351.Bölüm - Kabileye Yolculuk

avatar
6448 21

Kara Büyücü - 351.Bölüm - Kabileye Yolculuk


Paul’ün cevabını alan Valos’un alnında terler birikmişti. Daha önceden dış dünyadan çöle gelen uzmanlarla görüşmüştü. Yalnızca kendisi değil, kendi ataları da bu uzmanlarla karşılaşmışlardı. Bu uzmanların sayıları az olsa da güçleri öyle değildi.

 

Bazı uzmanlar uçarak tüm çölü dolaşabiliyorlardı. Bazı uzmanlar kılıçlarıyla devasa kayaları bölebiliyorlardı. Bazı uzmanlar, birkaç sözle mucizeler yaratabiliyorlardı.

 

Bu uzmanların arasından en çok korktukları tip kendilerine Büyücü diyenlerdi. Kolayca mucizeler yaratabilen bu uzmanlar tüm çölde bir efsane sayılırlardı. Paul’ün adından onun bir büyücü olduğunu anlamayan bir aptal olurdu ve o anda Valos ne sorması gerektiğini bilmiyordu.

 

“Kıdemli, neden çölde herhangi bir büyücü ortaya çıkmıyor?”

 

Valos en sonunda sorusunu seçebilmişti. Aslında bunu gerçekten merak ediyordu. Çöl kurak bir bölge olsa da büyücülerin çoğunluğu açlığı ve susuzluğu hissetmiyorlardı. O zaman neden herhangi biri çölde kalmıyordu?

 

“Çöldeki mana isimli büyü enerjisi büyücülerin gelişimini engelleyecek kadar kaotik. Çölde olduğu sürece bir büyücü gelişmeye devam edemez. Elbette burada kalmak istemezler.”

 

Paul’ün cevabını alan Valos nasıl hissedeceğini bilmezken Paul direkt olarak devam etti.

 

“Şimdi, sıra bende. Kral Valos, senden bana çölü oldukça detaylı bir şekilde açıklayan bir harita vermeni istiyorum. Kayalar, dağlar ve özellikle çöldeki en yüksek yer belirtilmiş olmalı. Bunu yapabilir misin?”

 

Kendi düşüncelerinden ayrılıp ayaklanan Valos kitaplığa yaklaşmış ve birkaç kitaba bakındıktan sonra bir tanesinin içinden ikiye katlanmış eski bir kağıt çıkarıp masaya getirmişti. Kağıdı masada açtığında Paul’ün haritasında ufak kalan Kaos Çölünün büyükçe bir haritası belirmişti.

 

Paul haritanın üzerinde onlarca yerin işaretli olduğunu görebiliyordu. Bazı işaretler kabileleri, bazıları canavar noktalarını ve bazıları diğer önemli noktaları işaret ediyorlardı.

 

“Eğer çöldeki en yüksek yeri soruyorsanız, o yer Abathan Dağıdır Kıdemli.”

 

Kral haritanın üzerinde kırmızı bir ‘X’ işareti ile işaretlenmiş yeri gösterirken devam etti.

 

“Abathan Dağı anormal yüksekliği yüzünden çöldeki birçok uçan canavarın yuvasıdır ve epey tehlikelidir. Dağın iç kısımlarında birçok uzmanın değer verdiği Magma Kristali adı verilen bir maden vardır. Daha önce de dış çölden uzmanlar bu madeni almak için geldiler ancak birçoğu bu yolda hayatlarını kaybetti.”

 

Paul başını sallasa da söylediklerinin birçoğunu dinlemiyordu. O sırada Abathan Dağının çevresini incelemekle meşguldü.

 

Dağın yakınlarında herhangi bir kaya veya ona yolu gösterebilecek bir şey yoktu. Canavarlar bile o dağın yerlisi olmadıkları sürece o yere yaklaşmıyorlardı ve oraya yakın olan tek şey gösterilen küçük bir kabileydi.

 

“Bu sorun olacak.”

 

Paul bu çölde yolunu bulmanın ne kadar zor olabileceğini biliyordu. Uçarak o yere kısa bir sürede ulaşabilecek olsa bile yolunu bir kez kaybettiğinde bir daha çölden çıkması bile zor olacaktı. Yani oraya gitmek için yardıma ihtiyacı vardı.

 

“Kral Valos. Abathan Dağı’na kadar bana yolu gösterecek birine veya bir gruba ihtiyacım var. Dağa ulaştıktan ve geri döndükten sonra bunun karşılığını sana vereceğim.”

 

Onun sözlerini duyan Valos içinden büyükçe gülümsemişti. Paul’ün buraya gitmesindeki amacı merak ediyordu ancak o anda bu önemli değildi. Paul’ün ona verebileceği herhangi bir karşılığın epey yardımcı olabileceğinden emindi.

 

“Kıdemli Kara Büyücü, eğer birkaç gün sarayımda ziyaretçim olursanız böyle bir fırsat gelecek. Aslında, krallık çoğunlukla askerlerini etraftaki kabilelerden toplar ve şimdi seçimlerin zamanı geldi. Abathan Dağının yakınındaki kabile Tebel Kabilesi olarak biliniyor ve daha geçen sene asker verebilecek bir kabile seviyesine yükseldiler. Oraya gönderilen seçim grubuna katılabilirsiniz.”

 

“Tam olarak ne kadar zaman var?”

 

Paul bu soruyu sorduğunda Valos bir süre düşünmüştü.

 

“Sanırım… Üç gün kadar.”

 

“Hm.”

 

Paul başını salladıktan sonra yavaşça ayaklanmış ve konuşmuştu.

 

“O zaman bir süre sizin sarayınızda kalacağım, Kral Valos.”

 

Valos o anda istese de gülümsemesini saklayamamıştı.

 

--

 

Üç gün boyunca, Paul sarayın içinde Kralın kendisinden daha fazla ilgi görmüştü. Kral tüm hizmetçilere mutlak saygı için emirler vermiş, Paul’ün kendi isteklerini yerine getirmesi için kendi kızını görevlendirmişti. Birkaç kez Paul’e kılıç teknikleri hakkında sorular sormuştu ve Paul de bunları cevaplamıştı.

 

Paul’ün gelişiminin oldukça yüksek bir seviyede olduğunu anlayan Valos için bu üç güç gerçekten de muhteşemdi. Sonuçta her zaman böyle bir uzmanın düşüncelerini alabilecek durumda değildi. Kılıç teknikleri üç gün içinde çoktan bir seviye atlamıştı.

 

Üç gün geçtiğinde, Paul ile birlikte gidecek olan asker grubunu tamamen elitlerden oluşturmuştu ve hepsini Paul’ü herhangi bir şekilde rahatsız etmeyip tüm emirlerine uymaları gerektikleri konusunda uyarmıştı.

 

O sırada, Paul büyükçe bir canavarın üzerindeydi. 15 metrelik bir vücuda sahip olan ve uzun sarı tüylere sahip olan bu canavarın başının önünde iki boynuzu vardı ve siyah gözleri vardı. Oldukça uysal görünse de normal insanları tek seferde ezip geçebilirdi.

 

Normalde bu canavar Kral kendisi savaşlara katıldığında onun bineği olarak kullanılırdı ama Kral onu seve seve Paul’e vermişti. Elbette, Paul’ün düşüncesine göre bu canavar yavaştı ve dış dünyaya göre güçsüzdü. Bir kez dış dünyaya vardığında ve Kan Kızılı Saraya döndüğünde uçan savaş gemisini ve Ejderha İnfirmi’yi binek olarak kullanabilecekti. Bu nedenle bu gezinin sonrasında bineği geri verecekti.

 

O anda Kral’a ödül olarak ne vereceğini çoktan düşünmüştü ve tek yapması gereken Abathan Dağına ulaşmaktı. Magma Kristali adı verilen o madenin nasıl olduğunu merak ediyordu. Eğer iyi bir silah materyaliyse Kral için bir kılıç tasarlayabilirdi.

 

“Biraz çalışalım bakalım.”

 

Paul’ün olduğu yer bineğin sırtına bağlanmış olan ufak bir odaydı. Odanın içerisinde bir yatak ile koltuklar bile vardı. Normalde birkaç kişi daha oraya alınabilirdi ancak Kral Paul’ün rahat etmesini istemişti ve bu Paul için de iyiydi.

 

Yere oturan Paul Kutsal Karanlık Düzen Çemberini çıkarmış ve boyutundan birkaç materyali de ortaya çıkarmıştı. Bir süre boyunca büyülü eşyalar ve ilaçlar yaparak seviyesini geliştirmeye çalışacaktı. Hem yaptığı büyülü eşyaları Kan Kızılı Sarayın deposuna atıp ileride öğrencilere ödül olarak verebilirdi.

 

Harcadığı zamanı düşünen Paul Simon ve Semia’nın çoktan Saray’a dönmüş olmaları gerektiğini biliyordu. Onlara verdiği yarım yıl çoktan geçmişti ve onlar için bıraktığı kaynakları da almışlardı. Aziz seviyeye ulaşıp ulaşmadıklarını bilmese de güçleri artmış olmalıydı.

 

En son onlar için yaptığı silahların seviyesi o anda onlar için yeterliydi. Ekipman olarak birkaç korunma aksesuarı veya zırh yapabilirdi ama ikisi de dövüşürken hıza önem veren savaşçılardı. Bu nedenle ağır veya hareketlerini engelleyen zırhlar işe yaramaz olurlardı.

 

Derin bir nefes alırken materyalleri çemberin içine doğru gönderen Paul ekipmanların yapımına başlamıştı.

 

--

 

Sırtında Paul’ün olduğu yeri taşıyan sarı tüylü canavarın ortada olduğu grup bir hafta boyunca hızla ilerlemişlerdi. Paul’ün dışında toplam 20 elit asker vardı ve hepsi kahverengi tüylere sahip bir çeşit çöl kurduna biniyorlardı. 5 metreye ulaşan bu kurtlar o kadar uysal olmasalar da askerlerden korktuklarından bir şey yapamıyorlardı.

 

Askerlerin çoğu gümüş renkli hafif zırhlar kuşanmışlardı ve bellerinde kılıçları asılıydı. Grubun lideri olan asker ise siyah zırhlara sahipti ve sırtında uzunca bir mızrak duruyordu.

 

Lider aslında neden böyle uzak ve küçük bir kabileye kendi elit grubunun gönderileceğini bilmiyordu ancak Kral onun grubuyla özel olarak görüşüp eşlik edecekleri kişinin kimliğini açıkladığında görevi seve seve kabul etmişti.

 

Efsanelerde var olan büyücülerden birisine eşlik etmek onlar için gurur verici bir şeydi. Neden Abathan Dağı’na gitmek istediğini sormaya cüret bile etmemişti. Her uzmanın dünyayı dolaşmak için kendi sebepleri olurdu ve kendisi gibi küçük bir askerin bunu soracak kapasitesi yoktu.

 

“Oh?”

 

O sırada, ileride beliren taştan evleri görebilen lider bir süre etrafını araştırmış ve göğe yükselen Abathan Dağı’nı da görebilmişti. Görünüşe göre Tebel Kabilesine sonunda varmışlardı.

 

“Hızınızı artırın!”

 

Grup hızını iyice artırırken lider birkaç saat içerisinde kabileye ulaşacaklarını hesaplamıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr