293.Bölüm - Tahtın Gölgesi

avatar
7301 28

Kara Büyücü - 293.Bölüm - Tahtın Gölgesi


Gale Şehrinin Lordunun evinde, Paul’ün odasından hafif bir müzik sesi yankılanıyor ve yakınlaşan hizmetçilerin istemsizce yavaşlayıp dinlemeye başlamalarına sebep oluyordu. Müzik kalplerinde ve ruhlarında hafif bir titremeye neden oluyor, yorulmuş kaslarını dinlendirerek enerjilerini geri kazanmalarını sağlıyordu.

 

Yalnızca onlar değil, Şehir Lordunun ufak kızı Eva bile müziği tamamen büyülenmiş bir şekilde dinliyordu. Elbette, içeriye girip Paul’ü rahatsız etmeye cüret edemiyordu ancak hâlâ dışarıdan dinlemeye devam edebiliyordu.

 

Bu sırada, sarı elbisesinin içindeki Jessica yavaş adımlarla odaya yaklaşmaya başlamıştı. Arkasından mavi saçlı Alph de yaklaşıyordu. Eva gözleri kapalı bir şekilde müziğe odaklandığından onları göremese de o anda ikisinin de yüz ifadeleri şaşkınlıkla yer değiştirmişti. Özellikle Jessica’nınki.

 

“Bu kadar kısa sürede bu kadar gelişebilmiş mi? Bu melodi…”

 

O anda dinlediği melodi bir hafta kadar öncesinde dinlediği melodiden çok daha farklıydı. Melodinin tınısı genel olarak benzese de verdiği etki birkaç katına katlanmıştı ve ruhu yavaş yavaş besleme etkisi vardı. Eskisi gibi yalnızca iyileştirmek için değil şimdi aynı anda ruhu geliştirmek için de kullanılabilirdi!

 

Derin bir nefes alan Jessica kendisini melodinin büyüleyici etkisinden kurtardıktan sonra ilerlemiş ve Paul’ün kapısının önünde beklemeye başlamıştı. Birkaç dakika sonrasında melodi bittiğinde ise kapıyı iki kez tıklatmıştı.

 

Bir süre boyunca süren sessizlikten sonra Paul kapıyı açtığında yavaşça aşağıya bakmış ve kapalı gözlerini Jessica’nınkiler ile buluşturmuştu. Jessica onun yüzüne bakarken birkaç saniyeliğine ne diyeceğini bilemeden yerde oturan Eva’ya bakmıştı.

 

“Ruhsal bir aydınlanma durumuna girdi. Konuşulanları duyamayacak. Ancak yine de ruhsal bir mesaj göndersen iyi olur.”

 

Paul’ün sesi zihninde yankılandığında rahatlayan Jessica bir yandan şaşırırken bir yandan da rahatlamıştı. Şaşkınlığının nedeni Eva’nın ruhsal aydınlanma durumuna girmesiydi. Eğer yalnızca melodiyi dinleyerek bu duruma girdiyse Paul’ün müzik yasalarındaki seviyesi düşündüğünden de yüksekti!

 

“İkinci Prens’in emriyle sizi Betan Şehrine, yöneteceğiniz bölgeye yönlendirmeye geldim Kont Paul. Ayrıca sonrasında da size hizmet edeceğiz.”

 

Jessica bunları ruhsal olarak söylerken dışarıdan normal bir duruş göstermeye önem gösteriyordu. Paul bunu anladığından işleri onun için zorlaştırmadı ve başını salladı.

 

“Gidelim. Bana diğer şeyleri yolda anlatabilirsiniz. Bir saniye…”

 

Boyutundan siyah iletişim kristalini çıkaran Paul onu çalıştırırken tek bir kelimeyi mırıldandı.

 

“Gelin.”

 

Birkaç saniye içerisinde Semia ve Simon onun yanında belirmişlerdi. Paul’ün onları çağırmasının bir sebebi olması gerektiğini biliyorlardı.

 

“Gidiyoruz. Başka bir şehre yerleşeceğiz.”

 

Paul’ün sesi onların zihinlerinde yankılandığında ikisi de başlarını sertçe sallamışlardı. Paul’ün ne yapmak istediğinden haberleri yoktu ancak onun zamanı geldiğinde onlara anlatacağını düşünüyorlardı.

 

Bu şekilde, Paul’ün grubu ile Jessica ve Alph birlikte Şehir Lordunun malikanesinden ayrılmışlardı. Arzan neden Jessica gibi birisinin onlar ile ayrıldığını bilmese de bir şey demeye cüret edememişti.

 

Jessica’nın gelmek için kullandığı at arabasına birlikte binen grup birkaç dakika içerisinde ayrılmış ve şehrin sokaklarında ilerlemeye başlamışlardı. Aynı zamanda, Jessica derin bir nefes almış ve birden konuşmaya başlamıştı.

 

“Daha önceden sizleri uyarmadığımız için özürlerimizi sunarız. Bu sefer-”

 

“Bir saniye.”

 

Paul Jessica’nın sözlerini kesmiş ve saçlarında oturan küçük Wulian’ı at arabasını camından dışarıya salmıştı. Bir süre sonra dönen Wulian’ın gagasında hafif bir kan izi vardı.

 

“Beni takip etmek isteyen bazı böcekler var. Eğer ruh gücümü salmıyor olsaydım onları fark edemezdim. Oldukça iyi yerlere on altı farklı kişiyi koymuşlar. Sanırım şehirden ayrılana kadar beklememiz daha iyi olur.”

 

Jessica onun sözlerine şaşırsa da sonrasında anında başını sallamış ve sessiz düşerken bir yandan da Paul’ün ‘böcekler’ olarak bahsettiği kişilerin kimler olabileceğini düşünmeye başlamıştı. Bir süre boyunca hizmet edeceği lord Paul’dü ve onu korumak da işlerinin arasındaydı.

 

Yolda giderken daha fazla ‘böcek’ hissetmeyen Paul Wulian’ı bir daha göndermek istemediği için mutluydu. Fazla göstermiyordu ancak Wulian onun Grim ile çok zaman geçirmesini gerçekten kıskanıyordu. Bu nedenle kendi yanında durmak için yapabileceği her şeyi yapıyordu. Elbette, Paul’e yardımcı olabilmek onun da sevdiği bir şeydi ancak onun yanında yer almak da istiyordu.

 

Grim ise sanki onun durumunu daha da kötüleştirmek istercesine o anda otururlarken bile Paul’ün koluna sıkıca sarılmaya devam ediyordu. En son flütü çaldığında gelen barışçıl etki geçmiş olsa bile hâlâ bu şekilde durmayı seviyordu.

 

At arabası sonunda şehrin dışına çıktığında Jessica sonunda derin bir nefes almış ve seslice konuşmaya başlamıştı.

 

“İkinci Prens size unvanınızı verebilmek için bir süre majesteleri ile konuşmak ve en sonunda zor bir görevi üstlenmek zorunda kaldı. O hemen bu görevi yapmak için ayrıldığından sizinle bir süre konuşamayacağını bilmeniz gerekiyor. Bunun için özür dileriz, Kont Paul.”

 

Paul başını iki yana sallayarak bir sorun olmadığını belirtmişti. O sırada, yol boyunca Semia ve Simon’a anlattığı gelişen olayları bitirmiş ve sonunda kendisini tamamen konuşmaya verebilecek bir duruma geçmişti.

 

“Siz ikinizin bana hizmet edecek olmasının ne anlama geldiğini öğrenmek istiyorum. Mümkünse, şehir ile ilgili bilgileri daha sonra da öğrenebilirim.”

 

Jessica anında başını sallayarak onun dediklerini onayladıktan sonra açıklamaya başlamıştı.

 

“Ben ve Alph, Taida Krallığının özel bir organizasyonu olan Tahtın Gölgesi isimli bir organizasyonun üyeleriyiz. Tahtın Gölgesi, krallığın kuruluşunda ilk kralın kurduğu ve o zamandan beri kraliyet ailesini destekleyen bir organizasyondur. Normalde yalnızca kraldan emirler alırız ancak prensler de bizlere emir verme yetkisine sahipler.”

 

“İkinci Prens size özel bir şekilde yardım etmek istediğinden organizasyonun varlığını size açmamızı istedi. Normalde, dük seviyesinde olmayan asillerin organizasyonu bilme hakları yoktur.”

 

Paul başını sallayarak dediklerini anladığını gösterirken mırıldandı.

 

“Thomas bana yardım etmek istiyor demek… Neyse, aldığı görevde başarılı olursa zaten bu ufak yardımı ona kolayca geri ödeyebilirim. Jessica, bana gittiğimiz şehri basitçe anlat. Özellikle içinde yer alan güçleri, şehri saran güçleri ve şehir ile yakın bölgelerin yapısını anlatmanı istiyorum.”

 

Alph anında boyutsal eşyasından bir harita çıkarmış ve onu havada açmıştı. Jessica ise haritanın üzerinde Taida ve Shinu isimli iki krallığın sınırlarındaki bir bölgeyi göstermişti.

 

“Betan Şehri, şu ana kadar birçok kez Şehir Lordu değiştirmiş zorlu bir şehirdir. Şehir sert ve verimsiz topraklara sahip olduğu için tarım imkansız. Aynı zamanda büyülü canavar ormanına fazla yakın olduğu için sık sık canavar baskınlarına da uğruyor. Tek kazançlı bölgesi şehrin batısında kalan altın madeni ancak o altın madeninden bir şey toplansa bile toplayan madenciler geri dönerken veya döndükten sonra Shinu krallığının askerleri tarafından baskına uğruyorlar. Betan Şehri savaş alanına oldukça yakın ve bazen Shinu askerleri yalnızca eğlenmek için içeriye girip katliamlar başlatıyorlar.”

 

Jessica’nın yüzü sözlerinin sonuna doğru kararmaya başlamıştı. Shinu krallığından gelenlere karşı içten bir nefret hissettiği belliydi. Bunun içinde olduğu organizasyondan mı yoksa yaptıkları eylemlerden mi olduğu ise belirsizdi.

 

Haritada ufak bir noktayla işaretlenmiş şehrin yerine bakarken bir anlığına hafifçe sırıtan Paul sonrasında ciddi ifadesini yeniden oturtmuş ve ikiliye bir soru daha yöneltmişti.

 

“Sizin savaş güçleriniz hangi seviyede? Gelişiminiz hangi yolda ilerliyor?”

 

O konuşmayı bitirdiği anda Alph araya dalmıştı.

 

“Benim özelliğim buz büyüsü ve genel olarak aktif bir büyücüyüm. Çağırma büyüsü yalnızca bir kandırmaca. Rakiplerimin dikkatlerini çekip onları tuzağa düşürmek için kullanıyorum.”

 

“Ben ise bir çağırma büyücüsüyüm. Çağrılmış canavarım Alev Ruhu ve 2 yıldızlı bir çağrılmış canavar olmasına rağmen saldırı gücü o kadar yüksek olmasa da alev kontrolü oldukça yüksek seviyede. Özellikle çok sayılı düşmanlara karşı avantajlıyım.”

 

İkisi anlatmayı bitirdiklerinde Paul ilgisini çeken bir noktayı anında sormuştu.

 

“2 yıldız? Ah, çağrılmış canavarlar sınıflara mı ayrılıyorlar?”

 

Jessica onun bunu bilmemesini beklemediğinden şaşırmıştı.

 

“Evet, Alph’in canavarı yalnızca 1 yıldızlı bir canavar bu yüzden çağırması o kadar zor değil ama savaş gücü de yüksek değil.”

 

“Yani, yıldızlar savaş gücüne ve çağırma zorluğuna mı dayanıyor?”

 

Jessica başını sallayarak onayladığında Paul sağ elini yavaşça kaldırmıştı. O sırada, sağ bileğindeki gri bileklik şeklindeki dövme yavaşça parlamaya başlamıştı.

 

“Bu canavarın kaçıncı seviye olduğunu söyleyebilir misin?”

 

Dövme bir sise dönüşüp şekil almaya başlarken at arabasının içi oldukça soğumuştu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43829 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr