526.Bölüm - Altı Habis Lordun Güçleri (2)

avatar
4567 16

Kara Büyücü - 526.Bölüm - Altı Habis Lordun Güçleri (2)


526.Bölüm – Altı Habis Lordun Güçleri (2)

 

“Güney Ucu ele geçirildi! Evren Gezenlere göre gönderilen gözcüler geri dönmediğinden Doğu Ucu da tamamen yok edilmiş olmalı. Şu anda tehlike içinde olan yerler Sırt ve Merkez uç, yani herkes dikkatli olmalı!” Paul’ün aksine, Grim’in orduları tüm varlıkları tek seferde öldürebilecek kadar yüksek güce sahip değillerdi. Bu nedenle kaçan birkaç kişi olmuştu ve haberler merkeze ulaşmıştı.

 

O ana kadar yalnızca yarım saat kadar bir süre geçmişti ancak çoktan dünyadaki altı uçtan ikisi kaybedilmişti. Kara Büyücü ve Cennet Yiyen İmparatoriçenin birliklerinin yerlerine göre yapılan tahminler yüzünden de Merkez Uç ve Sırt Uç en çok tehlike altında olan yer olarak biliniyordu. Bu yüzden bu bölgelerdeki askerlerin sayıları direkt olarak artırılmıştı.

 

Liderlerin çoğu durumun ciddiyetini yalnızca şimdi kavrayabilmişlerdi ve tüm güçlerini kullanıyorlardı. Evren Gezenlerin lideri askerlerin hareket etmesi için kendisi bile yardım etmişti. Birden fazla kişiyle birlikte ışınlanma gücünü kullanabilen fazla kişi olmasa da yine de yeterince askeri toplamak için yeterli kişi vardı.

 

Merkez ve Sırt Uçtaki normalde 50.000’er olan asker sayısı 120.000’e çıkarılmıştı ve diğer bölgelerdeki asker sayısının yeniden doldurulması için savaş üzerine değil de destek ve kontrolde uzmanlaşan diğer ankalar da askerler olarak saflara geçmişlerdi.

 

O sırada, Paul Güney uçta Grim ile buluşmuştu. Bölgedeki herkesi öldürdükten sonra orayı bir süreliğine koruyacak formasyon kurmuş ve aynısını yapmak için de Güney’e gelmişti. O buraya gelene kadar Grim çoktan Güneyde yaşayan tüm ankaları birlikleriyle birlikte öldürmüştü.

 

“Efendim.” “Hükümdarımız.” Grim hafifçe eğilerek selam verirken askerlerin hepsi tek dizlerinin üzerlerine çökmüşlerdi. Onlara bakan Paul ise hızla iyileşen birkaç ağır yaralı kişi dışında ölü görmemiş ve başını sallamıştı. Kazanan orduların çoğu tamamen hayatta olsa da normalde bir veya iki ölü olabilirdi. Bunu görmemek onu biraz rahatlatmıştı.

 

“Ayaklanın. Bölgedeki tüm kişileri öldürmüş olsanız da hızlı olan birkaç kişi kaçmış olmalı. Anka liderleri de aptal değillerdir ve doğudakilerin çoktan öldüklerini biliyorlardır. Bu arada, Grim, al bakalım.” Paul öldürdüğü anka liderlerinin birinin ruh kalbini deposundan çıkarım Grim’e doğru hafifçe fırlatmış ve Grim de havada yakalamıştı. Bu bir Küçük Dünya Tanrısı’nın kalbi olmasına rağmen Paul’ün onu rahatça Grim’e vermesi askerlerin ona olan saygısını güçlendirmişti.

 

“Her neyse. Wulian, buraya gel. Güney ucunu geçici bir üs olarak kullanacağız. Amelia’nın birlikleri ve Aleena’nın birlikleri de buraya gelip üssün kurulmasında yardım edecekler. Yapmayı düşündüğüm bir şey var.” Paul dünyaya gizli bir şekilde girip diğer birliklere dağılan perilere emir veren Wulian’la onun yanında bıraktığı Gök Gözünden konuşurken bir yandan da diğer Habis Lordlar ile konuşuyordu.

 

“Cain, Sırt ucu ele geçirin. Senin birliklerinin yeterince güçlü olması gerekiyor. Canlı gördüğünüz her şeyi öldürün. Shuan, senin görevin değişmiyor. Eğer bitirmeden geri dönersen seni cezalandıracağımdan emin olabilirsin.”

 

“Anlaşıldı.” Cain Gök Gözüne cevap verirken Shuan direkt olarak görevine başlamıştı. Paul ise Güneye kuracağı üssün hazırlıklarına devam etmeyi planlıyordu. Ani bir şekilde saldırdıkları için iki ucu ele geçirebilmişlerdi ve üçüncü de ele geçirilebilirdi ancak daha fazlası zor olacaktı. Çünkü Anka ırkları artık hazır olacaklardı ve karşılık verebileceklerdi. Yani Paul’ün ciddi bir şekilde hareket etmesi gerekecekti.

 

Birlikler ve kişiler bir ırkın sahip oldukları tek güç değillerdi. Tüm geçmişi neredeyse tamamen kaybolan Kan Kanatlı Ankaların aksine İlk Küçük Cehennemi ele geçiren 10 Anka ırkının ataları tarafından bırakılan birçok eşya, ekipman ve teknik vardı. O şeyler ile karşılaştırıldığında Paul’ün Aleena’ya yaptırıp sembollerini özel olarak çizdiği zırhlar bile yeterince güçlü sayılmıyorlardı çünkü ölümlü hazinelerinin aksine bu eşyalar zaman geçtikçe daha da güçleniyorlardı.

 

 

“R-Rapor veriyorum!” Üç liderin eksik olduğu toplantı salonuna giren asker hafifçe titreyen ancak yüksek tonda olan bir sesle konuşmuştu. “Sırt uç Dünya Yiyenler ve birlikleri tarafından ele geçirildi. Aynı zamanda Mucizeler Perisi, Dünyalar Demircisi ve İllüzyonlar Prensesinin Güney Ucuna girdikleri bildirildi. Şu anda oraya yakınlaşamasak da o bölgenin üs olarak kullanılacağını düşünüyoruz.”

 

“Anladım, ayrılabilirsin.” Kutsal Nefes Ankalarının lideri ona izin verdiğinde asker rahatlamış ve oradan hızlıca ayrılmıştı. Verilen kayıplar nedeniyle toplantı alanındaki liderlerin yüzleri düşüktü ve auraları karanlıktı. Odadaki hava askerin boğuluyormuş gibi hissetmesine neden oluyordu.

 

“Daha bir gün bile geçmedi ancak üç lideri kaybettik… Kara Büyücü’nün kendi başına bu kadar yüksek bir güce sahip olacağını düşünmemiştim. Ya da belki de Ölüm Bilmeyen Kahya ile birlikteydi ve ondan mı yardım aldı? Ha… Her türlü, işimiz zorlaşacak.” Kutsal Nefes Ankalarının Lideri bir süre mırıldandıktan sonra derince iç çekmişti. İşler karışıyordu.

 

Kara Büyücü dünyanın yarısını ele geçirdikten sonra birden durmuş ve bir üs kurmaya karar vermişti. Bu onun önceden kurduğu planların en azından yarısını yok etmişti çünkü o planlarda Paul’ün çabuk davranıp direkt olarak Merkez Uca saldırmak isteyeceğini düşünmüştü. Merkez Uç Kan Kanatlı Ankaların tahtının eskiden durduğu yerdi. Paul’ün bu yeri öncelikli göreceğini düşünmüştü.

 

Ancak bu düşünce onun diğer planları olmamasına yol açmamıştı. Kutsal Nefes Ankalarının Lideri yaşlı ve tecrübeliydi. İlk planın, hatta ikinci, üçüncü ve dördüncü planların işe yaramayabileceğini biliyordu. Bu nedenle aklında onlarca plan vardı.

 

“Kara Büyücü’nün birlikleri aşırı güçlüler. Herhangi bir yardım alma imkanımız yok mu? Bize yardım isteyeceğini söylemiştin. Herhangi bir haber yok mu?” O sırada liderlerden birisi bu soruyu sormuş ve Kutsal Nefes Ankalarının Lideri başını sallamıştı. “Henüz olmasa da eminim. Yardım gelecek. Ancak görmeleri ve gelmeleri için zamana ihtiyaçları var. Uzay Tanrıçası onları engellerken boşluğu düzgün bir şekilde kullanamazlar.”

 

Onun bu sözleri diğer liderleri biraz rahatlatsa da hepsi hâlâ endişeli hissediyorlardı. Kutsal Nefes Ankalarının Lideri bunu kolayca anlayabiliyordu. Onun yerinde normal bir asker olsa bile bu anlaşılabilirdi. Hepsinin yüzünden okunuyordu.

 

“Bir süre boyunca defansta kalacağız. Evren Gezenler bu süre boyunca o bölgeden uzak dursunlar ancak çevreyi incelesinler. Eğer bölgeye giren yeni bir birlik veya kişi olursa öğrenmemiz gerekiyor. Ayrıca hâlâ elimizde güçlü parçalar var. Kara Büyücü ve Altı Habis Lordu…” Kutsal Nefes Ankalarının lideri konuşmaya devam ederken bir anlığına duraksamış ve sonrasında sessizleşmişti. Ardından, gözleri birden büyümüş ve ellerini masaya vurmuştu.

 

“Uzay Serserisi, Uzay Serserisi Shuan! S*ktir, bölgedeki korumayı artırın! Evren Gezenlere bölgeyi sürekli olarak kolaçan etmeleri için emir verin!” Kutsal Nefes Ankalarının Lideri sık küfreden birisi değildi ancak bu kadar önemli bir parçayı unuttuğuna inanamadığı için küfür kendiliğinden ağzından ayrılmıştı.

 

Paul’ün Altı Habis Lordu arasında ikisi savaşa, ikisi desteğe ve ikisi kontrole yatkın kişilere sahipti. Bunların arasından beşi kendilerini göstermişti ancak sonuncusu, Evren Lejyonu, hâlâ hiçbir yerde görünmemişti!

 

“Biraz geç oldu. Görünüşe göre uzun süre boyunca bu aptallarla savaşmak seni paslandırmış.” O sırada, rahat bir ses kulaklarına ulaşmış ve herkes bakışlarını çevirmişlerdi. Ölen üç liderin sandalyelerinden birinde siyah kumaştan yapılmış bir zırh giyen Shuan duruyordu. Sandalyeye yaslanan Shuan tek elinde tırnak boyutunda, siyah-mor ışıklar yayan bir kristal tutuyordu.

 

“Her neyse, bu kadar oyun yeter. Tek görevim buydu zaten.” Shuan bunu söyledikten sonra liderler şoklarından uyanamadan önce kaçmıştı. Oyun oynamayı sevse de orada biraz daha kalırsa öleceğini biliyordu. Liderlerin hepsi Küçük Dünya Tanrısı seviyesindelerdi.

 

Shuan ortadan kaybolduktan hemen sonra kendisine gelen Kutsal Nefes Ankalarının Lideri sertçe kükremişti. “Yakalayın onu! Işınlanma kullanmış olsa bile Merkez Uçtan direkt olarak Güney Uca gitmiş olamaz! Elindeki şey Kötülük Kristaliydi! O şey Kara Büyücü’nün eline geçmemeli!”

 

Kötülük Kristalinin geçmişini bilen Kutsal Nefes Ankalarının Lideri öfkeyle kükrerken bir yandan da biraz umutluydu. Çünkü Shuan ne kadar hızlı olsa da o kadar uzağa kaçamamış olmalıydı. Eğer Shuan’ın Paul’ün ona verdiği tek seferlik bir tılsım sayesinde gerçekten de Güney Uca direkt olarak ışınlandığını bilseydi o zaman öfkeli olmak yerine sakinleşip plan yapmaya çalışabilirdi.

 

Ne yazık ki, o anda bunu bilmesine imkân yoktu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr