Lms 7.2 - Ölümsüzler Ordusu

avatar
8260 19

Legendary Moonlight Sculptor - Lms 7.2 - Ölümsüzler Ordusu


 

Çeviri: Şamil Düzenleyen: Dunklesplatz

 

//Dn: Şuan saat 06:56 bu saatte güncel atmamı sağlayan şeylerden biri sizlersiniz yorumlarınız, teşekkürler. Diğeri ise https://www.youtube.com/watch?v=1pvzX5XqUHo dinleyin güzel şarkı :D

 

"Koyu kırmızı renkteki duman kızıl güneşi örtüyor. Chwiik! Yeryüzü karanlığa hapsoldu, kuşlar bile şarkı söylemeyi bıraktı. Chwikchwik!"

 

Weed bir kayalığın tepesinde  dikilmiş kendi kendine mırıldanıyordu.

 

Görev tamamlandığında başarısını Şeref Listesine yüklemesi gerektiğinden, ona uygun bir atmosfer oluşturması gerekiyordu.

 

Weed bir milyon kadar Ork ve 130 bin civarı Karanlık Elfin önünde duruyordu.

 

Aslında, bir milyon Orkla birlikte bile Weed, zaferin kolay olmayacağını düşünüyordu.

 

Titremesine sebep olan rahatsız edici bir his vardı.

 

Orklar 30 bin ila 50 bin kişilik gruplar halinde organize olmuşlardı. Savaş alanında bu gruplar sonu yokmuşçasına iki yana yayılmışlardı.

 

Hepsini aynı anda görmek mümkün değildi. Dağlarda bulunan ağaç sayısından çok Ork vardı.

 

Siyahi tenleriyle Karanlık Elfler tek bir büyük grup oluşturmuşlardı.

 

Sıradan bir insan bu manzarayı gördüğünde titremesine engel olmaktan aciz kalırdı.

 

Bir başka ifadeyle dağlar canavar kaynıyordu.

 

Sırt boyunca Orklar ve Karanlık Elflerin oluşturduğu savunma hatları duvarın başından sonuna diziliydi.

 

Köylerden toplanıp gelen insanlar ise Weed'in yanında bekleşiyorlardı. Freya'lı rahipler ve Rosenheim askerleri tek bir yerde toplanmışlardı

 

Emrinde sayısız canavarla Weed mest olmuş bir haldeydi.

 

Öyle heyecanlıydı ki kayalığın tepesinde şarkı söylemeye başladı.

 

"Öl Ölümsüzler Ordusu, öl! Chwichwi chwiik! Kim kazanacak? Ben kazanacağım! Sevgili ölümsüzler. Bana tecrübe ve eşya verin! Haydı çık ortaya! Acele et çık!"

 

İnanılmaz seviyede bir sağırlık!

 

Weed'in şarkısında ne ritim ne kafiye ne de kulağa hoş gelen başka bir şey vardı.

 

Weed'in şarkısı Ork ve Elflere işkence etmeye yarıyordu.

 

"Biri şu şarkıyı durdursun!"

"Orklar bile bu şarkıya dayanamaz! Chwiik!"

"Irkımıza utanç ve uğursuzluk getiriyor! Chwichwiik!"

 

Orklar acı içinde haykırdıkça Weed daha bir şevkle ve yüksek sesle şarkısına devam etti.

 

Birden...

 

*Rumble!*

 

Yer öyle sallanmaya başladı ki Karanlık Elfler, Orklar ve insanlar hepsi ayakta dahi zor duruyordu. Koyu kırmızı duman yükselip daha da kalınlaşarak tüm savaş alanını kapladı.

 

Weed, Ruh çağırana bakarak konuşmaya başladı.

 

"Ölümsüzler ordusu uzun ve derin uykusundan artık uyandı. Her birini tekrar istirahate göndermeden barışın hüküm sürdüğü bir karış toprak dahi bulamayacağız. Eğer başaramazsak sonsuza kadar köle olacağız."

 

Sonunda başladı.

 

Weed nihayet şarkı söylemeyi bırakıp gözlerini düşmana dikti.

 

Uzaktaki çukurdan birden iskeletler, gulyabaniler ve zombiler belirmeye başladı. Art arda ortaya çıkan bu düşmanlar saflar halinde diziliyordu.

 

*RATTLE RATTLE*

 

İskeletlerin eklemlerinden çıkan sesler sürekli olarak duyulabiliyor, zombilerin bedenlerinden mavi dumanlar yükseliyordu.

 

Zombilerin vücutları panzehir bulunamazsa bir insanı dakikalar içinde öldürebilecek tehlikeli bir zehir salgılıyordu.

 

*stomp stomp stomp*

 

Zombi ve iskeletleri komuta eden gulyabani generaller 3 metre boyundaydı.

 

Gulyabaniler sivri tırnak ve dişleriyle ortalama bir iskeletten çok daha fazla fiziksel güce sahipti!

 

"Evet... taze et ve kan kokusu alıyorum!"

"Hepsi bize katılacaklar."

"Hadi arkadaş olalım."

 

//DN: Aklına instagram ve twitter gelen tek kişi benmiyim acep beyler

 

Yakınlardaki göllerin yüzeylerinden hayaletler yükselip ölümsüz birliklere dahil oluyordu.

 

Ölümsüzler Ordusu itaatsizlikten bir iz olmaksızın hareket etmeye başlıyordu.

 

İskeletler dümdüz bir safta hareket ederken zombiler oldukça aheste olsalar da git gide yaklaşıyorlardı.

 

*Whoooosh*

 

Ölümsüzler Ordusu ilerledikçe, yolları üzerindeki ağaç ve diğer bitkiler etrafa yayılan zehirle bir bir kuruyup ölüyorlardı.

 

Kıyaslanınca Ork ve Karanlık Elflerin Organize olduğunu söylemek gülünç olurdu.

 

"Ölümsüzler geldiler! Chwik chwiik!"

"Şu lanet olasıca piçler. Chwiiik!"

"Ne yapmamız lazım? Chwiik!"

"İğrenç kokuyor. Biz Karanlık Elflerin burunları keskin olduğundan bu çok acı verici."

"Benim gibi soylu bir Elfin böyle cesetlerle savaşmak zorunda kalması onur kırıcı. İçimde tiksintiden kaçıp gitme isteği beliriyor."

 

Ölümsüzlerin belirmesiyle Orklar ve Karanlık Elfler arasında bir karmaşa çıkıverdi.

 

Sürekli olarak yeni düşmanların topraktan çıkıp gelmesini izledikçe ordunun morali de giderek düşüyordu.

 

Ölümsüzler Ordusu'nun sebep olduğu korku ve baskı oldukça etkiliydi.

 

Yaşayan bir yaratığın ölümsüzler ordusuna karşı savaşırken tam bir performans sergilemesi mümkün değildi.

 

Seviye ve güç farkından dolayı özelikle Rosenheim Krallığı'nın askerleri Ölümsüzlerin korkunç aurası karşısında acizlikten titriyorlardı. Çoktan, rütbesizler korku hastalığına tutulmuşlardı.

 

"Eve gitmek istiyorum."

"Çok fazla düşman var."

"Böyle bir orduya karşı nasıl kazanabiliriz ki?"

 

Buran, Becker, Hosram, Dale ve tüm diğer yüzbaşılar askerleri yatıştırmaya çalışıyordu.

 

"Sorun yok, korku sadece bir anlık bir şey."

 

"Endişelenme. Savaş başlayınca adrenalin seni kendine getirecektir. Dünyayı kurtarma şansını her gün elde edemezsiniz."

 

"Ölümden sonra bile yine buluşacağız."

 

Askerler daha da depresif hale gelmişlerdi, öyle ki bazıları gözyaşlarına boğulmuştu.

 

Mapan ürkmüş halde bir grup Rosenheim askerinin arkasında duruyordu. Onu savaş alanında tutan tek şey ölümsüzlerden elde edeceği yüksek seviyeli ganimetlerdi!

 

"Demek bu Ölümsüzler Ordusu!"

 

Tüyleri diken diken olmuş Mapan tereddüt içindeydi.

 

Devasa ve önüne gelen her şeyi yok eden Ölümsüzler Ordusu ilerliyordu!

 

Zombiler hımbıl hımbıl yürürken, hareket eden iskeletlerin eklemleri çatırdıyordu.

 

Ellerinde paslı kılıçlarla gelen iskeletlerden ilk korkanlardan biri Mapan'dı.

 

*Gulp!*

 

Yutkunmaktan boğazı kurumuştu.

 

'Bunu nasıl durdurabiliriz, Weed?'

 

Mapan gönülsüzce yukarı bakmıştı.

 

Orada Weed'i Karichwi'ye dönüşmüş halde buldu.

 

Yüzünde aşırı sakin bir ifade vardı.

 

Böyle tehditkar bir sahne karşısında bile sakin kalabiliyordu.

 

'Orada yüz bin tane  zombi, iskelet ve gulyabani yok mu?'

 

Ölümsüzler Ordusu'nun öncü birlikleri!

 

Aralarındaki mesafe hala çok fazla olduğundan Weed sabırla bekliyordu.

 

Bu canavarların kendilerinden korkmaya gerek yoktu.

 

Tek gereken yakalayıp pataklamaktı.

 

Ama böyle düşünen tek kişi Weed'di.

 

Orklar ve Karanlık Elfler tamamıyla dağılmıştı.

 

Neredeyse tüm iskeletler surlara ulaştığı vakit Weed ilk emri verdi.

 

"Yoldaşlarım. Chwiik! Bunlar hiç banyo yapmaz mı? İğrenç koku bana bile ulaşıyor."

 

"....?"

 

Meraklı Orklar ve Karanlık Elfler Weed'in konuşmasını dinliyorlardı.

 

"Eğer onlardan birine dönüşürseniz bir daha banyo yapamazsınız. Ve zaman geçtikçe kelleşirsiniz. Hem yemek de yiyemezsiniz. Açlıktan kıvranır ve midenizin git gide küçüldüğünü hissedersiniz. O yüzden şunların hepsini parçalara ayırın!"

 

"Chwiik chwiik!"

"Ölümsüzlere ölüm!"

 

Weed'in sözlerini duyunca, zarif Elflerin ve obur Orkların ruhları hemencecik geri döndü.

 

//Dn: Böyle ordu gazlamak mı olur la kafalar efsane

 

Weed palasını çıkarıp Ölümsüzler Ordusu'na karşı olan savaşın başlama işaretini verdi!

 

Orklar palalarını çıkarıp, kalkanlarını kaldırdılar.

 

Karanlık Elfler mızraklarını çıkarıp bir açıklık görür görmez o noktaları hedeflemeye başladılar.

 

Irkların kaderini belirleyecek savaş artık başlamıştı.

 

Mapan şok olmuştu.

 

Weed sadece birkaç kelimeyle Ork ve Karanlık Elflerin morallerini yerine getirip, savaşma azimlerini tazelemişti.

 

‘Weed böyle biri ha…?’

 

Aslında bu pek de şaşırtıcı değildi.

 

Weed’in Orklarla iletişim kurarken kullandığı yöntemler, Geomchilerle konuşma şekline hayli benzerdi. Yemeğe olan tutkularını kullanıyordu.

 

Orklar ve Karanlık Elfler tepeyi tutarak savaşırken, dağ yamaklarını çıkmaya çalışan zombi ve iskeletler çevresel bir dezavantaja sahipti.

 

Bu şekilde savaşmaya zorlanmamalarını sağlıyordu.

 

Kıskaç saldırıları yüzünden bazı Orklar ölmüş olsa da bu şekilde ölenler açıkça şansı tükenmiş zavallılardı.

 

Her ne kadar bu iskelet ve zombiler normal hallerinden daha güçlü olsalar da Weed ve ordusu için bir sorun yaratmıyorlardı.

 

Gulyabanilerin sebep olduğu hasar ise azımsanamazdı.

 

“Ö-ölüm, yaşam, pes edin, Sizi arkadaşımız y… yapacağız.”

 

Gulyabanilerin zehir saçan saldırıları ağaçları ve Orkları yok ediyordu.

 

Orklar bu saldırıların hep biriyle ciddi hasarlar alıyorlardı.

 

Sıradan Orkların bu gulyabanilerle denk dövüşmesi mümkün değildi.

 

Ama Ork savaşçıları kendilerini Weed’in komutlarıyla ileri atıp gulyabanileri ezdiler.

 

Orkların ürkütücü sayı üstünlüğü!

 

Orklar bu ölçekteki savaşta zombi ve iskeletlere karşı olan çatışmalarda üstün geliyorlardı.

 

Biraz hasar alsalar da bu kadar küçük miktarlar göz ardı edilebilirdi.

 

Gulyabanilerin yeteneği yere düşen bedenlerin enerjilerini emerek kendilerini yenilemek olmasına rağmen, Ork ve Elflerdeki kayıplar o kadar azdı ki bu yetenekleri bir işe yaramıyordu.

 

Rosenheim Askerleri de büyük bir şevkle savaşta yer alıyorlardı.

 

Weed rahiplerin kutsama ve iyileştirme büyülerinin desteğiyle zombi ve iskeletleri avlıyordu.

 

Bir gulyabani birliğe fazla yaklaştığı zaman Kraliyet Şövalyeleri askerlerin hiçbirinin ölmediğinden emin olmak için onları gözetiyordu.

 

“Buren, Hosram, Becker, Dale! Düşman saflarına sokulun! Rahipler askerleri iyileştirmeye odaklanın!”

 

Weed Rosenheim askerlerini düşman artıklarını süpürmek için kullanıyordu.

 

Kraliyet Şövalyeleri güvenliği sağlarken askerler de kalan iskelet ve zombilerin icabına bakıyordu.

 

3 saat süren savaşın ardından gücünü yitiren ölümsüzler ordusu bocalamaya başladı.

 

Savaş hala devam etse de Orkların galibiyeti kesin gözüküyordu.

 

“Uwaaa!”

 

Mapan heyecanla alkışlıyordu.

 

“Harika! Ölümsüzlerle Orkların savaşı! Uzun bekleyişe kesinlikle değiyor!”

 

Bu en iyi koltuktan izlenen harika bir sahneydi.

 

Ama Weed’in savaş öncesinden kalan gerginliği gram değişmemişti.

 

‘Aynı his. Ne zaman her şey yolunda gözükse bir şeyler yanlış gidiyor demektir!’

 

Weed durmaksızın yönergeler yağdırmaya devam ediyordu.

 

Savaşta yer alan Ork ve Karanlık Elfler yorulmuş, dinlenmek istiyorlardı.

 

Ağır yaralanan Orklar Weed’in bulunduğu komuta merkezine getiriliyordu.

 

“İlk yardım!”

 

*Paraaaaak!*

 

Weed gelenlere çılgınca bandaj uyguluyordu.

 

Orkların kanayan yaralarına bandajlamadan önce şifalı bitkiler uyguluyordu.

 

Onun bu büyüleyici tekniği -ki ileri düzey 3. Seviyeye ulaşmıştı- Orkların yaralarından akan kanı anında durduruyor ve hızlıca iyileştiriyordu.

 

Anında ölüme sebep olan yaralar dışında bu tekniği geniş bir yelpazede küçük büyük her türlü yara için kullanabiliyordu.

 

Weed tecrübe için avlanırken tüm vücudu bandajlanmış yaralarla dolu olurdu.

 

Manasını yenilemek için dinlenirken kasıtlı olarak darbe alırdı.

 

Savunma statını iyileştirmek zaman alan bir işti.

 

Bu sabır ve savunma statını yükseltmesini sağlıyordu.

 

Bunu yaparak sabır ve dayanıklılık statını güzelce yükseltmişti.

 

“Sağ ol. Chwiichwik!”

 

Weed Orkları uzunlamasına gruplar halinde dağıtmış, Ork savaşçıları arasındaki çekişmeyi önleyerek sorunları en aza indirgeyip kayıpları mümkün oldukça önlemişti.

 

Savaştan yorgun düşen Orklar dinlenebiliyor, Weed’in hazırladığı yemeklerden yiyip ihtiyaç halinde bandaj tedavisi görebiliyorlardı.

 

“İyileşmek için yemelisin. Savaşmak için ye. Chwichwiit!”


“Sağ ol. Karichwi!”

 

Yaralı Elflere de yemek veriliyordu..

 

Karanlık Elfler ot yemeye zaten alışkın olduklarından başka malzemelere ihtiyaç duymuyordu.

 

Et suyu çorba, et aşığı Orklar tarafından hüpletiliyordu.

 

Orklar parmaklarını çorbanın içine sokup karıştırıyorlardı.

 

Ama ne kadar bakarlarsa baksınlar yeterli et yoktu.

 

“Karichwi, Karichwi!”

“Bu ne çorbası Karichwi?”

“Bu terbiyeli et çorbası. Chwit.”

“Bu doğru. Chwichik!”

“Chwiik! Ama neden hiç et yok?”

 

Boş çorbanın içinde sadece çok az miktarda tavşan eti vardı.

 

Orklar çok fazla et tüketen bir milletti, ancak onlara bu istediklerini vermek mümkün değildi.

 

Orklar daha fazla yemek için yarışıyorlardı, bu sayede açlıklarını dindirebilirlerdi.

 

Ama Weed endişeli değildi.

 

Canavarlarla savaşırken birlikler için yemek pişirmişti. Ayrıca birlik liderleri çıkacak sorunların bazılarını önlüyorlardı.

 

Bandaj ve yemek işlerinin arasında bile Weed hala 10 ele ihtiyaç duyacak kadar meşguldü.

 

“Yetenek, Zihin Eli!”

 

Weed kıymetli yeteneğini aktive etti.

 

Zihin Eli başlangıçta kıymetsiz gözüken bir beceri olsa da Weed’in ellerinde bir hazineye dönüşüyordu.

 

Weed üçüncü elini yemek yapmak için kullanırken bandajlama hızını daha da artırmıştı.

 

Nihayet zombi, iskelet ve gulyabanilerin her biri mağlup edilmişti.

 

“Sonunda, ölümsüzler ordusu yok oldu!”

 

Ruh çağıranın ağzından galibiyet sözleri dökülse de Weed hala tetikteydi.

 

‘Bu kadar kolay bitmesinin imkanı yok!’

 

//Dn: Adam savaşçı bu çocuğun hislerine güvenin bazen sizi soymaya çalışsada iyi çocuktur

 

Liderlik, karizma ve savaşçı ruhu olmadan Orklar ve Karanlık Elfleri komuta etmesi mümkün değildi.

 

Bir durumu değerlendirmek için tüm savaş alanını hesap etmen gerekirdi. Gözlem yaparak zayıf noktaları, birliklerin nasıl konumlandırılması gerektiğini belirlemek kolaydı.

 

Weed’in emri altında, çeşitli zanaat yetenekleri Orklar ve Karanlık Elflerin gücüne güç katıyordu.

 

Ama Zorluk seviyesi Vampir Klanıyla kıyaslanınca daha kolaydı.

 

‘Bu böyle bitmeyecek.’

 

Weed bir emir daha verdi.

 

“Chwiik! Orklar, Karanlık Elfler, Kale duvarlarının arkasında toplanın. Sonraki savaş için hazırlanacağız.”

“Chwiik, chwiik! Savaş bitti!”

“Biz kazandık!”

 

Orklar kutlama yapmakla öyle meşguldü ki emirleri işitmiyorlardı.

 

Karanlık Elfler de aynı durumdaydı.

 

Orklar palalarını sallayarak kutlama yaparken, Karanlık Elfler kibirli bakışlarla suskunluklarını koruyorlardı.

 

Her Ork birliği bir Ork lordu tarafından komuta ediliyordu, ama onlar da zafer sarhoşluğundan nasiplerini almışlardı.

 

“Weed tebrikleri”

 

Mapan da sonuçtan memnundu.


Herkes rahatlamışken, Weed’in endişesi giderek artıyordu.

 

Bağırarak emirler yağdırmaya devam ediyordu.

 

“Herkes yerine dönsün! Chwichichichiwiiik!”

 

-------

Aslan kükremesi yeteneğini kullandınız.

 

Yetenek menzilindeki dost birliklerin morali %200 arttı.

 

Sersemlik durumlarının hepsi giderildi.

 

5 dakikalığına liderlik puanınız %220 arttı.

------

 

“Bunun bir emir olduğunu söyledi!”

“Sesi çok otoriter.”

“Hadi geri gidelim.”

 

Weed’in güçlü liderlik becerisi Ork ve Karanlık Elfleri yerlerine döndürmeyi başardı.

 

Liderlik puanınız yeterince yüksekse emirleriniz ilahi emir kadar kesin olabilirdi.

 

Bu sırada çukurdan canavarlarla dolu bir ölümsüzler ordusu daha çıkageldi.

 

Hasatçılar ellerinde büyük oraklar tutuyorlardı.

 

Ölüm perilerinin sesleri duyulabiliyordu!

 

Bandajlarla kaplı mumyalar!

 

Ve buna ek olarak Yuroki dağlarına daha fazla gulyabani ve ölümsüz hayvanlar gelmişti.

 

//Çn: Undead beast’i burada ölümsüz hayvanlar olarak çevirdim yaratık desem diğer ucubelerle karışabilirdi. Hayvan mezarlığı gibi düşünün hortlamış gergedan, kurt vs. …

 

“Kuekuekue.”

“İzin verin tüm canlıları öldürelim.”

“Siz yaşayanlar, hepinizi biçeceğiz!”

“Kiyaaak!”

 

Ölümsüzler şiddetli bir sürpriz saldırı ortaya koymuşlardı.

 

Bireysel olarak yetenekleri sorgulanabilir olsa da şu an gelen gulyabanilerin konumu eskisi gibi değildi. Bunlar zombi ve iskeletler gibi değildi, onların yerlerini iskelet savaşçılar dolduruyordu.

 

“İnanmıyorum!”

 

Mapan yeniden harap haldeydi.

 

Çukur yeni bir ölümsüzler ordusu daha kusuyordu sanki.

 

Aniden, saldırı gücü yüksek bir birlik çukurdan çıkagelmişti.

 

Devasa bir kalabalık çılgınca hücum ediyordu.

 

Buna kıyasla önceki savaş çocuk oyuncağıydı, bu ordu çok daha büyük bir dehşet saçıyordu.

 

Az önce kutlama yapan Karanlık Elfler ve Orklar için bu sert bir darbeydi.

 

Saatler sürse de önceki savaşı ezici üstünlükle kazanmışlardı.

 

Kafalarında bir şekilde bu duruma inanamıyorlardı.

 

Askerler bile kıt akıllılık göstermiş olsalar da kumandanları tetikteydi!

 

‘Weed’den bekleneceği gibi!’

 

Mapan samimi şekilde emeğini takdir ediyor ama Weed farklı düşünüyordu.

 

‘Şanslı piçler!’

 

Safları organize etmek için yeterli zaman bulamamıştı.

 

İlk baştan beri mesleği diğer oyuncular gibi rahatlayabileceği bir fırsat sunmamıştı ona.

 

Ay ışığı oymacısı olmanın zor bir iş olacağını, kolay bir hayat yaşayamayacağını biliyordu.

 

Kendisinin sanatsal bir yeteneği yoktu, bu yüzden heykel yaparken büyük heykeller yapmayı tercih ediyordu.

 

Ama onu örnek alarak başyapıtlar ortaya koyduğundan keşfedilip Seoyoon’un hedefi haline gelmekten kaçınmalıydı.

 

Hiç rahat bir hayat yaşayamamıştı, Weed bile bu kadar kolay kazanmanın gururunu hissediyordu. Güvenli bir bölgeye geçti, ordusunun hücumu sayesinde fazla bir hasar almamıştı.

 

“Orklar pozisyon alın!”

“Chwiik! Biliyoruz.”

 

Aslan kükreyişi sayesinde Weed’in emirleriyle Orklar saflarını düzeltti.

 

Orklar şu an defans formasyonunda savaşıyorlardı. Meşe ağacından yapılmış duvarların önünde konuşlanmışlardı.

 

“Öldürün!”

“Ölüm bizi ayırana dek!”

“Kkkiiieeehoooo!”

 

Ordunun diğer tarafında ise düşman saldırılarından tükenmiş, çığlıklar içinde bir grup daha vardı.

 

“Oh, bunu başaramam.”

“Çok zayıfız.”

“Onların arkadaşı olacağım. Yeter, ölmek istiyorum.”

 

Karanlık Elfler ağlamaya başlamıştı. Orklar içinde de palasını bırakıp pes etmek isteyenler vardı.

 

Rahipler Weed’in emirlerini bekliyorlardı.

 

“Kutsamalar hazırlamaya başlayın.”

“Evet! Anlaşıldı Weed-nim.”

 

Ruh çağıranlar Rosenheim Krallığı’ndaki Freya tapınağından gelen 50 rahiple birlikte çalışıyorlardı.

 

Şimdi Orkları kutsuyorlardı.

 

Üzerlerindeki umutsuzluk ve şaşkınlıktan kurtulmalarını sağlıyorlardı. Rahiplerin ilahileri onlara savaş azmini geri kazandırıyordu.

 

“Oh! Güzel Freya, tanrıçamız! Adaletli eliniz havada süzülüyor, lütfunuzun sonu yoktur. Enstrümanım size olan derin sevgimden çalıyor. Sonsuz sevgimiz ve size olan bağlılığımız asla değişmeyecek.”

 

Son görevde rahiplerin seviyeleri artmasa da statları bir miktar yükselmişti.

 

Ama söyledikleri ilahilerle Freya’nın katkılarını arttırıyorlardı.

 

Kilisenin ilahisi bir adamın Freya’ya olan bağlılığını ve sevgisini anlatıyordu.

 

İlahinin etkisiyle Ork ve Karanlık Elfler kendilerine gelip savaş için toparlanmaya başladılar.

 

Çevresel avantajı artırmak için surların önünde bir yükselti daha inşa etmişlerdi.

 

Şimdiye kadar Ork ve Karanlık Elfler savaşta açık ara favoriydiler.

 

Sürgün köylerinden toplanan insanların katkıları da az değildi. Demirciler gümüş ok ve palalar üretmişlerdi. Ve avcılar dağlara envaiçeşit tuzaklar hazırlamıştı.

 

Kale duvarlarının altında birbirini ezen gulyabani ve mumyalar ciddi hasarlar alıyorlardı.

 

“eehyo, hyohyo!”

 

Diğer yandan ölüm perileri ve diğer ruhsal yaratıklar doğrudan duvarların arkasına geçebiliyorlardı.

 

Bazıları Orkların bedenlerini ele geçiriyor, bazıları da havada süzülerek likit asit yağdırıyorlardı.

 

Yaklaşan çatışma iki taraf arasında büyük ölçekli yeni bir savaşa dönüşecekti.

 

O sırada Mapan Weed’i görebileceği bir kayanın üzerine çıkmıştı. Yuroki Dağları’nın en yüksek notasında, tüm savaş alanını görebileceği bir noktadaydı.

 

Burası komuta için en iyi yerdi.

 

Mapan biraz sakinleşmişti ama Weed hala her şeyiyle savaşa odaklanmış haldeydi.

 

‘Eğer Weed kadar hırslı olursan, hiçbir şey aşılması imkansız değildir.’

 

Ona olan inancı arttıkça Mapan daha büyük bir hayranlık ve inançla Weed’i izliyordu.

 

Weed gerçekten de buradan sakince Ork ve Karanlık Elf birliklerini komuta edebiliyordu. Bu kritik durumun ortasında bile, Orklar öldürülüp surlarda gedikler açılırken, Weed bunu umursamıyor gibiydi.

 

‘Ben ölürsem onların bir değeri kalmaz.’

 

Bencil Weed!

 

Weed’e göre Ork veya Karanlık Elflerin ölmesi önemli değildi.

 

Dahası Weed’in yüzündeki ciddiyet maskesi Ölümsüzlerden düşen ganimetin çalınması endişesiyle yok olmuştu.

 

Burnunun ucunda almayı arzuladığı binlerce eşya vardı.

 

Ön saflar savaşırken bu eşyaları toplamak konusunda kesinlikle tereddüt etmezdi.

 

Ama ön safların komutası, ganimet toplamaktan önce geliyordu.

 

Fakat maruz kaldıkları acı ve dehşet ölümler yüzünden Orklar ve Karanlık Elfler komuta edilmekle ilgilenmiyorlardı.

 

“Birliklerin moralini yükseltin.”

“Sağ kanadın desteğe ihtiyacı var!”

“İnsanlar, duvar tamamen düşmeden tamir edin!”

 “Orklar, gulyabani ve mumyaların icabına bakın ve Karanlık Elfler büyü ve elementleri kullanarak hayaletlerin icabına bakın.”

 

Weed sakin kalarak ve durumu dikkatle analiz ederek birliklerine kumandanlık etmeye devam ediyordu.

 

Ama Aslan Kükremesinin etkileri yok olunca emirlerinin etkisi de zayıflamıştı.

 

Bencil Ork lordları yüzünden Weed’in emirleri ya ağırdan alınıyor ya da göz ardı ediliyordu.

 

Sonuçta emirleri birazcık görmezden gelmek fazla zarar vermezdi.

 

Savaş alanını başarıyla yönetmek için bazı ayrıntıları göz ardı etmen gerekirdi.

 

Uzun sürecek bir savaş Orkların ve Karanlık Elflerin pillerinin bitmesine sebep olabilirdi.

 

Savaşa kumandanlık etmek, yemek hazırlamak, yaralıları tedavi etmek… Weed’in nefes alacak boşluğu yoktu.

 

Nefes nefese de olsa Weed emir yağdırmaya devam ediyordu.

 

“Orklar savaşa odaklanın! Karanlık Elfler! Hayaletler saldırıyor! Büyünüzü kullanın. Chwichwiik!”

 

Karanlık Elfler memnuniyetle büyülerini sergilediler.

 

“Alev Mızrağı!”

“Yangın Sağanağı!”

“Element Şoku!”

 

Duvarların üzerinden uçan ölüm perileri ve hayaletler, Karanlık Elflerin onlar için hazırladığı büyü sağanağıyla karşılaştılar.

 

Alev mızrakları, Uğursuz yangın Sağanakları, Element Şokları.

 

Orklardan daha soğukkanlı olan Karanlık Elfler, çılgınca büyüler ve elemental saldırılar kullanıyorlardı.

 

Bu büyü kesinlikle bir hayaletten geliyordu.

 

*RUMBLE!* THUMP THUMP THUMP*

 

Alevlere kapılan mumyalar öfkeyle duvarlara hücum etti ama Orklar inatla karşı koyuyorlardı.

 

Duvarların yüksekliği 10 metrenin üzerindeydi.

 

Doğup büyüdükleri dağlarda, Orklar ellerinde palaları, cesurca dikiliyordu. Ölümsüzlere durmaksızın hakaretler savuruyorlardı.

 

“Gel lan! Chwiik!”

“Chwichwiik! Sizi işe yaramaz piçler!”

“O bandajları yıkamayı düşünüyor musun? Hepiniz iğrençsiniz. Chwiiik!”

“Soylu Orklara karşı savaştığınızın farkında mısınız? Chwiiik!”

 

Orklar ve Karanlık Elfler basitçe birlikte çalışıyorlardı, savaşlarda etkili bir biçimde grup olarak hareket ediyorlardı.

 

Orduları tam olarak düşmüş olmasa da ölümsüzler yavaş yavaş eriyorlardı.

 

Orklar sur altında şaşırtıcı şekilde sıkı bir dövüş sergiliyorlardı.

 

Orkların yoldaşlarının bazıları boğulmuş gibiydiler.

 

“Chwichit, ne yapıyorsunuz?”

“Ölüm. Yolun sonu. Hayatın sonu. İnsanlar, sonsuz yaşama giden yolu size göstereceğim!”

 

Bu Orkların her biri hayaletler tarafından ele geçirilmişti.

 

Kuklaların bedenleri saf beyaza dönmüştü ve bedenlerinin her bölümünden zehir sızıyordu.

 

Aniden bu ele geçirilmiş Orklar surların içinden diğer Orklara saldırmaya başlayınca da savaş iyice karıştı.

 

Mumyalar bir yana artık az öncesine kadar yoldaş olanlarla da savaşmak gerekiyordu. Çünkü ön duvarlar savunmasız kalmış ve birçoğu ele geçirilmeye başlamıştı.

 

Weed durumu gözlüyordu.

 

“Özgür olan Orklar, silahlarınızı kaldırıp saldırın!”

 

Ele geçirilmiş Orklar ellerindeki palaları düşürdüler.

 

Gümüş kaplı silahlar Ölümsüzler için ölümcüldü.

 

Ellerindeki silahları atan ele geçirilmiş olanlar, hala aklı başında olanların lincine uğradılar.

 

Bu ele geçirilmişlerden surları işgal edenler ise Karanlık Elflerin büyüleriyle yüzleşmek durumunda kaldı.

 

Alevler duvarları eritirken, devasa buz blokları da kafalarına yağıyordu.

 

Fiziksel bedeni olmayan hayaletler bu saldırılardan etkilenmiyordu.

 

Hayaletler, Orklar ve Karanlık Elfler!

 

Weed şehrin savunmasında aktif olarak yer alıyordu.

 

Düşman birlikleri daha güçlü olduğundan bu stratejik bir geri çekilmeydi.

 

Düşmanın özellikle savunma gücü yüksekti ama Ork savaşçı ve dövüşçüleri, düşmanın zayıflığını arama görevini üstlenmişlerdi.

 

Azar azar, duvarlar arasında süren savaş, düşman saflarının kırılmasıyla devam etti.

 

Weed’i iş üstünde gördükçe Mapan onu övüp yüceltmeye devam ediyordu.

 

“Weed inanılmaz.”

 

Tekrar, galip gelebilmek için Weed’in sözünü dinlemeleri gerekmişti.

 

Weed savaş sırasında ölümsüzlere karşı çeşitli yönlerden etkili bir komuta sergilemişti.

 

Bir gözü tüm savaş alanının üstündeyken, harika kararlar verebiliyordu. Mapan Weed’in duygu kontrolünün kusursuz olduğunu düşünüyordu.

 

Ama gerçekte durum biraz daha farklıydı.

 

Her ne kadar aynı yere çıkıyor olsa da Mapan'ın hissettikleriyle gerçek arasındaki fark büyüktü.

 

Cennetle yer yüzü arasındaki farkla kıyaslanabilecek kadar hem de.

 

Weed daha önce sayısız ölümsüzle çarpışmıştı ve tecrübesi hayli engindi. Aslında hasar alan yalnızca ölümsüzler tarafıydı.

 

Savaşların çoğunda, sağlık savaşmak acı verici hale gelene kadar düşmeye devam ederdi.

 

Eğer düşman sayısını doğru hesap edemezsen, kazanmak imkansız hale gelebilirdi.

 

Orkların ve ölümsüzlerin davranışlarına bakarak, hangi tarafın dezavantajlı olduğuna dair bir fikir edinilebilirdi.

 

Bu çok fazla dırdır etmesine sebep oluyordu!

 

Seni aptal, mankafa, kaldırın kıçınızı! Chwiik. Chwiiik chwichwiiik chwichiiik! Acele edin, mümkün olduğu kadar hızlı! Chwichwichwiik! Yoldaşlarınız ölüyor. Acele edin, düzeltin halinizi, hadi hadi hadi. Chwichwiik. Ve Karanlık Elfler, gözleriniz niye kapalı? Uyuyor musunuz? Çoktan yoruldunuz mu? Siz de Orklar gibisiniz, daha iyisini yapamaz mısınız ha? Bu zayıf vücutlarla ne yapabilirsiniz ki? Chwichwichwiiit! Neden kurtarılmak için yalvarmıyorsunuz? Chwiick!”

 

Bağırıp çağırıp küfürler yağdırmadan böyle birlikleri yönetmek mümkün değildi.

 

Bu yüzden Weed Orklara emir verirken bağırıp çağırıyor, sövüyordu. Ama aslında bu stratejik bir hareketti. Ölümsüzler Ordusunun morali yükseliyordu, ama bu bir hataydı. Weed planını uygulamaya koymak için hazırdı.

 

Ölümsüzlerin zayıf bırakılan girişten kolayca girmelerine kasıtlı olarak izin verilmişti. Dost birlikler ölümsüzleri üç taraftan kıskaca almıştı.

 

“Chwit! Düşmanlara ölüm!”

 

“Chwiik! Ben Porchi onlarla ilgilenecek.”

 

Ork dövüşçü ve savaşçıları düşman birliklerinin üzerine hücum etti. Duvarları aşmayı başardığını sanan ölümsüzler şimdi tamamen çevrildikleri bir durumla karşılaşıyorlardı.

 

Weed’in gözleri parlamaya başladı.

 

“Ork birlikleri saldırın! Ölümsüzleri yeryüzünden silin, kaçmalarına izin vermeyin!”

 

Bazı surlar ölümsüzler tarafından ele geçirildiğinden, bu bir fırsattı.

 

Sadece bu da değil. Emir vermek için Aslan Kükreyişi becerisini kullanmıştı.

 

Bu emirleri izlemeye devam ederken, Mapan saygısını da tazeliyordu.

 

‘Anlıyorum, bazen savaştan kaçmak da bir taktik.’

 

Duruma göre esnek taktikler uygulayabilmek!

 

Planlaması kolay olsa da planlar arasındaki geçişleri uygulamaya gelince işler karışırdı.

 

Zafer için aceleci olmamak gerekti. Düşmanı zorlanmadan alt edebileceğin bir durum yaratmak pek mümkün değildi.

 

‘Evet bu Weed.’

 

Weed görüş alanını genişletti ve kaçmakta olan bir grup Ork fark etti. Bir grup ölümsüz de onları yakından takip ediyordu.

 

“Whew, nasıl unutulur.”

 

Savaş sırasında, şifalı bitkilerin yetiştiği bir bölge keşfedilmişti. Bitkilerin bir çoğu sarı yapraklıydı.

 

Kırmızı yapraklı bitkiler sağlığı iyileştirmeye yarıyor ve yeşil yapraklı olanlar mana konusunda yardım sağlıyorlardı. Aslında çoğu bitki bu şablona oturuyordu.

 

Ama siyah, beyaz, mor ve sarı renkli yaprakları olan bitkiler de vardı. Siyahlar kara büyü için kullanılıyor, beyaz olanlar ise büyücülerin işine yarıyordu. Morlar zehir üretmek için kullanılıyordu.

 

Versailles Kıtasına ilk yerleşen oyunculardan sadece birkaçı, acil durum için sakladıkları sarı bitkileri tüketmeyi denemişti.

 

Derken bir gün, yayınlardan birinde bu bitkilerin ne işe yaradığını açıkladılar.

 

Sarı yapraklı bitkiler dayanıklılığı artırmaya yarıyordu!

 

O günden sonra insanlar bu bitkileri de toplamaya başladı. Köklerinden sökülen bu bitkiler gitgide değerleniyordu.

 

Bu bitkiler en pahalı bitkiler haline gelmişlerdi!

 

Tüm Versailles Kıtası’nda sarı yapraklı bu şifalı bitkiler adeta yok olmuştu. Tohumları tamamen tükenmişti.

 

O zamandan beri sarı bitkilerden bulmak çok zorlaşmıştı ama burada bu bitkilerden oluşan bir küme mevcuttu.

 

Plan değişmişti, savaş sırasında bu değerli bitkiler toplanmalıydı.

 

Sırf bu bitkileri toplama uğruna orduyu geri çekmişti.

 

Bunca kafa ütüleme ve taktiksel emirlerin hepsi bencil istekler uğruna yapılıyordu!

 

Her ne kadar Orklar ve Karanlık Elflerin durumu kötüleşse de bu hala Weed’e dokunmuyordu.

 

‘Ah benim kör talihim! Bunun sonu yok.’

 

***

 

Pale ve grubu, Jinn Gölü’nün yeraltı zindanlarında balık yakalamaya uğraşıyorlardı.

 

Lanet olasıca balıklar.

 

Balıklar o fırıldak gibi dönen gözleriyle Pale ile göz göze geliyorlar, ama Pale onları avlayamadan tüyüveriyorlardı. Zephyr oltasıyla avlanırken, Maylon ve Pale de oklarını kullanarak avlanmaya çabalıyorlardı.

 

Pale, Surka, Irene, Romuna, Hwaryeong, Zephyr, Maylon. Yedili bir grup olarak çalışıp birlikte avlanıyorlardı. Gruptaki herkesin seviyesi epeyce yükselmiş, 270 ila 280 arasında değişiyordu.

 

Sessizce, tecrübe kasmaya ara vermiş dinleniyorlardı. Şu an sadece akıntının sürüklediği balıklar vardı.

 

Romuna birden sessizliğini bozdu.

 

“Aaaah! Ruh çağıran olmak mümkün olacak.”

 

Bir süredir ruh çağıran olabilmek için bekliyordu. Her ne kadar görkemli alev büyülerini öğreniyor olsa da bunun kendine tam olarak uymadığını düşünüyordu.

 

Savaşlarda mana tüketimi çok yüksekti, bu yüzden ancak uzun bir dinlenmenin ardından kısacık bir süre savaşın tadını çıkarabiliyordu.

 

Kıyaslanınca, ruh çağıran olduğunda mola ihtiyacı neredeyse hiç olmayacaktı! Birkaç zayıf saldırı büyüsü ve ölümsüz hizmetkârlarıyla rahatça dövüşebilirdi.

 

Büyücü olarak en güzel hayallerinden biri de ruh çağıran olarak sayısız ölümsüz ordusuna hükmetmekti.

 

Rüyalarında sayısız ölümsüzü topraktan kaldırarak bir şehri yerle bir ediyordu!

 

Tabi bunu yapabilmek için seviyesini epey yükseltmesi gerekecekti ama Romuna kolay kolay pes etmeyecekti.

 

Gizemli ve eğlenceli bir hayal.

 

Meslek olarak büyücülüğü seçenlerin başlıca sebepleri.

 

“Haaaaa.”

 

Romuna derin bir iç çekti.

 

Son dönemde Maylon, Kraliyet Yolu yayınlarından dolayı o kadar yoğundu ki oyuna gelip onlarla fazla vakit geçiremiyordu.

 

Ama onunla konuşmanın başka yolları vardı tabi.

 

Romuna her zamanki gibi şikayet ediyordu.

 

“Çok sıkıcı. Weed-nim ne zaman gelecek acaba? Element Gölü’nde avlanmak her zaman biraz sıkıcıydı. Bolca tecrübe kazanıyor olsak da…”

 

“Evet. Uzun zamandır yok.”

 

Neler olduğunu merak ediyorlardı.

 

Issız Diyarlara bir görev için gittiğini biliyorlardı.

 

Mapan’a göre görevi başarıyla tamamlamıştı. Ama hala Rosenheim’a geri dönmemişti.

 

“Weed olmayınca çok sıkıcı.”

 

Ne yaparsanız yapın, işin içinde Weed olunca heyecanlı hale geliyordu. Piramitleri büyük hevesle inşa etmişler, ön saflarda birlikte savaşmışlardı. Ciddi bir şeyler yapmanın gerilim ve heyecanı insanın damağında başarının tadını bırakıyordu. Weed’i zanaatını sergilerken izlemenin zevki de bir başkaydı.

 

“Garip, Mapanla son günlerde hiç konuşmadık… Bize bir mesaj bile göndermedi.”

 

Aklına esince Pale hemen Mapan’a bir fısıltı gönderdi.

 

-Ben Pale. Neler yapıyorsun?

 

Birkaç dakika geçti, geçmedi, Mapan hızlıca yanıt verdi.

 

-Buyur? Bana mı mesaj attın? Evet, evet, evet! Bir şey mi soracaktın?

 

-Ben Pale. Sadece neler yaptığını merak etmiştim.

 

-Ah evet. İyiyim teşekkürler.

 

Normalde arkadaş canlısı ve konuşkan olan Mapan dikkati başka yerde, zorla konuşuyor gibiydi.

 

-Müsait misin şu an?

 

-Evet evet, konuşabiliriz.

 

Pale kafası bir yana yatmış hafif şaşkındı ama konuşmaya devam etti.

 

-Şehirde neler yapıyorsun? Sıkıldıysan diye partiye davet etmek istemiştim. Senin de seviye kasman lazım sonuçta.

 

-Değil, değil. Bir iş yapmıyorum şu an… Kkkuuuueeeeg!

 

Az önce çıkardığı ses boğazlanan bir domuzdan çıkmış gibiydi!

 

Uzunca bir süre Mapan yeni bir mesaj göndermedi.

 

-Şimdilik bitti. Hortlağın teki bir grup Orku büyüleyince şaşkınlıktan cevap veremedim.

 

-Efendim? Hortlak mı?

 

-Kyaah! Savaş gerçekten inanılmaz.

 

Pale kafasını salladı. Mapan’ın neden bahsettiğini anlayamıyordu.

 

-Hortlaklar mı, savaş mı? Şu an neden bahsediyorsun?

 

-Demek istediğim şu an Weed’in yanındayım!

 

-Weed’le birlikte mi? Ne zaman buluştunuz?

 

-Birkaç gün önce. Aslında bir müşteri için mal taşıdığımızı sanıyordum. Kyaaa! Üzgünüm az önce Orklar bir suru ele geçirdiler de. İnanılmaz… Her neyse şu an Weed’in savaşındayım.

 

-Savaş?

 

-Savaş! Hem de Yuroki Dağlarında!

 

-O da ne? Yuroki Dağları neresi?

 

-Şu an Issız Diyarlarda Weed-nim’in savaşını izliyorum.

 

-Orkla’dan kastın ne peki?

 

-Orklar! Orklar dedim! Şeref Listesi’ndeki meşhur çirkin Ork! O Weed-nim’miş!

 

-Keeeeek!

 

Pale saçından tırnağına kadar, her yerinden ürpermişti.

 

Weed B seviye bir görev için ayrılıp Issız Diyarlara gittiğinde hiç soru sormamışlardı.


Merak etmişlerdi ama zor bir görevin ayrıntılarını istemek kaba olabileceğinden çekinmişlerdi.

 

Önce Ruh çağıranlarla savaşmıştı ve şimdi de Ölümsüzler Ordusuyla savaşıyordu!

 

Pale bu yeni bilgiyi derhal gruptakilerle paylaşınca hepsi heyecandan yerlerinden fırladı.

 

“Ne dedin?”


“Weed, o Ork mu?”

 

“Weed bir oymacı, bu görevi nasıl yapabilir ki?”

 

Karanlık zindanlarda avlanmaya odaklanan grup son dedikodulardan az öncesine kadar habersizdi.

 

“Neresi olduğunu öğrendiğinde sormalısın!”

 

-Ee nasıl gidiyor? Orklarla Karanlık Elfler Weed’i dinliyor mu? Ork Lordu Gulchi, en yakışıklı ve güçlü gözükeniydi.

 

Surka ve Hwaryeong sorular yağdırmaya başladılar, soğuk ve alaycı Romuna da onlara katıldı.

 

“Ruh çağıran! Bu daha önceki ruh çağıran görevi mi?”

 

Ruh çağıran uzmanlığının oyuna dahil olması büyücüler için hayati önem taşıyordu.

 

Romuna’nın heyecanla soruları birbiri ardına dizmesi şaşırtıcı değildi.

 

Herkes rüzgar hızında konuşuyor ama Pale hiçbirine dikkatini vermiyordu.

 

Partidekilerin ne konuştuklarını görmezden gelerek Mapan’a sorular sormaya devam etti.

 

-Ölümsüzlere karşı savaş nasıl?

 

-Zombiler yanıyor; Hayaletlerle olan savaş bitmek üzere. Çoktan 10 saat oldu. Sıra dışı bir savaş! Böyle bir savaşı görmeyi hayal dahi etmezdim. Buraya geldiğime kesinlikle değdi.

 

-Savaş bitmeye yaklaştı mı?

 

-Evet. Bence Weed’in komutasıyla Ork ordusu kesin kazanır. Ama kesin bir şey diyemiyorum. Weed’in yüz ifadesi çok keyifsiz.

 

-Neden?

 

-Bilmiyorum. Ama ifadesi cidden çok sert. Teknik olarak bir iki saate son düşmanı da öldürüp savaşı sona erdirecekler.

 

Hikayeyi buraya kadar dinleyen Pale’ın içinde savaşı kendi gözleriyle görme isteği depreşti. O sırada Romuna’nın tırnaklarını koluna batırıp onunla konuştuğunu fark etti.

 

“Pale, gidelim!”

 

“Biz?”

 

“Evet, hatta zamanında yetişebilmek için at bile kiralayabiliriz.”

 

Atla bile oraya gitmek birkaç gün sürecekti, hatta atlar yorulacağından kişi başı birden fazla at almaları gerekliydi. Ama Pale ve diğerlerinin içinde tarifsiz bir heyecan vardı.

 

“Evet hadi gidelim!”

 

“Orkları göreceğiz!”

 

“Wooohooo! Hadi gidelim!”

 

***


“Klkkiiiiiiieeeeeheeeeehoohooohyooooohooooo!”

 

Nihayet ölüm perisinin iniltisi ölümsüzler ordusunun imhasını haber veriyordu.  Duvarın üçü yok edilmiş ve 230 bin Ork hayatını kaybetmişti.

 

Orklar savaşmakla meşgullerdi ve bu gerçekten oldukça uzun sürmüştü. Weed savaş sırasında Orklara dinlenmeleri için vakit veriyordu. Can yenilenmesi ve dayanıklılıklarının tükenmesi fiziksel güçlerinin kalmaması anlamına gelebilirdi.

 

Karanlık Elfler de manalarını yenilemek için meditasyon yapıyorlardı.

 

Ordunun durumunu mümkün oldukça toparlamaları gerekiyordu.

 

Son savaşın üzerinden epey zaman geçince Orklar ve Karanlık Elfler kendilerine gelmeye başlamışlardı.

 

Beceriksiz kumandanlar önceden hazırladıkları planları uygulamaya koyup dost birliklerin gücüne bel bağlarlardı. Bu kazanmak için izlenebilecek en basit yoldu.

 

Ama Weed söz konusu olunca işler değişiyordu. Orklar enerjilerini tüketen uzun mücadeleler de dahil birçok zorlukla karşılaşmışlardı. Dost birliklerin yeterince dinlenebilmesi önemli bir meseleydi.

 

Weed üzerindeki gerginliği henüz atabilmiş değildi.

 

‘Şimdiye kadar işler pek zor değildi.’

 

Kabiliyetleri daha zayıf biri orduyu yönetiyor olsa Orkların üçte biri çoktan yok olmuş olurdu. Bu neyle karşılaşacağınızdan emin olamayacağınız türden bir savaştı.

 

Ölen Orkların sayısı arttıkça savaş, Ölümsüzler Ordusu’nun lehine kayıyordu.

 

Surlar savunmada büyük rol oynuyordu. Bu surlar olmasa Karanlık Elfler büyülerini rahatça kullanamazlardı.

 

Gerçi mumyalar ve surlara verdikleri hasar ve hayaletlerin ele geçirdikleri bedenler yüzünden onlar da karmaşanın içindeydiler.

 

O sırada Weed kafasının içinde dolaşan fikirden kurtulamıyordu.

 

‘Eğer görev bu kadar kolay biterse sıçarım. Hiçbir halt kazanamam ve doğru düzgün bir ganimet de elde edemem.’

 

Oyuncular zorlu görevlerden bir şeyler elde etmek için şanslarına güvenemezlerdi. Bir oyuncu büyük ödüle ulaşabilmek için acı çekmeliydi.

 

Zemin bir klasik, başyapıt veya daha iyi bir heykel yapabilmek için fazla sert ve kıraçtı.

 

Weed daha güçlü düşmanların çıkagelmesini bekliyordu.

 

“Ölümcül bir aura. Yang’sız bir Ying. Haydi,chwiit. Onlara ölümün gerçek anlamını öğreteceğim, yaşayanların gerçek gücünü! Korku ve çaresizliğin gerçek anlamını!”

 

-----

Aslan Kükreyişi yeteneğini kullandınız.

 

Etki alanındaki dost birliklerin morali %200 arttırıldı.

 

Sersemlik durumları giderildi.

 

5 dakikalığına liderlik puanınız %220 arttırıldı.

-----

 

Kükreyişi sertti.

 

Yüksek bir kayalıkta dikilmiş, savaş alanına tepeden bakıyordu. Kolları genişçe açılmış, kükreyişini tamamlıyordu.

 

Kükreyişi dağlarda ve vadilerde yankılandı. Ürküp tünedikleri ağaçlardan havalanan kuşlar gerilerinde süzülerek yere inen tüyler bıraktı.

 

“Cheuwaaa! Yawaaaa!”

 

Orklar onu takip ederek yeri titretene kadar palalarıyla dövdüler. Weed’le başlayıp Orktan Orka sıçrayan devasa bir öfke haline geldi.

 

Karanlık Elfler de kendi şarkılarını söylüyorlardı.

 

Hosram, Becker, Dale ve Buren, ve Rosenheim Krallığı’nın askerleri, kılıçlarını çekip bu senfoniye eşlik ettiler.

 

Sonrasında…

 

Bir süredir sakin olan çukurdan daha fazla ölümsüz yaratık çıkmaya başladı.

 

Büyük, iri gövdeleriyle iskelet şövalyeler!

 

Yuroki Dağlarının devasa yaratıkları!

 

Farklı ülkelerden gelen kutsanmış paladinler zırhlarını giymiş ve kılıçlarını kuşanmıştı. Geçmişte ölümsüzler ordusunu durdurmak için mücadele vermişlerdi, her ne kadar artık ölümsüz olarak yeniden dirilseler de... Devasa yaratıklar savaş alanını doldururken, diğer güçlü yaratıklar da kendi kendilerine geziniyordu.

 

Orklar dağların yeniden dirilen yaratıklarını halledebilirdi.

 

Weed savaş tecrübelerinden onların ne kadar güçlü olduğunu biliyordu.

 

Bir tekini halletmek için 100 Orkun seferber olması gerekirdi.

 

Şimdi bu sıra dışı ölümsüzlerin icabına bakmak daha zor olabilirdi.

 

On bin antik ölümsüz savaşçı ve beş bin devasa yaratık!

 

Ölümsüzlerin yayılışı burada durmayacak gibiydi.

 

Cadılar devasa gergedanları sürüyordu.

 

Geçmişte Barr Khan kıtayı ölüm diyarına çevirmek istediğinde, Bu cadılar Ölümsüzler ordusunun kıymetli bekçileriydi.

 

Kara büyüyle donanmış cadılar çeşitli iksir ve lanetler üretebiliyorlardı.

 

Cadı sayısı üç bini buluyordu!

 

Sözcüklerin tetikleyici unsur olabileceği söylenirdi.

 

Onlar beklerken Weed, sahneye çıkıp ordusuna ilerleme emri verdi.

 

*Rumble!*

 

Gergedanlar yürürken yer sallanıyordu. Önlerine gelen devasa ağaçları un ufak ediyorlardı. Devasa yaratıklar ve Ölümsüzler sayılamayacak kadar fazlaydı. Liç Shire’in gerçek, elit ordusuydu bu!

 

İyi okumalar. Lütfen yorum yapmayı unutmayın

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44316 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr