595.Bölüm - Vahşi Canavar (2)

avatar
2397 20

Kara Büyücü - 595.Bölüm - Vahşi Canavar (2)


595.Bölüm – Vahşi Canavar (2)

 

Roaaaaaar!!!

 

Cain konuşması bittiği anda hızla ileri fırlarken herhangi bir ses çıkarmasa da Katliam Tanrısının zihninde öfkeli bir kükreyiş yankılanmıştı. Ağır yaralı vücuduyla ona yaklaşan canavarımsı Cain’i takip ederken önceden uzay deposuna sakladığı kılıcını anında geri çıkarmaya karar vermişti.

 

“Hmph!”

 

İsyan Ruh Özü onun isteğiyle birlikte anında etkisini göstermiş ve Katliam Tanrısının düşünme kabiliyetinin bir kısmına karşılık ruhundan çektiği acıyı azaltmış, öldürme niyetini kat kat artırmıştı. Kızıl renkli enerji kılıcını kaplarken Katliam Tanrısı Cain ile göz göze gelmişti.

 

“Şu anki yaralı halimle onunla dövüşmek bir delilik olur, ama normal bir şekilde kaçma şansım da oldukça düşük. Yani hayatta kalmak için tek bir yolum var.”

 

Katliam Tanrısının düşünceleri çoktan ‘kazanmak’ yerine ‘hayatta kalmak’ amacı etrafında dönmeye başlamıştı. Cain’in de en azından kendisi kadar yaralı olduğunu biliyordu. Yaşayacağı fazla zamanı olmadığını Cain kendisi söylemişti ve o anda vahşi bir canavara benzeyen Cain’in onu kandırmaya çalışacak kadar düşünebildiğini sanmıyordu.

 

“Bakalım... yaşayabilecek miyim?”

 

Klang!!!!!!

 

Cain pençesini savururken Katliam Tanrısının boynunu hedeflemiş ama Katliam Tanrısı kılıcıyla pençeyi durdurmuştu. Kılıcın keskin kenarı pençenin avcuna geldiğinden Cain’in avcunda bir kesik açılmıştı ama kesiğin boyutu oldukça ufaktı ve Cain’e herhangi bir zarar veremiyordu.

 

Dövüşü başlatan bu saldırının ardından ikili birbirlerine hızlı darbelerle saldırmaya başlamışlardı. Katliam Tanrısının kılıcı ve Cain’in pençesi kızıl siluetler halinde sürekli olarak hareket ediyor ve bir yandan kendilerini korurlarken bir yandan da karşılarındaki düşmanlarına en yüksek hasarı vermek için çabalıyorlardı.

 

Swish!

 

Cain’in arkasındaki dokunaçlarda biri bir anda hareket etmiş ve Katliam Tanrısına doğru fırlamıştı. Katliam Tanrısı anında geriye doğru zıplamış ve yüksek bir hızla Cain’in menzilinden ayrılmıştı. Dövüşün başından beri zaten o dokunaçlara dikkat ediyordu çünkü tam olarak ne olduklarını anlayamıyordu. Tehlikeli olabilirlerdi.

 

Ve düşüncesi doğruydu. O geri kaçındığında önceden durduğu yere ulaşan dokunacın ucundan mor renkli bir enerji dalgası belirmiş ve etrafa dalgalar halinde yayılmıştı. Dokunaç bu enerji dalgalarını saldıktan sonra kurumuş ve tozlara dönüşüp yok olmuştu.

 

“Tek kullanımlık bir saldırı demek? Ama yalnızca altı dokunacın kaldı.”

 

Katliam Tanrısı Cain’in sırtından çıkan dokunaçlara bakarken konuşmuş ve içten içe geriye kaçındığı için mutlu olmuştu. O mor enerjinin ne olduğunu bilmiyordu ve zaten bu yüzden ürkmüştü. Çoğu zaman gizemli olan şeyler güçlü olanlardan çok daha korkutucuydu ve Cain gibi güçlü birinin gizemli yeteneği, özellikle Katliam Tanrısının o anki durumunda, oldukça korkutucu sayılırdı.

 

“Altı saldırı senin hayatını almak için yeterli.”

 

Cain hırıltılı sesinde belirgin bir soğukluk ve öldürme niyetiyle konuşurken arkasındaki dokunaçlar bir kez daha Katliam Tanrısına doğru dönmüşlerdi. Ama bu sefer Cain direkt olarak Katliam Tanrısına saldırmak yerine derince iç çekmişti ve o anki canavarımsı ağzıyla bunu yaptığında yoğun bir buhar dalgası çıkmıştı.

 

“Yoruldum.”

 

Cain vücudundaki her hücrenin artık onu durdurmaya çalıştığını fark ediyordu. Durumu çok kötüydü ve biraz daha devam ederse ölecekti. Aşırı yüksek iyileştirme gücüne ve sertliğe sahip olan vücudu bile o anki durumuna dayanamıyorken, ruhunun tek parça halinde kalması zaten bir mucize sayılırdı.

 

“Ölü Zihin Enerjisi ruhumu parçalamaya devam ediyor. Eğer kısa süre içinde enerjiyi temizlemezsem ruhum artık geri dönemeyeceğim bir sürece girecek.”

 

Cain’in gücünü artırmak için seçtiği son yol Ölü Zihin Kristalindeki tüm enerjiyi yiyip ruhuna asimile etmekti. Bu gücünü kısa bir süreliğine artırmış ve ona dokunaçların yayabildiği mor enerji olan Ölü Zihin Enerjisini kontrol etme gücünü vermişti ama bu ruhunun zamanla küçülmesine ve parçalanmaya başlamasına neden olmuştu.

 

“Ama eğer bu savaş kazanılmazsa... her şeyi kaybedeceğim.”

 

Dostları, tanıdıkları, ailesi... Cain eşinin ve kızının hâlâ onu beklediğini biliyordu ve o anda gerçekten de savaş alanından ayrılıp onlarla birlikte evrenin tenha bir köşesindeki bir yere gizlenmek istiyordu. Orada normal bir hayat sürebilirdi... Ama bunu yaparsa yalnızca sonunu biraz daha geciktireceğinin farkındaydı.

 

Eğer Cehennem tarafı kaybederse Cennet hayatta kalan Habis Lordları ve onların astları ile ailelerini avlamak için ellerindeki her şeyi kullanırlardı. Sonuçta bu kişilerin her biri potansiyel bir intikamcı demekti ve yalnızca Habis Tanrı’nın mirası yüzünden Kara Büyücü gibi bir kişi ortaya çıktıktan sonra Baş Tanrı aynı hatayı bir kez daha yapmazdı.

 

“...Bir kez daha, hayır, son kez. Son kez sana güveneceğim, Patron. Umarım bize söylediklerini gerçekleştirebilirsin. O zamana kadar... Shuan’la birlikte hiçlikte seni bekliyor olacağım.”

 

Cain gözlerini bir anlığına kapattığı ve düşüncelerini sonlandırdığı anda Katliam Tanrısı derin bir nefes almış ve birden hareket etmeye başlamıştı. Ama gittiği yol Cain’e doğru değil, Cain’den uzağa doğruydu. Elinde parıldayan bir tılsım belirmişti.

 

“Zanaat Tanrısından aldığım bu tılsımı Kara Büyücüyle karşılaşırken herhangi bir şey olursa kendimi korumak için ayırmıştım... Ama şu anda hayatımı korumak çok daha önemli.”

 

Büyük Kurtuluş Tılsımı, Zanaat Tanrısından yıllar önce aldığı bir şeydi. Almak oldukça zor olmuştu çünkü Zanaat Tanrısının Konseydeki statüsü ondan çok daha yüksekti ve onun bile zorlukla yaptığı bu tılsımı ondan zorla almak imkansızdı. Bu yüzden tılsımı yalnızca Zanaat Tanrısı Konsey toplantısına çağrıldığında onun yaşadığı dünyadan çalmak zorunda kalmıştı.

 

Bu tılsımı yapmak çok zor olsa da yaptığı tek şey kullanan kişinin hayatta kaçmasını sağlamaktı. Katliam Tanrısı tılsımı aktifleştirdiği anda etrafında güçlü bir bariyer belirmiş ve hızı yüzlerce kat hızlanmıştı. Yalnızca saniyeler içinde Cain’in menzilinden dışarıya çıkmıştı ve kaçmaya devam ediyordu. Bariyer yüzünden o anda ateşlenmiş bir havan topu mermisine benziyordu.

 

“Artık-”

 

“Ölme vaktin geldi.”

 

Katliam Tanrısı kaçtığını düşünürken Cain birden üzerinde onunla aynı hızda uçarken belirmiş ve Katliam Tanrısının göz bebekleri küçülmüştü. Bunun nasıl olduğunu anlayamamıştı, ama Cain’in sırtındaki dokunaçların Cain’in kendi vücuduna saplandıklarını gördüğünde titremişti.

 

Cain az önceki enerjiyi kendi ruhuna doğrultmuş, ölümünden hemen önce ortaya çıkan aşırı yüksek enerji çıkışını kullanarak tüm hayatını bu son saldırıya adamıştı.

 

“Sen-”

 

“Seni hiçliğe benimle beraber götüreceğimi söylemiştim.”

 

Mor enerji dalgaları vücudundan yayılmaya başladığında Cain gözlerini kapatmış, Katliam Tanrısı ise kaçmaya çalışsa da başaramamıştı. Ölmek istemiyordu ve kaçmak için her şeyi yapıyordu ama bariyerin içindeyken dışarıya saldıramıyordu ve mor dalgalar bir şekilde bariyerin içine girmeyi başarıyordu...

 

Karşı koymasının bir yolu yoktu!!!

 

Bu evrende uzun süre yaşadım... önce bozuk bir dünya gardiyanı olarak, sonra bir başkasının evcil hayvanı gibi. Sonra, o başkasının altında saygı duyulan bir kişiye dönüştüm. Bir ailem oldu, yaşamak için bir nedenim oldu. Ve aynı zamanda, ölmek için de bir nedenim var.”

 

“Eğer plan başarılı olursa herhangi bir şey olmayacağını biliyorum. Normal bir şekilde hayatıma devam edebilmem gerekiyor ve Patron’un bunu yapabileceğine de inanıyorum.”

 

“Ama yine de... herhangi bir endişe veya korku olmadan biraz daha yaşamak daha iyi olurdu...”

 

Cain son sözlerini söyledikten sonra birden ruhundaki sayısız ufak kırıklar saniyeler içinde birleşmiş ve ruhu bir anda onlarca parçaya ayrılmıştı. Cain’in kızıl vücudu tozlara dönmüş, boşluğa yayılmıştı. Aynı şekilde Katliam Tanrısının da ruhu ölü zihin enerjisinin altında parçalanmış ve vücudu tozlaşırken ruhunun parçaları hiçliğe yol almıştı...






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44312 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr