347.Bölüm - İki Canavarın Dövüşü

avatar
5947 22

Kara Büyücü - 347.Bölüm - İki Canavarın Dövüşü


Paul’ün beyaz kılıçları ile Anna isimli kızın gümüş kılıcı birbirlerine yaklaşırlarken Anna’nın kılıcını saran saf beyaz ışık iyice güçlenmişti. Gözlerindeki altın parıltı iyice güçleniyordu ve kanı fiziksel gücünü gitgide artırıyordu.

 

Paul’ün vücudunda Habis Vücut Sembolleri belirmişti. Sağ eliyle tuttuğu beyaz kılıç savrulurken büyüsünü kullanmaktan da çekinmiyordu.

 

“Ting!”

 

İki kılıç çarpıştığında Anna’nın gümüş kılıcının üzerindeki beyaz oymalar parlamış ve bir miktar ışık manası kılıcı sarmıştı. Ardından Paul ve Anna kılıçları ile havada dövüşmeye başlamışlardı.

 

Anna’nın kanatları hızını oldukça artırsalar da yakın dövüşte işe yaramıyorlardı. Aynı zamanda, uzak mesafe dövüşlerinde bile Paul’den o kadar da fazla hızlı değildi. Bu nedenle yakın dövüşü tercih ediyordu. Hem, kanatları kullanmanın başka bir yolu vardı.

 

“Ha!”

 

Kılıcıyla Paul’ün saldırısını engelledikten sonra sağ kanadını çırpan Anna’nın kanadından birkaç tüy fırlamış ve fırlatma bıçakları gibi Paul’e doğru ilerlemişlerdi. Bu saldırıyı beklemeyen Paul anında çekilirken tüylerden ikisi vücuduna saplanmayı başarmıştı.

 

“Hisss…”

 

Yarasından vücuduna yayılan yakıcı ışık manasının iç organlarına yayıldığını hisseden Paul acıyla soğuk bir nefes alırken sol elindeki kılıcını Cehennem Alevleriyle birlikte savurmuş ve Anna’nın karın bölgesinde büyük bir kesik açmıştı.

 

Kan kızılı alevler Anna’nın karnındaki kesikten yayılırlarken Anna acıyla alt dudağını ısırmış ve hızla geri çekilmişti. Aynı anda, bir çeşit mana enerjisi Cehennem Alevlerini sarmış ve onların kaybolmasına neden olurken yarayı yavaşça iyileştirmeye başlamışlardı.

 

Vücuduna saplanan iki tüyü çıkarıp boyutuna atan Paul anka kanını vücudunda döndürüp yaralarını iyileştirirken kılıcını bir kez daha ileriye doğru uzatmıştı. Anna’nın Işık Grubunun ana ailesi olan Guren Ailesinden olduğunu çoktan anlamıştı.

 

Anna’nın Cehennem Alevlerini bastırmak için kullandığı element Işık elementinden doğmuş Yaşam elementiydi. Bunu hissedebiliyordu ve biraz daha güç kullanması gerektiğini anlamıştı.

 

“Bzzzt!”

 

Etrafını saran kızıl yıldırımlar belirirken Habis Vücut Sembollerinin hepsi harekete geçmişlerdi. Kılıcını saran yıldırımlarla birlikte kızıl Cehennem Alevinden bir katman belirmiş ve etrafına oldukça yüksek miktarda mana yaymaya başlamıştı.

 

Anka Kanı tamamen uyanırken kıyafetlerinin sırt kısmı açılmış ve bir çift devasa, kan kızılı tüylerle kaplanmış kanat oradan fırlamıştı. Bu kanatlar ortaya çıktıklarında, Anna kalbinin eskisinden de fazla atmaya başladığını hissedebilmişti.

 

“Kan… Kan Soyum yüzünden mi?”

 

Eğer hissettiği korku kendi güçsüzlüğü yüzünden değil de kan soyu yüzünden ise o zaman hem rahatlaması hem de endişelenmesi gerekecekti. Eğer kan soyu yüzünden korktuysa bu kaçınılmazdı ve kendi gücüyle bir alakası yoktu.

 

Ancak kan soyu yüzünden korkması bu adamın aileye karşı koyabilecek kadar güçlü birisi olduğunu gösterirdi. Bu tehlikeyi ortadan kaldırması gerekiyordu. Hayatını kaybetse bile onun hayatta kalmasına izin veremezdi. Bu nedenle kararını verdi.

 

Sarı gözleri iyice parlamaya başlarlarken kanatları tamamen açılmışlardı. Elindeki kılıcı yere bırakmış ve dağın alt kısımlarına düşmesine izin vermişti. Aynı anda, beyaz pençeleri altın bir parıltıyla parlamışlardı.

 

“Bir bilince gerek yok… Bir duyguya gerek yok… Bir düşünceye gerek yok…”

 

Kendi kendine mırıldansa da sesi Paul’ün duyabileceği kadar yüksekti. Paul o anda ne yapmaya çalıştığını anlamamıştı.

 

“Işığın en saf hâli kadar saf ve temiz. Hızlı ve güçlü.”

 

Bu sözleri söyledikten sonra gözlerini kapatmıştı. Onları bir daha açtığında, gözlerinde belirgin bir bilinç belirtisi yoktu. Yalnızca sakin bir hissiyat ile bir tehlike hissi vardı.

 

Anna yavaşça başını kaldırdı ve ağzını açtı. Ardından, tüm gücüyle çığlık atmaya başladı.

 

“Aaaaahhhhh!”

 

Bu çığlıkta acı yoktu. Ancak çığlık devam ettikçe insanlığını yavaş yavaş kaybetmiş ve en sonunda bir ankanın çığlığına dönüşmüştü. Paul bunu hissedebiliyordu. Ruh sarayındaki Allatra’nın ruh parçası da bunu hissedebiliyordu. Anna benliğini bırakıp kendisini tamamen kan soyuna veriyordu.

 

“Hain…”

 

Paul ruh parçasından kendisine aktarılan bu kelimeyi istemsizce mırıldanmış ve bu mırıldanma Anna’nın kulaklarına ulaştığında o daha da güçlü bir şekilde çığlık atmaya başlamıştı. Sonrasında çığlık atmayı kesen Anna sarı gözlerini Paul’e dikmişti. Uzunlaşmış ve keskinleşmiş dişleri ile pençeleri oldukça ölümcül görünüyorlardı.

 

“Cezalandırılacaksın.”

 

Paul neden olduğunu bilmese de ellerindeki kılıçlarla eldivenlerini dağıtıp vücuduna geri çekti. Sonrasında, pençelerini ileriye uzattı ve ellerini iyice gerdi. Maskesini dövmesine geri çektiğinde yıldız işaretlerine sahip bir çift kızıl gözü Anna’nın üzerine kilitlenmişti.

 

Bu iki gözü gören Anna iyice titrerken Paul hızla ileri fırlamış ve pençelerini savurmuştu. En sonunda içinde olduğu tehlikeyi kavrayan Anna bir anda Paul ile savaşmaya başlamıştı. Ancak bu seferki dövüşleri farklıydı.

 

Kılıçların çarpışmasından çıkan metalik ses yoktu. Kılıç enerjileri etrafta yayılmıyordu. Pençeleri birbirlerinde yaraların oluşmasına neden olurken ikisinin öfkeli veya acılı çığlıkları dışında başka bir ses çıkmıyordu.

 

Bu dövüş iki insanınkinden çok iki canavarın arasında gerçekleşen bir tanesini andırıyordu.

 

Paul’ün vücudundan dışarıya Katliam Manası yayılmaya başladığında Anna ürkse de dövüşmeye devam etmişti. Aslında, tamamen kan soyunun etkisinde olsaydı çoktan kaçması gerekiyordu ancak o anda kaçamazdı. Anna bilincini kaybetmeden önce vücudunun uyması gereken tek bir emir belirlemişti.

 

Rakibini öldürmesi gerekiyordu!

 

Bu nedenle Anna dişlerini sıktı ve büyülerini kullanmaya başladı. Rüzgardan oluşan bıçakların onlarcası Paul’e uçmaya başlarken Anna hızlıca mırıldanmaya başlamıştı. Aziz seviye bir büyü kullanacağı belliydi.

 

Rüzgar bıçaklarını dağıtmakla uğraşamayacak olan Paul hızla ileri fırlamış ve tüm saldırıları üzerine almıştı. Vücudunda açılan sayısız kesikler anında iyileşmeye başlarlarken elini ileri uzatmıştı. Fırladığı andan itibaren çoktan mırıldanmaya başlamıştı.

 

“Sayısız Esinti.”

 

“Alev Bombası.”

 

Kan kızılı alevlerden oluşan bir bomba ileri fırlarken Anna’nın etrafında oluşan yüz kadar rüzgar dalgası da ilerlemeye başlamıştı. Birbirlerinin ardından ilerleyen rüzgar dalgaları o anda Alev Bombasıyla aynı yönde ilerliyorlardı.

 

Alev bombası ilk elli dalgayı delip geçtikten sonra patlamış ve diğer dalgaları da yok etmişti. Aynı anda kan kızılı alevler etrafa dağılmış ve Anna’nın kolayca ilerleyemeyeceği bir yer oluşturmuştu.

 

Anna kaşlarını çatıp Paul’e dönerken bir anda mırıldanmaya başlamıştı. Ancak daha önceden rüzgar dalgası ve alev bombası çarpışırken zaman kaybetmişti ve bunu Paul’ün tarafından gelen parlak sarı noktayı gördüğünde anlamıştı.

 

“Aaaaah!”

 

Altın renkli ışın sol kolunu ve kalbinin bir miktar yanındaki bölümü atomlarına ayrıştırırken Anna çığlık atmış ve geri çekilmişti. Işın sol kanadının da bir parçasını yaktığından uçuşu tam olarak dengeli değildi ve yüzünde öfke belirgindi. Daha önceden çığlık atsa da büyü sözlerini okumayı kesmemişti.

 

Ancak o anda, Paul başını kaldırdı. Keskin dişlerini açığa çıkarırken kanındaki enerjiyi sesine yönlendirdi.

 

“Screeee!!!” (Discord’un muhteşem önerilerinden güzel bir sfx)

 

Altın Lordun Büyü Kitabındaki ilk yetenek, Asil Olanın Çığlığı, kan soyundaki enerjiyi çığlığında göstermeye yarıyordu. O anda, Paul’ün çığlığında kan soyunun enerjisi de belirgindi.

 

“Ah!”

 

Paul çığlık attığında Anna’nın mırıldanması yarıda kesilmiş ve birden acıyla kan kusmuştu. Onun vücudu birden aşağıya düşerken Paul ilerlemiş ve sol eliyle boynunu tutmuştu.

 

“Huk!”

 

Anna nefessiz kalırken Paul sağ elini kaldırmıştı. Spadia’nın uyarısına göre, bu kızı öldürmeden önce yapması gereken bir şey vardı.

 

Sağ elini yavaşça kaldırdı ve işaret parmağını ileriye uzattı. Ardından, Anna’nın sağ gözünü yerinden sökmeye başladı.

 

“Aaaahhh!!!”

 

Sağ gözü sökülürken Anna kaçmaya çalışmış ve Paul’e birkaç kez tekme atmıştı ancak Paul’ün çığlığından sonra vücudu gücünü kaybetmişti. Bu nedenle gözü çıkarılana acıyla beklemek sorunda kalmıştı.

 

Paul sonrasında onun sol gözünü de çıkarmıştı. Spadia’nın söylediklerine göre büyük ailelerde ölen kişiyi öldüreni takip edebilmek için üyelerin gözlerine ayrı bir mühür yerleştirilirdi. Kişi öldürüldüğünde bu mühür çalışır ve gözün gördüğü son şey aileye gönderilirdi.

 

Söktüğü iki gözü atmak yerine boyutuna atan Paul sonrasında elindeki gözsüz kıza bakmıştı. Altın gözleri çıkarıldıktan sonra kız neredeyse tüm hayat isteğini kaybetmişti.

 

“Sana söylemiştim. Öleceksin.”

 

Sağ elini kaldırıp kızın yüzünü kavrayan Paul onun başını sertçe sıktı. Kızın başı tamamen ezilirken kan Paul’ün elinden aşağıya akmaya başlamıştı.

 

[YN]: 5 bölümlük sözümü tuttum sanırım :D






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44237 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr