504.Bölüm - İkinci Küçük Cehenneme Giriş

avatar
4996 24

Kara Büyücü - 504.Bölüm - İkinci Küçük Cehenneme Giriş


504.Bölüm – İkinci Küçük Cehennem’e Giriş

 

81 Küçük Cennet ve 81 Küçük Cehennem, bir Ulu Cennet ve bir Ulu Cehennem, bir Ölümlü Ruh Cenneti ve bir Ölümlü Ruh Cehennemi… Toplamda 166 tane olan bu dünyalar Üstün Dünyalar arasında bile diğerlerinden daha yüksek seviyelilerdi. Çünkü direkt olarak ilahi yerlerdi ve yalnızca en güçlü ırklar tarafından hükmedilebilirlerdi.

 

İkinci Küçük Cehennem, Küçük Cehennemler arasında o anda en güçlü olanıydı. Nedeni belliydi. İlk Küçük Cehennemin kontrolünde olan Kan Kanatlı Ankaların sonuncusu da öldüğünde bu dünyayı kontrol eden ırk tam anlamıyla çıldırmıştı.

 

Cennet Dişleyen Kaplan ırkı, Kan Kanatlı Ankaların en yakın dostları ve astlarıydı. Onlardan birisi Allatra’ya eşlik etmese de yine de onun varlığı Kan Kanatlı Ankaların dönüşünün bir olasılığını gösteriyordu. O olasılık da Allatra’nın ölümü ile kaybolduğunda…

 

2.Küçük Cehennemde hüküm sürebilecek güce sahip olan bu ırkın asıl vahşilikleri ortaya çıkmıştı. Yalnızca bir ay içerisinde onlarca Büyük Dünyanın birleşiminden daha fazla yer kaplayan tüm kara, su ve havada Konsey’le bağlantıları olan ırklardan tek bir kişi bile kalmamıştı.

 

Bu korkutucu anı yalnızca Cennettekilerin değil, aynı zamanda Cehennemdekilerin de akıllarına kazınmıştı ve o günden sonra Cennet Dişleyen Kaplan ırkı Cehennemin en güçlü ırkı lakabına layık görülmüştü. Ancak bu lakabı reddetmişlerdi.

 

Onlar tamamen yok olmuş olsalar da Kan Kanatlı Ankalara olan saygıları hâlâ yerindeydi. Cennet Dişleyen Kaplanların isteği üzerine Kan Kanatlı Ankalar Cehennemin değişmeyen en güçlü ırkı olarak kalmışlardı.

 

O anda, İkinci Küçük Cehennem hâlâ Cennet Dişleyen Kaplanların mutlak hükmü altındaydı. Ve Konsey’e bağlı olan ırkların girişi de hâlâ yasaktı. Eğer gizli bir şekilde giren birisi bulunursa onlar öldürülmez ancak en acılı hayatı yaşarlardı.

 

Yalnızca bu giren kişiler için özel bir meslek bile oluşturulmuştu: Korucular.

 

“Aaaaahhh!!! Lüt-Lütfen… Öldür beni…”

 

Bir ormanın ortasında, etrafını kan ile lekelenmiş kızıl çimler saran bir tahta kulübenin içinden yankılanan kalp burkan kadın çığlıkları ilk başta etrafta avlanan ve kendilerini ‘kahraman’ sanan bazı gençlerin ilgisini çekse de kulübenin üzerindeki tabelaya çizilmiş siyah renkli cellat maskesi işareti hepsinin kalbini soğutup oradan kaçmaya itiyordu.

 

Siyah cellat maskesi şekline sahip olan rozetler ve tabelalar tüm dünyada yalnızca korucular tarafından kullanılırlardı ve korucuların hepsi güçlü olmasalar da hepsinin manyak oldukları kesindi. Sonuçta, işleri işkence ve acı vermek üzerineydi.

 

Bir süre sonra kadın çığlıkları kesilmişti ancak öldüğü için değildi. Çünkü kesilmeden önce sanki ağzı bir şeyi le tıkanmış gibi birkaç ses daha çıkmıştı. Ardından, kulübenin içinden bir adam çıkmıştı.

 

Bu adam siyah saçlara ve siyah gözlere sahipti. Üzerinde kıyafet olarak yalnızca belinin altını saklayan siyah bir pantolon vardı ve o anda bu pantolon ile üst vücudunun çoğu kanlıydı. Buna rağmen, herhangi bir şekilde iğrenmiş veya rahatsız görünmüyordu. Tamamen soğuk bir ifadesi vardı.

 

‘Gidip yıkanmam gerekiyor. Eğer şehre böyle girersem yeniden dışarı çıkmak zorunda kalacağım.’

 

Bu şekilde düşünen Lazar yakındaki bir nehre doğru ilerlemeye başlamıştı. Seviyesi yalnızca Yükselen seviyesinin 5.Semasındaydı ve bu gelişimle Korucu olmayı seçen çok az kişiden birisiydi. Bu seçiminin nedeni ise basitçe başka bir iş bulamamasıydı.

 

Lazar Cennet Dişleyen Kaplan ırkındandı ancak dünyayı kontrol eden ırktan olsa da bu onun yüksek seviyeli birisi olduğunu göstermiyordu. Aksine, bir şey başarmadığı sürece düşman ırklar dışındaki her ırkla aynı haklara sahipti.

 

Ve bu başarıyı göstermek için şansları azdı. Ya büyük ailelerden birisinin ordusuna katılıp yavaş yavaş gelişmesi ya da zaten devam eden bir savaşta başarılarını göstermesi gerekiyordu. Ancak Lazar savaş konusunda başarılı değildi. Onun yeteneği daha çok yönetimde yatıyordu. Ne yazık ki, yeterince savaş başarısı göstermeden önce bir yerin yönetimine geçmesi yasaktı. Bu nedenle bir Korucu olmuştu.

 

“Woosh!”

 

Nehrin güçlü akıntılarının içine direkt olarak atlayan Lazar soğuk su ile vücudunu yıkarken bir yandan da rahatlıyordu. Düşman ırklardan birine işkence ettiği için o kadar kötü hissetmese de uzun bir süre boyunca acı dolu çığlıklar duymak yine de zihninde biraz stres birikmesine neden oluyordu ve o anda bu stresi atmanın en iyi yolu soğuk bir duş alıp düşünmeyi bırakmaktı.

 

‘Bugün nehir olması gerekenden biraz daha soğuk… soğuk… ha?’

 

O sırada, Lazar nehrin yalnızca soğuk olmadığını, gitgide soğumaya da devam ettiğini fark etmişti. Aynı anda, nehirde fazla uzakta olmayan bir grubu görebilmişti.

 

Grupta yalnızca iki erkek görünüyordu ve kalanlar oldukça güzel kadınlardı. Ancak Lazar’ın dikkati bu kadınların güzelliğine değil, güçlerine çekilmişti. Kadınların üçünün de gücünü hissedemiyordu ve gücünü hissedebildiği tek kişi omzunda ufak boyuttaki bir kanatlı kertenkele taşıyan adamdı.

 

Ve son adam, ona baktığında direkt olarak herhangi bir aura hissedemiyordu. Nehrin soğukluğu nehrin bir yanına oturmuş olan bu adamın nehre giren uzun saçlarından kaynaklanıyordu. Saçların direkt olarak girdikleri yer tamamen donmuştu.

 

‘Bu…’

 

Lazar gözlerini çevirip adamın yüzüne baktığında vücudu birden donmuş ve sonrasında anında nehirden çıkmıştı. Zaten pantolonuyla nehre girdiği için tek yapması kısaca kendisini kurutmaktı ve bunu nehirden çıktığı anda yapabilmişti. Sonrasında, hızlı bir şekilde adama doğru yürümeye başlamıştı.

 

Hissettiği şeyin doğru olup olmadığını bilmiyordu ancak doğruysa… o zaman bu ırklarının bir kez daha yükselişe geçeceği ve binlerce yıldır devam eden yasın biteceği anlamına geliyordu.

 

“Sanırım bu kadar gezmek yeterli. İkinci Küçük Cehennem oldukça güzel ama hâlâ bulmam gereken kişiler var. Bu yönetme işleri bana göre değil ama… sanırım bir güç kurmanın en iyi yolu bu.”

 

Paul nehir kenarından kalkıp saçlarını siyah bantla bağlayarak kısalttıktan sonra donan suyu bir hareketiyle eritmişti. İkinci Küçük Cehenneme kısa bir süre önce gelmişti ve işlerinden önce biraz etrafı dolanmak istemişti. Bu nedenle grubuyla birlikte gezmişti ve bu nehrin kenarına geldiğinde fazla uzak olmayan bir yerden yüksek çığlıklar duymuştu.

 

Bu çığlıkların hangi varlıktan geldiğini görmek için aura görüşünü kullanmış ve bir Kutsal Doğan olduğunu gördüğünde dinlemek için orada biraz dinlenmeye karar vermişti. Kutsal Doğanlar diğer birçok ırkı yok eden bir ırktı ve Paul’ün düşmanlarıydı. Onların çığlıkları ona hoş bir melodi gibi geliyordu. Ama bir süredir bu çığlıklar kesilmişti ve daha fazla beklemesine gerek yoktu.

 

“E-efendim.”

 

O anda, ona yabancı olan bir ses duymuş ve gözlerini çevirdiğinde bu kişinin aurasının o Kutsal Doğan’a işkence eden kişi ile aynı olduğunu fark etmişti. Buraya gelmeden önce Silleverde’den bu dünya hakkındaki bilgileri alan Paul Korucuların varlığını biliyordu. Bu adam onlardan birisi olmalıydı.

 

Irkı Cennet Dişleyen Kaplan ırkındandı. Paul bundan emindi çünkü Grim’in aurası ile benzerlikleri vardı. Gücü yalnızca Yükselen seviyesinin 5.Semasındaydı ve savaşa uygun görünmüyordu ancak o anda gözlerinde garip bir ifade vardı.

 

‘Heyecan? Endişe? Umut? Vay canına, bu kadar duyguyu tek seferde yaşayabilen birini görmek pek kolay değil.’

 

Ve en önemlisi, bu ifadeler yalnızca gözlerindeydi. Yüzünde herhangi bir şey görünmüyordu. Paul’ün gözlerinde bu adam bir işkenceciden çok bir lider olmayı hak ediyordu. Kurnaz ve şeytani bir lider. Düşmanlarını çok kanatacak bir lider.

 

“Siz…”

 

“Bir Cennet Dişleyen Kaplan ile şimdiden karşılaşmak güzel oldu. Adın nedir?”

 

Paul bu soruyu sorduğu anda Lazar tek dizinin üzerine çökmüştü. Tahminleri doğru olmasa bile Paul’ün gücü ondan yüksekti bu nedenle bu harekette bir sıkıntı görmüyordu.

 

“Adım Lazar, hizmetinizdeyim efendim.”

 

“Lazar, güzel isim. Ben Paul, Paul Veussia. Ve büyük ihtimalle… tahmin ettiğin kişiyim.”

 

Paul’ün sözleri bittiğinde sırtından kan kızılı kanatlar çıkmış ve göz bebekleri yıldız şekillerine bürünmüşlerdi. Lazar başını eğdiği için bunu göremese de ruhunu titreten his varken görüşüne ihtiyacı yoktu.

 

“Sizi bekliyorduk, efendim. Uzun, uzun bir süredir.”

 

Lazar bu sözleri söylerken sesi epey titriyordu ve gerçekten de kendisini tutamadığı belliydi. Statü farkları olsa da Cennet Dişleyen Kaplan ırkı oldukça birleşik bir ırktı ve zaten bu yüzden savaş gücü yüksek olmasa da diğer ırklardan olan kişiler Lazar’a herhangi bir şekilde dokunamazlardı. Çünkü Cennet Dişleyen Kaplanlar bunun intikamını alırlardı.

 

Ve şimdi, Lazar herhangi bir Cennet Dişleyen Kaplan’ın vereceği tepkiyi veriyordu. Çünkü bu aura, daha doğrusu bu kan soyuna sahip birisi, tüm ırkının beklediği birisiydi.

 

“O halde diğerlerini de daha fazla bekletmeyelim, Lazar. Bana yolu göster.”

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr