481.Bölüm - Hükümdarların Savaşı

avatar
4686 18

Kara Büyücü - 481.Bölüm - Hükümdarların Savaşı


481.Bölüm – Hükümdarların Savaşı

 

“Kan Kanatlı!”

 

Gür ses tüm Ejderhalar Yuvasını sarsarken Paul’ün vücudu bir anda sert bir şekilde titremişti. Kanı birden alevlere dönüşmüş gibi damarlarını yakarak akmaya başlarken gözleri hızla dönmüştü.

 

Bağıran şey dağa sarılı olan ejderhaydı. O anda sınırsız bir öldürme niyetiyle dolu olan gözleri Paul’e çevriliydi pençeleri dağı neredeyse parçalıyorlardı.

 

“Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı… Hayır, o öldü. Çok uzun bir zaman önce.”

 

Paul kendi kendine mırıldandıktan sonra birden kaşlarını çatmıştı. Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı Allatra’nın anılarında belirgindi ve Cehennem Alevleriyle yok edilmişti. Onun bir daha ortaya çıkması imkansızdı. Hem, bu ejderhanın boyutu ile gücü gerçek Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı’ndan çok daha düşüktü. Uyandığında salınan aurasını hisseden Paul onun en azından 7.Sema’da olan bir Yükselen olduğunu hissetmişti.

 

Gerçek Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı öldüğü zaman bir Büyük Dünya İmparatoruydu. Yani bir şekilde o saldırıdan kaçınmış olsa bile bu kadar zayıflamamış olmalıydı. Yani yalnızca bir seçenek kalıyordu.

 

“Şeytan Kral’ın verdiği ilaç işe yaramıştı… Bu ejderha Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı’nın çocuğu. Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı onu saklamak için uğraşmış gibi görünüyor.”

 

Allatra Yüce Ruhun Yıldız Mührü’nü taşıyan gözleriyle neredeyse her aurayı görebilirdi ve bu ejderhanın hayatta olmasının tek nedeni o gün Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı’nı öldürdükten sonra saklanan diğerlerini aramamasıydı. Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı’nın bir çocuğunu yakınına saklamış olabileceğini hiç düşünmemişti.

 

“Rooaaaaaarrrr!!!”

 

Ejderha oldukça güçlü bir şekilde kükrerken dağı bırakmış ve yere inmişti. Gözleri ise bir anlığına bile Paul’den ayrılmamıştı. Etrafındaki diğer ejderhaların ondan uzaklaştığını hisseden Paul ise gözlerini kısarken kanatlarını açmış ve çırparak hızla yükselmişti. Kısa bir süre sonra ejderhanın başıyla aynı seviyeye gelmişti.

 

“Son Kan Kanatlı uzun zaman önce öldü. Gücün de onunla aynı görünmüyor. Yani onun soyundan gelen bir başkası olmalısın. Ölümlü anka, atalarının yaptığı hatanın cezasını çekeceksin!”

 

Ejderha öfkeyle kükrerken bir yandan da zihninde güçlü bir kibir belirmişti. Kendisi çoktan Yükselen seviyesinin 7.Semasına ulaşmışken hep öldürmek istediği o adamın soyundan gelen bir genç hâlâ bir ölümlüydü. Bu onun soyunun daha üstün olduğu anlamına gelmiyor muydu?

 

“Kapa çeneni koca kertenkele. Babanın seviyesine ulaşamadan karşımda böyle konuşamazsın.”

 

Paul kaşlarını çatarken ses tonunda belli olan ağır bir iğrenmeyle konuşmuştu. Tehlikeli olsa da bir 7.Sema Yükseleni öldürmek için birçok yolu vardı. Eğer ona bir sürpriz yapabilirse Kara Büyücünün Cehennemine çekip dört elementalden herhangi birini çağırarak kolayca bu ejderhanın ruhunu parçalayabilirdi.

 

“Sen! Ölümlü kuş süprüntüsü! Seni öldüreceğim!”

 

Ölümlü rakibinin iğrenme dolu tonuyla babasından bahsetmesi Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı’nın anında öfkelenmesine neden olmuştu. Hayatı boyunca saygı duyduğu tek varlık babası olmuştu ve onun yolundan ilerlemeyi hayal ediyordu. Paul’ün sözleri onun tanrısına hakaretti.

 

“Çok konuşma. Gel.”

 

Paul ejderhayı kışkırtırken etki alanlarını ve aurasını anında salmıştı. Ne olursa olsun karşısındaki rakibi ölümlülük sınırını aşmış bir ejderhaydı ve kendisini koruyabilmek için saldırıları görmesi gerekiyordu.

 

Bam!

 

Ancak o etki alanına giren saldırıyı hissedebilse bile vücudu yeterince hızlı değildi. Ejderha birden üzerine geçip tek pençesiyle onun vücudunu yere gömdüğünde vücudunun üzerine basan ağırlık tüm kemiklerini kırmış ve kanın vücudunun her yerinden fışkırmasına neden olmuştu.

 

Bu sırada, Habis Vücut Sembolleri aşırı hızlı bir şekilde yanıp sönüyorlardı. Ejderhanın saldırısının ardındaki fiziksel güç Paul için ölümcül olsa da vücudu için aşırı yüksek bir gelişim verdiği de söylenmeliydi.

 

“HA!”

 

Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı Paul’ün ezilmesine rağmen ölmediğini fark ettiğinde pençesini çekmiş ve yere hızlı bir şekilde vurmaya başlamıştı. Delirmiş bir ifadesi olsa da her yumruğu Paul’ün ufak sayılan vücuduna tam bir şekilde vuruyor ve yerde yavaşça derinleşen büyük bir kraterin oluşmasına neden oluyordu.

 

“Öl! Öl! Öl artık!”

 

Tüm saldırılarına rağmen Paul’ün hayat gücünün tükenmediğini fark eden Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı öfkelenirken devasa vücudunu döndürmüş ve kuyruğuyla yeri süpürerek Paul’ün vücudunu tek seferde kilometrelerce uzağa uçurmuştu. O sırada tüm kemikleri kırıldığı için kanlı bir et parçasına benzeyen Paul yeniden hayat gücüyle dolmuştu.

 

“Ölümsüz Ejderhaların fiziksel güçleri hakkındaki efsaneler gerçekten doğru ha? Güzel, güzel!”

 

Daha bir yere çarpmadan önce kendisini iyileştiren Paul havada süzülürken gür bir sesle kahkaha atmıştı. Az önceki saldırılarda kan soyunu zorlamasa ölürdü ama kazancı da oldukça yüksek olmuştu. Yalnızca birkaç saldırıda çoktan fiziksel vücudunun potansiyel sınırına yaklaştığını hissedebiliyordu.

 

“Bana böyle büyük bir hediye verdin… izin ver ben de sana yardım edeyim. Seni babanın yanına göndermeme ne dersin?”

 

Paul yüzünde aşırı kötü bir gülümseme gösterirken kan soyu iyice köpürüyordu. Eğer karşısındaki kişi normal bir düşman olsaydı onunla ölümüne dövüşse bile ailesinin ölümü hakkında bir noktaya dokunmazdı. Bunu yapabilecek zihniyete sahipti ancak kendisi de ailesinin kaybının acısını yaşadığından her söz kendisine de yapılan bir saldırı olurdu.

 

Ama Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı farklıydı. Allatra’nın ve Habis Tanrı’nın bir düşmanıydı ve yalnızca normal bir düşman değildi. Hem Habis Tanrı’ya ihanet etmişti hem de direkt olarak Allatra ile Paul’ün ırk olarak düşmanıydı!

 

Bu nedenle sözleri kendisine acı verse de karşı tarafın zihin durumunu bozabildiği sürece devam edecekti. Ve sözleri işe yarıyordu!

 

“Anka! Seni öldüreceğim!”

 

Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı öfkeyle kudururken ileriye doğru ilerlemek zorunda kalmıştı. Paul ise basitçe kılıcını ona doğrultmuş ve kabzayı ikinci eliyle de kavramıştı. Aynı anda, etrafında oldukça güçlü bir kılıç enerjisi bölgesi oluşmuştu.

 

“Tek Kılıç Stili…”

 

Koyu kızıl bir enerji kılıcı sararken Paul ejderhanın ona yaklaşmasını izliyordu. Ejderha devasa bir boyuta sahip olsa da oldukça hızlı hareket ediyordu ve aralarındaki kilometreleri kaplayan mesafeyi kısa bir sürede geçmişti.

 

“Kara Cinayet Kılıcı!”

 

Paul kılıcını yukarıdan aşağıya doğru savururken Ejderha Paul’ün saldırısını fark etmiş ancak umursamamıştı. Ölümlü bir varlığın saldırısının onun pullarını geçmesine imkân yoktu. Bir mucize olup pulları gerçekten de geçse bile etinde ufak bir sıyrık bile oluşturamazdı.

 

Ancak kızıl enerji dalgası ona yaklaştığında birden altı renkli gözleri açılmış ve vücudunu kaydırmıştı. Bu sayede normalde boynuna gelmesi gereken kılıç darbesi sol koluna ulaşmış ve oradaki pulları kolayca keserek etinde derin bir yarık bırakmıştı.

 

“Ah!”

 

Ejderha acıyla çığlık atarken yerinde süzülmeye devam eden Paul birden soğuk bir gülümseme göstermiş ve vücudu birden kaybolmuştu. Aynı anda, Paul’ün figürü birden üzerinde belirdiğinde Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı şaşırmıştı.

 

“Cehennem Yarığı!”

 

Paul’ün kılıcını anında saran alev, rüzgar ve karanlık manaları Paul’ün kılıcının savruluşuyla aşağıda kalan Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarına doğru fırlamış ve yolundaki havayı yararken oldukça keskin bir ses çıkarmıştı.

 

“Ruh Özü!”

 

Bu sesin ardındaki gücün bir Ruh Özü olduğunu fark eden ejderha şok olmuştu. Ölümlülerin Ruh Özlerini kavrayabileceklerini biliyordu ancak bunu yapabilenler oldukça nadirdi. Sonuçta Ruh Özleri asıl güçlerini Öz Enerjisi ile gösterirlerdi ve mana ile yasa enerjisi ile de gösterilebilseler de güçleri oldukça düşük olurdu.

 

Ancak bu sesin arkasındaki Ruh Özünün ruhunu sarstığını hissedebiliyordu. Eğer öz enerjisi olmadan bu kadar güçlü bir etkiye sahip olabiliyorsa bu Ruh Özünün normal bir tanesi olmasına imkân yoktu.

 

“Ah!”

 

Paul’ün ikinci kılıç darbesi sırtına vururken Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı yere çökmüş ve kalkmaya çalışmadan önce ruhunu sabitlemeye çalışmıştı. Aynı anda, birden Paul onun önünde belirmiş ve gözlerini onunkilere dikmişti.

 

Bir anlığına Paul’ün gözlerine dalan Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı sonraki anda kendisini bambaşka bir yerde bulmuştu.

 

“Burası da neresi… Anka, nasıl oyunlar oynuyorsun!?”

 

Vücudundaki yaraların kaybolduğunu hisseden Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı şaşırmış bir şekilde sorarken birden soğuk bir ses kulağında yankılanmıştı.

 

“Cehenneme hoş geldin, oğlum.”

 

Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı’nın yüzünde şok ve korku karışımı bir ifade belirirken başını hızla çevirmiş ve siyah zeminin üzerinde yatan 20 kilometrelik devasa figürü görebilmişti.

 

Bu figür asıl Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı’nın figürüydü. O anda kısılmış gözleriyle kendisinden kat kat küçük olan oğluna bakıyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr