Bölüm 0: Küçük Kız

avatar
160 0

Korkunun Hükmü Ebedidir - Bölüm 0: Küçük Kız


 Küçük kızın teki, karanlık ormanın içinde koşuyordu. Giydiği paçavra parçasına alçak bir dal takıldı. Küçük kız endişleyle paçavrasını daldan kurtarmaya çalıştı. Ama eli ayağı birbirine dolanmıştı. Arkasındaki ürkünç seslerin yükselmesi kalbinin daha hızlı atmasına sebep oluyordu. Arkasına bakmaya korkuyordu. Korktuğu şey belki karanlıktan ona doğru ilerleyen şeylerdi belki de karanlığın ta kendisi.

 Ay, bulutların arasında kaybolmuştu. Gökyüzü yıldızsızdı. Ormanda sadece ağaçların ve çalıların silüetleri seçilebiliyordu. Bundan dolayı kız kıyafetini kurtarmakta bir hayli zorlanmıştı ama sonunda başarmıştı. Hafif eğimli ormanda yokuş aşağı gitmeye devam etti.

 Ağaçların topraktan çıkmış kökleri ile büyük taşların üzerinden atlıyor, çalıların dikenli dallarından kaçınmaya çalışıyordu. Hızlı hızlı aldığı nefesler buhar şekline bürünüp havada kayboluyordu. Fakat ne yaparsa yapsın sadece küçük bir kız kadar hızlıydı. Arkasındaki seslerin giderek yaklaştığını, hırıltı ve inlemelerin giderek netleştiğini duyabiliyordu. Hissettiği korku ve heyecan gözlerinin dolmasına neden oldu. Gözleri buğulanırken eliyle gözlerini sildi. Sanki kalbi boğazında atıyordu. Nabzının şakaklarını nasıl titrettiğini hissedebiliyordu.

Eğim giderek artmaya başlarken artık daha büyük adımlarla ilerliyordu küçük kız. Arkasındaki sesler hâlâ kesilmemişti. Hatta tam tersine giderek daha da netleşmiş, vahşileşmişti. Köpek havlamasına benziyordu. Kuduz bir köpeğin havlamasına. 

Küçük ilerlemeye devam ederken sesler bıçak gibi kesildi. Saniyeler sonra tamamen kesilmediklerini anlasa da oldukça azalmışlardı. Ürkünç havlamalar yerini genizden gelen hırlamalara bırakmıştı. İçinden bir ses güvende olmadığı sayıklayıp duruyordu, ona uyarak devam etti koşmaya. Ama bu sefer omuzlarının üzerinde kısa bir bakış attı arkasına. Küçük kızın kahverengi gözleri titredi. Yüreğini oracıkta koyuverecekmiş gibi oldu. 

Arkasında iki tane kurt benzeri yaratık seçebildi. Ama kurt da değillerdi. Kürklerinin rengi beyaz olacaktı ki bu karanlıkta nispeten seçebiliyordu. Başlarının yanından çıkan tek boynuzun renginin ne olduğunu bilmiyordu. Tek bildiği koyu renkte olmasıydı. Kurtların gözleri ve çevreleri ise dipsiz bir kuyu gibi kapkaranlıktı. 

Fakat onu en çok korkutan şey, vücutlarının yarısının yenmiş olmasıydı. Kurtların kaburga kemiklerinin yarısı dışarıdaydı ve tüm bu loş ortama rağmen üzerlerindeki taze kan ışıldıyordu. 

Aklı bunu anlamdıramadı. Yarısı yenmiş ölmek üzere olan ya da ölmüş bir kurt nasıl bu kadar hızlı koşabilirdi? Nefes alması bile başlı başına bir soru işaretiydi. 

Küçük kız önüne döndüğünde kulaklarını acıtan bir kükreme duydu. Sonra bunu itiş kakış sesleri, kesik çıkan havlamalar ve adını bilmediği nice korkutucu ses takip etti. Sanırsa iki kurt birbirleriyle kavgaya tutuşmuştu. Ama bunu doğrulamak için tekrar arkasına bakmaya cesaret edemedi. 

Biraz daha ilerledikten sonra durdu. Nefesi yetmemeye başladı. Kaburgaların arası ve kalbi her nefes aldığında acıyordu. Gücünün sonuna dayanmıştı artık. Zaten kendi yavaşlamasa bile yavaşlayacaktı. Zira önünde bir engel durduğunu yeni fark etmişti. 

Bulutlar Ay'ın önünden çekilmişti. Yine de etraf karanlığından pek bir şey kaybetmemişti.  Küçük kız önündekine baktı. Birkaç koca kaya birbirine üzerine devrilmiş, büyük bir ağacı kökten yere sermişti. Ne yapacağını bilemezken gözlerinin yandığını hissetti. Gözleri yaşarırken büyük ağacın gövdesinden boydan boya yürümeye başladı. Belki ilerlemek için bir şey bulabilirdi. 

Küçük, kurumaya başlamış olan dalların üzerine basıp ses çıkartıyordu. Etraftaki tek ses dalların kırılışı ve küçük kızın sümüklü burnunu çekme sesiydi. 

Birkaç dakika sonra aradığı şeyi bulmuştu.  Kayalar ağacı düştüğü yerden biraz ileri itelemişti ve birbirlerinin üzerine düştükleri için yerle aralarında ufak bir açıklık oluşmasına neden olmuşlardı. Bu açıklık çok dardı ama küçük kızın girebileceği bir boyuttaydı. Küçüğün gözleri parladı ve sevinç içerisinde burnundaki sümüğü çekti. Hızlıca küçük boşluktan içeri girdi. Kayalar ve ağacın öbür tarafına ulaştığında sakince bir nefes aldı. Artık kurulmuştu. Belki de dinlenmeliydi. Ama bunun için ilk önce dinlenecek bir yer bulmalıydı. 

İlerlemek için ilk adımını atacak ki hemen arkasındaki çığlık, yerinden zıplamasına neden oldu. Refleks olarak kesik bir ses çıkarıp arkasına döndü. Az önceki çıktığı boşluğa bir kurt kafasını sokmuştu ve oradan içeri girmeye çalışıyordu. Fakat o boşluk, kurtu bedeni için çok küçüktü. Hayvan buna rağmen pes etmeden çabalıyordu. Durmadan havlıyor, hırlıyor, ağzının kenarından kanlı salyalar köpürerek dışarı çıkıyordu. Kız artık daha net görebiliyoruz kurdu. Gözlerini akı dahil siyahtı gözleri. Göz çevrelerine de siyah bir sıvı yayılmıştı. 

Küçük, ne yapacağını bilmiyordu. Kafese konulmuş avcısının önünde duran av gibiydi. Onu kurtla ayrı tutan bir engel vardı. Bu da içinin garip bir rahatlama ile kaplanmasına sebep olmuştu. Yani kurt istese de ulaşamazdı ona. Şimdilik. 

Arkasına dönüp kaçsa mıydı? Ya kurt bu boşluktan geçmeyi başarır mıydı? En iyisi boşluğu kapatacak bir şey bulmaktı. Hızlıca ihtiyacını görebilecek bir şey aradı. Kısa bir süre bulmuştu. Bu neredeyse boşluk kadar bir taştı. Taşı iki eliyle kavrayıp kaldırmaya çalıştı. Fakat çok ağırdı. Yerinden bile kıpırdatamadı.

Bu sırada kurt, onun kaçmamasına öfkelenir gibi daha hızlı hareket etmeye başladı. Bu küçük kızı daha da korkuttu. Artık taşı tekrar denese bile ellerinin titremesinden ya ayaklarına düşürürdü ya da hiç kaldıramazdı. 

En iyisinin kaçmak olduğuna karar verince birkaç adım geri geri gitti. Kurtun orada kaldığına emin olmak istiyordu. Ama o geri geri giderken kayaların arkasında farklı bir ses duydu. Bu seferki bir çığlıktı. Öncekinden daha tiz ve kulak acıtı bir çığlık. 

Kız kulaklarını elleriyle kapattı. Tiz çığlığın arkasında kibritin yakılmasında çıkan ses gibi bir şey duydu. Sonra kayanın arkası bir anda aydınlandı. Ağaçlar, çalılar ve toprak renklerine kavuşmuştu. Sanki birisi orada kamp ateşi yakmıştı. Bu sırada beyaz kürklü kurt geri geri giderek kafasını boşluktan çıkardı. Kayaların arkasında  

kurdun tehditkar hırlamasını duydu. Sonra az önceki tiz çığlığa benzer bir çığlık daha duydu. Gitme vaktinin geçip gittiğini anlayan küçük, arkasını döndü ve hızlıca uzaklaşmaya başladı. Yolun bu kısmında eğim biraz azalıyordu, ilerlemek kolaydı. Yaklaşık on dakika sonra kayaların olduğu yerde gerçekleşen patlama yeri salladı. Kız son bir kez arkasına dönüp ne olduğuna baktı. Havai fişek gösterisi gibiyidi. Gökyüzünde parlak renkli kıvılcımlar uçuşuyordu. Burada kalıp bu parıltıları izlemek istedi ama bu ormanda sadece iki tane kurt olmayacağını biliyordu. Yorgunluğunu ise yeni yeni hissetmeye başlamıştı üzerinde. Gözleri ağır ağır kapanırken dinlenmek için güvenli bir yer aramaya başladı. Ne kadar güvenli olacaktı orası tartışılırdı tabii… 

Ormandaki günleri böyle geçti küçük kızın. Çoğu zaman kaçtı, bazen saklandı. Ağaca tırmanıp meyvelerini yedi fakat yere inmek için bazen bütün bir gününü harcadı. Meyve bulamayınca ağacın yapraklarını koparıp onları çiğnedi. Midesi bulandığı ve canı yandığı için ağlanıp sızladı. Yüzlerce metre yürüdü. Bir bataklığın içinden geçti. Ölü bir sürü hayvan gördü -kimisi hala yürüyordu.- Nereye gittiğini, ne yaptığını bilmiyordu. Sadece ilerliyordu. Ta ki ormandan çıkıp bir kasaba girişine varana dek… 

[Düzenlenmedi]







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44788 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr