402.Bölüm - Son Aşamaya Geçiş

avatar
5409 19

Kara Büyücü - 402.Bölüm - Son Aşamaya Geçiş


“Etrafını sarın ve kaçmasını engelleyin. Onunla birebir dövüşeceğim. En kötü, en ölümcül duruma gelmediğim sürece yardımınızı istemiyorum.”

 

“Anlaşıldı!”

 

Amelia emri verdiği anda etrafındaki kişiler bu siyah zırhlı adamın çevresini sarmışlardı. Kısa bir süre içerisinde, Amelia ve siyah zırhlı bu adam büyükçe bir çemberin içinde kalmışlardı.

 

“Jiang!”

 

Zırhlı adam Amelia’nın amacını anlamıştı ve kılıcını ona çevirmişti. O anda gümüş renkli kılıç enerjisiyle kaplı olan kılıçtan kılıç yasaları dışarıya taşıyor ve güçlü bir çelik sesi yaratıyordu. Yalnızca bu ses çemberi oluşturan bazı askerleri korkutmaya ve yıldırım lejyonunun kaptanının kaşlarını çatmasını sağlamaya yetmişti.

 

“İlginç…”

 

Amelia maskesinin ardında bir gülümseme gösterirken iki kılıcını ileriye uzatmıştı. Aynı anda, bir kılıcın üzerinde parlak alevler belirirken diğerinin etrafında hafif buzul parçacıklar belirginleşmişti. Amelia büyük usta seviyesine geçtikten hemen sonra yasa enerjilerini kavramaya başlamıştı ve alev ile buz yasaları direkt savaşta en çok işine yarayanlardı.

 

“Geliyorum!”

 

Amelia sertçe kükreyerek ileriye doğru atıldığında hilal kılıçlar garip bir parıltıyla kaplanmışlardı. Aynı anda, siyah zırhlı adam da siyah kılıcının kabzasını sıkıca kavrarken ileriye atılmıştı.

 

“Klang!”

 

İkilinin kılıçları çarpıştığında çıkan yüksek ses sağır edici bir tizlikteydi. Ancak ikisi de bunu umursamıyordu. Amelia anında diğer elinde tuttuğu kılıcı ileriye saplarken zırhlı adam hızla geriye çekilmişti.

 

“O zırh ağır bir zırh değil miydi? Epey hızlı hareket ediyorsun!”

 

Amelia rakibinin hızına gerçekten şaşırmıştı. Ancak bunun asıl nedeni ağır görünen bir zırhın içinde olması değildi. Bunun nedeni az önceki kılıç çarpışmasında kendisinin güç bakımından geride kalmasıydı.

 

Rakibi güç bakımından ondan üstündü ve hız bakımından en azından ona eşitti!

 

“Yan!”

 

Alevden bir hilal birden kılıçtan fırlayıp kendisine yaklaşmaya başladığında siyah zırhlı adam boştaki sol kolunu ileriye doğru ittirmiş ve bir yakalama hareketi yapmıştı. Eli saldırının içinden kolayca geçtikten sonra saldırının arkasında saklanan Amelia’nın saplanmaya hazır olan kılıcını yakalamıştı!

 

“Genç hanım!”

 

“Slash!”

 

O sırada, başından beri Amelia’yı takip eden rüzgar büyücüsü endişelenmiş ve hızla bir rüzgar bıçağı fırlatmıştı. Siyah zırhlı adam Amelia’nın kılıcını anında bırakıp geri çekildiğinde bu rüzgar bıçağı yanından geçip gitmişti.

 

“Ne yaptığını sanıyorsun!?”

 

Amelia’nın öfkeli sesiyle karşılaşan rüzgar büyücüsü ne diyeceğini bilememişti. Kutsal Kız dövüş başlamadan önce onlara en ölümcül durum dışında karışmamaları için emir vermişti ve az önce yaptığı bu emre karşı gelmek oluyordu. Bunun cezasının ne kadar ağır olabileceğinin farkındaydı.

 

“Genç hanım, ben sizi kurtarmak için-”

 

Rüzgar büyücüsü kendisini açıklamaya çalışsa da siyah zırhlı adam birden elini havada savurmuş ve rüzgardan bir bıçağı ona doğru göndermişti. Bunu fark eden genç adam kaçınmaya çalıştığında, olduğu yerde donduğunu fark etmişti.

 

“Pa!”

 

Genç adamın temizce kesilen başı sert bir sesle yere düşerken etraftaki kilise üyelerinin gözlerinde öfke alevleri yükselmişti. Ancak siyah zırhlı adam bunları umursamadan Amelia’ya geri dönmüş ve kılıcını uzatmıştı.

 

“Demek sen de dövüşmek istiyorsun ha?”

 

Amelia’nın yüz ifadesi belli olmasa da o anda diğerleri Amelia’nın heyecanlandığını hissedebiliyorlardı. Kutsal Kız normalde soğuk ve sakin bir kişiliğe sahip olsa da konu savaşmaya geldiğinde kendisini o kadar geri tutamıyor gibiydi.

 

“Gel bakalım!”

 

Amelia bir kez daha ileriye atıldığında siyah zırhlı adam da saldırıya geçmişti. Sonrasında ise, ikisi hızlıca darbe değiş tokuşu yapmaya başlamışlardı.

 

Ancak aralarında bir fark vardı. Amelia’nın hilal kılıçları adamın zırhına bir kez bile çarpmamışken siyah zırhlı adamın kılıçları onun defanslarını kolayca aşarak vücudunda ölümcül olmayan ancak acılı yaralar bırakıyorlardı.

 

Birkaç dakika sonra vücudu kanlı yaralarla kaplandığından çemberi oluşturan kilise üyelerinden birisi yine dayanamamış ve ileriye atılmıştı. Bunun üzerine, yıldırım lejyonu kaptanı da dahil diğerleri de hızla saldırmaya başlamışlardı.

 

“Rüzgar bıçağı!”

 

“Buzul yağmur!”

 

 

“Yıldırım Senfonisi!”

 

Son saldırı Yıldırım Lejyonunun kaptanından gelmişti. Büyük Usta derecesindeki birinin saldırısının farkı anında belli olmuştu. Çünkü diğer zayıf saldırıların yanında gökten yağan bu mavi yıldırım topları siyah zırhlı figürü sarmış ve birkaç saniye içinde onun görünmemesini sağlamıştı.

 

“Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!?”

 

Amelia öfkeli bir şekilde bağırsa da su büyücüsü yanına yaklaşmış ve yavaşça onu iyileştirmeye başlamıştı. Kutsal Kız onlara emirlere uymadıkları için bir ceza verebilirdi ancak onu öyle bıraksalardı o zaman bir cezaya gerek kalmazdı. Kilisenin diğer üyeleri onları ölene kadar kovalarlardı.

 

Bu bir şaka değildi. Bir sonraki Papaz olmak için tek adayı savaşırken görüp yardım etmemek bir emir olsa bile katlanılabilecek bir şey değildi. Bu onların inançlarını kıran bir şeydi.

 

“Genç hanım, iyileşmeniz tamamlandığında geri dönmemiz gerekiyor. Lütfen anlayın, ancak siz kilisenin geleceğisiniz. Size bir zarar gelmemesi gerekiyor.”

 

Yıldırım lejyonu kaptanı saygılı bir sesle konuşurken Amelia dişlerini sıkıyordu. Bu aptal yüzünden o eğitim şansını ve güçlü bir rakibi kaybetmişti. O anda gerçekten öfkeliydi.

 

“Hah… sakinleş, Amelia. Sakinleş.”

 

Amelia derin bir nefes alıp düşündükten sonra soğuk bir sesle konuşmuştu.

 

“Döndüğümüzde gruptakiler, baştan beri bana eşlik eden ve ilk başta savaşan herkes, emirlere karşı gelmekten ağır bir şekilde cezalandırılacak. Usta düşük seviyedekiler üç gün boyunca savaş öncüleri olarak görev yapacaklar. Usta yüksek seviyedekiler bir hafta boyunca yapacaklar. Yıldırım Lejyonu kaptanı, sen 1 ay boyunca Günahkâr Salonuna kapanacaksın.”

 

“Anlaşıldı, genç hanım.”

 

Kilise üyeleri isteksiz olsalar da kabul etmek zorundalardı. Yıldırım Lejyonunun kaptanının yüzü ise aralarında en karanlık olanıydı.

 

Diğerlerinin cezaları yalnızca tehlikeliydi ancak şanslı oldukları sürece hayatta kalabilirlerdi. Kendi cezası ise saf acıyı barındırıyordu.

 

Günahkar salonu yakalanan esirlerin bildikleri her şeyi söyleyene kadar kapalı tutuldukları bir ruhsal alandı. İçeride yüksek miktarda ölüm enerjisi bulunuyordu ve bir kişi içeride kaldığı her saniye zihninin parçalandığını hissederdi. Bir ay boyunca orada kalmak onu epey tüketecekti.

 

Ancak… Kendi acısı Kutsal Kız’ın hayatıyla karşılaştırıldığında bunun oldukça mantıklı bir seçim olduğunu düşünüyordu. Bu cezayı çekebilirdi ancak kutsal kızın ölmesine izin veremezdi.

 

“Boooom!!!”

 

O anda, herkes geri dönmeye hazırlanırken, birden az önce onlarca büyüyle kaplı olan bölgeden yüksek bir patlama sesi yükselmiş ve gökyüzünün rengini parlak kırmızıya çeviren kan kırmızısı alevler etrafa yayılmaya başlamışlardı. Aynı anda, soğuk bir ses herkesin kulaklarında çınlamıştı.

 

“Birkaç ayda bu seviyeye gelmek oldukça yeterli. İyi gelişmişsin, Amelia.”

 

Amelia’nın maskesinin altındaki gözleri genişlerken etrafındaki kilise üyeleri şaşırmışlardı. Bu ses kime aitti? Amelia derken kimden bahsediyordu?

 

O anda, siyah zırhlı adam kan kızılı alevlerin arasından ilerlemişti. Siyah miğferini tek eliyle çıkardığında parlak kızıl gözleri ve uzun siyah saçları belli olmuştu. Çekici yüzünde hafif bir gülümseme olan bu genç adam, Paul’ün kendisiydi.

 

“Usta!”

 

Amelia ileriye doğru bir adım atarken kilise üyeleri garip yüzler göstermişlerdi. Ancak onlar bir şey diyemeden önce kan kızılı alevler yükselmiş ve her bir kilise üyesini anında yakmış ve küllere çevirmişti.

 

“İyi kız. Şimdi buraya gel. Planın son aşaması için hazırlanmamız gerekiyor.”

 

Paul hafifçe gülümseyerek Amelia’yı yanına almış ve hızla dağın zirvesine yükselmeye başlamıştı. Artık planın son aşamasındalardı ve herhangi bir hata yapmamalıydı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44251 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr