492.Bölüm - Onlarca Düşmana Karşı, Küstah ve Gururlu!

avatar
4888 20

Kara Büyücü - 492.Bölüm - Onlarca Düşmana Karşı, Küstah ve Gururlu!


492.Bölüm – Onlarca Düşmana Karşı, Küstah ve Gururlu!

 

“Hmph… Bu Evren Gezenler tuzak yeteneklerine o kadar güveniyorlardı bir de. Birkaç dakika bile dayanamadılar.”

 

Paul’den fazla uzak olmayan bir yerde, yirmi kırmızı cübbeli adamın önünde duran orta yaşlı bir adam kollarını bağlarken soğuk bir sesle mırıldanmıştı.

 

“Tuzak kısmını onlara bırakmamamız gerektiğini söylemiştim. Eğer geldiği anda toplu bir saldırı yapsaydık bu işi direkt olarak bitirebilirdik.”

 

O sırada, bir başka grup ortaya çıkmış ve liderleri başını iki yana sallayarak konuşmuştu. O bunu söylerken, yavaşça daha fazla kişi ortaya çıkmaya başlamıştı.

 

Bir, iki, üç… en sonunda gelen grupların sayısı 9’du ve bunların hepsi liderleri dışında en az 10, en fazla 20 kişiden oluşuyorlardı. Toplanan kişi sayısı ise liderler dahil tam olarak 139 kişiydi!

 

139 kişi normalde az bir miktar olarak görülebilirdi ancak bu durumda farklıydı. Bu bir küçük dünyaydı ve tüm bu kişilerin en zayıfları 1.Semadaki Yükselenlerdi. Küçük Dünyaya geçerken sınırlar nedeniyle güçleri zayıflatılsa da bu aralarından herhangi birinin bu ufak dünyayı yerle bir edebileceği gerçeğini değiştirmiyordu.

 

“O saldırı gerçekten de güçlüydü ama dikkatli olsanız iyi olur. Kan Kanatlı Anka türünün alevlere olan direnci bizlerinkinden çok daha yüksek.”

 

Yeşil cübbeli bir adam konuştuğu anda bölgedeki herkesin gözleri patlamanın gerçekleştiği yere dönmüştü. Adamın söylediği gibi, o güçlü saldırının ardından bile Paul olduğu yerde dik bir şekilde duruyordu. Patlama anında yara alıp almadığı bilinmiyordu çünkü iyileşme hızı bu sürede onu iyileştirmek için yeterliydi.

 

“Demek düşüncelerim yanlış değildi ha? 9… Hayır, Evren Gezen Ankalar ile birlikte 10 tür. Bana ihanet etmeye karar verdiniz.”

 

Paul karşısındaki bu 9 grubun farklı Anka türlerini temsil ettiklerini hissedebiliyordu ve yüzünden inanılmaz bir soğukluk taşıyan bir ifade vardı. Önceden, bu sadece bir düşünceydi. Ancak artık biliyordu.  Bu Ankalar Kan Kanatlı Anka türüne ihanet etmişlerdi.

 

“Hmph.”

 

Alev topunu atan kızıl cübbeli adam Paul’ün saldırısından bu kadar kolay kurtulmasından pek hoşnut değildi. Bu yüzden ona direkt bir cevap vermek yerine yalnızca homurdanmıştı. Yeşil cübbeli adam ise diğerlerinden daha sakin bir tavra sahipti.

 

“Uzun, çok uzun zaman oldu. Eğer daha önceden gelseydin belki de türünün efsanesini taşımaya devam edebilirdin ancak şimdi bu efsaneyi ellerinle yeniden yazman gerekiyor. Elbette, bizler bunu istemiyoruz.”

 

Kim kendisinin üzerinde mutlak kontrole sahip birisini isterdi ki? Bu Ankaların istemedikleri kesindi. Bu nedenle Paul’ü öldürmek için ellerinden geleni yaparlardı. Paul de bunun farkındaydı.

 

Onun çıkışı güçlü Anka türleri için bir çeşit felaketti. Sonuçta Kan Kanatlı Anka türünün yokluğunda bu türler diğerlerinin üzerinde hüküm sürmüş ve bir Hükümdarın hayatını yaşamışlardı. Şimdi bir başkasının onların üzerinde olmasını istemiyorlardı.

 

“Efsaneleri yeniden yazmak benim işim değil. Ben onları baştan yazmayı seviyorum.”

 

Paul rahat bir şekilde konuşurken vücudu birden kan kızılı Cehennem Alevleri ile kaplanmıştı. Önceden göz bebeklerine dönüşen yıldız işaretleri eski hâllerini alırken Paul’ün vücudundan yayılan bir sis arkasında şekil almaya başlamıştı.

 

“Benim yolumla.”

 

Paul’ün soğuk gülümsemesine eşlik eden bu sözlerin ardından Dokuz Başlı Alev Ejderhası Solom onun arkasında belirmişti. Hızlı bir hareketle Solom’un en ortada olan mor başının üzerine geçen Paul karşısındaki kişilerin değişen ifadelerine bakarken aurasını ve alanlarını salmıştı.

 

“Hu…”

 

Buzul aurayı hisseden liderlerin çoğu bir anda titremiş, diğerleri ise özgüvenlerinin temelini neredeyse kaybetmişlerdi. Ancak yalnızca aura Yükselen seviyesine ulaşan bu uzmanların zihinlerini kaybetmesi için yeterli değildi.

 

“Efsaneleri yeniden yazmak… belki de bizleri aşabilirsen bunu yapabilirsin.”

 

Yeşil cübbeli adam konuştuğu anda ellerinde yeşil alevler belirmişti. Aynı anda, diğer liderler de saldırıya hazırlanmak için alevlerini kullanmış ve gökyüzünde farklı renklerdeki alevler dans etmeye başlamıştı. Paul ise önündeki manzaraya bakarken pençelerini açmış ve kanatlarını çıkarmıştı.

 

“Saf Güç, yüzde yüz. Cinnet. Sükûnet…”

 

Sahip olduğu güçleri anında kullanmaya başlayan Paul’ün vücudunda belirip kaybolan ışıltılar karşı tarafın dikkatini çekse de kimse ilk saldırıyı yapmak istemiyordu. O bölgedeki herkes Paul’e yaklaşan ilk kişinin kesinlikle öleceğinin farkındaydı ve kimse kesin ölüme koşmak istemiyordu.

 

Tam olarak bu yüzden, Paul sahip olduğu ruh özlerini aktifleştirip en mantıklı yolda kullanmanın yolunu düşünecek zamanı bulmuştu.

 

“Gidelim, Solom.”

 

“Roar!”

 

Paul’ün emrini aldığı anda dokuz başı aynı anda kükreyen Solom anında ileriye doğru fırlamış ve bu, büyük savaşı anında başlatmıştı.

 

“İleri! Saldırın!”

 

“Tüm gücünüzü kullanın! Ne pahasına olursa olsun onu öldürün!”

 

“Bırakacağınız tek bir yaranın bile diğerleri için bir avantaj olacağını unutmayın!”

 

Ankalar gerçek formlarına geçip ileriye doğru fırlarken liderler bağırarak motivasyonlarını artırmayı unutmamışlardı. Yükselenlerin öz güç alanları anında kendilerini gösterirken Paul kendi alanının bastırıldığını hissetse de bu gücünün zayıfladığı anlamına gelmiyordu.

 

“Anka Pençesi.”

 

Siyah bir enerjiyle kaplanan pençesini hızla havada savuran Paul iki 1.Sema Yükselen alemindeki Ankayı tek seferde öldürdükten sonra onları direkt olarak boyutuna çekmişti. Boyut kesen tekniği ruhu direkt olarak yok etse de ruh kalbi o kadar kolay yok edilen bir varlık değildi ve Paul onları direkt olarak depolayabiliyordu. 1.Semada olsalar da bu yükselenler hâlâ yeterli enerjiye sahiplerdi.

 

“Yan!”

 

Ne yazık ki, Cehennem Aleviyle yananlar için bu durum geçerli değildi. Cehennem Alevi ruhu da yakıyordu ve Paul’ün bu vücutlardan ruh kalbini sökmek için biraz da olsa zamana ihtiyacı vardı. Bir savaş alanında ihtiyacı olan bu zamana sahip değildi.

 

“Roar!”

 

Solom kükrediği anda dokuz farklı alev savaş alanına yayılmış ve bu Ankaların birçoğuna acı çektirmişti. Solom’un alevlerinin hepsi güçlü olmasa da farklı etkilere sahiplerdi ve bu aşırı işe yarıyordu.

 

Paul’ün üzerinde durduğu mor başın alevleri oldukça iyi bir örnekti. Temasa geçtiği kişileri yakmasa da onlara illüzyon gösteren bu alevler üç Ankanın daha Paul’ün elinde can vermesine neden olmuştu.

 

“Yedi köşeli yıldızlara sahip gözlere sahipsin. Yani bir Felaket Getiren olarak çağrılabilirsin. Eh, ismin uyuyor.”

 

O sırada, liderlerden birisi ileriye çıkmıştı. Paul ise ona yalnızca soğuk bir bakış atmıştı. Bu liderin gücü 5.Sema Yükselen seviyesinde olsa da gücü yüksek değildi. En azından, tek başınayken oldukça zayıftı. Bu türüne bağlıydı.

 

“Gidelim. Kutsal Alan!”

 

Öne çıkan beyaz cübbeli lider bağırdığı anda diğer liderler onun etrafında toplanmış ve her birinin boyunlarında parlayan beyaz bir işaret belirmişti. Hepsinin auraları bir miktar güçlenirken Paul’ün gözleri kısılmıştı.

 

“Kutsal Nefes Ankaları… Heh, bakalım ufak desteğiniz bir işe yarayacak mı?”

 

Paul gülerek bitirdiği konuşmasının ardından tek elini ileriye uzatmış, garip bir enerji topu oluşturmuştu. Bu enerji topunun ne olduğu ona hızla yaklaşan düşmanlar için tamamen anlaşılmazdı ve bu biraz korkutucu olsa da hisleri onları uyarmadığı için ilerlemeye devam ediyorlardı.

 

“Küçük oyunların bitme zamanı geldi! Öl!”

 

Kızıl cübbeli adam diğerlerinin önüne geçerek Paul’e fırlarken diğerleri bilerek bir miktar yavaşlamışlardı. Paul’ün yapmak için uğraştığı bu saldırının tam olarak ne işe yaradığını merak ediyorlardı ve oldukları mesafede öyle ufak bir topun onlara ulaşamayacağını düşünüyorlardı. Ancak bu tamamen yanlıştı.

 

“Gerçek Zıtlık!”

 

Top birden patladığında yalnızca onları değil, Paul’ü ve savaş alanını da etkisi altına almıştı. Tek bir an içinde birçok şey gerçekleşmişti.

 

Savaş alanındaki tüm alevler birden suya dönüşerek aşağıya düşmüştü. Buna Solom’un dokuz tip alevi ve hatta Paul’ün Cehennem Alevleri bile dahildi.

 

Dokuz liderin vücutlarındaki beyaz işaret siyaha dönmüş ve auraları aşırı hızlı bir şekilde zayıflamıştı. Aynı anda, Kutsal Nefes Ankası türünden olan liderin tüm vücudu kurumuş ve dağılmıştı. Zıtlık onu direkt öldürmüştü.

 

“Sen… ne yaptın!?”

 

Paul’e en yakın olan kızıl cübbeli lider korkuyla ona bakarken bağırabildiği kadar güçlü bir şekilde bağırmıştı. Siyah işaretin gitgide gücünü daha da fazla çektiğini hissedebiliyordu ve bu hiç de iyi bir his değildi.

 

“Basit bir hile. Gerçek Zıtlığın anlamı bir varlığın zıddının ne olduğu ile alakalı. Ya da tam olarak açıklamam gerekirse, kullanan kişi için o şeyin zıddı ne? Benim durumumda, o destek işaretlerinin zıddı lanetler ve elbette hayat ile dolu olan Kutsal Nefes Ankasının vücudundaki enerji de ölüme dönüşüyor. Hayat gücünün kendisini ölüme dönüştüremiyorum ama Hayat Manasını çevirmek zor değil. Gerçi, bunları size anlatmama gerek yok.”

 

Paul sözlerinin sonuna doğru liderlerin kalplerini titreten alaycı bir gülümseme gösterirken pençelerini açmıştı. Gözlerinde aç bir kurdun bakışlarını taşıyan Paul o anda oldukça yüksek bir öldürme niyeti yayıyordu. Öyle ki, savaş alanındaki zayıf Ankalar niyeyse önlerinde dostlarının kanlı cesetlerini görebiliyorlarmış gibiydi…

 

Oh, bu bir illüzyon değildi. Paul niyetini belli ettiği anda Solom kendi katliamına başlamıştı…

 

[YN]: Sitenin 500 bölümlük bir bölüm atma sınırı var ve ben bunu duyurular ve yanlış bir bölümle tamamen bitirdim. Yöneticilerden birine yazacağım ama sorunun ne zaman düzeltileceğini bilmiyorum. Sorun düzeldiğinde geri döneceğim.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr