406.Bölüm - Işığın Kutsal Fiziği

avatar
5512 21

Kara Büyücü - 406.Bölüm - Işığın Kutsal Fiziği


“Gerçekten başardın…”

 

Herkesin diz çöktüğü sahneyi izleyen Iosium’un yüzünde hafif bir şaşkınlık belirmişti. Paul ise kendi köşesinden izlerken sakince çayını içiyordu. Böyle bir sonucu zaten beklediği için bir sıkıntısı yoktu.

 

Oluşturduğu hikayede bir sıkıntı yoktu. Aralarından inanmayıp oldukları yeri araştıranlar olsaydı ayrılmış birkaç hikaye parçası bile bulabilirlerdi. Bu parçalar onları daha da ikna etmek için konulmuşlardı. Ama o anda bunlara ihtiyacı kalmamıştı.

 

Bu iyi bir deneyim sayılırdı. O illüzyon hikaye bölgelerini kurarken Karanlık ve Işığın İradesindeki kavrayışları 2.Seviyeye yükselmişlerdi. Aynı zamanda ruh gücü de hafifçe güçlenmişti.

 

Ayrı bir hikaye oluşturup bu hikayeye göre bir alan hazırlamak eğlenceli sayılırdı. Yani güçlenirken bir yandan da eğlenmişti. Şimdi kazanacağı şey ise bunlardan da iyi bir şeydi. Henüz Kan Kızılı Saray’dan ayrılalı 5-6 ay geçmişti ancak çoktan fiziklerden birisini ele geçirmişti.

 

“Mükemmel. Gerçekten mükemmel. Görünüşe göre gerçekten de Işığın Kutsal Fiziğini hak ediyorsun.”

 

Iosium başını sallarken yüzünde bir gülümseme belirmişti. Paul ise elindeki çay bardağını masaya koyduktan sonra yavaşça ayaklanmıştı. Karanlığın Kutsal Fiziğinden yaşadığı tecrübeyi hatırlıyordu. Vücudunun değişmeye başlayacağından emindi, çünkü Iosium’un önceden ona verdiği beyaz tüy ruhundan ayrılıp fiziksel vücuduna gömülmeye başlamıştı.

 

“Amelia, şimdilik zindana geç.”

 

Amelia’yı anında Yaradan Yetiştirme Zindanına gönderen Paul vücudunun çevresinde toplanan ışık manası ve yasa enerjisinin vücudunu yakmaya başladığını hissedebiliyordu. Bu mana akışı derisini yavaş yavaş yok etmeye başlarken Paul böyle bir şansı kaçırmaması gerektiğini biliyordu.

 

“Hadi bakalım!”

 

Etrafındaki manayı tüm gücüyle çekirdeğine çekmeye başladığında kara yıldız harekete geçmiş ve manayı süzerek saf mana gücüne çevirmişti. Habis Tanrı Çekirdeğinin anormal emilim gücünün sayesinde mana neredeyse sınırsız bir miktarda çekilebiliyordu ve bu Işığın Kutsal Fiziğinin oluşma süresini kısaltıyordu.

 

Böylece, Paul’ün derisi kaybolmuştu. Sonra eti, damarları, kasları, kemikleri… Birkaç dakika içerisinde, ondan kalan tek şey beyaz bir katmanla sarılı olan kalbiydi.

 

“Thump! Thump!”

 

Kalp güçlü bir şekilde atarken Iosium bir mesafeden onu izliyordu. Normalde gelişmesi günler alabilen Işığın Kutsal Fiziğinin bu kadar hızlı bir şekilde oluşması onu biraz şaşırtmış, ancak gururlandırmıştı.

 

Görünüşe göre önceden hayran olduğu bu ölümlü kişi en sonunda ilk hayran olduğu kişiye yetişebilecek bir potansiyele sahipti.

 

“Thump! Thump!”

 

Kalp bir kez daha güçlü bir şekilde attığında birden beyaz bir vücut yeniden oluşmaya başlamıştı. Beyaz kaslar, beyaz damarlar ve beyaz deri kısa bir süre içerisinde yeniden oluşmuş ve en sonunda Paul’ün vücudu tamamen oluşmuştu.

 

Görünüşü eskisine benzese de kesin değişimler belirgindi. Saçları birden parlak beyaz renge dönmüşlerdi. Gözleri ise parlak sarı renktelerdi. Vücudu yeniden doğmuş sayıldığı için önceden sakladığı yıldız işaretleri de belirgindi ve gözleri iki parlak yıldız işaretine sahiplerdi.

 

“Hah… Bu his gerçekten güzel.”

 

Vücudunu hafifçe esneten Paul içinde akan enerjinin güçlendiğini hissedebiliyordu. Tek elini kaldırıp kazandığı yeteneği kullandığında eli hafif bir ışık huzmesine dönüşmüştü. Artık dönüşebileceği bir başka form daha vardı.

 

Bu en iyi kısmı sayılmazdı. Vücudu bir kez daha güçlenmişti ve tüm dövmeleri gizlendiği için o anda saf bir şekilde duruyordu. Dokuz Dönüşüm Tekniği ve yeni görünüşü sayesinde kullanabileceği birkaç kimlik daha kazandığı söylenebilirdi.

 

Ayrıca, gücü artmıştı. Işığın İradesi ve Yasalarındaki kavrayışı hafifçe artmıştı. Yasalardaki kavrayışı direkt olarak 2.Seviyeye çıkmıştı ancak iradedeki kavrayış zaten zirveden bir adım geride olduğu için o kadar ilerleme gösterememişti.

 

En önemli şey, Zıtlık Yasalarındaki ve İradesindeki artıştı. O anda Zıtlık Yasaları Büyük Kavrayış seviyesini geçmiş, Tam Kavrayışı direkt olarak atlamış ve özel kavrayış aleminde 1.Seviyeye ulaşmıştı. Aynı şekilde, İrade bölümünde de 1.Seviyeye ulaşabilmişti. Bu garip zıtlık manasındaki gelişimi eskisinden çok daha güçlüydü.

 

“Teşekkürler, Iosium. Eğer bana bir konuda daha yardım edebilirsen oldukça mutlu olurum.”

 

Paul görünüşünü eski hâline çevirdikten sonra anında kıyafetlerini düzeltmişti. Iosium ise onu pürdikkat dinliyordu. Ne isteyeceğini merak ediyor gibiydi.

 

“Bir sonraki hedefim için Uzay Tanrıçasının Boşluğuna gitmem gerekiyor. Benim için bir uzay kırığı açabilir misin?”

 

“Ah, bu kolay.”

 

Iosium Paul’ün isteğini duyunca anında başını sallamış ve elini savurmuştu. Elinin savrulduğu yerde 2 metreye yakın bir uzay kırığı anında belirmişti.

 

“Sana iyi şanslar diliyorum, genç anka. Umarım hedefine ulaşırsın.”

 

Iosium’un iyi dilekleriyle beraber, Paul uzay kırığına adım atmıştı. Yüzünde bir gülümseme vardı.

 

 

“Bu kolay sayılırdı.”

 

Uzay boşluğunda anında vücudunu bir kez daha esneten Paul en sonunda ruhunun rahatladığını ve Spadia’yla olan iletişiminin yeniden kurulduğunu hissetmişti. Iosium ile birlikteyken Iosium Spadia’nın ona olan bağlantısını hep engellemişti ve yaşlı adam sıkılıyor olmalıydı.

 

“Hey, ihtiyar. Ne yap-”

 

“Siktir! Altı ayda ciddi ciddi başka bir kutsal fizik kazandın!”

 

Spadia planın çoğunda Paul’e eşlik etmiş olsa da altı ay gibi kısa bir sürede gerçekten de bir başka fiziği ele geçirmesini beklememişti. Normalde sahip oldukları 2 sene içerisinde bir kutsal fiziği daha kazanabilselerdi bu onlar için oldukça başarılı olurdu.

 

Şimdi? En az bir fiziği daha ele geçirebilirlerdi. Paul’ün gelişim hızı gerçekten de korkutucuydu!

 

“Lanet velet… Hah… Her neyse, bu bir kutsama da sayılabilir zaten. Şimdi nereye gitmek istiyorsun?”

 

Spadia Paul’e sorarken Paul düşünmeye başlamıştı. O anda Karanlık ve Işık fiziklerine sahip olduğuna göre yalnızca dört elementin fiziklerine ihtiyacı vardı. Ancak onlarda da bu seferki gibi garip ve zorlu olmayan bir görev alıp almayacağından emindi. Bu yüzden yalnızca 1 tanesini tamamlayabileceğini ön görüyordu.

 

“O zaman Al-”

 

“Alevin Kutsal Elementali şu anda ulaşabileceğin bir yerde değil. Eğer Araf’a gidersek Yükselenler etrafını sarıp seni yok edeceklerdir.”

 

Paul isteğini belli edemeden önce Spadia anında acımasız gerçekleri yüzüne vurmuştu. Paul ise kaşlarını çatsa da bir cevap vermemişti. Spadia’nın dediği gibi, bir daha bir Yükselenle karşılaşırsa özel bir durum olmadığı sürece kolay kolay kurtulamayacağını biliyordu. Özellikle de yalnız başınaysa.

 

“Eğer Alev Elementali aralarından en zorlusuysa o zaman onu biraz daha geç bir zamanda yapabilirim. O zaman rü-”

 

“Rüzgarın Kutsal Elementali aralarından en zorlusu olacak. Dünya seviyesine göre değil, onun görüntüsünü aldığı canavar tipi özgürlüğüne düşkün bir canavardır. Kimsenin onu bulmasını sevmez ve dünyasında sakince yaşamayı sever. Birini sona bırakacaksan onu sona bırak.”

 

Spadia bir kez daha acımasız bir cevap verdiğinde Paul ayağını yere sertçe geçirmek istemiş ancak uzay boşluğunda yalnızca boş bir tekme atabilmişti. En sonunda ise dişlerini sıkmış ve anında kararını vermişti.

 

“Toprağın Kutsal Elementali! Yaşlı adam, bana onun da bir çeşit Tanrısal dünyada olduğunu söylemeyeceksin değil mi?”

 

Paul bu sorunun cevabını gerçekten beklerken Spadia bir süre düşünmüş ve birkaç dakika sonra konuşmuştu.

 

“Toprağın Kutsal Elementali, Terravan. Sakinliğin simgesi olan elementin kutsal elementali olarak en iyi seçenek olabilir. Su elementali bilginliğe ve barışa odaklanır. Bu yüzden şu anda, genç ve mağrur hâlinle ondan kolayca bir şey koparabileceğini sanmıyorum. Terravan iyi bir seçim.”

 

“Sonunda!”

 

Paul gerçekten derince bir nefes alırken birden Silleverde görüş açısında belirmişti. Yalnızca birkaç kez karşılaşmış olsalar da Silleverde çoktan Paul’ün aurasını ezberlemişti ve takipçilerden birinin onu karşılamasına izin vermiyordu. Eğer böyle bir şey olursa kesinlikle Paul’ün haberleri konseye ulaşacaktı.

 

“Bu…”

 

Silleverde Paul’ü bir kez daha baştan aşağıya süzerken bir şeylerin değiştiğini anlamış, ancak neyin değiştiğini anlamamıştı. O anda sinirleri bozulmuş olan Paul ise bir şeyler anlatacak gibi görünmüyordu. Bu yüzden direkt olarak sormuştu.

 

“Nereye gideceksin?”

 

“Küçük Dünya, Glode!”

 

Spadia Paul’ün yerine anında cevap vermişti. Silleverde ise başka bir şey demek yerine anında uzayda bir kırık açmış ve Paul’ü içine yollamıştı.

 

Paul o anda yüksek bir hızda bir başka maceraya ‘fırlatıldığının’ farkındaydı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44343 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr