304.Bölüm - Işığın Testi (2)

avatar
6580 27

Kara Büyücü - 304.Bölüm - Işığın Testi (2)


Milyonlarca yıldızla süslenmiş sonsuzluğa uzanan uzay boşluğunun ortasında, bağdaş kurmuş bir şekilde oturan Paul süzülüyordu. İki elini ileriye uzatmış olan Paul’ün ellerinin önünde kendisiyle aynı boyuttaki bir ışık topu duruyordu.

 

Bu ışık topu etrafa oldukça parlak bir ışık yaysa da parlaklığı biraz garipti. İçinden oldukça güçlü bir sıcaklık ve enerji yayılıyordu. Uzaktan bakıldığında ufak bir yıldıza benziyordu.

 

O sırada, Paul’ün vücudunun yakınında duran aslan silueti silinmiş ve yerine bir kaplan siluetini bırakmıştı. Aynı zamanda Paul’ün etrafını yine öncekinden kat kat daha büyük ve güçlü bir kan aurası kaplamıştı. Dişlerini sertçe sıkan Paul ise dışarıdaki enerjiyi toplamaya devam ediyordu. O anda ağzından bir miktar kan akıyordu.

 

Paul ilk daha önceki tüm testlerde ölme tehlikesi yaşamasına rağmen bu testte yaşamamasını garip bulmuş ve yıldızlardan topladığı enerjiyi toplamaya devam etmişti. Ancak enerji fazla büyük bir küreye dönüştüğünde ve yoğunlaştırması gerektiğinde bir miktar enerji vücuduna sızmıştı.

 

Sonuç ise oldukça büyük bir yaralanmaydı. İç organları kesilmiş, damarları patlamışlardı. Eğer yıldızlardan çektiği enerjinin miktarı biraz daha fazla olsaydı o zaman kesinlikle ölebilirdi. O anda hayatta kalmasının tek nedeni de zaten anka kanının anormal hayat gücüydü.

 

Anka kanının hayat gücü ile Savaş Tanrısı Vücut Geliştirme tekniğinin etkileri birleştiğinde ortaya çıkan sonuç inanılmaz fiziksel güce ve yenilenme gücüne sahip bir vücuttu. Paul o anda kafası koparılmadığı ya da kalbi yok edilmediği sürece vücudu ikiye bölünse bile bölünen parçayı yeniden oluşturabilirdi.

 

Ancak yıldızlardan çektiği enerji vücudunda bir etki bırakmış ve yenilenme gücü düşmese de hızı azalmıştı. Bu nedenle bir yandan vücudunun iyileşmesine odaklanırken diğer yandan da ellerinin önündeki yıldız enerjisinin kontrolden çıkmaması için dikkat etmesi gerekiyordu. Bu zor bir işti.

 

Yıldız enerjisinin aurasının güçlü olması aslında oldukça iyi bir şeydi. Çünkü bu etrafındaki auranın dağılma hızını artırıyordu. Kaplan silueti ortadan kaybolduğunda yerine iki yüz metrelik bir ejderhanın siluetini bırakmış ve öldürme arzusuyla dolu aura bir kez daha baskınlaşmıştı. Aynı zamanda, Paul bir kez daha önündeki yıldız enerjisini yoğunlaştırmaya başlamıştı.

 

İşi gittikçe zorlaşıyordu.

 

--

 

Paul ışık testinin içerisinde zaman kavramını tamamen kaybetmişti. Sonsuz uzay boşluğunda zamanı belirleyebileceği herhangi bir şey yoktu ve sürekli olarak yıldız enerjisine odaklandığından geçen zamanı kendi kendine hesaplayabilmesinin bir yolu kalmamıştı.

 

Ancak uzun bir süre geçtiğini biliyordu ve o anda sonunda anka seviyesine varabilmişti. Bin metreyi kolayca aşan devasa bir vücuda sahip bu kızıl anka kuşunun ölümcül aurasını bastırmaya çalışırken sonunda bu testin asıl zorluğunu anlayabilmişti.

 

Önceki auralar kendi katliam manasından düşük bir seviyede olduklarından onları görmezden gelip yalnızca yıldız enerjisine odaklanması mümkündü. Ancak bu seferki aura kendi katliam aurasından bile üstündü ve bir yandan da buna karşılık vermesi gerekiyordu. Güvenebileceği tek destek ise yıldız enerjisini topladıkça büyüyen ve aurayı bastıran başının üzerindeki ufak güneşti.

 

Evet, o anda toplanmış yıldız enerjisi gerçekten bir güneşe benziyordu. Yıldız enerjisi toplandıkça şekli iyice değişmiş, gücü apayrı bir seviyeye çıkmıştı. Gücü yeterli bir seviyeye yükseldiğinde ise bir anda güneş şekline bürünmüş yıldız enerjisi ellerinin arasından çıkmış ve başının üzerine yükselmişti. Enerji sabit bir hâle büründüğünden Paul bu şekilde devam edebiliyordu ve bu değişim o kadar fazla şey değiştirmemişti.

 

Ancak ankanın kan aurası tamamen dağıldığında ve test herhangi bir şekilde bitme belirtisi göstermediğinde bir şeyler yapması gerektiğini anlamıştı. O anda olduğu yerden hareket edemeyeceğini bildiğinden aklına ilk başta gördüğü kubbedeki resimler gelmişti.

 

O ana kadar 9 farklı resmin 9’u da karşısına çıkmıştı ve hepsini yıldızı kullanarak karşılamıştı. O hâlde, şimdi ne yapması gerekiyordu? Kubbedeki her resmi temizlemiş olmalıydı.

 

“Bir saniye…”

 

İçinden mırıldanan Paul başını havaya kaldırırken ellerini de yükseltti ve güneş şeklindeki yıldız enerjisini bir anda daha küçük bir versiyonuna yoğunlaştırmaya başladı. O bunu yapmaya başladığı anda, bir anda çıldırmışçasına kontrolden çıkan yıldız enerjisi inanılmaz bir şekilde uğursuz olan aurasını yaymış ve Paul’ü sınırlamaya başlamıştı.

 

“Yanılmamışım…”

 

Dişlerini sıkarken acı bir gülümseme ortaya çıkaran Paul auraya dayanabildiği kadar dayanırken bir yandan da yıldızı bastırmaya başlamıştı. Kubbenin üzerindeki dokuz varlığa karşı koyduğunu hatırladığı anda en ortada çizilmiş güneş resmi aklına gelmiş ve bunu denemesine neden olmuştu.

 

Ve haklıydı, testin son aşaması bu yıldızı bastırmaktı. Bunun için de onu en küçük ve en yoğun formuna getirmesi gerekiyordu. Bu nedenle tüm gücünü kullanıyor ve enerjiyi bastırmaya çalışıyordu.

 

Ancak bu hiç de kolay değildi. Yıldızın anormal enerjisi vücuduyla temasa geçtiği anda vücudunda kanlı yaralar beliriyor ve iyileşmeleri de hiç hızlı görünmüyordu. Yıldızın enerjisi iyileşme hızını yavaşlatıyor ve anka kanı bile bunu karşılayamıyordu.

 

Ancak güneş şeklindeki yıldız enerjisi de yavaş yavaş küçülüyordu. Yalnızca yoğunlaştığından gücü düşmese de yaydığı aura düşüyordu ve bu Paul’ün testin sonuna yaklaştığının kanıtıydı.

 

Güneş şeklindeki yıldız enerjisi o anda 2 metrelik bir çapa sahip bir küre şeklindeydi ve küçülmeye devam ediyordu. Paul’ün vücudu ise çoktan baştan aşağıya yaralarla kaplanmıştı ve birçok yerinden kan akarken kemikleri de görünür bir hâle gelmişti.

 

Dişlerini oldukça sert bir şekilde sıkan Paul son bir seferde tüm yıldız enerjisini sıkıştırdı ve yalnızca otuz santim çapa sahip ufak bir küre hâline getirdi. Aynı anda, vücudunda devasa bir yara daha almıştı. Ancak sonunda yüzünde bir gülümseme belirmişti.

 

Çünkü vücudundaki yıldız enerjisi silinmeye başlanmış ve anka kanı hızlıca dolaşarak vücudunu yenilemeye başlamıştı. Saniyeler içerisinde yenilenen vücudu eski hâline geldiğinde ise bir anda başının üzerindeki yıldız enerjisinin değişmeye başladığını fark etmişti.

 

Az önce yoğunlaşarak ufak bir küre hâline gelen yıldız enerjisi katılaşmış ve katı küre birden çatlamıştı. Çatlak büyüyüp kürenin tamamen parçalanmasına neden olduğunda ise saf beyaz bir kristalden oyulmuş zambak ortaya çıkmıştı. Bu zambak ise direkt olarak Paul’ün başına ilerlemiş ve bir anda ruhsal bir hâle geçerek vücuduna girmişti.

 

O andan sonra, Paul’ün hissettiği tek şey ruhundaki değişimler sonucunda oluşan acı verici baş ağrısı olmuştu. Aynı anda ruhunda daha önceki testlerin sonunda olduğu gibi sesler çınlamaya başlamıştı.

 

“Parlayan, saf bir ruh… Işıkla bir ve bütün…”

 

“Mükemmel bir ruh… Mükemmel bir fizik…”

 

“Beyaz zambak… Iosium…”

 

“Işığın kendisi…”

 

"Işıktan bir ruh ve ışıktan bir fizik, bu ışığa hükmetmenin değil, ışık olmanın yoludur! İlk parça senin için tamamlandı, ikinci parça için ise Iosium’u bulmalısın. Eğer sonsuzluğu temsil eden yıldızların gücünü vücuduna aktarmak istersen, ruhuna bırakılan yazıtı kullanmalısın. Bu yazıt, altı elementi aşan bir gücü vücuduna aktarır ve bu güç kontrol edilemez. Yalnızca vücudunun gücünü artırmana yardım eder. Asil olanların dili ruhuna kazındı. Onlarla konuşabilir, onlarla savaşabilirsin.”

 

Gözlerinin ağırlaştığını hisseden Paul onları kaparken bir yandan da ruhundaki kaotik durumun yavaşça sakinleşmeye başladığını hissedebiliyordu. Ruhundaki alev enerjisinde bir değişim olmasa da karanlık enerjisi ışık enerjisiyle karşılaşınca baskılanmaya başlamıştı.

 

Yüzünde belirgin bir gülümseme belirirken gözlerini kapadı.

 

--

 

Paul bir kez daha gözlerini açtığında çoktan Yaradan Yetiştirme Zindanına dönmüştü. Uzandığı beyaz zeminin serin havasını hisseden Paul önünde dikilmiş olan beyaz mücevherli sütunun yaydığı ışık manasını hissedebiliyordu. Testi tamamladığı için artık sütundan mana yayılıyordu.

 

Hislerini değişmiş olan ruhuna yönlendirip durumunu kontrol eden Paul ışık özelliğiyle biraz değişen ruhunun çoktan Yüksek Büyük Usta Seviyesine çıktığını fark etmişti. Eğer gelişme süreci böyle devam ederse iki testten sonra Aziz seviyeye varabiliyor olmalıydı.

 

Derin bir nefes alan Paul ruhsal durumundan ayrılmadan hemen önce Ruh Sarayını kontrol etti. Işık testinden ayrılmadan önce duyduklarına göre ruhuna özel bir yazıt bırakılmıştı. Bu nedenle önce Ruh Sarayını kontrol ediyordu.

 

Gerçekten de Ruh Sarayının kapısının hemen yanına siyah renkli bir sütun dikilmişti ve bu sütunun üzerinde beyaz yazıtlar vardı. O anda Spadia bu yazıtları inceliyor gibi görünüyordu.

 

Paul bu yazıtların ne işe yaradığını bilmese de o anda zaman konusunda kısıtlı olduğunu bildiğinden bunu çıktığı zamana bırakmayı planlıyordu. Öncelikle ne kadar zaman harcadığını öğrenmesi gerekiyordu. Bu nedenle ruhsal durumdan ayrıldı ve ayaklandı.

 

“İnfirmi, ne zamandır baygınım?”

 

Testlere girerken fiziksel vücudu dışarıda kalıyordu ve yalnızca ruhu çekiliyordu. Bu nedenle İnfirmi’nin gözlerinde baygın olarak görünüyordu.

 

“Yaklaşık 1 ay oldu efendim.”

 

1 ay geçmiş ve ayırdığı zamanın yarısı çoktan dolmuştu. Ancak Paul böyle bir şeyin olabileceğini düşünmüş olduğundan o kadar şaşırmamıştı. Bunun yerine aceleyle mavi kristalli sütuna yaklaşmış ve ellerini onun üzerine yerleştirmişti. Eğer ruhundaki kaotik enerjiyi tamamen bastırarak nötr bir duruma ulaşmak istiyorsa alev özelliğini bastırmak için su özelliğini kullanmalıydı.

 

Üç gelişim seviyesi de Aziz seviyeye yükseldikten sonra bir süre boyunca yalnızca sahip olduğu teknikleri geliştirecek ve gelişim seviyesini yükseltmeyi kesecekti. Çünkü gelişim seviyesinin yüksekliğine rağmen tekniklerinin seviyeleri düşük sayılırlardı. Bu bir hataydı.

 

Ancak öncelikle ruhunun gücünü yükseltmeliydi. Bu nedenle su testini bitirmek önemliydi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr