521.Bölüm - Altı Lejyon

avatar
4750 18

Kara Büyücü - 521.Bölüm - Altı Lejyon


521.Bölüm – Altı Lejyon

 

Hayat ve Ölüm Sarayının içerisinde, Paul ve Yönetici karşı karşıya oturmuşlardı ve aralarında Druid’in oluşturduğu bir masa ile bir satranç tahtası vardı. Tembel dışındaki diğerleri de yanlardan heyecanlı bir şekilde oyunu izliyorlardı.

 

Yönetici’nin alnı terlerle kaplanmıştı ancak Paul oldukça rahattı. Elinde tuttuğu kaleyi istediği pozisyona koyduktan sonra hafifçe gülümsedi ve elini çekti. Bunun üzerine, izleyenlerin gözleri Yönetici’ye dönmüştü.

 

Uzun süre boyunca Druid’le satranç oynayan Yönetici onun garip bir yeteneği olduğunu biliyordu. Bu öyle bir yetenekti ki eğer Druid’in gücünün doğa üzerine olduğunu bilmeseydi onu zamanı kontrol edebiliyor sayılırdı. Çünkü Druid ne zaman bir şeyi ciddi bir şekilde yapsa sanki birkaç saat, gün ve hatta ayı görebiliyormuşçasına planlar kurabilirdi.

 

Kendisinin Öngörü olarak çağırdığı bu yetenek Yönetici’nin arzuladığı bir şeydi. Böyle bir yetenek kendi gücüyle oldukça uyumluydu ve Druid bu yeteneği öğrenmenin tek yolunun yönetmek ve daha dikkatli yönetmek olduğunu söylediği için kendi evreninde birçok yenilik yapıyordu. Ancak hâlâ buna ulaşamamıştı.

 

Yüzünde buruk bir gülümseme ile Paul’e bakan Yönetici oynayabileceği tek hamleyi oynadığında Paul bekletmeden kendi hamlesini yapmış ve gülümsemişti. “Şah-mat.” Oyun, Paul’ün mutlak üstünlüğüyle bitmişti.

 

“Öngörü, bu kadar kısa bir sürede gerçekten de Öngörüyü kazandın. İnanamıyorum.” Konuşan kişi Druid’di ve gerçekten de şaşkındı. Paul’ün 1 ay önce yönetme hakkında ne kadar acemi olduğunu biliyordu ancak şimdi kendisiyle aynı seviyedeymiş gibi hissediyordu.

 

Druid’in şaşkınlığının üzerine Paul buruk bir gülümseme göstermişti. Elbette Öngörü’yü kazanmıştı. Bu yeteneği 14.Kişideyken kazanmıştı.

 

Tembel’in onu gönderdiği yerde farklı ırklardan 27 Yüce, hatta Tanrısal Kralın anılarını yaşamıştı. Ve her biri farklı başarılara sahip olsa da hepsi aşılması zor karakterlerdi. Onların verdiği kararları bilse de değiştirdiği her karar ile gelecek de değiştiğinden o dünyalarda birçok kez yanılıp yeniden başlaması ve yıllarca hüküm sürmesi gerekmişti.

 

İlk ırk olan İnsan ırkında toplamda 202 kez yanlış karar verip yeniden başlamak zorunda kalmış ve 203.Seferde o testi geçebilmişti. Sonrasında, bu yanlış karar sayısı yavaş yavaş düşmeye başlamış ve 14.Kişiye geldiğinde en fazla 6 veya 7 hata ile geçebilmeye başlamıştı. 27.Kişiye geldiğinde ise testi hatasız bir şekilde tek seferde geçebilmişti.

 

Planlama, güç kontrolü, kaynak kontrolü ve benzeri birçok konudaki bilgiler aklına zor yoldan kazınmıştı ve bunun yüzünden Tembel’e karşı hem minnettar hem de kızgın hissediyordu. Herhangi bir hazırlık olmadan veya ona bir şey açıklanmadan birden öyle bir teste sokulmak hiç de iyi bir his değildi.

 

Yine de yapabileceği bir şey yoktu. Tembel’i uyandırması bile imkânsızken ona karşı kızgınlığını ifade bile edemezdi yani tek yapabileceği onu uyanık bulduğu bir sonraki anda önce teşekkür edip sonra hesap sormaktı.

 

“Sanırım dönme vaktim geldi ha? 1 ay, ordunun toplanışı bitmiş olmalı. Şimdi onları eğitme vakti.” Paul kaşlarını hafifçe kırıştırırken etrafa bakınmıştı. “Elinde benim için iyi sayılabilecek bir silahı olan var mı? Çift kılıçlar favorim ve karşılığını vermeye çalışacağım.”

 

Paul Eisengarm’ın Kızları isimli kılıçları yapmak istediği için elindeki materyalleri saklıyordu ve iyi bir kılıç bulamamıştı. Ancak etrafındaki kişilerde güzel bir kılıç olmalıydı. Sonuçta onlar da kendi evrenlerinde büyük figürlerdi.

 

Paul’ün sorusunu duyduklarında Tetikçi ve Yönetici direkt olarak başlarını iki yana sallamışlardı. Biraz düşündükten sonra Druid de başını iki yana sallamıştı. Druid silah olarak uzun bir çubuk şeklindeki bir asayı kullanıyordu ve herhangi bir kılıca sahip değildi.

 

“Bizde var, eski kılıçlarımız epey iyi sayılırlar.” Ancak Şeytan ve Melek başlarını sallamış ve iki kılıç Paul’ün önünde belirmişti. Bu iki uzun kılıç da aynı gümüş renkli materyalden yapılmıştı ve aralarında yalnızca üzerindeki yazıtların ve kabzalarının ucunda bulunan kırık zincirin rengi farklıydı. Birinde yazıtlar ve zincir siyah renkliyken diğerinde beyaz renkliydi.

 

“Bu eski şeyler bizim için o kadar önemli değiller ama istediğimiz bir şey var. Tetikçiden anında altından bir blok oluşturabildiğini duydum. İkimizin bir heykelini yapabilir misin? Hangi materyalden olduğu pek önemli değil ancak…” Şeytan sözünü bitirmese de Paul onun güzel bir heykel istediğini anlamış ve başını hafifçe sallamıştı.

 

Eğer eline bir oyma bıçağı ve bir ağaç parçası verilirse oyması en kolay şeyi bile oyamazdı ancak manayı şekillendirip bir heykel yaratması gerekiyorsa tek yapması gereken Şeytan ve Melek’in duruşlarını kopyalamaktı. Yüzlerini göremediği için o kısmı yapamazdı ve ikili bunu biliyor olmalılardı.

 

Paul elini hafifçe kaldırmış ve parlak kırmızı ve beyaz iki kristal blok havada belirmişti. Sonrasında, bu iki blok saniyeler içinde şekil almış ve yan yana gelmişlerdi. Kızıl kristalden oyulmuş yapılı, cübbeli bir adam beyaz kristalden oyulmuş kadının belini tek eliyle tutuyordu ve kadının başı da adamın göğsüne yaslanmıştı.

 

“Mükemmel!” Yüz kısmı dışında heykelin mükemmel olduğunu gören Melek anında gülümsemiş ve tek elini uzatmıştı. O anda, birden Hayat ve Ölüm Sarayının içindeki enerji hareketlenmiş ve avludaki diğerlerinin göremediği yüzleri heykellere oymuştu.

 

“Puanlarınızı cidden buna harcadınız…” Yönetici Meleğin görevlerden kazandığı puanı böyle basit bir şeye harcamasına akıl erdiremezken Şeytan oldukça mutlu görünüyordu. Puanlar onlar için fazla önemli değillerdi ve bu ufak şey için kullanmak hiç de boşa gitmiş gibi hissettirmiyordu.

 

“Oho…” Heykeli oluşturduktan sonra iki kılıcı ellerinde tutan Paul bu iki kılıcın Şeytan ve Meleğin bahsettikleri kadar basit olmadıklarını anlamıştı. Kılıçları ellerine aldığı anda iki kılıç da titreyerek onun vücudunu süzmüşlerdi. Tamamen akıllı olmasalar da, bu kılıçlar bir bilince sahiplerdi!

 

“Buzzz…” İki kılıç Paul’ün vücudunu süzdükten sonra mutluymuşçasına titremiş ve sonrasında sessiz düşmüşlerdi. Onların titreyişini duyan Şeytan ise bakışını Paul’e çevirmiş ve gülmüştü. “Görünüşe göre hissettiklerini beğendiler ha? Biraz yaşlı olsalar da o iki kılıç bizlere gençliğimizde çok yardım etti. Umarım onları iyi bir şekilde kullanabilirsin.”

 

Paul başını sallamış ve iki kılıcı sırtına asmıştı. Sonrasında, bir geçit açmış ve oradan ayrılmıştı. Kendi evrenine doğru yol alıyordu.

 

“Bilinçli cisimlerin evrenler arasında hareket etmesi yasak ama… eh, kuralı ben koydum, biraz esnetebilirim. Hikayeye biraz eğlence katacaktır.” Yine, bu ses kimse tarafından duyulmamıştı.

 

 

İkinci Küçük Cehennemde, Paul’ün evinin yakınlarında o anda oldukça katı bir hava vardı. Bekleyen birkaç bin kişi düzenli bir şekilde sıraya geçmişlerdi ve çoğunun alınları ve sırtları terliydi. Shuan ve arkasında seçilmiş olan Evren Gözcüleri diğer lejyonlara merakla bakarlarken diğer lejyonlar da diğerlerine aynı şekilde bakıyorlardı.

 

Aleena’nın Dünya Lejyonu 1000 Kılıç ve 100 Çekiç ustası Metalist’ten oluşuyordu. Metalist’ler İnsan ırkının birçok hibritinden biriydi ve tenleri metalik bir tonda parlıyordu. Vücutları insanlardan daha güçlülerdi ve metal dövme üzerinde oldukça yeteneklilerdi.

 

Her lejyonda 1110 kişi olmalıydı ve Aleena bunu unutmamıştı. Son 10 kişi Cücelerdi ve çekiçlerini sürekli yanlarında taşıyan bu cüceler hem mükemmel demirciler, hem de mükemmel savaşçılardı.

 

Amelia’nın Yıldız Lejyonu yine İnsanların bir hibritinden, Yüksek İnsanlardan oluşuyordu. Yüksek İnsanların hepsi normal insanlardan daha iyi mana ve yasa enerjisi kontrolüne sahiplerdi ve öz enerjisinde de durum aynıydı. Normalde bu ırk oldukça kibirli olurdu ancak başlarında Amelia ve onun da başında Kara Büyücü Paul olduğu için o anda oldukça uysal görünüyorlardı.

 

Amelia’nın Alacakaranlık Asili soyu onu birçok insani ırkın üzerine geçiriyordu. İsmindeki ‘Asil’ kısmı boşa değildi. Hatta bu ırk yüzünden 1100 Yüksek İnsan dışında 10 Uykusuzu da astı yapabilmişti.

 

Uykusuzlar, Alacakaranlık Asillerinin fedaileriydi. İllüzyon sanatlarında Alacakaranlık Asillerinden hemen sonra gelen bu uzmanlar insanlarla tamamen aynı görünüyorlardı ve kendileri kabul etmedikçe veya vücutları parçalara ayrılmadıkça bir Uykusuz olduklarının bulunması imkânsızdı.

 

Cain ve İnfirmi’nin Kan Lejyonu ise Üstün Shaon’lardan ve bineklerinden oluşuyordu. 5 Güçlü Üstün Shaon 5 Güçlü Ejderhaya biniyordu ve geri kalan 1100 Shaon ırkları daha zayıf oldukları için yalnızca binek olup asker sayılmayan siyah renkli ejderhalara biniyorlardı. Bu ejderhaların boyutları İnfirmi ve diğer beşliden küçüktü ancak yine de 1100 ejderha toplandığında bu güçlü bir görüntü oluşturuyordu.

 

“Saat gel-” Shuan zamana bakarak zamanın geldiğini söyleyeceği anda birden havada bir geçit açılmış ve bir figür geçitten çıkmıştı. Bu figür güçlü görünen siyah bir zırha ve sırtına asılı bir çift kılıca sahipti. Uzaya benzeyen gözleri ve saçları oldukça ilgi çekiciydi ve başının üzerinde duran kan kızılı taç boğucu bir hava taşıyordu.

 

“Hepinizin toplandığını görüyorum, görünüşe göre kimse ceza almayacak.” Paul önünde toplanan kişileri tek bir bakışıyla sayabiliyordu ve tam olarak gereken miktarın burada olduğunu anlamıştı. Bu dört lejyon ile birlikte sonunda istediği altı lejyon kurulabilmişti.

 

“Kâbus, Rüya, Dünya, Yıldız, Evren, Kan. Güzel, sonunda, istediğim ana ordu kuruldu.” Paul buradaki kişilerin çoğunun hayatta kalmak istedikleri için orduya katıldıklarını biliyordu. Ölüm-kalım savaşının geldiği bir zamanda güvenebileceği yalnızca Kâbus ve Rüya lejyonları vardı ve diğerleri kolayca kaçabilirlerdi.

 

“O halde, eğitim zamanı başlasın.” Paul bunu söylerken yalnızca güçlerin değil, aynı zamanda zihinlerin de eğitiminden bahsediyordu.

 

Eğitim için ayırdığı bir ay, bu askerleri hem güçlü hem de sadık askerlere çevirmek için gerekliydi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44297 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr