540.Bölüm - Çift Arena Bölgesi (2)

avatar
4049 15

Kara Büyücü - 540.Bölüm - Çift Arena Bölgesi (2)


540.Bölüm – Çift Arena Bölgesi

 

“Bam!” Katliam Tanrısı kapıyı çarparak birden toplantı odasına daldığında o sırada içeride olan Baş Tanrı, Savaş Tanrısı, Zanaat Tanrısı ve Büyü Tanrıçası gözlerini ona çevirmişlerdi. Kader Tanrıçası ise yalnızca birkaç saniye önce bir şey hissettiği için o kadar şaşırmamıştı ancak yine de Katliam Tanrısı’na bakmak için kafasını çevirmişti.

 

“Katliam, ne istiyorsun? Buraya böyle girmek için düzgün bir sebebin olsa iyi olur.” İlk tepki veren kişi Savaş Tanrısı olmuştu. Kaşları kırışık olan Savaş Tanrısından hafif bir öldürme niyeti yayılıyordu ve bu öldürme niyeti yüzünden odanın soğukluğu birkaç derece düşmüştü ancak Katliam Tanrısı bunu hissetmiyormuş gibi elindeki mektubu masaya fırlatmıştı.

 

Katliam Tanrısı’nın gücüyle kağıttan da olsa bu mektubun fırlama hızıyla masayı yarma olasılığı vardı. Bu nedenle mektup masaya ulaşamadan önce Büyü Tanrıçası elini kaldırmış ve mektubu havada yakalayıp küçük bir teknikle üzerindeki yazıların direkt olarak havada belirmelerine neden olmuştu.

 

“Oh…” Savaş Tanrısı kolay öfkelenen birisi olsa da aynı şekilde kolayca sakinleşebiliyordu. “Eğer durum böyleyse o zaman sanırım ani girişin affedilebilir. Ama bu konuda ne yapmayı düşünüyorsun?” Bu soru sorulduğunda, Katliam Tanrısından önce Kader Tanrıçası ayaklanmıştı.

 

“Şu anda herhangi bir-” “Kes.” Katliam Tanrısı herhangi bir şekilde saygı göstermeden Kader Tanrıçası’nın sözlerini kesmişti. Kader Tanrıçası karşılık vermek istemişti ancak Katliam Tanrısı’ndan yayılan ürkütücü öldürme isteği onun titremesine neden oluyordu.

 

“Kara Büyücü denen bu adama saldırmak için çok fazla fırsatımız vardı. Ancak sırf senin ‘görülerin’ yüzünden neredeyse tüm bu şansları kaybettik. Şimdi söyle Kader Tanrıçası, neden benim okulum yok edilirken senin sözlerini dinlemeliyim?” Kader Tanrıçası Baş Tanrı’nın danışmanı olsa da o anda Katliam Tanrısı’nın gözlerini kan bürümüştü.

 

Tanrı Kılıç Sarayıyla o kadar ilgilenmese de bu Konsey’deki bir Tanrı olmasından kaynaklanıyordu. Yoksa bu okul onun için gerçekten de önemliydi. Bu okulu ilk Küçük Dünya Tanrısı olduğunda kurmuştu ve bir Üstün Dünya Tanrısı olana kadar da bu okul onunla birlikte büyümüş, sayısız dâhiyi eğitmişti. Bu okul onun için bir gurur kaynağı bile sayılabilirdi.

 

Şimdi, onun ve Konsey’in baş düşmanı bu gurur kaynağını parçalara ayırıyordu ve Katliam Tanrısı kesinlikle kendisini tutmayacaktı.

 

“Katliam’ın sözlerinde de haklılık payı var.” Baş Tanrı bu şekilde konuşmaya başladığında en azından ondan destek bekleyen Kader Tanrıçası’nın umutları tamamen düşmüştü. “Kara Büyücü bizleri tamamen görmezden gelip rahatça gidip gelebileceğini düşünüyorsa yanılıyor.”

 

Baş Tanrı biraz sinirlenmiş gibi dursa da ses tonu oldukça sakindi. Ve bu Katliam Tanrısı’nın garip bir şekilde ürkmesine neden oluyordu. “Ama sözlerinde tek bir sıkıntı var, Katliam. Sen oraya gittiğinde orayı kolayca kurtarabileceğine seni ne inandırıyor?”

 

“Kara Büyücü sadece bir Küçük Dünya Tanrısı!” Konseydeki Tanrılar Paul’ün gelişimi hakkında bilgililerdi ve Katliam Tanrısı Baş Tanrı’nın bu sorusu üzerine öfkelenmişti. “Ben, bir Üstün Dünya Tanrısı gücümle bile ona karşı koyamayacak mıyım!?”

 

Katliam Tanrısı’nın bu duruşunun üzerine Baş Tanrı başını iki yana sallamıştı. “En azından şu anda, korkulması gereken kişi Kara Büyücü değil. Raporda bahsedilen diğer kadın.” Raporu gönderen kişi Catherine’in saldırılarını görmemiş olmalıydı çünkü onun görüntüsünü aşırı basit bir şekilde anlatmıştı ancak Baş Tanrı Catherine’in tarzını oldukça iyi biliyordu.

 

“Göz bebekleri gözlerin irisiyle karışmış, uzun ve siyahlar içindeki bir kadın. Yanında bir mızrak taşıyor. Önceden olsaydı bunun normal birisi olduğuna inanabilirdim ancak Kara Büyücü İlk Küçük Cehennem’i ele geçirip gerçek bir hükümdar olduktan sonra yanında böyle bir figür varsa o zaman yalnızca tek bir kişi aklıma geliyor.”

 

Konu buraya geldiğinde zaten herkes anlamıştı ve Katliam Tanrısı’nın öfkesi uçup gitmiş, yüzündeki ifade kısa bir sürede buruşurken teni solmuştu. Aynı anda, Baş Tanrı soğuk bir sesle sözlerine devam etmişti. “Catherine Ascher, Kara Büyücü’nün saflarına geçti.”

 

Bundan sonra, odayı sessizlik kaplamıştı. Katliam Tanrısının dişleri sıkılıydı ve umutsuzluk vücudunu sarmıştı. Çünkü artık herhangi bir şansı olmadığını biliyordu. Konuşmanın nasıl devam edeceğini anlayacak kadar akla sahipti.

 

“Catherine Ascher ile senin dövüşmen tamamen imkansız. Seni öldürmesi için güçlü bir silaha bile ihtiyacı olmayacaktır. Şu anda bu evrende onunla dövüşebilecek tek kişi benim ama ben de Kader’in beni ve diğer astları onlarca kez kurtaran görüsüne güveniyorum.” Baş Tanrı bu sözleri söylediğinde Katliam Tanrısı yalnızca başını eğmiş ve herhangi bir ses çıkarmamıştı. Ardından, başını kaldırmadan dönmüş ve odadan sessiz bir şekilde çıkmıştı.

 

 

Çift Arena Bölgesinde, Paul yaralarla kaplı olan vücuduyla birlikte son bir kez daha ileriye atılmış ve elindeki kılıcını savurup bölgede hayatta olan son varlığı, bir Kutsal Doğan’ı öldürmüştü. Ve bunu yaparken de kaşları çatıktı. Çünkü her şey değişmişti.

 

Gördüğü anılarda üç dalga vardı ve ilki insanlar, ikincisi canavarlar ve üçüncüsü şeytanlardı. Bu savaşlar beyaz platformun üzerinde gerçekleşiyordu ve ödül olarak iki platformdan ufak bir parça kazanılıyordu. Ancak o siyah platformda belirmişti ve ilk iki dalga aynıyken üçüncü dalga farklıydı. Şeytanların yerini Kutsaldoğan ırkı almıştı. En güçlüleri bir Küçük Dünya Tanrısı olduğundan güçleri fazla farklı değildi ancak bir şeylerin farklı olması Paul’ün tamamen bilgili olmadığı anlamına geliyordu.

 

“Üçüncü dalga geçildi. Ödül-” “Senaryo değişti.” Önceki dalgaların sonunda da çalan ses yarıda kesilmiş ve bu sefer gür bir erkek sesi konuşmuştu. Aynı anda, Paul’ün vücudundaki Kutsal Karanlık Düzen Çemberi birden dışarıya çıkmış ve hızla büyümeye başlamıştı.

 

Ardından, Paul’ün uzay deposu onun isteği dışında birden açılmış ve Eisengarm’ın Kızları’nın oluşturulması için gereken dizaynlar ile materyallerin hepsi dışarıya çıkarılmıştı. Bu materyaller ve dizaynlar havada uçuşup büyümeye devam eden Kutsal Karanlık Düzen Çemberine karışırlarken Paul’ün elindeki Optio da birden uçup çembere girmişti.

 

“Kutsal Karanlık Düzen Çemberi ve Beş Dizayn’ın bulunması nedeniyle, son bir dövüş gerçekleştirilecek. Ödül, tamamen oluşturulmuş Eisengarm’ın Kızları. Katılımcının güç kısıtlaması kaldırıldı ve uçma izni verildi.”

 

Paul gücünün bir kez daha vücuduna aktığını hissetmiş ve önceden uçmasını engelleyen kısıtlamanın kalktığını da hissetmişti. Optio elinde olmadığından Melek ve Şeytan’dan aldığı kılıçları boşluğundan çıkarmış ve kuşanmıştı. Aynı anda, gökyüzüne yükselmeye başlamıştı.

 

‘Eğer uçma yeteneğim bana geri verildiyse bunun bir nedeni olmalı.’ Diye düşünüyordu. Ve düşünceleri de yanlış değildi. Çünkü yalnızca birkaç saniye sonra, az önce üzerinde durduğu siyah platform ve beyaz platform birden titremiş ve hareketlenmişlerdi.

 

Gökyüzünde o anda hayali bir figür belirmişti. Bu figürün boyutu Ascher ailesindeki Titan soyuna sahip olan Arad’dan bile daha uzundu. Uzun vücudu oldukça yapılı ve şişkindi. Üzerine giydiği kıyafetler bel altını saklıyorlardı ancak üst vücudu görülebiliyordu. Eğer yarı-saydam bir görüntüye sahip olmasaydı yakışıklı bir adam olarak görülebilirdi.

 

Ancak Paul için en şaşırtıcı şey bu adamın boyutu veya görüntüsü değil, platformlardı. Öncesinde uçamadığı için yalnızca platformun zeminini görebilse de şimdi platformun alt kısmını görebiliyordu. Çünkü beliren bu adam ‘platformun’ alt kısmını tutup çekmiş ve Paul’ün hayatında gördüğü en devasa iki kılıç belirmişti. Paul’ün az önce durduğu yer ise yere saplanmış bu kılıçlarının kabzalarının göğe dönük olan alt kısımlarıydı…

 

‘Bu alan… Eisengarm’ın Kızları… Kutsal Karanlık Düzen Çemberi ve Dizaynlar… Siktir.’ Paul’ün kaşları bir anlığına kırışmış ve düşüncelerinin devamı ağzından direkt olarak çıkmıştı. “O efsane doğru değildi. Eisengarm… Eisengarm bir Tanrı değildi. Gücü Tanrı seviyesindeydi ancak o Kutsaldoğan ırkından değildi.”

 

“Bu yüzden Eisengarm’ın Kızları o kadar devasa bir materyal gereksinimine sahipti. Çünkü onun için normal miktar buydu. Eisengarm… bir titandı.” Önündeki devasa figüre bakan Paul hayali gözlerinde herhangi bir duygu göremiyordu ancak kendisinin savaş isteği alevlenmişti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44300 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr