Bölüm 382: Miras Bağlantısı

avatar
14195 36

King of Gods - Bölüm 382: Miras Bağlantısı


Çeviri:RassNt  Düzenleme:Berkay Lamba

  Peng!   Zhao Feng’in biraz önceki hızı o kadar yüksekti ki bazı Gerçek Lord Dereceler bile onun hamlesini görememişti.   Tanrıça Bing Wei şaşkındı.   Gökyüzü Taş Heykelinin zihinsel enerji arzusu son derece güçlüydü ve sahibi düşmüş olsa da arzu kalıntısı yine de Zhao Feng’e gizemli bir güç bahşetmişti.   Taş heykellerden her biri bir miti, bir masalı, bir efsaneyi temsil ediyordu.   Onların arasında düzinelerce metreden üç yüz metreye kadar farklı düzeyler vardı.   En uzun heykeller Gökyüzü Taş Heykelleriydi ve neredeyse bin metreye yakınlardı. Eğer sahipleri hayatta olsaydı onların güçleri akıl almaz düzeylerde olacaktı. Onlar düşmüş olsalar bile hala uzay ve zaman akışı boyunca miraslarını bırakmışlardı.   Zhao Feng’in şekillendirdiği figür hiç şüphesiz en güçlülerden biriydi.   Zhao Feng’in arkasındaki siyah pullu, şeytan benzeri devasa gölge figür diğer figürleri titretmişti.   Örneğin Tanrıça Bing Wei’nin buz tanrıçası figürü sarsılmaya devam ediyordu ve Tanrıça Bing Wei onun gücünü sınırlı miktarda kullanabiliyordu.   “Saçmalık, bu piç….”   Tanrıça Bing Wei’nin yüzü aşağılanmayla dolmuştu. Kafasını kaldırdığında gördüğü şey mavi saçlı gencin bacaklarının tam ortasını gördü ve Zhao Feng onu hiç önemsemedi. Bunun yerine hala yerinde dururken gözlerinde bir anlayış parladı.   Uzay transferi gücü içinde Yıldırım Mirasından yüzlerce, hatta binlerce kat daha derin bilgi ve güç barındırıyordu.   Bu bilgi ve güç üzerine indiği dahilere kilitlenmişti bu yüzden o ne kadar derin olursa olsun dahiler bundan bir şeyler kavrayabilirdi.   “Ne kadar da güçlü bir irade, savaş yeteneği ve kuvvet kullanımı….”   Zhao Feng bu bilgiye sadece ucundan dokunmasına rağmen afallamıştı.   Fakat bu Gökyüzü Taş Heykelinin elementi Zhao Feng ile en uyumlusu olmasa da onun gücü ve aurası hala Zhao Feng’in zihinsel enerji durumuna katkıda bulunuyordu.   Kısa bir sürede Zhao Feng’in zihinsel enerji seviyesi büyük bir yükseliş göstermiş ve zirve Gerçek Mistik Dereceye yaklaşmıştı.   Sol gözünün içindeki boyutta bulunan dondurucu gölet erimeye başlamış ve bir su dalgası 2,9 metreye genişlemişti.   Dondurucu göletin boyutu Zhao Feng’in zihinsel enerji seviyesiyle bağlantılıydı.   Gerçek İnsan Derece seviyesi bir metrenin içindeydi, Gerçek Mistik Derece ise üç metreye kadardı ve üç metreden sonra zihinsel enerji seviyesi Gerçek Lord Derecesine ulaşacaktı.   Zhao Feng, Tanrının Ruhani Gözünün arkasındaki Gökyüzü Taş Heykeliyle yakın bir auraya sahip olduğunu hissetti, sanki ikisi de aynı auradan geliyordu.   “Zhao Feng, seni utanmaz piç….”   Tanrıça Bing Wei aşağılanmışlıkla dudaklarını ısırdı ve Gerçek Ruh Qi’sini yakarak buz alevleriyle Zhao Feng’e doğru hücum etti.   Gerçek Ruh Qi’sini yakıyor!   Zhao Feng’in kalbi yerinden oynadı. Bu buz alevinin bacakları arasındaki şeyin hayatını karartabileceğini hissetmişti.   Bam!   Zhao Feng ayağıyla Tanrıça Bing Wei’nin yüzüne sertçe vurdu ve onun kusursuz figürü havada ağzından kanlar sızarak onlarca metre savruldu.   Tanrıça Bing Wei yere indiğinde yeşim gibi yüzünde kırmızı bir ayak izi vardı ve o yanıyordu.   Bu olay yüzen arenadaki Gerçek Ejderha Dahilerini şok etmişti.   Ezici dahi Tanrıça Bing Wei’nin Zhao Feng tarafından ayakları altında ezilişine ve ardından tam suratından vuruluşuna şahitlik etmişlerdi.   “Eğer Mistik Buz Sarayı güçlü olmasaydı, onu şimdiye kadar çoktan öldürmüştüm.”   Zhao Feng sinirlenmişti ve gözlerinde bir öldürme arzusu parlamıştı.   Tanrıça Bing Wei’nin Gerçek Ruh Qi’sini yakması ve buz alevleri yaratması Zhao Feng’e tehlikeli bir hissiyat vermişti.   “Bing Wei, aceleci davranma!”   Antik arenanın dışındaki Mistik Buz Kraliçesi bağırdı.   O, Zhao Feng’in yüzündeki öldürme arzusunu görmüştü ve eğer o sakin kalmasa ve aklını kaybetseydi Tanrıça Bing Wei sadece bununla yırtamayacaktı.   Tam o sırada.   Kalabalığın bakışları Zhao Feng’e ve onun arkasındaki dokuz yüz metreden yüksek Gökyüzü Taş Heykelinin dikkat çekici figürüne yönelmişti.   Diğer Gerçek Ejderha Dahilerinin taş gölge figürleri yalnızca onlarca metre ile yüz metre arasında değişiyordu.   Yu Tianhao ve Zhao Yufei’ninki bile sadece iki yüz ile üç yüz metre yüksekliğindeydi.   Bunun anlamı Zhao Feng’in burada kazandığı güç diğerlerine göre çok çok fazlaydı.   “Bu Zhao Feng birinciliğe yükselebilir mi?”   Bir kaç izleyici ister istemez bunu düşünmüştü.   Yüzen arenada Zhao Feng’in aurası, ejderha lütfu ve taş heykel figürü bu nesli aşmış gibi görünüyordu ve hatta bazı Hükümdarlar bile Zhao Feng’in Yu Tianhao’nun pozisyonunu ele geçirebileceği konusunda meraklıydı.   “Belki de. Bu Kutsal Gerçek Ejderha Toplantısı son derece tuhaf ve son aşamanın hedefi sıralamaları belirlemek değil.”   Bronz tenli Vekil Saray Lordu konuştu ve düşünmeye başladı.   “Zhao Feng? Cidden beni hayal kırıklığına uğratmadın.”   Yu Tianhao suratını asmak yerine güldü.   Damarlarında akan kan kaynıyor gibiydi ve vücudu arkasındaki üç yüz metrelik figürle bütünleşen güçlü bir savaş arzusuyla dolup taşıyordu.   Yu Tianhao’nun arkasındaki figür Zhao Feng kadar güçlü olmasa da onun zihinsel enerji seviyesi ve inancı ona uzay transferi gücüyle daha uyumlu olmasına olanak sağlamış ve böylece daha yüksek bir kontrole sahip olmuştu.   Göklerdeki Yalnızlık!   Yu Tianhao o tarafa doğru uçtu ve çevredeki bütün dahileri geri çekilmeye zorladı.   İrade ve arzu anlamında Yu Tianhao Kutsal Gerçek Ejderha Toplantısındaki en güçlü kılıç arzusunun kat kat üstüne çıkmıştı.   Sadece bu arzuyla bile birinci düzey dahileri yaralayabilirdi.   Tam bu sırada Tantai Lanyue, Shi Chengtian, Tanrıça Bing Wei ve diğerleri tamamen afallamıştı.   Hiç kimse Yu Tianhao’nun gerçek kuvvetinin bu kadar yüksek olacağını ve yoluna çıkan her şeyi silip süpürebileceğini düşünmemişti.   Ona karşı koymanın hiçbir yolu yoktu ve benzersiz saldırı gücünü kullanarak yoluna çıkan herkesi ezip geçmişti.   Böylesine cüretli bir inanç karşısında Zhao Feng’in kalbi titredi ve rakibi tarafından neredeyse baskılanma noktasına geldi.   “Bu çağın yeni ezici dahisi, gel ve dövüş!!”   Zhao Feng arkasındaki Gökyüzü Taş Heykelinin ona baskın bir güç verdiğini hissetti.   Weng~   Aynı zamanda Zhao Feng’in arkasında buz taht ve figür de belirmişti.   Bu sefer figür bir taca sahipti ve elinde siyah bir kılıç tutuyordu.   Uzay transferi gücünün onun soyunu kuvvetlendirdiği çok açıktı.   Buz Yıldırımının Öfkeli Ejderhası!   Zhao Feng bağırdı ve mavi saçları uçuşurken çevresindeki dünya yıldırım ve buz ile sarmalandı, bu normal bir Gerçek Mistik Dereceyi öldürmek için yeterli bir güçtü.   Buz ve yıldırımdan kaotik bir ejderha şekillendi ve bu ejderha taş heykel figürünün altındaki siyah şeytani ejderhaya benzese de ondaki buz ve yıldırım gücü daha kaotikti.   Göklerdeki Yalnızlık! Buz Yıldırımının Öfkeli Ejderhası!   İki korkunç kuvvet birbiriyle çarpıştı ve neredeyse zirve Gerçek Lord Derecesine yaklaşan bir güç çarpışmayla patlarken dört beş metrelik hava dalgaları meydana geldi.   “Ahhh!”   Yüzen arenada çığlılar yükselirken bu iki korkunç gücün çarpışması sonucunda bazı şanssız dahiler öldü ya da yaralandı.   Bu iki üstün dahi arasındaki vuruşma diğer gerçek Ejderha Dahilerinin afallamasına ve hızlıca kaçmasına neden olmuştu.   Antik arenanın izleyici tribünlerinde tartışmalar patlak vermişti.   Yu Tianhao’dan doğrudan bir vuruş alan Zhao Feng’in figürü onlarca metre geri itildi ve boğazından yükselen kanı zor da olsa durdurdu.   Ne de olsa Zhao Feng’in yetişimi ve temeli rakibinden daha düşüktü ve eğer uzay transferinin avantajı olmasa sadece böyle hafif yarayla kurtulamayacaktı.   Teng!   Yu Tianhao’nun figürü geri çekildi ve vücudu buzdan bir uyuşma yaşayarak ikinci kez saldırı yapamadı.   O anda iki taraf da rakibini can sıkıcı buluyordu ve yüz yüze gelseler de ikisi de bir hamle yapmamıştı.   “Zhao Feng Yu Tianhao ile doğrudan çarpışabilecek bir aşamaya ulaştı.”   Mo Tianyi’nin kalbi çalkalandı.   Yüzen arenadaki çok sayıda Gerçek Ejderha Dahisi yaralanma korkusuyla o ikisinden uzaklaşmıştı.   Weng~   O anda Yu Tianhao ve Zhao Feng’in savaşı aniden tuhaf bir titreme ve güçlü bir uzay transferiyle kesintiye uğradı.   On Gökyüzü Taş Heykellerinden yedi yüz metre yüksekliğe sahip yedinci heykel figürü Xin Wuheng’in üzerine konmuştu.   “Hehe, o herif bile ortaya çıktı. Biraz kemiklerimi gevşeteceğim gibi görünüyor.”   Xin Wuheng’in kafasında bir kahkaha duyuldu.   Xin Wuheng’in arkasında, kafasının üzerinde mor bir bulut alevi ve ayağının altında bilinmedik bir aleve sahip bir boğa olan mor cübbeli bir taoist belirmişti.   Başarılı.   Xin Wuheng en sonunda nadir görülen keyifli bir ifade ortaya koymuştu. Normal şartlar altında onun ne soyu ne de iyi bir kabiliyeti vardı bu yüzden on Gökyüzü Taş Heykelleriyle etkileşim kurması zordu.   Fakat Zhao Feng’in yol göstermesiyle en sonunda onlardan biriyle bağlantı kurabilmişti.   Xin Wuheng uzay transferi gücünü elde ettiğinde yüzen arenadaki durum bir kez daha değişmişti.   Xin Wuheng’in aurası Zhao Feng ve Yu Tianhao’dan çok fazla zayıf olmayan ama normal ezici dahilerin çok üstünde olan bir seviyeye yükselmişti.   “Üçüncü kişi mi?”   Bu durum sahnedeki Hükümdarların ilgisini çekmişti.   Bronz tenli Vekil Saray Lordu mırıldandı: “Bu üçüncü aşama sıralamaya değil daha çok lütfa karar vermek içinmiş gibi görünüyor. Şimdi ne olacak?”   O bunları düşünürken yüzen arenada aniden bir değişim meydana geldi.   Wu~   Bir miras gölgelenmesi yoğunlaşma belirtileri göstermiş ve antik arenaya doğru bir kapı uzatmıştı.   “Neler oluyor? Miras nasıl bu kadar hızlı bağlanabilir?”   “Daha Kutsal Gerçek Ejderha Toplantısı sona ermedi ama bir miras bağlantı kurdu.”   Antik arena kaosa sürüklenmişti.   “Anladım, sıralama ikinci aşamada ejderha lütuflarına göre basitçe karara bağlandı ve bu aşama miraslara girme rekabeti üzerine olacak.”   Vekil Saray Lordu durumu anlamıştı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr