LMS 12.8: Savaş Esiri

avatar
4328 18

Legendary Moonlight Sculptor - LMS 12.8: Savaş Esiri


Çeviri: AFMbey-nim

Düzenleyen: Gandalf

 

Haven krallığı..

 

Mineral zengini dağlarla çevrili, geniş ve bereketli arazilerin olduğu, kıtanın merkezi olan şehir.

 

Birçok oyuncu bu sebeplerden dolayı Royal Road oynamaya bu şehirde başlamayı seçerdi.

 

“Bu şehirde birçok dağ var, bu demek oluyor ki bir sürü zindan, canavar mağarası ve avlanma sahası var.”

 

Bu şehir çoğunlukla macera sınıfından olan oyuncular veya ozan sınıfından oyuncularla doluydu.

 

“Buradaki ticaret merkezleri de çok harika, diğer tüm krallıklara ulaşım var..ve birçok türde maceracı olduğu için sıkılmak mümkün değil.”

 

Tüccar sınıfından olan oyuncular da haven krallığını seçiyordu.

 

Savaşçılar, rahipler ve avlanmak isteyen oyuncular da aynı şekilde haven krallığını seçiyordu.

 

Birçok türde oyuncunun bu şehri seçmesi sayesinde krallık ticaret merkezi haline gelmişti.

 

Şehirde yaşamayan biri şehrin ne kadar da kalabalık bir yer olduğunu rahatlıkla görebilirdi.

 

Ama Mulline kalesindeki çoğu kişi sonu gelmez bir tartışmanın içindeydi.

 

Loncalar arasında savaşlar yaşanıyordu. Zindanlarda, dağlarda, canavar mağaralarında ya da ovalarda  gerçekleşen savaşlar.

 

“Önce biz saldırmalıyız.”

 

“Savaş! Savaşmak için birlik olmalıyız!”

 

Herkes savaş taktikleri üzerine konuşuyordu.

 

Lonca ittifakları sürekli bozuluyor ya da birbirlerine ihanet ediyorlardı.

 

Haven krallığında, savaşın eşiğinde olan binlerce lonca vardı.

 

Diğer ülkelerden alınan paralı askerlerle birlikte, yapılan savaşlar giderek büyüyordu.

 

En güçlü lonca Bard Ray liderliğindeki Hermes loncasıydı ve bu lonca, tüm krallığı ele geçirmek istiyordu ve Noreunjawi kalelerini işgal etmişlerdi.

 

Kanlı şövalyeler, paralı askerler ve kızıl büyücü birlikleri Hermes Loncasının saldırılarının bittiği yere bayraklarını diktiler.

 

***

 

Kallamore Krallığı

Krallığın sınırları bir zamanlar çok genişti. Ama kraliyet ile halk arasında çıkan uyuşmazlık ve çatışmalar sonucunda sarayın gücü zayıfladı. Sonra, komşu ülkelerin saldırılarına maruz kaldılar ve başkent yerlebir oldu.

 

Ama yine de Kallamore halkı krallığı tekrar diriltmeye çalıştı.

 

Kraliyet ailesinin en güçlü şövalyelerini görevlendirdiler. Bu şövalyeler, kıta merkezinin en güçlü geleneksel askeri gücü oldukları için, diğer ülkeler tarafından büyük saygı görüyorlardı ve kutsal sayılıyorlardı.

 

Kallamore krallığında yaşanan bu olaylar ve durumlardan ötürü çoğu oyuncu oyuna bu krallıkta başlamayı tercih etmiyordu.

 

Diğer ülkelerde de olduğu gibi, bu krallık da yoğun nüfusa, gelişmiş madencilik, teknoloji ve ticarete sahipti. Ama diğer ülkelerin aksine, bu ülkede sık sık lonca savaşı olmuyordu.

 

Bunun sebebi ülkenin Senbain dağları ile çevrili olmasıydı. Her hafta bu dağlardan devasa canavar istilası geliyordu ve tüm krallığa yayılıyorlardı.

 

İstila ve yıkım…

 

Eğer sınır birlikleri mağlup olursa, şehir ve yerli halk yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalırdı.

 

Bu yüzden oyuncular Kallamor Krallığını pek sevmiyordu.

 

-Çok zorlu bir yer. Bir ânda her şeyini kaybedebilirsin.

 

-Orayı tavsiye etmem. Tabii ölmek istiyorsan gidebilirsin.

 

-Gitme oraya, Sebain’in güvenliği hiç iyi değil.

 

Maceracılar, canavar istilaları yüzünden Sebain dağları civarına yanaşmıyorlardı.

 

Ama krallıkta, güçlükle de olsa canavarlar defedilmişti ve ordu istikrarlı bir şekilde büyüyordu. Krallık maceracılar için pek de iyi bir mekan sayılmazdı.

 

Fakat dünyada çok farklı tipte insan vardır.

 

Bazı oyuncular, bu Senbain dağlarından gelen canavar istilaların kaynağını ve sebebini bulmak için ödüllü görevi kabul etmişti.

 

Bu çılgın,yeni macera yaşamak isteyen ve ölüm korkusu olmayan oyuncular bu görevi eğlence için kabul ediyordu.

 

Böylece bu oyuncular krallığın askerleri ile birlikte canavarlarla savaştılar.

 

Şöhret kazanıldı!

 

 

Senbain’in savunucusu olarak 3 onur puanı kazandınız.

 

 

 

Şövalyelere özel onur puanı kazanılabilirdi.

 

Yeterli onur puanınız varsa, emrinizdekiler her zaman sadık olur. Gittiğiniz her yerde her zaman asil muamelesi görürsünüz.

 

Bazen asillerden ve ya kraliyet üyelerinden hediyeler alabilirsiniz ve kadınlar arasındaki popülerliğiniz artar.

 

Onur puanı, şövalye olmak isteyenler ya da üst rütbeli asker olmak isteyenler için elzemdir.

 

Görevde yer alan kişiler bu bilgiyi hemen yaydılar.

 

Dürüst olmak gerekirse, bu bilgiyi kendilerine saklamak istiyorlardı.

 

Ama senbaindaki savaş tehlikeli olduğu için daha fazla savaşçıya ihtiyaç vardı.

 

“Çok kıymetli onur puanları kazanabilir miyiz?”

 

“Kazanılması zor olan onur puanı sadece özel görevler yapılarak ya da zaferler kazanılarak elde edilebilir”

 

Savaşçılar Senbain’e hücum ettiler ve savaştılar.

 

Canavarla mücadele eden Savaşçıların çoğu öldü ama canavarları başarılı bir şekilde durdurmanın verdiği mutluluk inanılmazdı.

 

Ayrıca gönüllü savaşçılar da Senbain kalelerine sevk edildi.

 

Bazı savaşçılar şöhret ve onur puanı yükseldiği için yeni gelen gönüllü savaşçı birliklerine lider olarak atandı.

 

Kazanılan savaş deneyimi artıyordu.

 

Görev korkunç derecede zordu ve görev esnasında birçok başarısızlık yaşanmıştı ama buna rağmen herkes tam gücüyle savunma yapmaya devam ediyordu.

 

Piyadeler, savaşçılar, okçular, şövalyeler ve daha fazlası… on binlerce kişi orduya katılmış ve canavarlarla savaşıyordu.

 

Savaşan herkes Kallamore Krallığının savaşında yer alma zevkini yaşıyordu.

 

“Acaba loncalar araziler için nasıl savaşıyor?”

 

“Bırak şimdi loncaları, Senbain’in dağlarına çık ve işgal edecek bir canavar köyü bul.”

 

Savaş Senbain dağının her yerinde devam ediyordu ama canavarların sayılarında azalma olmuyordu. Canavarların yaptığı baskınlar da devam ediyordu.

 

Savaşçılar için ölümüne savaşmaktan başka çare yoktu.

 

Senbain’i savunmak Kallamore krallığındaki en büyük onurdur!

 

Birçok lonca krallık içerisinde varlıklarını devam ettiriyordu ve kendi kazançlarının peşindeydi ve şimdi ise sayısız miktardaki canavarlara karşı savaşmak için tek bayrak altında toplanmışlardı.

 

Düzensiz çeteler gibi değillerdi, disiplinli askerlerlerdi ve disiplin içinde hareket ediyorlardı.

 

Özellikle Kallamore krallığında, şövalyeler belirli aktivitelerle meşgullerdi.

 

Şövalyelik yeminine bağlıydılar ve halkın şövalyeleri olarak destek veriyorlardı.

 

Senbain şehri çevresinde birçok arazi vardı. 

 

Dağlar arasında kalan vadi devasa büyüklükte bir ovaydı. Bu ova savunma hattının son kısmıydı.

 

Canavarların bu alanda durdurulması gerekiyordu. Aksi takdirde köylüler bunun bedelini ağır öderdi.

 

Atlı şövalyeler korkusuzca hücuma geçtiler!

 

3000 tane şövalyenin saldırısı…

 

Rahiplerin kutsamaları ile birlikte, atlı şövalyeler canavarları resmen katlettiler.

 

Savaşa katılanlar açısından, daha fazla coşku veren bir zaman olamazdı.

 

“Kelimelerle ifade edemiyorum. İnanılmaz. At sırtında canavarları katletme hissi gerçekten inanılmaz bir coşku.”

 

“Aslında korkmuyorum ama ellerim titriyor.”

 

“Bir şövalye olarak, bu canavarlara karşı ölümüne savaşmamak gerçekten üzücü olurdu.”

 

Kallamore kırallığının barları genellikle şövalyelerle doluydu.

 

Bu barlar, avlanan ve savaşan kişilerin stres attıkları veya savaşa gitmeden önce son bir içki içtikleri mekanlardı.

 

Ayrıca bu barlar, Senbain’i savunanların yaşadıkları tecrübeleri ve hadiseleri anlattığı, en uğrak mekanlar olmuştu.

 

Öte yandan, diğer krallıklarda yaşayan kişiler Kallamore Krallığında yaşayanları anlamakta güçlük çekiyordu.

 

Seyahat edenler sordu:

 

“Tüm bunlara rağmen siz yine de ölmekten korkmuyor musunuz?”

 

“Eğer ölürsem bunun bedeli çok ağır olur değil mi? Şövalyelerin zırhları ve silahları çok değerlidir. Hatta atımı bile kaybedebilirim.”

 

“Levelin ve yetenek yeterliliğin de düşer.”

 

“Doğru. Ama onur daha önemli. Eğer daha fazla onur kazanabilirsem daha iyi bir at alabilirim ve hatta emrim altında askeri birliklerim bile olabilir.”

 

Bunları duyan gezginlerin anladığı tek şey ölüm ve akan kandı.

 

Nal sesleri, kalınlaşan sis bulutu, oluk oluk akan kan…

 

Canavarları durdurmanın ve katletmenin ardından yaşanan düşmanı yenme hissi…

 

Kallamore krallığının savaşçılarının yetenek gelişimleri devam ediyordu.

 

Tabii ki, Senbain savaşının ardından kazandıkları yetenek gelişimi ileride lazım olacaktı.

 

Senbain savaşında hayatta kalan savaşçıların yiğitliği…

 

***

 

Kallamore Krallığı kraliyet salonu.

 

Şövalye Koldeurim 30 yıllık yokluğunun ardından kralın huzuruna çıktı.

 

“Sen… nasıl?” kralın gözleri yaşardı.

 

Bu buluşmayı, Kallamore, Haven, Toreupan, Thor, Aidel kırallıklarındaki her oyuncu görebiliyordu.

 

Bu oyuncuların görüş açıları aniden kraliyet salonuna dönmüştü.

 

“Ne?”

 

“Ne tür bir olay bu?”

 

Tüm Oyuncular, kraliyet sarayında gerçekleşen bu olayın ne olduğunu merak ediyorlardı.

 

“Affedin kralım. Ben geri göndüm.”

 

“Ne oldu. Ne oldu da 30 yıl sonra geri döndün?”

 

“Haven krallığındaki bazı hain kimselerin eline düştüm… eğer bazı mükemmel savaşçılarla karşılaşmasaydım, şuan burda olamazdım, kralıma ve ülkeme hizmet etmek için geri dönemezdim.”

 

“Yani 30 yıllık yokluğunun sebebi haven krallığı. Beklediğim gün geldi sanırım. Tekrar komutanım olmana izin veriyorum.”

 

Vincient Kallamore III.

 

Kallamore kralı.

 

Tahta çıktıktan hemen sonra şovalye Koldeurim ile muhteşem ikili olmuşlardı.

 

İkisi birlikte, ezeli düşmanları olan haven Krallığını peş peşe mağlup etmişlerdi.

 

Ülkeyi kaostan çıkarttılar, Ülkenin sınırlarını genişlettiler ve halkın gözünde ülkenin kurtarıcıları ve kahramanları konumuna yükseldiler.

 

Artık şövalyelerin en iyisi geri dönmüştü. Ve onun dönüşüyle krallığın diriliş ruhu tekrar canlandı..

 

Sadece şövalyenin bildiği sebeplerden ötürü ortadan kayboluşunun ardından ve Haven krallığının güçlü direnişinin ardından savaş bitmişti.

 

Kral Kallamore III ilan etti:

 

“Gençlik dönemimde başlatmış olduğum savaş daha bitmedi. Sen döndüğüne göre artık Krallığımız zirve noktaya çıkabilir. Evet Elimizde hiç kalemiz kalmadı ama askerlerimizin gururunu kimse çiğneyemez!”

 

“Evet kralım!” Koldeurim dedi.

 

“Askeri birliklerimiz senin emrinde, düşmanımız haven krallığına gücümüzü göster.”

 

“Savaş davullarımız bir ân bile susmadan ilerleyeceğiz ve o korkaklardan geriye tek bir kişi bile kalmayana dek onları yok edeceğiz.”

 

**Ttring!**

 

 

Bu hamle ile birlikte, Kallamore Krallığı savaşın eşiğine gelmiştir.

 

Başkomutan Koldeurim 90.000 kişilik orduya liderlik yapıyor.

 

-8500 Şövalye

 

-60.000 Piyade

 

-16.000 Okçu

 

-3500 Rahip

 

-2000 Keşiş

 

 

Kallamore krallığının askerleri çok güçlü olmakla birlikte aynı zamanda gaddar ve acımasızlardır.

 

30 yıldır savaşmamış olmalarına rağmen, canavarlarla yaptıkları mücadelelerden elde ettikleri savaş deneyimi sebebiyle savaş ruhları tavan yapmış durumda.

 

Buna ek olarak, eğer krallığı izin verirse tüm paralı askerler yanlarında savaşa katılabilir.

 

Hedef Haven krallığını işgal etmek.

 

 

 

Şu andan itibaren, Kallamore krallığına ve Haven Krallığına ait tüm şehirlerdeki tüm başarılar, silahlar, zırhlar ve tüm temel ihtiyaçların fiyatları mevcut seviyelerinde sabit kalacak.

 

Savaşa katılan oyuncular %20 EXP artışı yaşayacak.

 

 

 

 

Oyuncuların resmen şaşkınlıktan dili tutuldu.

 

“Savaş çıktı.”

 

“Nihayet savaş patlak verdi bee!”

 

İki krallığın uzun yıllardır birbirinden nefret ettiği biliniyordu zaten.

 

Ama yine de, iki krallık arasında büyük çapta bir savaş inanılır gibi değildi.

 

***

 

Kallamore kraliyet sarayında gerçekleşen bu olayları Weed de ekranından izledi.

 

Weed’in ekibi de bu göreve/savaşa katılabilirdi.

 

Weed savaşın akıbetini düşündü ve saniyeler içinde yanıtladı:

 

“Beni ilgilendirmez.”

 

Şu havalı tavır!

 

Geomchi bunu doğal karşıladı ve onaylayarak başını salladı.

 

“Eğer bu savaşa katılırsak dengeler değişir. Kimin ölüp ölmediği umrumda değil.”

 

Geomchi3:

 

“Bana 3 gün mühlet verin şu veletlere günlerini göstereyim.”

 

Geomchi4 geçmişini hatırlayarak:

 

“Günlerimin çoğunu dövüşerek geçirdim ama ilginçtir ki buna rağmen gayet iyi uyuyordum.”

 

Gerek Kallamore krallığındaki gerekse haven krallığındaki oyuncuların ölüp ölmemesi Geomchilerin umrunda değildi.

 

Öte yandan Pale ise biraz pişman gibiydi. Kaşlarını çatmıştı ve alnını kırıştırmıştı:

 

“Bu savaş…”

 

Ayrıca, Irene de çok gergindi:

 

“Bu savaşın, iki krallığın oyuncuları için iyi bir şey olduğunu mu sanıyorsunuz?”

 

Pale bir süre durakladı.

 

Bu savaş aslında bir fırsattı.

 

İki krallığın kozlarını paylaşabileceği çok iyi bir fırsat… 

 

Bu savaşla hiç alakası olmayan oyuncular da vardı, ama diğer yandan bu savaştan zarar görecek oyuncular vardı. Savaş zaiyatı…

 

Savaşta kaybeden taraf kim olursa olsun, kaybeden tarafın oyuncuları inanılmaz kayıplar yaşayacaktı.

 

Ayrıca oyuncular ölürlerse, şövalyelerle ya da asillerle olan samimiyeti yükseltmeye çalışırken verdikleri emekler boşa gidecekti.

 

En kötü ihtimalle sürgün yiyecekler.

 

Oyuna Rosenheim’de başlayan Pale ve Irene gibi oyuncular için, bu savaşa katılmak uzunca bir yol katetmek anlamına geliyordu ve savaşa katılmak zorunda da değilllerdi. Ama diğer birçok oyuncu ülkelerini terkedemezlerdi.  Çünkü savaşı yapan taraf ülkeler onların oyuna başladıkları yerdi.

 

Şehir sakinleri ile iyi geçinirlerdi ve şehrin civarındaki bölgeler hakkında bilgi sahibiydiler.

 

Şehirlerin mevcut gelişmişliğini gören ve samimiyet puanlarındaki artışları gören çoğu oyuncu başka bir yere gitmektense orada kalmayı tercih ederdi.

 

Hatta 300 levelin üstünde olan ve asillerden keşif görevi alan oyuncular bile ülkelerini öyle kolayca terketmezdi.

 

Pale savaşacak olan iki krallıktan hangisini seçeceğini bilmiyordu çünkü iki krallığın da içinde bulunduğu karmaşıklıktan haberi yoktu.

 

Pale en mantıklı ve makul cevabı verdi:

 

“Yakalanmadığımız sürece sıkıntı yok.”

 

“Evet, çok mantıklı bir yorum.” Zephyr onayladı:

“Öğrenmezlerse problem olmaz.”

 

“O zaman bu savaş bizi ilgilendirmiyor.”

 

Pale’in fikri herkes tarafından kabul edildi.

 

Beraber geçirilen bunca vakitten sonra, hepsine Weed’in içindeki kötülük yavaş yavaş bulaşıyordu.

 

Maylon da, savaşa katılmadığı öğrenilmesin diye şöyle dedi:

 

“Bu bölümü kırparım/editlerim.”

 

Koldeurim’i hapisten kurtaranlar onlar olduğu için, endişe edilecek bir şey yoktu.

 

Maylon oyun videolarını yayıncılara teslim etmeden önce ilgili kısımları kırparsa yayıncılardan kimse savaşa katılmadığını anlamazdı.

 

Ekip, dikkatini iki krallık arasında gerçekleşecek olan ve büyük ihtimalle ciddi kıyımlar yaşanacak olan savaştan alıp tekrar vampir hazinesine verdi.

 

Weed, Görevi başarıyla tamamladığı için sağlamlığını kaybetmek üzere olan paslı bir anahtar almıştı ama bu durum Weed’in önünde engel değildi.

 

 

 

 

Hazinenin anahtarı

 

Sağlamlık 2/20

 

Daha önce çok kullanıldığı ve paslandığı için, anahtar işe yaramaz duruma gelmek üzere.

 

Anahtar aşındığı için en fazla 3 kez kullanılabilir.

 

 

 

 

“Ne! en fazla 3 defa kullanabilmek mi!!, neyse hallederiz.

 

Asıl önemli olan hazinenin nerede olduğuydu.

 

Vampir hazinenin yerini söylememişti bu yüzden kendileri bulmaları gerekiyordu.

 

Ama Weed zaten tüm Todeum’u keşfe çıkmıştı ve hazinenin yerini çoktan öğrenmişti.

 

“Todeum’un merkezindeki kulenin en tepesinde.”

 

Weed ne zaman görevden vazgeçmek istese bu kuleye bakıp kendini teselli ederdi.

 

Kuleye baktığında gördüğü tek şey altının o rengarenk parıltısıydı.

 

Maylon şüphelerini dile getirdi:

 

“Ama kulenin giriş kapısı ve tepeye çıkan merdivenleri yok.”

 

“Ama penceresi var.”

 

“Huh?”

 

“Tam da vampirlerin karakterine uygun. Tek ihtiyaçları olan sadece bir pencere. Pencereden girdikten hemen sonra tepeye çıkan merdiveni aktif hale getirebilirler. Hazine, üzerine ayışığı vurunca ortaya çıkar.”

 

Tüm ekip Weed’i izliyordu.

 

Weed hiç zorluk yaşamadan pencereden girdi.

 

Weed ile birlikte, hazinenin yerinin orası olduğunu onaylayan vampir de içeri girdi.

 

İsimsiz vampir:

 

“Kişi sadece bir nesne, bir silah ya da bir zırh alabilir. 1’den fazla alan kişi vampirlerin gazabına uğrar.

 

 

Sadece bir tane malzeme alma hakkınız var

 

Vampirler 1’den fazla malzeme almaya izin vermediği için, fazla malzeme aldığınız taktirde vampirler saldıracaktır.

 

Vampirler ölürse hazineden mahrum kalırsınız.

 

 

 

Hazinede Koldeurim gibi bazı kişilerin ruhlarını içinde bulunduran itemler vardı.

 

Koldeurim’in bedeni serbestti ama ruhu hapsolduğu için adeta bir yarısı eksikti.

 

Hazinenin içinde binlerce kolye vardı ve Koldeurim’un ruhu bu şeffaf kolyelerden birinin içindeydi.

 

-Oh be. Nihayet bir insan gördüm… koldeurim’un ruhunun sesi.

 

Sesi ağlamaklı gibiydi ama bir yandan da sesinde neşe ve coşku da vardı.

 

-Hey insan, kurtar beni. Ben Kallamore krallığından şövalye koldeurim. Nihayet krala sadakatimi tekrar göstereceğim gün geldi.

 

Ama hazine vampirlere aitti ve bu yüzden ne yazık ki vampirlerin insanlar için birşey yapmak gibi zorunluluğu yoktu

 

Weed ve ekibin hiçbir şeyden haberi yoktu ve Geomchiler ise kendilerinden başka kimseyi düşünmüyordu.

 

Weed:

 

“Sen kimsin?”

 

-Benim hakkımda hiç mi bir şey duymadınız!! Ben Kallamore şövalyesi Koldeurim.

 

“Öyle mi? demek kolyenin içinde mahsur kaldın.” 

 

……..

 

Koldeurim daha dikkatli konuşmaya başladı.

 

-Eğer bu kolyenin içinden çıkabilirsem özgürlüğüme kavuşacağım. Vampirlerin tuzağı yüzünden ruhum hapsoldu. Ve bedenim de dışarıda biryerlerde ve ruhumun gelip tekrar birleşeceği günü bekliyor.

 

“Bedeninin şu anda çürümekte olmadığını nereden biliyorsun?”

 

………

 

Weed’in bu cümlesi Koldeurim’u hayal kırıklığının eşiğine getirmişti.

 

Koldeurim’un insanların gelmesiyle yeşeren ümitleri bir anda soldu.

 

Koldeurim’un ruhunun içinde olduğu kolyenin parlaklığı gittikçe azalmaya başladı.

 

Bir şövalyenin yaralı ruhu…

 

Maylon Weed’in kulağına fısıldadı:

 

“Weed-nim, mevcut durumda, kolyenin içindeki ruhun kime ait olduğunu bildiğimiz için yeniden dirilme sorun olmaz.”

 

“Nasıl yani?”

 

“Yeniden dirilmek için bazı şartlar vardır, yeni bir beden bulmak gibi mesela. Ve yeniden dirilmek isteyenlerin çoğunluğu bir büyücü bedeninde dirilmek ister. Veya kilisede olan bir beden de kullanılabilir. Eğer kayıp ruh ve ait olduğu beden bulunamamışsa, beden büyü ile korunabilir veya işgalcileri durdurmak için bir zindanda görevlendirilebilir. Yani bedenin hâlâ yaşıyor olması mümkün.”

 

“Yani diyorsun ki şövalyenin bedeni kıtada bir yerlerde tekrar dirilmiş olabilir.”

 

“Evet bu mümkün.”

 

Ama weed yine de Koldeurim’un ruhunu öyle basitçe serbest bırakamazdı.

 

“Ama Koldeurim bunca badireyi atlatıp buralara kadar ne zorluklar çekerek geldiğimizi hiç bilmiyor ve bilemeyecek de. Bu ruhu kurtarmak için vampirlerin isteklerini yerine getirmemiz gerekir. Yaşadığımız bunca sıkıntıyı bir çırpıda çöpe atmak gibi birşey bu. Onu, istemeden de olsa, kurtarsak bile ona yaptığımız iyiliği hemen unutur.”

 

-Bir şövalye kendisine yapılan iyiliği asla unutmaz.

 

“Koldeurim, canavarlarla savaşırken gösterdiğin yiğitliği ve mertliği göstermeni istiyorum. Senden tek isteğim bu.”

 

Altın kalpli olma modu!

 

Weed, henüz kolyeyi kırmamışken, kolyenin içindeki ruhla samimiyeti yükseltmeye çalışıyordu.

 

Dürüst şovalyenin niyeti ise bedeni ile birleşmek ve masumiyetini göstermekti.

 

Fakat  Koldeurim öyle kolay kolay ikna edilebilecek bir şövalye değildi.

 

-Çok garip, 2 yıl önce demiştin ki umrunda deği…

 

“O zaman seni tutuklu görmek istiyordum. Seni kurtarmak için birçok ekip arkadaşımızı kaybettik keuheuk!” Weed birkaç damla gözyaşı dökmeye bile çalıştı.

 

Ölen pratisyenleri düşünerek iç geçirdi.

‘Umarım hakettiklerini almışlardır.’

 

Yoldaşlarını bu derece düşünen bir maceracıyı gören Koldeurim’un sesi yumuşamıştı.

 

-Ben ne diyeceğimi bilemiyorum.. sırf beni kurtarabilmek için öldüler demek. İleride Kallamore krallığına döndüğümde sizi asla unutmayacağım. Şu an size hediye edebileceğim hiçbir şeyim yok ama söz veriyorum gelecekte sizlere hediye vereceğim.

 

Eğer kişi asillerden veya kraliyetten biri ile arkadaşlık kurarsa, görev bulma şansı artar ve kazımları da daha büyük olur. 

 

Şimdi bu ruh ile yapacakları en ufak bir arkadaşlık bile Kallamore krallığına rahatça girmelerine yarayabilirdi.

 

Bir Dark gamer(karanlık oyuncu) olarak, her ne kadar riskli bir hareket olsa da, Weed birçok krallıkta samimiyet biriktirmeliydi.

 

Weed tatmin olmuştu ama aniden aklına bir fikir geldi.

 

“Ölü şövalye Van Hawk’I çağırıyorum!”

 

“Emret sahip.”

 

Ölü şövalyeyi çağırmasının nedeni onun da bir zamanlar Kallamore krallığının bir şövalyesi olmasıydı.

 

“Sen de mi Kallamore Krallığının şövalyesisin?”

 

“Günlük yaşantımda öyleydim ama şuan ölü şövalye olarak sahibime sadığım.”

 

“Öyle olsa bile, ikiniz de Kallamore krallığı yerlilerinden olduğunuz için biraz sohbet edebilirsiniz.”

 

“Anlaşıldı.”

 

Ölü şövalye kolyede tutsak olan Koldeurim’e baktı:

 

“Kallamore yerlilerinden misin?” 

 

-Evet. Ama adımı bir ölü şövalyeye açıklayamam.

 

Koldeurim, bir ölü şövalye ile aynı prestij seviyesinde ve kıdemde olmak fikrini inkar etmeye çalışıyordu.

 

Ölü şövalye sabırlı bir şekilde sordu:

 

“Hangi müfrezedensin?”

 

-Ne?

 

“Şövalye akademisindeyken hangi askeri birlikte görevli olduğunu soruyorum.”

 

-694’üncü müfreze

 

Bu müfrezeyi daha önce de bilen ölü şövalye alaycı bir şekilde gülümsedi:

 

“Demek akademi o kadar büyüdü he. Ben 164’üncü Müfrezedeydim.” 

 

-Seonbae-nim!

 

// Kore dilinde kendinden büyük veya kıdemli olanlar için kullanılan saygı ifadesi.

 

Bir defa Şövalye olan her daim şövalye kalır!

 

Van Hawk Kallamore krallığında hizmet ettiği için ömrü boyunca Koldeurim’in üstüydü.

 

Yani mesele samimiyet değil, rütbeydi.

 

Van Hawk ve Koldeurim arasında ast-üst ilişkisi kurulmuştu.

 

Van hawk uzun bir ömür geçirmişti.

 

“Kallamore krallığındayken, tüm kıtayı korkudan titretirdik. Kallamore krallığı Ne zamandan beri böyle bitik halde?” 

 

-Üzgünüm seonbae-nim. Milletimizin gücü komşu ülkeler yüzünden çok zayıfladı ve hatta haritadan bile silindik diyebilirim.

 

“Bu harika.” 

 

-Bu tamamen bizim suçumuz. Vampirler tarafından tutsak edilmeseydim her şey çok farklı olurdu. Ah be! Seonbae-nim lütfen kurtar beni.

 

“Eski bir Kallamore şövalyesi olarak, seni kurtaracağım.”

 

-Teşekkür ederim seonbae-nim.

 

“Ne hallere düşmüşsün be! Vampir ırkı tarafından yakalanıp tutsak edilmene inanamıyorum.”

 

-…….

 

Koldeurim’in o onurlu ruhu weed ve Van Hawk’ın karşısında ezilip büzüldü.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr