282.Bölüm - Katliam Manası

avatar
7026 29

Kara Büyücü - 282.Bölüm - Katliam Manası


“Efendim, tebrikler.”

 

Grim şokundan kurtulduktan sonra Paul’e yaklaşmış ve içten bir şekilde tebriklerini sunmuştu. Paul’ün yaydığı mana ona bile oldukça büyük bir korku yaşatmıştı ve gücü bariyerini aşacak kadar güçlü olmasa da anlık bir panik yaşamıştı.

 

Bu anlık paniğin Paul ile aynı seviyedeki kişiler üzerinde ne kadar ölümcül hatalar yapmalarına sebep olabileceğinin farkındaydı. Paul kendisine güçlü bir koz daha kazanmıştı ve bu onu mutlu ediyordu.

 

Spadia derin bir nefes alırken Paul etrafındaki sis ile oynuyordu. Sisi istediği gibi kontrol edebildiğini hissettiğinden o anda birçok şey yapabiliyordu.

 

Onun isteği üzerinde kılıç önce yoğunlaşarak bir kılıç şeklinde geldi. Ardından, bir yay ve bir bıçak şekline giren sis en sonunda kendisinin ufak bir heykeline dönüşmüştü.

 

“Bu şey de ne böyle?”

 

Bu sisin aslında kanında akan garip mananın asıl hali olduğunu bilen Paul o anda gerçekten de meraklıydı. Bu mana Pisboğaz Kan İblisini bile korkutan bir tip manaydı ve Grim’in tepkisinden onun da korktuğunu anlamıştı.

 

“Soysal Mana Bağı…”

 

Spadia’nın mırıldanmasını duyan Paul oynamayı keserken onun anlatışını dinlemeye başlamıştı.

 

“Kan soyuna bağlı olarak direkt olarak uyanabilen ve yalnızca belirli kan soylarındaki nadir kişilerin kullanabilecekleri mana tipleri vardır. Katliam Manası, canlı olan her şeyi öldürmek için var olan bir manadır. Ama bu mananın asıl korkutucu yanı karşısına çıkan kişinin gücünü görmezden gelip onu tamamen korkuya düşürmesidir. Rakip korku duygusuna sahip olduğu sürece korkacaktır.”

 

Spadia’nın anlatışıyla çoktan heyecanlanan Paul onun sonraki sözleriyle iyice mutlu olmuştu.

 

“Katliam Manası diğerlerinin arasında bile özeldir çünkü kan soyunun evrimiyle birlikte o da evrimleşebilir. Evrimlerin neler olduğunu bilmiyorum ama eğer evrimleştirmeyi başarırsan gücü de artacak. Aslında, üzerindeki anlayışının artışıyla birlikte gücü direkt olarak artacak ve senin için bir kısayol görevi görecek.”

 

Onun son sözlerini anlamayan Paul sessizce beklemiş ve Spadia da en sonunda açıklamıştı.

 

“Normalde, bir elementin bağlı olduğu cennetsel veya habis yollar vardır. Ama katliam manası habis bir yol olsa da cehennemin yoluna bağlı değildir. O senin kanına bağlıdır. Yani Aziz seviyeye aşmak için onun iradesini kavrarsan…”

 

Paul’ün gözleri heyecanla açılmıştı.

 

“Cennetsel Felaketi veya Habis Kıyameti yaşamak zorunda kalmam.”

 

Spadia onaylar bir şekilde başını sallarken Paul gülümseyerek elindeki kızıl sise bakmıştı. Ardından, sisi vücudunun içerisine geri çekmiş ve sırıtırken ormanın derinliklerine bakmıştı.

 

“Karşı tarafın düşman toprakları olduğunu söylemişlerdi değil mi… Haydi balodan önce krala güzel bir hediye verelim.”

 

Katliam’ın İradesi kanına işlemişken Katliam’ın Yasa Enerjisi de vücuduna işlemişti. Paul kılıcını çektiğinde, artık kızıl bir yasa enerjisi parıltısının etrafında dolaştığını görebiliyordu. Kavrayışı çoktan Tam Kavrayış seviyesindeydi.

 

“Bakalım katliam manasının gücü ne kadarmış.”

 

O hızla yasa enerjisini hareket ettirip uçmaya başlarken Grim ve Wulian da arkasından takip etmeye başlamışlardı. Hedefleri, ormanın karşı kısmında olan ülke, Shinu Krallığıydı.

 

--

 

Kallus’un söylediği gibi, Paul’ün olduğu ormanın bulunduğu krallık ile Shinu krallığı o anda savaş içerisindelerdi. Büyülü ormanının üzerinden uçarak ayrılan Paul kısa bir sürede savaşların gerçekleştiği yerlere varmıştı.

 

Basit savaşçıların, büyücülerin ve bazı canavar çağırıcılarının savaşmasını birinin göremeyeceği bir yerden izleyen Paul kaçmaya çalışan bazı askerler ile kendilerini feda edenleri görebiliyordu. Üst rütbeli bazı kişiler askerlerini kendileri için etten kalkanlar olarak kullanıyorlardı.

 

İki tarafın dövüşlerini izleyen Paul elindeki çift kılıçlarına bir bakış attıktan sonra mırıldandı.

 

“Buna değmez.”

 

Bu dövüş, oldukça basitti. O savaşa katıldığında bu yalnızca tek taraflı bir katliama dönüşecekti. Kılıçlarını kullanmasına gerek yoktu. Ama silah kullanmayı düşünmüyor değildi.

 

Boyutundan bir süre önce Gökkılıç Tanrı Sarayının hazineliğinden aldığı beyaz ejder başına sahip siyah yayı çıkaran Paul Shinu Krallığının saflarına bakarken katliam manasından oluşan kızıl sisi etrafına yaydı. Bu sis askerler tarafından fark edilmese de Shinu krallığının askerleri bir anda uğursuz bir hisse yakalanmışlardı.

 

“Hoh…”

 

Derin bir nefes vererek yayın kirişini sonuna kadar çeken Paul birden beliren ışıktan oka katliam manasının bir kısmını enjekte etmişti. Bir şey denemek istiyordu ve sonucunun ne olacağını bilmese de kaybedeceği bir şey yoktu.

 

Beyaz ok kızıl bir renge bürünürken Paul de hedefini almıştı. Hedefi, düşmanın en arka saflarında korumaların çevirdiği çadırında oturan düşman generaliydi!

 

Paul’ün gözleri hâlâ tam olarak kullanılamasalar da normal görüş gücü zaten oldukça yüksekti. Generali olduğu yerden tespit edebiliyordu ve yayın oluşturduğu ışık oku yer çekiminden etkilenmeden direkt olarak ileriye fırlıyordu.

 

“Swish!”

 

Paul yayın kirişini bıraktığında kızıl ışık oku hızla savaş alanının üzerinden fırlamış ve direkt olarak çadıra doğru yönelmişti. Çadırının içinde bir askerin raporunu dinleyen general son anda bir tehlikeyi hissetse de artık kaçacak zamanı kalmamıştı.

 

“Aahh!”

 

Kızıl ok generalin boynunu delip geçtiğinde ona rapor veren asker korkuyla yere düşmüştü. General ise yere düşemeden oktan vücuduna geçen katliam manası birden vücudunun içini kaplamış ve bir anda onlarca küçük kesici bıçağa dönüşerek generalin vücudunu kıymaya çevirmişti.

 

Generalin vücudunu parçalayan katliam manası anında savaş alanını geçip Paul’e geri dönerken Paul şaşkınlıkla etrafını saran sisi inceliyordu. Katliam manasının güçlü olmasını beklemiş olsa da bu kadar güçlü olmasını beklememişti.

 

Ancak o anda şaşıracak zamanının olmadığını biliyordu. Grim’i geride kalması için uyardıktan sonra yere inen Paul bir anda askerlerin arasından düşman saflarına fırlamıştı. Generalin ölümü bir süre sonra yayılacak ve büyük bir paniğe yol açacaktı. Bundan önce yapması gereken her şeyi yapacaktı.

 

O Shinu’nun askerlerinin saflarına vardığın askerler neler olduğunu bile anlamamışlardı. Paul siyah renkli pençelerini hızla savurup bir askerin boynunu kopardığında ise bir anda onlarca asker üzerine atılmışlardı.

 

Üzerine atılan topluluğa bakan Paul soğukça gülerken kızıl sisi etrafa yaydı. Katliam manasının temasa geçtiği her canlı bölge bir anda parçalara ayrıldığından bazı askerler kolları ile bacaklarını kaybederken bazıları tamamen ölmüşlerdi.

 

Etrafındaki ağır kan kokusunu koklayan Paul sivri dişlerini heyecanla sıkarken bir kez daha ileriye, geriye çekilmiş askerlere doğru atıldı. Ona eşlik eden kızıl sis ile birlikte gittiği her yede onlarca vücut parçalara ayrılıyordu. Siyah pençeleri savruldukça birkaç kişiyi öldürüyorlardı.

 

Bu sahne, yalnızca Shinu askerleri için değil aynı zamanda diğer askerler için de oldukça korkutucuydu. Düşmanlarının ölüşünü izlemek onları rahatlatsa da onları öldüren canavar benzeri adamı izlemek hepsinin korkmasına yol açıyordu. Etrafındaki kızıl sise bakan kişiler iliklerine kadar titriyorlardı.

 

Bu özellikle ön saflarda dövüşen askerler için geçerliydi. Çünkü onlar savaşı daha yakından inceleyebiliyorlardı ve diğerlerini fark edemedikleri iki şeyi fark etmişlerdi.

 

İlki, bu canavar-adamın gülümsemesi öldürdüğü her kişiyle daha da büyüyordu. Öldürmek onun için bir eğlence aracı gibiydi. Pençe gibi görünen elleri savruldukça düşüne kafalar ve kan onun oyuncaklarıydı.

 

İkincisi ise bu adamın savaş boyunca gözlerini bir kez bile açmamış olmasıydı. Onlarca kişiyi çoktan öldürmüş olan bu manyak adam tüm bu katliam süresince gözlerini bir kez bile açmamıştı. O, basitçe savaş alanına düşmüş bir şeytan gibiydi.

 

Shinu Krallığının asker sayısı gözle görülebilecek bir miktarda azaldığında Paul bir anda geriye, büyülü canavar ormanına doğru çekilmişti. Onun hızını takip edebilecek birisi yoktu ve zaten onu takip etmeye cüret edebilecek birisi de yoktu.

 

Shinu askerleri o anda büyük bir kayıp verirlerken diğer ülkenin generali anında başkente gönderilmesi için bir rapor hazırlamaya başlamıştı. Bu raporun içerisinde, ‘Kızıl Sis İblisi’ olarak tanımlanan özel bir bilgilendirme kısmı da vardı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44260 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr