Bölüm 560: Ayrılış

avatar
12291 31

King of Gods - Bölüm 560: Ayrılış


 

Bölüm 560: Ayrılış

 

Hazine Sarayının üçüncü katında, Zhao Feng, Mor Aziz Kısmi Ruhuna ve Zhao Yufei’ye harabelerden ayrılmak istediğini belirtti. Mor Aziz Kısmi Ruhu iç geçirdi fakat buna şaşırmamıştı.

 

Doğru. Zhao Feng burada daha fazla duramazdı.

 

Ölüm İmparatorunun işaretini taşıyordu, bundan dolayı gittiği her yere felaket getirecekti. Eğer Zhao Feng burada kalırsa, harabeleri güvenli tutmak yerine yalnızca durumu daha tehlikeli bir hale getirecekti.

 

Dışarıdaki üç tarikat zaten Mor Aziz Harabelerine çok baskı kuruyordu. Eğer bir de bunun üstüne bir İmparator gelirse, sonuçlar hayal edilemez olacaktı.

 

Zhao Feng böyle bir sonu görmek istemiyordu.

 

“Zhao Feng, eğer gözün gerçekten de bir Tanrı Gözüyse o zaman diğer Sekiz Büyük Tanrı Gözüyle aynı karakteristikleri taşıyor olacak ─ dünyada tek ve bir.” dedi Mor Aziz Kısmi Ruhu derin bir tonla.

 

“Tanrı Gözü? Tek ve bir?”

 

Zhao Feng bir anda Altı Sihirbaz İlahi Bilgenin kehanetini hatırladı. Bilge, Tanrının Ruhani Gözünün bir Tanrı Gözünün yüksekliğine ulaşabileceğini söylemişti.

 

“Her Tanrı Gözü dünyada tek ve birdir. Birlikte diğer tüm göz soylarının atası görevi görürler. Doruk göz soyları yalnızca hafif bir Tanrı Gözü bağlantısına sahip olan soylardır.”

 

Mor Aziz Kısmi Ruhu açıkladı.

 

“Bu Ölüm Gözü var olduğu sürece,  Ölüm niteliği taşıyan diğer soyların bir Tanrı Gözü olamayacağı anlamına gelmiyor mu?”

 

Zhao Feng bir şeyleri anlamış gibiydi. Mor Aziz Kısmi Ruhun neden onu uyardığını anlamıştı.

 

“Aynen öyle. Sekiz Büyük Tanrı Gözü evrenin kanunlarıyla bağlantılı. Belirli bir karakteristiğin yalnızca bir Tanrı Gözü olabilir.”

 

Mor Aziz Kısmi Ruhu başını salladı.

 

“Birisi Tanrı Gözü seviyesine kadar yetişim yapamaz mı?”

 

Zhao Feng bunun son derece tuhaf olduğunu düşünüyordu.

 

“Hayır.”

 

Mor Aziz Kısmi Ruhu başını salladı, “Ne kadar göz soyu yetişimi yaparsa yapsın, bir Tanrı Gözü olamaz.”

 

Uzun bir duraksamadan sonra Mor Aziz Kısmi Ruhu konuşmaya devam etti, “Görünüşe göre, Tanrı Gözünü elde etmenin tek yolu ya başka birinin Tanrı Gözünü çalmak ya da onları öldürüp yeni Tanrı Gözü varisi olarak yerlerine geçmek.”

 

Başka birinin Tanrı Gözünü çalmak.

 

Bunun ne anlama geldiğini anlayınca Zhao Feng’in kalbi sarsıldı.

 

Ölüm İmparatoru, Zhao Feng’in Tanrı Gözünü çaldığı sürece, Tanrı Gözünün yeni sahibi olabilecekti.

 

“Seni uyarmam gereken başka bir şey daha var. Auranın %90’ını engellemiş olsan da, Ölüm İmparatoru hâlâ senin hangi yönde olduğunu sezebilir.” dedi Mor Aziz Kısmi Ruhu, Zhao Feng’e.

 

“Anlaşıldı.”

 

Zhao Feng auranın yayılmasının %90 engellemiş olsa da, tehlike hissi hala ortadan kaybolmamıştı.

 

Yalnızca Ölüm İmparatorunun sezilerini zayıflatmıştı, tam anlamıyla durduramamıştı.

 

“Zhao Feng, hâlâ hazırlanmak için biraz zamanın var. Mor Aziz Harabelerindeki kaynakları alabilirsin. Ölüm İmparatoru bir süre daha buraya ulaşamaz. Onunla bura arasındaki mesafe burayla Azur Çiçek Kıtası arasındaki mesafeden sayısız kat daha fazla.” dedi Mor Aziz Kısmi Ruhu gülümseyip.

 

“Teşekkürler, Kıdemli.”

 

Zhao Feng minnettar hissediyordu. İki ziyaretinde de birçok kaynak elde etmişti.

 

Üç gün sonra, Zhao Feng zirve haline yeniden ulaşmıştı.

 

Sonrasında o ve İskelet Bölüm Lideri harabelerde kaynak toplamaya başladı. Tabii ki, bu kaynakların çoğu Yüz Ceset planını tamamlamak içindi.

 

“Şu andan itibaren göz soyumu rahat bir şekilde kullanmamalıyım yoksa bu Ölüm İmparatorunun beni sezme yeteneğini güçlendirir. Hayalet Ceset Lanet Düzeneği gücümün önemli bir parçası olacak.”

 

Zhao Feng buna çok önem gösteriyordu.

 

Yarım ay sonra, her şey plana doğru gidiyordu.

 

Zhao Feng boyutlararası yüzüğünde dağlar büyüklüğünde kaynaklara sahipti. Bazıları Yüz Ceset Planı içinken bazıları gelecekte kullanışlı olabilir diye alınmıştı.

 

Bu süreç içerisinde, İskelet Bölüm Lideri başarılı bir şekilde birkaç daha hayalet cesedi yaparak, toplam sayıyı altmışa yükseltmişti.

 

İskelet Bölüm Lideri de zirve haline yeniden ulaşmıştı, hayalet ceset arındırma hızı çok daha hızlıydı.

 

Ancak, Zhao Feng’in artık hayalet cesetleri için daha büyük beklentileri vardı. Her birinin zirve Gerçek Lord Derecesine ulaşmasını istiyordu.

 

İki koyu gümüş hayalet cesedi üzerlerinde birçok materyal harcadıktan sonra yarım adım Çekirdek Köken Alemine yaklaşmıştı.

 

“Yeteri kadar kaynağım var, hem amacım adım adım ilerlemek.”

 

Zhao Feng sonunda o gün ayrılmaya hazırlanmaya başladı.

 

Mor Aziz Hazine Sarayının üçüncü katında, Zhao Feng, Mor Aziz Kısmi Ruhu ve Zhao Yufei ile son bir kez daha görüştü.

 

“Kıdemli Mor Ruh, her şey tamamlandı. Artık yola çıkacağım.”

 

Zhao Feng derin bir nefes aldı. Zhao Yufei’nin gözleri yaşlanmıştı. Zhao Feng harabelerde olduğu zaman güvende hissediyordu.

 

“Zhao Feng, nereye gitmek istiyorsun?”

 

Mor Aziz Kısmi Ruhu sorguladı.

 

Zhao Feng düşünmeye başladı, çok geçmeden aklında bir cevap şekillenmişti.

 

Azur Çiçek Kıtasına geri dönemezdi ─ en azından, tehlike bitene kadar.

 

Üstelik, yüreğinde hala “nişanlısı”, Liu Qinxin hakkında bir düğüm vardı.

 

Sanki bir resmin içinden fışkırmış, sessiz ve zarif bir kısmın görüntüsü zihninde belirdi.

 

“Kıdemli Mor Aziz, ‘Gök Aziz Qin Mirası’ diye bir mirası biliyor mu?”

 

Zhao Feng sordu.

 

Gök Aziz Qin Mirası?

 

Mor Aziz Kısmi Ruhu cevap vermeden önce bir süre düşündü, “Güney bölgede Gök Aziz Qin Sarayı isminde zirve iki yıldız bir tarikat olduğunu hatırlıyorum, Kutsal Rüya Topraklarının kontrolü altındaydılar. O tarikat epey eşsiz.”

 

Gök Aziz Qin Sarayı mı? Eşsiz?

 

Bunu duyan Zhao Feng’in yüzünü neşe kaplamıştı.

 

Mor Aziz Kısmi Ruhunun ustası gerçekten de son derece bilgili inanılmaz bir kuvvete sahip bir varlık olarak anılmayı hak ediyordu.

 

Zhao Feng içgüdüsel olarak, Gökyüzü Aziz Qin Sarayının, Gök Aziz Qin Mirasıyla bağlantılı olduğunu hissetmişti.

Ç.N: Allah Allah, neden acaba?

 

“Ama bu binlerce yıl öncesinden bir anı. Şu anki durumlarını bilmiyorum.”

 

Mor Aziz Kısmi Ruhu ekledi.

 

“Kıdemli, beni Gök Aziz Qin Sarayının yakınlarında bir yere yollayabilir misin?” diye sordu Zhao Feng. Yaşamı için kaçmanın yanı sıra Liu Qinxin’in ölüp ölmediğinden emin olması gerekiyordu.

 

“Gök Aziz Qin Sarayı çok uzakta. Sadece seni elimden geldiği kadar uzağa yollayabilirim.” dedi Mor Aziz Kısmi Ruhu.

 

Sonraki iki gün içerisinde, Mor Aziz Kısmi Ruhu daha az güç kullanmak için bir ışınlanma düzeneği hazırladı.

 

İki gün sonra, her şey hazırdı.

 

“Zhao Feng, ruhum gittikçe zayıflıyor. Seni Tianlu Adalarının ucuna zar zor gönderebiliyorum.” dedi Mor Aziz Kısmi Ruhu özür diler bir tonla.

 

Zhao Feng hafifçe şaşırmıştı. Geçen sefer, Mor Aziz Kısmi Ruhu onu Azur Çiçek Kıtasına geri yollayabilmişti fakat şimdi Tianlu Adalarından bile dışarı çıkaramıyordu.

 

“Teşekkürler, Kıdemli.”

 

Ancak, Zhao Feng hala memnun hissediyordu.

 

Ayrılmadan önce:

 

“Kardeş Zhao Feng, neden Gök Aziz Qin Mirasını aramaya çalışıyorsun? Ne zaman geri döneceksin?”

 

Zhao Yufei’nin gözleri kıpkırmızıydı.

 

Zhao Feng hiçbir şeyi saklamamış, “Liu Qinxin’i bulması gerektiğini”  anlatmıştı.

 

“Liu Qinxin? Sen… Nişanlını mı arayacaksın?”

 

Zhao Yufei afallamıştı, sanki bir kabusun içindeydi.

 

Weng~~

 

Hazine Sarayının üçüncü katında bir kapı belirdi.

 

“Umarım günün birinde tekrar görüşebiliriz.”

 

Zhao Feng kapının içine adım attı. Ayrılmadan önce, Zhao Yufei’nin hareketsiz olduğunu ve inanılmaz bir acı çekiyor gibi gözüktüğünü fark etmişti.

 

Bu sahne kalbinin incinmesine ve titremesine sebep olmuştu. Fakat kapıya adım attığı an ortadan kaybolmuştu.

 

“Yufei! Yufei!”

 

Mor Aziz Kısmi Ruhu bağırdı. Hazine Sarayının üçüncü katında, yanaklarından gözyaşları akan Zhao Yufei sanki ruhunu kaybetmiş gibi davranıyordu.

 

“Neden… Neden!!?”

 

Zhao Yufei’nin sesi ızdırap içerisinde titriyordu.

 

Elleriyle kalbine dokunmuş, titriyordu. Bu acının nereden geldiğini bilmiyordu.

 

Kalbi parçalanıyor gibi olmasa da, acı sürekli devam ediyordu.

 

Zhao Yufei ve Zhao Feng’in Güneş Tüy Şehrinden ayrılmasından neredeyse yedi sene geçmişti.

K.N: Ne zamanlardı ya.

 

“Yufei, evhama kapılma. Analizime göre, Zhao Feng’in nişanlısı Liu Qinxin muhtemelen o mirasın içinde öldü.”

 

Mor Aziz Kısmi Ruhu, Zhao Yufei’yi teselli etti.

 

Bunu duyan Zhao Yufei’nin ağlayışı durdu.

 

Dikkatli bir şekilde düşününce, Liu Qinxin uzun bir süreden beri dış dünyayla iletişime geçmemişti, yani büyük olasılıkla ölmüştü.

 

Bilge bile onun için şanstan daha çok şanssızlık olacağını söylemişti.

 

“Zhao Feng muhtemelen kalbindeki düğümü çözmek için onu arıyor. Sen onu çocukluğundan beri tanıyorsun, sadece henüz kağıdı kırmadınız. Sen Liu Qinxin’in asla sahip olamayacağı bir şeye sahipsin.”

Ç.N: “Kağıdı kırmak” deyimi Çincede biriyle gerçekten çıkmaya başlamak anlamına geliyor.

 

Teselli etmeye devam eden Mor Aziz Kısmi Ruhu gülümsedi.

 

Zhao Yufei’nin gözyaşları ve kalbindeki acı azalmaya başlamıştı.

 

“Eğer Liu Qinxin öldüyse, bu ne kadar iyi olabilir ki…?”

 

Zhao Yufei’nin zihninde onun suçlu hissetmesine sebep olan bir düşünce belirmişti.

 

Aynı anda Tianlu Adalarının ucunda biri ortaya çıktı.

 

“Demek sınırsız okyanus bu?”

 

Zhao Feng, okyanusun sonunu göremiyordu.

 

Issız okyanus karadan farklıydı. Burada, Zhao Feng vücudunun sanki ağırlığı yokmuş gibi hissediyordu. Uçmaya çalışmasa bile vücudu havada bir tüy gibi süzülüyordu.

 

Buradaki yer çekimi önemsizdi.

 

Zhao Feng eğer burada uçmak isterse, karadayken uçuş hızından en az on kat daha hızlı uçacağını hissetmişti.

 

“Hedefim sınırsız okyanustaki güney kısmının başka bir bölgesi…”

 

Mor Aziz Kısmi Ruhunun verdiği harita Zhao Feng’in zihninde ortaya çıktı.

 

Ancak, tam o an Zhao Feng tanıdık fakat yine de tehlikede altında hissetmesini sağlayan bir şey hissetmişti.

 

Bu hissin kökeni Ölüm İmparatoru değildi.

 

Zhao Feng’in yüz ifadesi çarpıcı bir şekilde değişmişti. Bir şeyi unuttuğunun farkına varmıştı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44256 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr