Bölüm 1: Köye Saldırı

avatar
595 10

Karanlığın Ölümsüzü - Bölüm 1: Köye Saldırı


Hava yağmurluydu, yağmur durmaksızın yağıyordu. Yeryüzündeki insanları boğmak istercesine şiddetli yağıyordu ama bu isteğinin yeryüzündeki canlılar için çok bir önemi olduğu söylenemezdi.

Tüm krallık boyunca yağan yağmur bazıları için aksamalara sebep olurken, bazıları içinde fırsatlar yaratıyordu. Bu fırsatları kullanmak isteyen siyah cüppeler giymiş on kişilik bir grup krallık sınırındaki bir köyün girişine gelmişlerdi.

Köyün genelde hiç misafiri olmadığı için kapıda bekleyen herhangi bir görevlisi de yoktu. Cüppeliler arasında en kısa boylu olanı ''Onların burada bulunmaları biraz saçma değil mi?'' diye sormuştu, küçümseyen gözlerle köyü incelerken.

Belindeki kılıcın kabzasını sıkan bir tanesi ''Evet saçma ama gelen bilgiler burada oldukları yönünde. Bu sebeplen büyü kısıtlayıcıları etrafa kurduk zaten...'' dedikten sonra derin bir nefes alarak ''...Ayrıca o köyün içinde bizden başka kimse büyü kullanamaz, yani rahatlayabilirsin.'' dedi.

Elinde kahverengi asa tutan başka bir kara cüppeli ''Hadi artık şu köyü yok edelim, o iki şerefsizi öldürmek için sabırsızlanıyorum.'' diyerek köyün içine doğru ilerlemeye başladı, diğerleri de başka bir şey demeye gerek duymadan köyün içine doğru ilerlemeye başladılar.

Bu ufak köyde yaşayan yaşlı bir kadın evinin kapısını açarak ''Hey! Gezginler isterseniz evime gelin. Bu yağmurda ıslanmayın.'' diyerek bu cüppeli kişileri evine davet etmişti, birazdan yaşanacaklardan habersiz bir biçimde.

Yaşlı kadının içinde kötü bir niyet bulunmuyordu, o esnada 'Böyle bir havada nadiren gelen gezginleri dışarıda bırakamam değil mi?' diye düşünmüştü, pişman olacağını bilmeden.

Asa tutan adam, asasını kadına doğrultup ''Ateş Topu'' diye mırıldandığı anda kadın saniyeler içerisinde üzerine gelen 1 metre çapındaki ateş topu tarafından diri diri yanarak ölmüştü.

Bu esnada köyün arka taraflarında evlerinin camından anne ve babasıyla yağmuru izleyen daha dün 7 yaşına girmiş Aki ''Anne siz güçlü müsünüz?'' diye sormuştu içinde beliren korku filizini söküp atmak amacıyla. Nedenini bilmiyordu ama şu anda kalbi normalden çok daha hızlı ve sert atıyordu, bu da onun korkmasına sebep oluyordu.

Annesi Mina ise bu soruya karşılık çocuğunun uzun siyah saçlarını okşayarak ''Hem de çok güçlüyüz. Unutma babanla ben Sky Regnum akademisinden mezun olmuş eski kraliyet büyücüleriyiz.'' diyerek hem kendini övmüş hem de çocuğunun içini rahatlatmıştı.

Babası ise çocuğunun omzuna ufak ve samimi bir yumruk atarken ''Meraklanma evlat biz her zaman yanında olacağız.'' demişti.

Sky Regnum tüm krallıklardan bağımsız bir şekilde kurulmuş ve bilinen her türlü krallığı dakikalar içerisinde yok edebilecek yöneticilere sahip bir akademiydi. Bu güçlerinden ötürü zaten hiçbir krallık onlara karşı gelmeye kalkışmıyordu.

Cüppeli kişiler köy halkını hızlı ve acı verici yollarla katlederlerken kısa boylu olanı ''Lanet olasıcılar neden hala ortaya çıkmadılar?'' diye bağırdı.

Bu şekilde köyü yok ederek hızla ilerlediler ve en sonunda köyün sonunda bulunan bir binaya geldiler. Elinde asa tutan adam öfkeyle ''Hey Mina ve Agnus Umbra, buradaysanız çıkın ve artık ölün!'' diye bağırdığı anda Aki korkuyla yerinde sıçrarken anne ve babası evin kapısına çıkarak, aynı anda ''Bizi araya kim?'' diye sordular gururlu bir biçimde.

Altın sarısı bir kılıç tutan adam kılıcını karşısındakilere doğru tutarak ''Sizi bugün burada öldürecek kişiler.'' diyerek hızlı bir biçimde ileri atıldı.

Mina savunma yapmak için büyü kullanmak istediği esnada büyü kullanamadığını fark ettiğinde artık çok geçti. Göğsüne saplanan kılıç, mızrak ve iki ok onun bu hayata gözlerini yummasına sebep olurken. Yanında duran Agnus'un durumu daha da kötüydü bedeninde dolanan yıldırım arklarının yanında üzerine gelen alev topu ve rüzgar bıçakları yüzünden de oldukça hasar almıştı ve büyü kullanamadığı içinde acılar içerisinde can vermişti.

Zamanında aşırı güçlü olarak bilinen bu ikilinin ölümleri oldukça basit bir şekilde gerçekleşirken evin içerisinde tüm olanları izleyen Aki ailesini kaybetmesinin üzüntüsü ve ölüm korkusuyla yüksek sesle ağlamaya başlamıştı.

Elinde bir kılıç bulunan ve çocuğun iki ebeveynine de saldırmayan orta boylu bir kadın kılıcını çocuğa doğru yöneltirken ''Bu iki şerefsizden hiç bir şey kalmasına izin vermeyeceğim.'' diyerek evin içine girmişti. Diğerleri onu durdurmaya bile uğraşmamıştı çünkü bunu yaparlarsa ölecek kişinin kendileri olacağından eminlerdi.

Aki yerde sürünerek kadından uzaklaşmaya çalışırken kadının kılıcını bir anda yıldırımlar kaplamıştı, bu yıldırımlar ufak elektrik arkları gibi değildi, o kadar keskin ve hızlılardı ki kılıcın çatlamasına sebep oluyorlardı.

Kadın yüzünde korkutucu bir gülümsemeyle ''Sende ölmelisin velet!'' diyerek kılıcını çocuğun kalbine onlarca defa sapladı. Evden ayrılırken arkasında göğsünün sol kısmında yumruk büyüklüğünde bir boşluk bulunan bir çocukla, ufak bir kan gölü bırakmıştı.

Kılıcını Mina'nın üzerine saplayarak ''Artık gidelim.'' demişti.

Böylece bu cüppeli on kişi bu köye girdikleri sessizlikte geri çıkmışlardı. Fakat şu anda iki fark vardı, girişlerinin aksine etrafta yoğun bir kan ve yanık kokusu bulunuyordu ve diğer fark ise artık o boğucu yağmur yağmıyordu.  


-----------------------------İlk bölüm burada bitiyor. Kitabı ayrıca wattpad'te de yayınlıyorum. İki taraftan da okuyabilirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum.





Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44503 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr