Bölüm 7

avatar
425 7

Karanlığın Ölümsüzü - Bölüm 7


xO esnada Aki içeri giren kişilerin tam karşısında durmasına rağmen kimse onu fark etmiyor gibi gözüküyordu.


Gelen kişiler yerdeki cesetleri boyutsal yüzük, kolye ve torba gibi eşyalara aktarmaya devam ederken aralarında Aki'nin anlamadığı bir konuşma geçiyordu.


''Acaba bu sefer ne kadar işe yarar adak çıktı?''


''Bilmem ama bu sene geçen kişi sayısı oldukça azdı, bu sebeple ümitlenmeyin.''


''Tahmini sayı kaç oldu acaba?''


''Azıcık matematikle hesaplayabilirsin... aptal.''


''Hesapla o zaman!'' diye bağırdı sayıyı soran kişi.


''Toplamda 50 sınıf var, her sınıftan ortalama 30 kişi adak oluyor olsa, 50 kere 30'dan ortalama 1500 eder. Aptal!'' dedi ve cümlesinin sonunu vurguladı.


Bu konuşmadan sonra odadakilerin hepsi titizlikle işlerine geri döndüler. Cesetlerdeki kanı en az şekilde dökerek toplamaya devam ettiler yani.


Bu esnada Aki onu göremediklerinden emin olmak amacıyla bir tanesinin omzuna dokunmaya çalıştı ama beklemediği bir şekilde eli saydamlaşarak adamın içinden geçti ve onu yine kimse göremedi.


Aki ne olduğunu anlamlandırmaya çalışırken ''1500 adakla ne kadar büyü gücü kazanabilirsin?'' diye sordu diğerlerinin aksine 20'li yaşlarında gözüken bir tanesi.


Aralarında daha önce hiç ağzını açmamış olan bir tanesi ''Gençlerin soruları daha güzel, 100 kişiyle ortalama birisi gücünü ikiye katlayabilir. Ama bunların sahibi için 100 kişi kesinlikle yeterli bir sayı değil, hatta tüm adaklar bile yeterli olmayabilir.'' diyerek sınıftaki boş olan bir sandalyeye oturdu.


Yaşlı adam diğerlerin yerdeki cesetleri dikkatlice toplamalarını izlerken ''Size bir hikaye anlatmamı ister misiniz?'' diye sordu. Her biri başlarıyla onaylarken Aki'de her ne kadar anlamayacağını düşünse bile merakla dinlemeye başladı.


''Bu akademinin geçmişinin ne kadar kanlı olduğunu bildiğinize eminim, sonuçta gökyüzü akademilerinden en zayıflarından biriyiz, hatta o kadar zayıfız ki yeryüzünde yaşayan zayıf ırkların soyundan öğrenci alıyoruz ama konumuz bu değil. Burada okuyup akademiden ayrılmaya karar vermiş herkesin 10 yıl gibi bir süre içerisinde öldürüldüğünü de biliyorsunuzdur. Bu kural, yaklaşık 600 yıl önce akademinin şu anki müdürü tarafından getirildi. Onun büyüde ilerlediği yol kurucununkinden farklıydı, o kan kullanarak güçlenirdi. Zaten bu sebeple bu kuralı getirdi, her sene kendisine bol miktarda kan gelecekti bu sayede, akademinin mezarlık bölümündeki bir cesedi incelerseniz onun tüm kanının çekilmiş olduğunu görürsünüz zaten. Kurucu bu durumdan ne kadar rahatsız olsa bile müdürün gücünün kendisini aştığı için buna bir şey diyememiş ve akademide yeri bilinmeyen bir binada inzivaya çekilmiştir. Öyle ilginç bir yanı yok ama müdür hakkında bilgi edinmiş oldunuz sayemde.'' diyerek sakalını sıvazlamaya aşladı.


Orta yaşlarında bir tanesi bıkkın bir biçimde ''Bu kadar gereksiz bir şeyden bize ne be adam?'' diye söylendiği esnada kafası havaya uçmuştu.


Adamın kafası yere doğru düşerken Aki şaşkınlıkla yaşlı adamı ve onun elindeki hançere bakıyordu. Bu saldırıyı görememişti bile...


Yaşlı adam sakalını sıvazlamaya devam ederken ''Dediğiniz gibi bu sene adak sayısı az ve daha fazlası gerekli, bunlarda bu odadaki kişiler oluyor.'' diyerek bir anda her birinin kafalarını koparmaya başlamıştı.


Genç olan görevli kendisine gelen saldırıdan son anda kaçınırken belinden bir hançer çıkararak yaşlı adamın boğazına tereddüt etmeden sapladı. Saldırı diğerlerinin yaptığının aksine kusursuz kesme amacından çok acı çektirmek için duruyordu.


Genç olan hançerini geri çıkarmayıp orada bırakırken yaşlı adamın dizlerine seri tekmeler atarak kırdı ve adamı yere düşürdü. Yaşlı adam boğazını tutarken ''Sen...'' kan kustu ve devam etti ''...nasıl yaptın?'' diye sordu.


Bu yaşlı adam senelerdir bu şekilde diğer görevlileri öldürerek yaşamını garantiye almıştı ve anlaşılan bugün kendi sonu, kendinden çok daha genç biri tarafından gelecekti. Bunu kendi gururuna yediremiyordu.


Genç görevli yaşlının başının yanına geçerken ''Güzel bir hikayeydi sadık kölem, bir kaç hata olsa da...'' dediğinde yaşlı adam zar zor mırıldanarak sordu.


''Kimsin sen?''


Genç görevli, bu sorunun üzerine yüzüğünü çıkarırken ''Ben müdürüm, bu akademinin iyi kalpli müdürü. Sonuçta onların hepsi benim içimde yaşıyor değil mi? Ama bilmediğin şeyi söyleyeyim mi? Bu akademide 190 yaşını geçen bir astım yok çünkü onların kanını kullanamıyorum ve bende onları son senelerinde kendim öldürüyorum. Çok zahmetli değil mi?'' demiş ve kahkaha atmıştı.


Yaşlı adam ve Aki gördüğü suratla şoka uğrarken ikisi de farklı şekilde mırıldanmışlardı. ''Akademi müdürüm.''


''Akzen hoca.'' ikisinin de sesinde derin bir şaşkınlık gizliydi.


Akzen her şeyden önce bu akademinin müdürüydü ama bunu bilen kişiler sadece akademi de bulunan üst düzey yetkililerdi. Diğer her yere yüzünde ses değiştiren bir maskeyle ve bedeninin görünüşünü değiştiren kamuflaj ekipmanlarıyla gittiği için onun iki kimliğini de bilen çok kişi yoktu.


Yerdeki yaşlı ağzında biriken kanı karşısındaki kişinin suratına doğru tükürürken akademi müdürü yani Akzen başka bir hançer çıkararak adamın sağ gözüne saplamıştı. Sonra başka bir tane sağ koluna, bir tane kulağına ve bu şekilde devam eden yarım saatlik bir sürenin ardından adamın cesedi tanınamayacak bir hale dönmüştü.


Akzen etraftaki tüm cesetleri kolyesine depolarken bir anda Aki'nin bulunduğu tarafa dönerek ''Kimsin? Çık ortaya?'' diye bağırmıştı.


Aki korkuyla yere düşerken ''Beni görüyor mu?'' diye mırıldanmıştı ama hiçbir şekilde bir cevap gelmemişti.


Akzen sınıftan çıkarken ''Boşuna endişeleniyorum resmen, akademim her ne kadar zayıf olsa da ben en güçlüyüm sonuçta.'' diye mırıldanmış ve sınıftan çıkmıştı.


Akzen'in sınıftan gitmesinin ardından yerde oturan Aki'nin üzerinden karanlık bir duman çıkarken tekrar görünür hale gelmişti ama o hala hiçbir şeye anlam veremiyordu. Aslında şu anda sınıftan çıkmaya bile korkuyordu, çıktığı anda Akzen'e veya onun astlarından birine yakalanma ihtimalini göze alamıyordu.


Bu sebeple bir süre sınıfta kalmaya ve neden buraya çağırıldığı gibi şeyleri düşünmeye başladı.


'Buraya bu akademinin gerçek yüzünü öğrenmek için mi çağırıldım? Ya da hangi tarafı seçmem gerektiğini öğrenmek için mi? Ailemi öldürenlerin kimler olduğunu öğrenmek için mi? Şöyle bir düşününce bu ve bunun dışındaki bir sürü soruma bir cevap buldum aslında ama şimdi sırada nasıl onlar kadar güçlü olabileceğimi öğrenmek var. Ayrıca gökyüzü akademileri de neyin nesi? Bizimki gibi başka akademilerde mi var ama olsa duymamız gerekmez miydi, sonuçta bizden çok daha güçlülermiş...' gibi uzun bir düşünce sürecine girdi.


Aki sınıfta düşünmeye ve cevaplar aramaya devam ederken saatler geçti ve soruları da artmaya devam etti. Onu bu düşünce sürecinden ayıran ise kafasını gagalayan karga oldu.


Aki düşüncelerden uzaklaşırken kargaya bakarak ''Teşekkürler.'' dedi ve sınıftan çıkarak olabildiğince hızlı bir biçimde yatakhanelere gitti.


Yatakhaneye girdiği anda kimseye bir şey demeye uğraşmadan hızla Liebe'yi aradı ama onu bulamadı. Bunun üzerine boş bir yatağa geçerek kendi gardırobu ve çekmecesini incelemeye başladı. Çekmecenin içi boşken gardırobun içinde bugün kendisine verilenin dışında iki okul üniforması daha duruyordu. Aki incelenecek çok bir şey görmediğinden yatağa uzandı ve uyuklamaya başladı.


Diğer öğrencilere göre erken uyumuştu ama kimsenin bu durumu umursadığı söylenemezdi, Aki uyurken Liebe'de onun yanındaki boş bırakılmış yatağı kendisine almış ve günlüğüne bir şeyler yazarak uyumuştu.


Sabah olduğunda ikisi de aynı anda uyanırken Aki tedirgin bir biçimde etrafını inceleme gereği duymuştu, hala dün öğrendiği bilgileri hazmetmeye çalışıyordu ama bunun kolay olmadığı kesindi.


Zihnindeki onlarca kişinin yaşamının aksine onun şu an yaşadığı şey bir rüya değil, kendi gerçekliğiydi ve bu onu korkutan bir unsurdu.


Aki ve Liebe üniformalarını giyinip sınıflarına doğru ilerlerlerken Liebe ''Aki iyi misin? Hasta görünüyorsun...'' dedi, bu çıkarımı Aki'de oluşan göz altı torbaları ve dağınık bir halde duran siyah saçlarına göre yapmıştı.


Aki gözlerini ovalayarak ''İyi gibiyim.'' demişti ve adımlarını hızlandırmıştı. İkisi de sınıfa girerken on kişilik olması gereken sınıfta sadece 3 kişi bulunuyordu. İkili arka arkaya bulunan boş sıralara geçerken sınıfta yavaşça dolmuştu.


En son Akzen'de sınıfa geldiğinde Aki istemsizce kendi varlığını saklamak istemişti ama bir şey yapmamıştı. Akzen sınıftakilere bakarak ''Siz 10 kişiyle teker teker tanışmayı planlamıyorum, sonuçta zamanla adınızı öğrenirim. O yüzden tanışma faslını hızlı geçelim...'' dedi ve biraz düşünerek ''Ne tür bir teknik veya büyü görmek istersiniz?'' diye sordu.


Lisa ile Misa aynı anda el kaldırırlarken Aki'nin yanındaki oturan kız da el kaldırdı. Akzen yüzünde samimi bir gülümsemeyle ''Prenses, elf ve kıvırcık saç dediğim sırayla istediğiniz büyüyü bana söyleyin.'' dedi.


Lisa imalı bir biçimde Misa'ya doğru gülümseyerek ''Fiziksel güç arttırma büyüsü gösterir misiniz?'' diye sordu.


Akzen başıyla onaylayarak ''Çembere dikkat et.'' diyerek ''Elf Büyüsü: Doğal Güç Artışı'' dediğinde önünde yeşil renkli bir büyü çemberi oluşmuştu ve bir kaç saniye sonrasında ortadan kaybolurken Akzen'in bedenini yeşil renkli saydam bir ışık kaplamıştı.


''İşte bunu kullanabilirsin.''


Lisa önündeki deftere gördüğü büyü çemberini çizerken Aki bir konuda meraklanmıştı.


Misa sıranın kendisine geldiğini düşünerek ''Çok yönlü büyü gösterir misiniz?'' diye sordu.


Akzen soruyu beğenmiş bir biçimde ''Büyü çemberine iyi odaklanın çünkü bu büyü biraz daha zorlayıcı.'' diyerek derin bir nefes alarak ''Suyun İradesi'' demişti, mavi renkli büyü çemberi belirirken Akzen'in ayaklarının altından bir futbol topu büyüklüğünde su kütlesi çıkarak onun etrafında dolanmaya başlamıştı.


Misa anlamamış gözlerle bakarken ''Efendim bu şeyi nasıl kullanıyorsunuz?'' diye sordu.


''Biriniz bana saldırırsa anlayacaksınız?''


Bunun üzerine Liebe düşünmeden belindeki kılıcı çekerken ''Işıldayan Kesiş'' dediğinde kılıcından beyaz ve sarı renklerinde hilal şeklinde bir enerji ayrılarak Akzen'e doğru ilerledi ama o daha hiçbir şey yapmadan etrafındaki su kütlesi bu ışık demetini parçalara ayırdı.


Herkes anlamış bir biçimde kafasını sallarken sondaki kıvırcık saçlı, insan ırkından olan kız, adı Selen'di, sorusunu sordu.


''İllüzyon büyüsü gösterir misiniz?'' dediğinde tüm sınıf kendilerini farklı yerlerde buldu.


Misa, hayatı boyunca daima istediği elf ırkının tahtında kendini görürken; Lisa'da tüm elfleri tek bir ulusta toplamayı başardığını görüyordu.


Akzen çocuklara gelecekte olmak istedikleri yerleri gösterirken onların duymayacağını bilerek yorumlarda bulunuyordu.


''Elflerden beklendiği gibi ya çok kibirli ya da çok düşünceli...''


Adı Maximilian olan kara elf, kendi ırkındakilerle elflerin barış imzaladığını görürken; Adı Katty olan bir kara elf ise tüm elflerin katledilmiş olduğu, sadece kara elflerin hüküm sürdüğü bir dünyada gezinirken gördü kendini.


''Şu Maximilian adındaki velet oldukça ilginçmiş, onun hafızasını biraz daha kurcalasam iyi olur. Katty ise onun aksine fazla normal...''


Selen diğerlerinin aksine çok daha basit bir şey görüyordu, sakin bir köyde ailesi ile huzurlu bir yaşam geçiriyordu; Frank adındaki yaşıtlarına göre iri yapılı olan çocuk ise kendisini Sky Regnum akademisinin müdürü olarak görüyordu.


''Şu kıvırcık saç buraya nasıl seçildi lan, cidden akademim o kadar zayıf olamaz değil mi? Ayrıca bunu boş verirsek şu Frank adındaki çocuk fazla yürekliymiş, eğer hak ediyorsan zaten buraya gelirsin evlat...''


Viole adındaki uzun sarı saçlı çocuk, babasından krallığı devralmış bir biçimde krallığına hükmettiğini görüyordu; Mina adındaki pembe saçlı kız ise gittiği krallıklarda en güçlü dövüşçü olarak seçildiği bir rüya görüyordu.


''Viole klasik tahta geçemeyecek prensleri anımsattı nedense... Mina ise kendini kanıtlama isteği var anlaşılan, ilginç...''


Liebe ise uzayda kendisinden çok daha yaşlı kişilerle birlikte bir masada dünyanın kaderi hakkında bir toplantı yaptığını görürken; Aki karşısında farklı ırklara ait yüzlerce farklı kişi görüyordu ve her biri de sessizce birbirlerini süzüyordu.


''Şu beyazlı veledin ilginç olmasını bekliyordum ama bu kadarını da beklemezdim, çocuğun hedefleri baya yüksekmiş; Aki adındaki şu beyazlının tam zıttı olan velet, yuuuuuuuuh!...'' demişti ve Aki'nin rüyasını biraz daha incelemeye başlamıştı, heyecanlı bir biçimde.


----------------------------

1600 küsür kelime ile serinin şu ana kadarki en uzun bölümü oldu ama ismi yok.

Nasılsınız bu arada, umarım iyisinizdir.

Bana kapak tasarlamak için site önersenize şu anki kapak güzel durmuyor bence.

Neyse size iyi günler kaçtım ben... 

Seriyi Wattpad'den de okuyabilirsiniz bu arada.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44505 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr