulutlarla kaplanmıştı. Güneş hala ortaya çıkmamıştı; ortalık hala karanlıktı. Bu netameli ve uğursuz karanlık canavarların gücünü pekiştiriyordu.

 

“O şey de ne?”

 

“Bilmem. Sanırım büyük bir hadise olacak.”

 

“Şu açıkgöz oyunculardan gelen anormal havayı hissedebiliyorum. Bir şeyin telaşı içindeler.”

 

“Bu bölge bizim.”

 

“Burası insanların istila edeceği bir yer değil.”

 

Başlarından kuyruklarına kadar kürkle kaplı hayvan görünümlü canavarlar, büyü yeteneğine yatkın Goblinler, dolunayda şekil değiştiren kurt adamlar, mağaralarda yaşayan ve gizlenen Hırsız çeteleri ve diğer yırtıcılar… hepsi adeta bir kara bulut gibi Morata’ya çökmüştü .

 

Kuzeydeki canavarların sayısı aşırı miktarda artmıştı; on binlerce canavar Moratayı yağmalamaya geliyordu.

 

“Bir canavar ordusu.”

 

“Şehrimizi hedef almışlar.”

 

Sınır duvarlarının ardında olan herkes gerim gerim gerilmişti ve sucuk gibi terlemişti.

 

Bu tarz bir kuşatmayı daha önce televizyonda izlemişlerdi ve çok heyecanlıydı. Ama şimdi canavar sürüleriyle direkt yüz yüze kaldıkları için apışıp kalmışlardı.

 

“Morata bu saldırıyı püskürtebilir mi?”

 

“Hayır, morata’nın silahlı kuvvetleri yok ki.”

 

Paladinler ve Freya Kilise rahipleri vardı ama canavar ordusuna karşı çıkacak kadar güçlü değillerdi.

 

“Canavarlar neden böyle aniden saldırıyorlar ki? Birbirlerine hasım olan bu ırkların bir araya gelip saldırmasının bir nedeni olmalı.”

 

“Heykel! Sence Freya Heykelinin bununla bir alakası var mıdır?”

 

Canavar sürüleri ve heykel arasındaki bağlantıyı anlayan oyuncular heykeli yapmanın riskini daha iyi kavramış oldular.

 

“Bu gerçekten de çok zor bir görev.”

 

Vaziyet giderek daha da kötüleşiyordu. Diğer yandan eğer heykelin yapımından vazgeçerlerse şimdiye kadar verdikleri emekler boşa gidecekti. Ayrıca bu istiladan sığınacak bir yerleri yoktu.

 

Pale ve diğer okçular duvarlara konuşlandılar.

 

“Hayatta kalmalısın.”

 

Maylon ve Pale el ele tutuştular.

 

// Bunlar sevgili.

 

“Tamam, sen de hayatta kalmalısın Pale-nim.”

 

Romuna okçuların yanında durdu ve savunma hattına geçti. Irene ise savaşta yer alan tüm oyunculara kutsama yapmakla meşguldü.

 

Surka canavarları durdurmak için giriş kapısının orada duruyordu.

 

Freya Kilisesi için savaşan oyuncular da Morata yı korumaya çalışıyordu.

 

“Bu canavarlara teslim olamayız. Savaşın! Zafer için savaşın!”

 

“Bu şehir Kuzey için öncü şehir yani tampon bölge. Eğer burayı canavarlara kaptırırsak kuzeyi kaybettik demektir. Kuzey düşerse merkez de düşer.”

 

Şövalyeler oyuncuları cesaretlendirmek için haykırıyordu.

 

Canavarlar da aynı şekilde cesaretle hücum ettiler. Fakat Morata duvarlarındaki zayıf noktalara yönelmek yerine heykele doğru yöneldiler.

 

Cup. Cup

 

// Suya düşme sesi.

 

Heykeli yıkmaya teşebbüs eden canavarlar göle dalıyordu.

 

“Eopu, eopu!”

 

“Kkorororeuuu.”

 

Canavarların gölü geçmek için epey bir zamana ihtiyacı vardı çünkü vücutları çok ağırdı; ortalama bir insan vücudundan çok daha ağır.

 

Canavarlar okçuların hedef alanına girdi.

 

“Canavarlar hem yavaş hem de suyun içindeler. Açık hedefler.”

 

“Vurun!”

 

Yoğun ok saldırısı…

 

Büyü birlikleri de dinamik bir şekilde hareket ediyordu.

 

Savaşçıların verdiği hasara kıyasla büyücülerin verdiği hasar 5-6 kat daha fazlaydı. Buna ek olarak eğer büyücüler daha güçlü büyüler kullanırsa verdikleri hasar 30 kata kadar çıkabilirdi. Ama tabii ki bu güçlü büyüleri yapmak çok zaman alıyordu.

 

“Cehennemin bitmek bilmez acı verici alevleri. Cehennem alevi!”

 

Alev, su üstünde kalmaya çalışan canavarların kafasını sardı.

 

Suyun içindeyken bile yakınınındaki insanlara saldırmaya çalışan canavarlar da vardı; gerçi insanlar çabucak kaçarak saldırılardan kaçınabiliyordu.

 

Bu süre içerisinde büyücüler de güçlerini geri kazanmalı ve saldırıya geçmeliydi.

 

“Kahretsin.”

 

“Göle atlamak ister misin?”

 

Göl savaş alanına döndü!

 

Suyun altında nasıl savaşılacağını bilen canavarlar da vardı; mesela kertenkele tipli canavarlar.

 

Ağır zırhlı şövalyeler ve savaşçılar bir araya toplandı.

 

“Hadi vuralım şunları. Hiç yoktan bir tanesini indiririz.” Okçular bu amaçla atış yaptılar. Oklar göle doğru ilerledi.

 

Saldıran canavarlar büyük bozguna uğruyordu; karşı koyulamayacak kadar fazla ok ve büyü saldırısı büyük bir görkemle göle yöneltilmişti.

 

“Böyle bir şeyi ilk defa görüyorum.”

 

“Çok ilginç.”

 

Bu oyuncuların yeni bir şey tecrübe etme fırsatı pek olmuyordu.

 

Bazı canavarlar heykelin dibine kadar geldi ama şövalye ve diğer savaşçıların aşılamaz direnişiyle karşılaştılar ve hemen mağlup oldular.

 

Canavarlar çok zaiyat veriyordu, geri çekilmeleri gerekiyordu ama onlar sürekli olarak saldırmaya devam ediyordu.

 

Bu esnada Weed de heykelin yapımına devam ediyordu ve heykel yükseldikçe Weed’in işi biraz daha zorlaşıyordu. Kalça ve bel kısmını yapmıştı. Şimdi sıra göğüs ve omuzları yapmaya gelmişti.

 

Heykeli kabaca bitirdikten sonra son rötuşları yapacaktı.

 

“Ayışığı oyma bıçağı!”

 

Zarif ve yumuşak ışık Weed’in oymacılık hareketlerini takip etti.

 

Oymacılıkta ileri seviye 5’e ulaştığından beri Weed yeteneğini daha az hata yaparak kullanabiliyordu.

 

Weed’in heykelin üzerindeki her bir hareketinden sonra heykelin şekli giderek daha da kıvrımlaşıyordu ve daha düzgün bir şekle giriyordu.

 

Heykelin canavar istilasının son bulmasına doğrudan etkisi olduğu için Weed gece yarısında bile dur durak bilmeden yontmaya devam etti.

 

Weed halatlara tutunarak çalışıyordu, tamamlanmasına az kalan heykelin etrafı ışıltılı bir hal almaya başladı.

 

Ayışığını ve yıldızların ışığını üzerine çeken heykel rüya gibi bir manzara sunuyordu.

 

“Oymacılık güzel bir şey.”

 

“Gerçekten çok romantik.”

 

Erkekler, kadınlar ve çiftler/sevgililer Weed’in heykel yapışını seyrediyordu.

 

Heykelin sol eli bir para çantası tutuyordu, sağ elinde ise bir meşale vardı ve göğe doğru havaya kalkıktı.

 

Freya özgürlük heykeli!

 

“Vaaaooovv. Mükemmel!”

 

Heykelin nihai şekli daha da belirgin hale gelirken izleyenlerin hayranlıktan ağızları açık kalmıştı.

 

Bitimine çok yaklaşılan heykelin yüksekliği 160 metre olmuştu.

 

Heykelin başında mücevherlerle kaplı bir taç vardı ve beden kısmı kürk ile kaplıydı.

 

Heykel lüks saatler, yüzükler, bilezikler, küpeler ve mücevherlerle süslenmişti.

 

Heykel gerçek anlamda tam bir zenginlik sembolüydü.

 

Weed heykeldeki her bir süsü etiketledi.

 


Müzik Piyasası Ticaret Odası

 

Arz-talep Anonim Şirketi

 

Tüccar Mapan

 

---------------------------------------------

 

Weed Morata’daki ve versailles kıtasındaki ticaret odaları ve şirketlerinden reklam teklifleri aldı.

 

Gelen reklam ücretleri Freya kilisesinin giderler için verdiği elmasın değerinden fazlaydı.

 

Çektiği bitmek tükenmek bilmeyen acısına rağmen Weed ısrarla çalışmaya devam etti.

 

Weed yine ne yapıp edip oymacılıktan para kazanmanın bir yolunu bulmuştu.

 

(DN: Bu adam bir alem aga ya. Diyecek başka bir şey yok.)

 

Son olarak heykelin yüzü de tamamlanmıştı ve Weed direkt Hwaryeong’un yüzünü tasvir etmişti.

 

Batılılaşmış bir kişinin yüzü heykelin lüks imajına tam oturmuştu.

 

Heykelin yüzünü yapmadan önce Weed Hwaryeong’un müsadesini almıştı.

 

Weed Hwaryeong’a onun yüzünü tasvir etmek istediğini söylediğinde Hwaryeong’un yüzü elma gibi kıpkırmızı olmuştu.

 

“Weed-nim, bu… çok…”

 

Hwaryeong Weed’i duygusuz biri olarak zannediyordu; aşk gibi bazı duyguları yaşayamayacak kadar meşgul, endişeleri ve duyguları hiç öngörülemeyen, beraber uzunca muhabbet edilmesi zor, yaptığı heykelde onun yüzünü tasvir etmek gibi bir romantiklik yapması asla beklenmeyen biri.

 

‘Tamamen yanlış düşünmüşüm.’

 

Hwaryeong’un gözüne o gün hiç uyku girmedi.

 

Morata’nın devasa heykeli…

 

Çok sayıda insan merak içinde oymacının heykele neden onun yüzünü tasvir ettiği sorusunun cevabını arıyordu.

 

‘Dünyada bundan daha büyük bir hadise olamaz.’

 

İkili arasındaki ilişki belli bir seviyenin ötesine geçmiş olsa da Hwaryeong’a göre heykele onun yüzünü tasvir etmesi bambaşka bir aşamaydı.

 

Artık Freya Kilisesinin heykeli tamamlanmıştı.

 

 

Freya Heykeli tamamlandı

 

Güzellik tanrıçası ; tanrıça Freya.

 

Freya Kilisesinin isteği üzerine heykel Morata’da yapıldı;  güçlü imanın timsali olacak ve bu gölgeyi hiç olmadığı kadar verimli ve bereketli kılacak.

 

Freya Kilisesi tarafından yaptırılan bu heykeli ziyaret etmek için her yıl kiliseye(heykele) kutsal yolculuk yapılacak.

 

Heykelin etkileri :

 

-Civardaki tarım arazileri %45 oranında artacak.

 

-Ticari gelişme hızı %3 hızlanacak.

 

-Endüstriyel gelişme oranı %2 artacak.

 

-Tarım arazileri kuraklık, sel ve fırtınalardan zarar görmeyecek.

 

-Bölge sakinlerinin iman yükseltme oranı 2 katına çıkacak.

 

-Bölge sakinlerinin mutluluğu artacak.

 

-Bölge sakinlerinin vergi ödeme gönüllülüğü %12 oranında artacak..

 

-Freya Kilisesi paladinlerinin ve rahiplerinin Kutsal güçleri Morata Şehrinde %30 artacak.

 

 


(DN: Evet gençler yeni bir bölümle daha karşınızdayız. Bu bölümü editlerken daha çok yoruldum, üstümde bir yorgunluk var zaten. Ama size sevindirici bir haberim var, bugün bir tane daha bölüm var, onu da atacağım. Hadi yine iyisiniz. Bakalım bir sonraki bölümde neler olacak. Merak etmiyor değilim hani. Neyse, editler editlemez bir sonraki bölümü de atacağım. Umarım okurken keyif almışsınızdır. Hatamız olduysa affola.)

 

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46709 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr