Bölüm 272: Kaos

avatar
13577 39

King of Gods - Bölüm 272: Kaos


Çevirmen:RassNt  Düzenleme:Berkay Lamba

    Evlilikten dolayı tüm Taşkın Göl Şehri neşeli bir havaya bürünmüştü.   Şehir Lordunun kızının düğününe sadece 3 gün kalmıştı ve Şehir Lordunun Sarayında kırmızı ipekler ağaçlara bağlanmıştı.   O sırada sadece Zhao Feng’in planı değil aynı zamanda evlilik hazırlıkları da tamamlanmıştı.   “Zamanı geldi. Ne kadar çok insan orada olursa, o kadar kolay olacak.”   Zhao Feng odasından dışarı adım attı.   Miyav miyav!   Küçük kedi Zhao Feng’in omzunda oturuyordu ve etraftaki bir kaç hayvanla konuşuyormuş gibi yaparken *obsidyen gözleriyle etrafı taradı.   D.N: Obsidyen = Volkan Camı.   Zhao Feng ayrıldığı anda 4 yarım adım Gerçek Ruh Alemi uzmanı ve Liu Yuan da onun peşine takıldı, yüz metre yakınından asla ayrılmıyorlardı.   Normal şartlar altında 4 tane yarım adım Gerçek Ruh Alemi yetişimcisinin gözleri üstündeyken Zhao Feng için kaçmak imkansızdı. Üstelik bir de Gerçek Ruh Alemindeki Liu Yuan vardı.   Zhao Feng bir çok insanın olduğu bir yere yürüdü ve başını aşağı yukarı salladı: Planı başlamak üzereydi.   Planı başladığı anda Şehir Lordunun Sarayı bir kaosun içine sürüklenecekti.   Tam o anda.   “Genç efendi, Hanımefendi elbisesini deniyor. Şehir Lordu sizi çağırmamı istedi.”   Şehir Lordu Sarayının kahya kadını kırmızı bir yüzle oraya yürüdü.   Zhao Feng bu zoraki durdurulma karşısında vücudu kaskatı kesildi.   Miyav miyav!   Omzundaki küçük hırsız kedi de biraz memnuniyetsiz gibi görünüyordu.   “Tabii ki.”   Zhao Feng başını aşağı yukarı salladı ve düşündü, ‘Müstakbel eşime bir açıklama ya da en azından bir mektup vereceğim.’   Kahya Zhao Feng’i parlak bir odaya götürdü ve birkaç hizmetçi onun saçlarını taramaya gelmişti.   Zhao Feng kısa bir süre sonra bir takım elbise giydiğinde yakındaki hizmetçi kızların gözleri parladı.   Zhao Feng’in figürü uzundu ve azur saçları saf yeşim gibiydi, ipekten bile daha iyiydi.   İki gözü tıpkı yıldız gibiydi.   Özellikle sol gözü, o bir azur hazine gibiydi ama aynı zamanda bir uçurum kadar derindi.   Zhao Feng tuhaf gizemli bir aurayla sarılmıştı ve takımı giydikten sonra bir sıcaklıkla dolmuştu.   Odadan çıkan Zhao Feng o sırada giyinmiş olan Liu Qinxin’i gördü.   Liu Qinxin’in kaşları çizim gibiydi, gözleri ise su gibi. Aynı zamanda peçesini çıkartmıştı, eşsiz güzelliği gözler önüne serilmişti ve onun zarafetinde sakin bir aura vardı.   Yapılan makyaj yüzünden Liu Qinxin’in yanakları hafiften kırmızıydı, genç bir kızın çekiciliğini ortaya çıkarıyordu.   “Fena değil, fena değil! Yakışıklı bir koca, güzel bir hanım!”   Şehir Lordu memnun bir şekilde güldü.   Liu Qinxin kusursuzdu. Zhao Feng onun güzellik seviyesinde bir kız bulmanın zor olduğunu düşündü.   Zhao Feng göz bandını çıkardığı için onun göz soyunun gizemli asilliği gözler önüne serilmişti.   Büyük Gök Kubbe Ülkesinde soylar efsane değildi. İmparatorluk ve Dört ailenin hepsi soya sahipti; bu asilliğin bir işaretiydi.   Üstelik Zhao Feng nadir bir göz soyuna sahipti.   Bu nedenle Zhao Feng şuan soğuk, asil ve gizemliydi. Sayısız kızın hayalindeki partnerin vücut bulmuş hali gibiydi.   Tanrının Ruhani Gözünde kadim bir aura vardı ve göz nereye bakarsa oraya bir baskı getiriyordu.   Orada bulunan az sayıda soy gücüne sahip insan soylarının huzursuz olduğunu ve titrediğini hissetti.   Buna Şehir Lordu ve Liu Qinxin de dahildi.   “Bu çocuğun soyu beklediğimden de güçlü. Kesinlikle İmparatorluk soyuyla kıyaslanabilir, tabii ki daha güçlü değilse. Üstelik bu soy eşsiz bir göz soyu.”   Şehir Lordu Zhao Feng’e daha fazla baktıkça yaptığı “plandan” daha da memnun oluyor ve gurur duyuyordu.   Damadının göz soyunun İmparatorluk ailesinin soyunu bile aşma ihtimali olduğunu düşündükçe, son derece gururlanıyordu.   Büyük Gök Kubbe Ülkesinde soya sahip aileler partnerlerini de soya sahip olanlardan seçerdi.   Zhao Feng’in göz soyu şuan Liu ailesinin üst düzeylerinin bile bulabileceği hiç bir açığa sahip değildi.   Üstelik bu genç aynı zamanda nadir bir hayvan terbiyecisiydi.   Liu Qinxin kırmızı elbiseler içindeydi ve kusursuz bir eş gibi görünüyordu. Gözleri müstakbel kocasını incelemek için döndü.   Liu Qinxin bu gencin her konuda onun hayalindeki ideal koca standartlarına ulaştığını kabul etmeliydi.   Kilit nokta ise onun “kaderindeki” partner olmasıydı.   Ustası ona kaderindeki kişiyi ne kadar çirkin ya da işe yaramaz olursa olsun kabul etmesi gerektiğini söylemişti.   Ama neyse ki bu kişi gizemliydi ve zarif bir soya sahipti.   Tabii ki, eğer kendine biraz daha dikkat etseydi kusursuz olabilirdi.   “Qin’er ile özel olarak konuşmak istiyorum.”   Zhao Feng’in alışılmadık yumuşak sesi duyuldu, bu hayallere dalmış olan Liu Qinxin’in kalbini sarstı.   İster istemez Ustasının Hayat Taosu konusunda uzmanlaştığını düşündü. Ustası onun ismini değiştirmiş ve geleceğini çalmıştı, ona böylesine harika bir koca vermişti.   Buraya kadar düşündükten sonra gözleri daha yumuşak ve daha ilgili bir hal aldı.   “Hahaha, siz ikiniz konuşabilirsiniz. Ben gidiyorum.”   Taşkın Göl Şehir Lordu gülümsedi ve ortadan kayboldu, ikiliyi baş başa bıraktı.   Zhao Feng Şehir Lordunun ayrılmasını istemişti çünkü bu planı için çok daha faydalıydı.   Fakat o anda gözleri hafiften sulu olan bu güzellik ilk defa kaçma planı konusunda tereddüt etmesine neden olmuştu.   Yine de Zhao Feng’in kararlılığı ve sakinliği onu bu evlilik için uygunsuz yapıyordu. Ustasının emrini hala yerine getirmemişti.   Kalbinin derinliklerinde Zhao Feng’in başka bir dileği vardı: 13 Ülkedeki durumu değiştirmek ve kıtanın zirvesine oturmak.   Zhao Feng ve Liu Qinxin odanın içine yan yana yürüdü. Artık orada sadece ikisi vardı.   Zhao Feng’in ilgili tavrı Liu Qinxin’in memnun olmasına neden olmuştu ve ölmüş olan Ustasına da minnettardı.   “Feng’er, sana bir sır vereceğim.”   Liu Qinxin gizemli bir şekilde gülümsedi.   “Oh?”   Zhao Feng ona baktı ve Liu Qinxin eski bronz bir sikke çıkardı: “Bu Ustamın bana verdiği bir eşya. Bunu müstakbel kocama vermemi söylemişti.”   Zhao Feng sikkeyi aldı.   Miyav miyav!   Küçük hırsız kedi ise hemen ortaya çıktı ve sikkeye aç gözlü bir şekilde baktı.   “Benim ismim en başta Liu Qinxin(琴歆) idi ama kaderimi değiştirmek için Ustam ismimi Qinxin(琴心) yaptı ve kocamı bulduğum zaman ismimi eski haline döndürmemi söyledi.”   Liu Qinxin nazikçe konuştu.   “Liu Qinxin(柳琴歆)..... Liu Qinxin(柳琴心)....”   Zhao Feng bu iki kelimeyi sesli söyledi ve neredeyse küfür ediyordu.   歆 ve 心 nin telaffuzu aynıydı.   Zhao Feng’in en başta aradığı isim Liu Qinxin(柳琴心)idi ama her nasılsa Liu Qinxin’in ustası onu ismini değiştirerek kaderini değiştirmeye zorlamıştı.   Siktir!   Zhao Feng bir anda patlamak istedi ama aniden Tanrının Ruhani Gözü bir his yaydı.   Liu Qinxin’in Ustası öğrencisinden ismini değiştirmesini istemiş, böylece onunla tanışmış ve karısı olmuştu. Bu nasıl bir rastlantıydı?   Küçük kedinin gözleri düşünce dolu bir şekilde dönüyordu ve Zhao Feng ister istemez ona doğru baktı.   Küçük hırsız kedi patilerini Zhao Feng’e doğru salladı.   “Ne? Ben onun hesaplamaları dahilinde miydim?”   Zhao Feng ister istemez dilini şaklattı.   Küçük hırsız kedi başını sağa sola salladıktan sonra aşağı yukarı salladı ve patilerini bir kez daha hareket ettirdi. Fakat belki de anlatmak istediği şeyin içeriği karmaşık ya da algılaması güç bir şey olduğundan Zhao Feng anlayamadı.   Ama hırsız kedinin anlatmaya çalıştığı şeylerin içinde tek bir nokta hedefine ulaşmıştı.   Zhao Feng’e sikkeyi almasını işaret ediyordu. Sadece bu son bir kaç günde kaybettiklerini onlara geri verecekti.   “Sorun ne?”   Liu Qinxin onun yüzünün hafiften alışılmadık bir halde olduğunu gördü.   “Hiçbir şey.”   Zhao Feng sessizce sikkeyi aldı ve Liu Qinxin’i göğsüne doğru çekti. Şuan ilk yapması gereken şey Liu Qinxin’i dengede tutmaktı.   Liu Qinxin’in yüzü kiraz gibi kızardı ama buna direnmedi.   “Başarılı!”   Zhao Feng’in sikkeyi aldığını gören küçük kedi heyecanla etrafta dans etmeye başladı.   Liu Qinxin biraz utandı ve nazikçe Zhao Feng’i geriye itti. Küçük hırsız kedinin ona verdiği his onun bir tilkiden bile daha zeki olduğuydu. İçeride bir yabancı varken kocasıyla nasıl samimi davranışlarda bulunabilirdi?   “Qinxin, Büyük Gök Kubbe Ülkesindeki görevlerimi hala bitirmedim. Bu yüzden geçmişte ya da gelecekte sana yaşatacağım sıkıntılardan dolayı özür dilerim.”   Zhao Feng derin bir şekilde konuştuktan sonra ayrıldı.   Liu Qinxin onun daha önceki soğuk davranışlarından dolayı özür dilediğini düşündü, ve farklı bir anlam çıkartmadı.   Qinxin ile vedalaştıktan sonra Zhao Feng takımını çıkarttı ve odadan dışarı çıktı.   Hemen sonra.   Şehir Lordunun Sarayının girişine vardı.   Burası insanlarla doluydu.   “Başlıyoruz.”   Zhao Feng kediye bir işaret verdi.   Aniden.   Tanrının Ruhani Gözünün derinliklerinde, azur bir uçurum çarpıklaşmaya başladı.   Zayıf bir zihinsel enerji zerresi havayla bütünleşti.   Miyav miyav!   Küçük hırsız kedi patilerini salladı ve etrafta çok sayıda insan olduğundan Liu Yuan ve yarım adım Gerçek Ruh Alemi uzmanları yanlış bir şeyler olduğunu fark etmedi.   Tam o sırada.   Şehir Lordunun Sarayında tiz çığlıklar ve kükremeler arka arkaya yükseldi.   Saraydaki bütün evcil hayvanlar kontrolden çıkmıştı.   Bu özellikle Sarayın Ruhani Kıymetli Bahçesi için geçerliydi. Güçlü uçan hayvanlar iş birliği yaparak kapıları kırmıştı.   O anda alevler, rüzgarlar, yıldırım havayı doldurmaya başladı.   Yakındaki evler devrildi ve duman her yeri kapladı.   Bu uçan hayvanların hepsi korkunç bir güce sahipti ve genelde son derece uysaldılar.   Fakat o anda çoğu kontrolden çıkmıştı.   Kısa bir süre içinde bir çok uçan hayvan Şehir Lordu Sarayından dışarı uçtu ve Taşkın Göl Şehrine bir kaos getirdi.   Şehir Lordu Sarayında düşük yetişime sahip hizmetçiler afalladı ve korku içinde titremeye başladı.   Şehir Lordu Sarayı Şehrin merkezindeydi ve daima huzurlu bir yer olmuştu. Ama bu ani kaos bir çok insana korku salmıştı.   Bu hayvanların bıraktığı hasar çok büyüktü ve Şehir Lordu Sarayından dışarı çıkınca getirecekleri kaosu hayal etmek güçtü.   “Hemen bütün hayvan terbiyecilerini toplayın ve şu piçleri kontrol altına alın.”   Şehir Lordu Sarayının üst kademeleri hemen emir gönderdi.   Bu durumda tek seçenek hayvanları öldürmek ya da evcilleştirmekti.   Öldürme konusunda kayıp çok büyüktü ve Gerçek Ruh Alemi uzmanları onları zorla evcilleştirmeyi denese bile risk çok büyük olacaktı.   “Bana bırakın!”   Zhao Feng bağırdı ve kendinden emin bir şekilde bir uçan hayvanı takip ederek Şehir Lordu Sarayının dışına uçtu.   Yakındaki kalabalık onun bir hayvan terbiyecisi olduğunu biliyordu, bu yüzden ona yol açtılar.







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr